-Arınç: ''Darbecileri suçlayan mahkemeden Türkiye memnun'' BURSA (A.A) - 22.01.2012 - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye'de 30 yıl sonra veya daha fazlasında darbecileri suçlayan bir mahkemenin başlıyor olmasının, belki bir kısmı hariç, bütün Türkiye'yi memnun ettiğini ifade ederek, ''Burada bir kısım gazetelerimiz işe biraz da sansasyon katmak amacıyla zannediyorum; 'o dönemde valilik, bürokratlık yapan şunlar şunlar da vardı, onlar da yargılansın' dediler'' diye konuştu. Bursa Polisevi'nde basın mensuplarıyla kahvaltıda bir araya gelen Arınç, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Arınç, ''Irak'ın Uludere sınırına yakın kesiminde meydana gelen olayda hayatını kaybedenlerin ailelerine tazminat ödenmesi'' konusundaki bir soru üzerine, hükümet adına yaptığı açıklamalarda, kanunen vermek durumunda oldukları tazminat miktarının artabileceğini söylediğini hatırlattı. Geçtiğimiz pazartesi günü de bu konuda açılmış tazminat davalarına ve mahkeme kararlarına bakarak tazminat miktarını belirleyeceklerini ifade ettiğini anlatan Arınç, şunları kaydetti: ''Bu tazminat miktarlarının genelde 100 bin civarında olduğu biliniyor. Bu rakam doğru olabilir ama net rakam mıdır tam bilmiyorum. Çünkü İçişleri Bakanımız ile Başbakan Yardımcımız bu konu üzerinde çalışıyorlar Beşir Atalay bey. Ama olabilir, yani 100 bini aşacağını biliyorum, ama 150 olacak mı, onun tam bir hesabını bilmiyorum. Tabi olay çok acıdır. Bundan dolayı hepimiz üzüntü duyduk. Bu tazminat kanunen verilen bir tazminattır. Ölenlerin birinci derece yakınlarının bunu almasında hiçbir beis yoktur. Çünkü devletimiz aynı durumda olan kişilerin ailelerine böyle bir tazminatı veriyor.'' -''Faili meçhuller tek tek ortaya çıkarılıyor''- Arınç, bunun ayıp, günah olmadığını vurgulayarak, şöyle devam etti: ''Evet üzüntülerini gidermek, geri getirmek mümkün değil ama maddi tazminat da işin bir boyutudur. Dolayısıyla hükümetimizin bütçe imkanlarıyla kendilerine verebileceği bu tazminattan hiç olmazsa ailelerinin istifade etmesini ben şahsen düşünürüm. 'Ben tazminat istemiyorum, ben suçluların bulunmasını istiyorum' sözü alkışlanacak bir sözdür, ama bunun tam tersini de söyleyebiliriz. 'Hem tazminatı alacağım hem de suçluların bulunmasını istiyorum. Çünkü olması gereken de budur. Birinci vazifemiz suçluları tespit etmek ve bunun karşılığını vermektir. İkinci vazifemiz de bu olay sebebiyle yaraları sarmaktır. Biz devlet olarak hükümet olarak bunu yapmayı düşünürüz, ama bu asil bir düşünce. Yani ben birincisini istiyorum. En azından bugün başka olaylarda olduğu gibi kazıldıkça içinden insan cesetleri çıkan bir takım yerlerde 'keşke kemiğini bulsam da bir yere gömsem, benim burada eşim, çocuğum vardı deyip başında dua etsem' diyen insanların yanındayız biz. Geçmişte yaşanan acı olaylar faili meçhuller bugün tek tek ortaya çıkarılıyor, Türkiye gerçekten bu olayların aydınlandığı bir dönem yaşıyor. Orada hayatını kaybeden 30'dan fazla, Uludere için söylüyorum, yurttaşımızın ailelerine tekrar sabır ve başsağlığı diliyorum.'' Uludere'deki olaya ilişkin soruşturmaların devam ettiğini belirten Arınç, soruşturmanın sonuçlarını kamuoyuyla da ayrıca paylaşacaklarını bildirdi. -Basın emekçilerinin ceza tehdidi altında bulundukları maddelerde iyileştirmeler- Arınç, ''Yargı reformu''na ilişki bir soruyu yanıtlarken, bunun yargının hızlandırılmasına ilişkin bir paket olduğunu belirtti. Bu paketin içinde 100 civarında madde bulunduğunu kaydeden Arınç, dosya, dosya yükü ve birikmeler nedeniyle yargıdaki tıkanıklığı aşmaya yönelik bir çalışmanın yürütüldüğünü ifade etti. Arınç, bunların içinde Ceza Kanunu ve Basın Kanunu ile ilgili 5 veya 6 maddenin de bulunduğunu, bunun bugünlerde komisyonlarda görüşüleceği için kamuoyunda da tartışılabileceğini ifade ederek, şöyle konuştu: ''Basın emekçilerinin ceza tehdidi altında bulundukları bazı maddelerde iyileştirmeler yapıyoruz. Yani tecil kapsamına alıyoruz, en azından 5 yıla kadar olacak hapis cezalarını bir kereye mahsus olmak üzere ertelenmesini getiriyoruz. Türk Ceza Kanunu'nun adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs, soruşturmanın gizliliğini ihlal ve diğer suçlardaki ceza miktarlarını daha aşağılara çekiyoruz ve unsurlarını da düzeltiyoruz. Yani gazetecilerin veya basın mesleğiyle ilgili arkadaşlarımızın daha rahat, ifade özgürlüğü içerisinde çaba göstermeleri ve çalışmaları için bir düzenleme var.'' -Memurlar yargılama yasası- Memurlarla ilgili 8-10 yıl önce çıkarılan 4483 Sayılı Kanun'a da değinen Arınç, memur kimliğini taşıyan bir kişinin, birtakım suçları işlemesi halinde, o suçlar için inceleme, soruşturma yapmadan savcılığın, yargının olaya el koyabileceğini, hatta o kişinin tutuklanabileceğini belirtti. Arınç, bunun rüşvet, irtikap gibi yüz kızartıcı suçlar için geçerli olduğunu, ama bir kısmı için yine aynı kanunda her kademede çalışan memurların yargılanmasının, bir üst kademe amirlerinin iznine tabi olduğunu belirterek, şunları kaydetti: ''En son bildiğim kadarıyla Danıştay'ın 1. veya 2. dairesi bu konudaki talepleri değerlendirir ya hakkında dava açılmasını ister veyahut o da bu karara uymak mecburiyetinde kalabilir. Dolayısıyla bugünkü sistem aslında çağdaş bir sistemdir. Bunun neresi ne şekilde değiştirilmek isteniyor, ben toplumda çok yüksek bir beklenti görmedim. 4483 Sayılı Memur Yargılama Yasası'nın aksayan bir yönü varsa lütfen bunu somut olarak bize bildirsinler. Biz bu işlerin içindeyiz. Aslında bundan mağdur olduğunu ifade eden veyahut bundan yararlandığını ifade eden çevreler olabilir, ama Türkiye'de sadece memurlar için böyle bir statü yoktur. Asker içinde böyle bir statü vardır. Yani memuriyet sıfatını şu veya bu şekilde taşıyan herkesin alınıp götürülmemesi, öncelikle bir inceleme ve soruşturma olması konusunda, sanıyorum bütün dünyada böyle bir uygulama var. Bu çağdaş bir uygulama yöntemidir. Aksayan yönlerini belki gidermemiz gerekebilir.'' -12 Eylül dönemine ilişkin soruşturma- Arınç, bir gazetecinin ''12 Eylül dönemine ilişkin başlatılan soruşturma kapsamında Adülkadir Aksu ve Vecdi Gönül gibi isimler de soruşturulacak. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Ayrıca, Kenan Evren'in geçmişte bir açıklaması vardı; 'Eğer yargılanırsam intihar ederim'' şeklinde. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusu üzerine, 12 Eylül darbesini yapanlarla ilgili olarak, bir yargı sürecinin başladığını hatırlattı. Konuya ilişkin iddianamenin tanzim edildiğini, mahkemenin iddianameyi kabul ettiğini, nisan ayının başında da davanın görülmeye başlayacağını tahmin ettiğini anlatan Arınç, şunları kaydetti: ''Milli Güvenlik Konseyi'nin 5 üyesinden 3'ü vefat etmiş durumda, 2 tanesi hayatta. Bir numaralı sanık Tahsin Şahinkaya, 2 numaralı sanık da Kenan Evren'dir. İddianame hukuki açıdan da son dönemi tahlil eden bir analiz bakımından da çok önemli. Şahsen çok başarılı buldum. Keşke basın onu, iddianame de artık verildiğine göre tamamını bir şekilde yazabilse, çizebilse. Türkiye 12 Eylül 2010'da yapılan referandumla darbecileri yargılama yolunu açtı. Anayasanın geçici 15. maddesi tamamen yürürlükten kalktığı için 12 Eylül'ü yapanlarla bugün yüzleşiyoruz. Bu sembolik anlamda da çok önemlidir, Türkiye'nin gerçek bir hukuk devleti olmasını göstermesi bakımından da önemlidir. Darbecilere bundan sonra yapılacak işlemi göstermesi bakımından da önemlidir. Çünkü eskiden derlerdi ki; 'darbeci işinde muvaffak olursa kahraman olur, Cumhurbaşkanı olur, muvaffak olamazsa dar ağacına gider. Talat Aydemir'lerin, Osman Gürcan'ların akıbetinden olduğu gibi. Ama 27 Mayıs'takiler darbede başarılı oldular, Cumhurbaşkanı oldular, 12 Eylül'dekiler darbede başarılı oldular Cumhurbaşkanı oldular. Bundan sonra yok öyle değil.'' -''İntihar etmesini arzu etmem''- Arınç, darbeye kim niyetleniyorsa, gönlünden geçiriyorsa, bu lafı ediyorsa, bu yola tekrar bir niyetle çıkmak istiyorsa ''Bak sonunda şu iş var, arkadaş aklını başına topla'' diyecek bir döneme girdiklerini ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Bundan dolayı 70 milyon insanımızın ne kadar mutlu olduğunu tahmin edebiliriz. Artık bundan sonra darbe yok, cuntacılık yok, bundan sonra demokratikleşmiş, özgürleşmiş ve Türkiye'de artık bir hukuk devleti olmanın yolu var. Dolayısıyla bizim 30 yıl sonra veya daha fazlasında darbecileri suçlayan bir mahkemenin başlıyor olması, bütün Türkiye'yi memnun etmiştir, belki bir kısmı hariç. Dolayısıyla yargılamanın sonunu göreceğiz. Burada bir kısım gazetelerimiz işe biraz da sansasyon katmak amacıyla zannediyorum; 'o dönemde valilik, bürokratlık yapan şunlar şunlar da vardı, onlar da yargılansın' dediler. Arkadaşlar hukukta 'illiyet' bağı denen bir şey vardır. Darbe yapmayı düşünen, muvaffak olan emir komuta zinciri içinde bunu gerçekleştirenler darbenin asli failleridir. O tarihte görevde bulunan insanlara 'bu darbeye karşı sen görevinden ayrılsaydın' denecek hukukta bir imkan var mı? Onu ben bilemiyorum. Sanki 367'nin ortaya çıkması ve üzerinde konuşulmasına benziyor bu. Ama artık 367'yi savunan adamlar, sokağa çıkıp da konuşamıyorlar. Çünkü Türkiye'de her şeyin aslı bir şekilde ortaya çıkmış oldu.'' Bundan sonrasının yargının işi olduğuna dikkati çeken Arınç, şunları kaydetti: ''Kenan evren şöyle demişti, bundan sonra ne yapar? Bilemem, yani intihar etmesini de arzu etmem. Ben olaya insani açıdan bakarım. Yunanistan şu kadar yıldan beri darbecileri içeride hala muhafaza ediyor, tutuyor. Bütün dünyaya örnek oluyor. Albaylar cuntasından bir başka cuntaya kadar, demokratik ülkelerde, Güney Amerika'da Avrupa'da bir başka yerde kim diktatörlük yapmışsa, kim darbe yapmışsa, yaşı ne olursa olsun yargılanıyor ve cezasını görüyor. Bundan sonrası yargının işidir. İnşallah yargı sonucu, Türkiye için örnek bir karar olur.''