-ARINÇ: ''KADINLARIMIZI AYIRMAK KEPAZELİK'' BURSA (A.A) - 20.05.2011 - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''Kadınları başı açıklar veya başı kapalılar diye ayırmak kepaze bir iştir, hiç birimiz bunun içinde olmayız ve olamayız'' dedi. Uludağ Üniversitesi öğrencileriyle Holiday Inn Otel'de bir araya gelen Arınç, üniversite gençliğiyle birlikte olmaya çok önem verdiğini, eski günlere dönmek için iyi bir fırsat olduğunu söyledi. Bülent Arınç, ilkokula 6 yaşında başladığını, üniversiteye 17 yaşında gittiğini ifade ederek, 21 yaşında en genç mezunlardan biri olarak üniversiteyi bitirdiğini anlattı. Gençlik günlerinde birlikte olduğu arkadaşlarının halen düşünce itibarıyla yanında olduğunu gördüğü zaman memnuniyet duyduğunu dile getiren Arınç, ''Dolayısıyla sizlerle birlikte olunca bu güzellikleri hatırlıyoruz. Gerçekten sizden büyük güç alıyoruz. Bu dönemde kuracağınız arkadaşlıklar kalıcı olur. Ben hukuk fakültesi son sınıftayken siyasetle tanıştım. O zaman bir partinin gençlik kollarını arkadaşlarımla kurdum. Sonra başkanı oldum. 1972'de askere gittim. Dönüşte avukatlığa başladım, sonra siyasetin içine girdim'' diye konuştu. Gençler için yaptıklarını anlatan Arınç, şöyle devam etti: ''Biz iki şey yaptık. Birincisi 18 yaşını bitiren herkes seçimde oy kullanabiliyordu, bu seçmedir ama seçilme konusunda 30 yaşını bitirmek gerekliydi. Biz buna karşıydık. Parlamentoda bu konuda pek çok defa oylama yapıldı. 90'lı yılların sonunda yapılan oylamalarda seçilme yaşı indirilemedi. AK Parti'nin 2006'da zannediyorum, büyük bir güçle destek verdiği Anayasa değişikliğiyle seçilme yaşı 25 olarak kabul edildi. Bunun uygulamasını geçtiğimiz dönem de yapamamıştık. Anayasa değişikliği geç yayınlandığı için ancak bu seçime kalmıştı. Bu seçimde AK Parti adaylarının çok büyük bir kısmı 25 ile 30 yaş arasındaki gençlerden oluşuyor. Ayrıca kadınların siyasete çok önem verdiğini biliyoruz ve bunu daha da güçlendirmemiz gerekiyor. Kadınların siyasette başarılı olacağına inanıyoruz.'' -YURTLAR VE ÖĞRENCİ KAVGALARI- Arınç, öğrenci için yurt kavramının önemine vurgu yaparak, şunları söyledi: ''Biz 68 kuşağı içindeydik. Her gün kavga, her gün boykot, komünistler, Moskova bilmem neler, kahrolsun, her gün kavgalar içindeydi, yurtlar işgal edilmişti. Herkes, kendi kurtarılmış bölgesini ilan etmişti. Arada kalanların kaderi ise her gün dövülmek olurdu. 'Sen şu taraftan mısın, bu taraftan mısın?' 'Hiçbir taraftan değilim' deyince, 'vay şerefsiz niye bizden değilsin' diye yine döverlerdi. Şimdi o günlerde biz yurtlardan atıldık. Cebeci Hukuk Yurdu genelde sağ olarak bilinirdi. Bizim tam karşımızda siyasal yurdu vardı. Birbirlerine taş atarlar, onlar inek bayramı yapar, bizimkiler gider basarlar. Onlar toplantı yapar, bizimkiler camları taşlarlar. Böyle olmak hoş bir şey değil ama olan öğrenciye oldu.'' Kalacak yurt bulamayan öğrencilerin memleketlerine geri döndüğünü ve imtihan haklarını kaybettiğini belirten Arınç, ''Sokaklarda kalanlar da oldu. Affedersiniz bir odada 35 kişi kaldığımızı bilirim. Kurtuluş tarafında bir yere 'şu imtihanları verelim, birkaç gün kalalım'' diye girdiğimizde havasızlıktan neredeyse hayatını kaybeden insanlar vardı. Şimdi böyle günlerden hamdolsun adeta bir gökdelen gibi, adeta bir sıcaklık ortamı gibi yapabildiğimiz yurtlar çok önemli bir kapı'' diye konuştu. -''KADINLARIMIZI KATEGORİZE ETMEK...''- Arınç, kavga ve gerginlik ortamı istemediklerini vurgulayarak, herkesin düşüncesini rahatlıkla ifade edebilmesinin gerektiğini söyledi. Bülent Arınç, ifade özgürlüğüne büyük önem verdiklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Çünkü bir insanı var kılan şey ifade özgürlüğüdür. Düşüncesi ne olursa olsun rahatlıkla konuşabilmeli, yazabilmeli, anlatabilmeli, ifadelerini kitaba, karikatüre dökebilmelidir. Kıyafetlerimiz de ifade özgürlüğünün bir yansımasıdır. Türkiye'de başörtüsü denilen, türban denilen ve yıllardan beri tartışılan bir konu var. Bu bir ayrımcılık konusu haline geldi, bu bir baskı unsuru haline geldi. Eğitim ve öğretim özgürlüğüne mani bir hale geldi. Bu çok yanlış. Şu açıdan yanlış, kadınlarımızı kategorize etmek çok çirkin bir şeydir. Başı açıklar veya başı kapalılar diye ayırmak kepaze bir iştir. Hiç birimiz bunun içinde olmayız ve olamayız'' dedi. -''GÖZYAŞLARIYLA HATIRLIYORUM''- Kadınların kendi kıyafetlerini kendilerinin tercih etmesi gerektiğini dile getiren Arınç, şunları kaydetti: ''İsterse başı açık olabilecek, isterse kendi beğendiği bir kıyafeti rahatlıkla giyebilecek. Bir kıyafeti ona bir başkasının dayatmasını ve engeli önüne adeta bir Çin seddi gibi koymanın hiçbir alemi yok. Özellikle üniversite eğitiminde kıyafet özgürlüğü esastır. Bu olay Türkiye'de adeta bir açık hava hapishanesine dönüşmüştür. Ben kendi çocuklarımdan, kendi çevremden biliyorum. Kıyafetini başörtüsüyle tercih etmiş çocuklarımıza en ağır muameleler maalesef gösterildi. Bundan dolayı sağlığını kaybeden, psikolojik rahatsızlık geçiren, pencerelerden girmeye çalışırken arkadaşlarının gülmelerine maruz kalan, başlarına taktıkları peruklarla arkadaşları tarafından küçümsenen hatta sınıfın içinde kendilerine hakaret edilen yavrularımızı hatırlıyorum. Bunları gözyaşlarıyla hatırlıyorum. Biz hiç kimsenin kıyafetine karışmak yanlısı değiliz, bırakınız bu ergen gençlerimiz hangi kıyafetle kendisini ifade etmek istiyorsa öyle etsin. Başı açık olana duyduğumuz saygıyı lütfen herkes, başını bir şekilde örtene de aynı saygıyı göstersin. Ben burada bu özgürlüğü gördüğüm için ayrıca çok mutluyum. Hepinizi tebrik ediyorum. Biz böyle olmasını arzu ediyoruz.''