Politika

Arınç: İsraf ülkeleri batıran bir hastalık BURSA (A.A)

04 Şubat 2012 20:15

-Arınç: İsraf ülkeleri batıran bir hastalık BURSA (A.A) - 04.02.2012 - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, israfın sadece Türkiye'yi değil, bütün ülkeleri batıran, felaketlere sürükleyen bir hastalık olduğunu belirterek, ''İnanın Türkiye'de israfla mücadelede başarılı olsak, milletten vergi toplamaya ihtiyaç kalmaz'' dedi. Türkiye İsrafı Önleme Vakfı (TİSVA) tarafından yürütülen ''Türkiye Grameen Mikrokredi Programı'' çerçevesinde, Bursa'da 10 mikrokredi kullanıcısına sembolik olarak çeklerinin verilmesi dolayısıyla valilikte tören düzenlendi.  Arınç, törende yaptığı konuşmada, mikro kredi uygulamasını, başlangıçta kendi kabullerine aykırı bulduklarını, TİSVA Mütevelli Heyeti Başkanı Aziz Akgül'un anlattığı uygulamanın kendisine 'çok garip ve kabul edilemez'' geldiğini söyledi. Akgül'ün, ''Muhammed Yunus bunu bütün dünyaya anlatıyor, kendisi de yoksul bankası olarak bir uygulamanın içinde, bunda başarıya ulaştı'' dediğinde inanamadığını anlatan Arınç, dünyada ve Türkiye'de krediye ihtiyacı olanların bankalara gittiğini, başka kredi müesseselerinin olmadığını belirtti.  Bankaların ise kredi verirken, vereceğinden daha fazla teminat istediğini, bu teminatların ipotek şeklinde olabildiğini kaydeden Arınç, bunun kapitalist dünyada her yerde aynı şekilde uygulandığını ifade etti.  Arınç, şöyle konuştu:  ''Oysa Aziz Akgül ve Muhammed Yunus bize farklı şey söylüyor; az gelişmiş veya krediye imkanı olan, kendi elinin emeğiyle namusluca çalışıp, işini kurma ve devam ettirmek isteyenlere 'biz küçük ölçekte para verelim, ama bunun için teminat aramayalım. O insanlara güvenelim, göreceksiniz geriye dönüşler olacak, kayıp kaçak olmayacak, bu insanlar aldıkları parayla kendi ihtiyaçlarını giderebilecekler. Doğrusu buna inanmak kolay değildi. Ama bugün her yerde görüyoruz ki bu başarıyla uygulanıyor. Kadınlara, hanımefendilere veriliyor, onlar çok dürüstler, çok çalışkanlar. Aldıkları emanete sahip çıkıyorlar. 'Bana bunu verdiniz, ben size bunu ödeyeceğim' diyorlar. Bize kalsa başka türlü düşünürdük. Ama hanımefendiler böyle düşünüyorlar. 500 lira da olsa bin lira da olsa küçük paralarla bunu geri ödemeyi namus borcu kabul ediyorlar, verilen söze sadık kalıyorlar...'' -''Anladık ki bu iş olacak''- Arınç, ilk uygulamaların Diyarbakır'da başladığını, gidip gördüklerini, kredi kullananların hepsinin işini kurduğunu belirterek, ''Anladık ki bu iş olacak. Buna bugün kati kanaatimiz var. Örnekler çok olumlu, geri dönüşler yüzde 100. Sadece küçük bir masrafın dışında, ne teminat ne masraf ne şu ne bu istenmiyor'' dedi.  Türkiye'de bugün 60'tan fazla ilde binlerce insanın bu uygulamadan faydalandığını kaydeden Arınç, ''Evet 2005'te biz bunlara çok inanmadık, bir fantezi gibi gördük. Mevcut uygulamalardan farklıydı ve kapitalist mantık içerisinde buna izin ve ihtimal vermemişti'' diye konuştu. -''Balık tutmayı öğretmek lazım''- İş adamlarının hibe yapmak suretiyle bunu başlatmaya çalıştıklarını belirten Arınç, şöyle konuştu:  ''Su tulumbaları vardır, bazen bağlarda, bazen bahçelerde. O su tulumbasından su çıkarmak için önce tulumbanın içerisine bir miktar su koymak lazım. Ondan sonra da kolu basarak, suyu getirebilirsiniz. Mikrokredinin yaptığı bu. Siz bin, 5 bin, 10 bin lira vermek suretiyle insanların kabiliyetlerini keşfediyorsunuz. Her gün bir insana balık vermek iyi bir şey değil, çünkü arkasından yine bir gıda bekleyecektir. 'Birisi bir şey getirsin' diye düşünecektir. Oysa balık tutmayı öğretmek lazım...''  -''İsrafla mücadele etmek bir görevdir''- Arınç, özellikle kadınların her konuda becerikli olduklarını, onlara güvenmek gerektiğini ifade ederek, ayrıca kadınların israftan kaçınarak hareket ettiklerini vurguladı.  Arınç, şunları dile getirdi:  ''Şu devlet dairelerindeki, evimizdeki, belediyelerdeki israfa bakın. O yüzden israfı asgariye indirmek için yapılacak her çalışma aslında vatanseverliktir. İnancımız da bunu emreder. 'Yiyiniz içiniz ama israf etmeyiniz' hükmü, arkasından da büyük bir tehdidi taşıyor; 'israf edenleri Allah sevmez.' Bu inanan insanlar için, bugünlerde çokça tartışılıyor ya en azından 'dindarlık' kelimesi üzerinden gidiyorum, onlar için israf etmemek ve israfla mücadele etmek bir görevdir...' -''Geri kalmış bölgeleri dikkate alarak...''- Türkiye'nin çeşitli illerinde 20'ye yakın hayırsever iş adamının, 100'er bin lira koyarak mikrokredi uygulamasını başlattıklarını belirten Arınç, şunları kaydetti:  ''100 bin lira nedir? Ben Bursa'da 3-4 trilyonu sadece yaptığı bir okulla ortaya koyan iş adamları biliyorum. Bu 100 bin lirayı bulup verecek çok sayıda insanımız vardır... Ama ben daha çok geri kalmış bölgeleri dikkate alarak Türkiye'de bir kardeşlik elini Şırnak'a da Hakkari'ye de Diyarbakır'da zaten var ama büyütebiliriz. Oralara ulaşmış veya ulaşacak olmasının dostluk, kardeşlik ve kucaklaşmak adına da çok faydalı olacağını düşünüyorum.'' Arınç, konuşmasını ''Biz Muhammed Yunus beyi Türkiye'ye davet ettik, biz dinledik ama meğer bütün dünya dinlemiş Nobel Barış Ödülü'nü aldı. Bangladeş gibi bir ülkeden, sadece bu uygulama sebebiyle dünya yoksullarına örnek bir uygulama yaptığı için Muhammed Yunus, Nobel Barış Ödülü'nü aldı. Bizim barış ödülümüz de Aziz Akgül'ün olsun'' sözleriyle tamamladı.  TİSVA Mütevelli Heyeti Başkanı Aziz Akgül de Türkiye'de şu ana kadar 46 bin, Bursa'da da 3 bin 500 dar gelirlinin mikrokredi aldığını belirterek, bunu kurumsal bir yapıya kavuşturmak için çalıştıklarını bildirdi.