Politika

Arınç: Bir gazetecinin bile yazdıkları için içeride tutulmasından üzüntülüyüz

Başbakan Yardımcısı Arınç, gazetecilerin yazdıkları ve çizdiklerinden dolayı yargılanmasının üzüntü yarattığını söyledi

15 Aralık 2012 15:09

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''Gazetecileri Koruma Örgütü' adıyla meşhur olan örgüt, ülkemizdeki tutuklu gazeteci sayısını önce 76, herhalde bizim izahlarımızdan da istifade ederek bu sayıyı 46 olarak tavsiye etti. Bizim için sayı önemli değil, bir gazetecinin bile yazdıklarından, çizdiklerinden, gazetecilik faaliyetlerinden dolayı içeride tutulmasını büyük üzüntüyle karşılıyoruz'' dedi.

Arınç, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nce (TOBB) Bolu Gazelle Resort Otel'de düzenlenen ''Yeni Yüzyılda Medya ve İletişim Arama Konferansı'na'' katıldı.

Burada konuşan Arınç, Türkiye'de son aylarda, daha çok, ''Türkiye'de basın özgürlüğü var mı, kaç tane tutuklu gazeteci var, bununla ilgili hazırlanan raporlar yanlış veya eksik mi?'' gibi konuların tartışıldığını anlattı.

Uluslararası Basın Enstitütüsü'nün hem Türkiye dışındaki hem de Türkiye Komitesi temsilcileriyle bu konuyla ilgili yararlı görüşmeler yaptıklarını ifade eden Arınç, bu konuda bir araştırma yaptıklarını söyledi.

Başbakan Yardımcısı Arınç, ''Gazetecileri Koruma Örgütü adıyla meşhur olan örgüt, ülkemizdeki tutuklu gazeteci sayısını önce 76, herhalde bizim izahlarımızdan da istifade etmiş olabilir, bu sayıyı 46 olarak tavsiye etti. Bu sayının 4 bile olması önemli, 6 bile olması önemli ama bu raporların, gerçeği ne kadar yansıttığı konusunda bize bir fikir verebilir. Bizim için sayı önemli değil, bir gazetecinin bile yazdıklarından, çizdiklerinden, gazetecilik faaliyetlerinden dolayı içeride tutulmasını büyük üzüntüyle karşılıyoruz'' şeklinde konuştu.
    

'Basın Kanunu çok fazla ceza hükmü taşımıyor'
    

Sosyal medyanın da etkisiyle bazı gazetelerin tirajlarında yükselmeler ya da düşüşler olabildiğine dikkati çeken Arınç, yazılı medyanın dün olduğu gibi yarın da var olacağını ifade etti.

Arınç, göreve geldiklerinde medya sektöründe yasal düzenlemeleri ele aldıklarını dile getirerek, şunları kaydetti:

''Bütün medya türlerini içine alan yasa tasarısı düzenlemelerinde, öncelikle Basın Kanunu'nu sayabiliriz. Çok fazla bir ceza hükmü taşımıyor. En azından şahsi hürriyeti bağlayıcı ceza burada yok. Daha çok usul ve esasları belirlenmiş. Şu ana kadar da çok ciddi bir şikayet almadık. Yine çağdaş ve özgürlükçü bir Basın Kanunu olarak genelde kabul ediliyor. İtiraz edenler de olabilir tabii.''

 

'İnternet medyası da Basın Kanunu'ndan yararlanacak'

 

Arınç, ''Haber siteleri, bundan sonra internet medyasının Basın Kanunu içerisine uyarlanmasıyla bu haklardan istifade edecek'' dedi.

Arınç, yayıncıların zarar görmemesi konusunda iyi niyetli olduklarını belirterek, ezici bir rekabetin yaşandığı sektörde, mevcut kanalların hepsinin Türkiye için bir ihtiyaç olduğunu söyledi.

Arınç, TRT'nin 15 kanala sahip olarak kamu yayıncılığı yaptığını ifade ederek, özel kanalların hepsinin frekans sahibi olması konusunda aynı zamanda gruplara tahsis edilecek sayılar dikkate alındığında eksiklik yaşanmayacağını ümit ettiğini kaydetti.

Gelecek yıl mart ayına kadar, kanunun ön gördüğü 2 yıl içinde ihalelerin yapılacağını dile getiren Arınç, yerel ve bölgesel televizyonlar içinde hazırlandıkları yeteri kadar kanal olacağını ve bunların da ihalelerinin yapılmış olacağını bildirdi.

Arınç, 1994'te yasa çıkarılırken ne amaçlandıysa 20 yıl sonra kendilerinin bunu yapma konusunda muvaffakıyet kazanacaklarını düşündüğünü belirterek, Basın İlan Kurumu'nun bir kanun teklifinin meclise verildiğini dile getirdi.

Basın İlan Kurumu'nun yapılanmaya gittiğini ifade eden Arınç, ''Bu süreci mecliste takip edeceğiz. İnternet medyasıyla ilgili RTÜK Kanunu çıkardıktan sonra hedefimizin bu olduğunu söylemiştim. Bu söylememin üzerinden neredeyse 1,5 yıl geçti. 1,5 yıl paydaşlarla konuyu tartıştık. Hatta kendi internet sitemize koyduk. Tartışılmasını da istedik. Ama Türkiye'de şöyle bir durum var, bir kısım insanlar ilgisiz davranıyorlar. Tam iş konuşulacak noktaya geliyor düğmeye basacağız. Bir feryad-ı figan. 'Aman böyle olmasın'. Kardeşim 1 yıldır neredeydin sen. Biz ilan ettik, bir zahmet okusaydınız da bu şikayetlerinizi bize o zaman bildirseydiniz, biz bunu hemen çıkartacaktık.''    
 

Basın Kanunu'ndaki haber siteleri düzenlemesi

    
Yeni yasama yılı başladığında internet medyasıyla ilgili kanunu çıkaracaklarına dikkati çeken Arınç, taslağının kendisinde olduğunu ve paylaşımının yapılacağını söyledi.

Arınç, konuyla ilgili 3 itirazla karşılaştıklarını ifade ederek, internet medyasında hedeflediklerinin, haber portalları olduğunu kaydetti.

Haber siteleriyle ilgili bir düzenleme yapmak istediklerini belirten Arınç, ''Bunu, Basın Kanunu çerçevesinde, kanunun gazetecilere tanıdığı hakların tamamından istifade edeceği noktaya getirmek. Bunun içine reklamı, ilanı, basın kartı ve diğerlerini koyabilmek. Basın kartı ve diğerlerini de gazetecilik yapan bu arkadaşlarımızın hakları olduğunu düşündük. Burada bir itiraz yoktu. Haber siteleri, bundan sonra internet medyasının Basın Kanunu içerisine uyarlanmasıyla bu haklardan istifade edecek'' diye konuştu.

Arınç, yazılı medyada bazı itirazların olduğunu kaydederek, bunun, ''köşe yazarları veya gazete çalışanlarının emeklerinin, onlardan habersiz internete aktarım olduğu'' konusunda olduğunu bildirdi.

Diğer tarafın dinlendiğinde ise bu haberin kamuya mal olduğunun ifade edildiğini dile getiren Arınç, onlara da hak verilecek bazı noktalarda olduğunu bildirdi.

Basın Kanunu'nun 14. maddesinin aslında bu sistemi getirdiğini ifade eden Arınç, ''Onu biraz daha revize edip, 'bu hakları da koruyabilecek bir noktaya gelebilir miyiz-' diye düşündüm. Bunu da bir düzenleme maddesi olarak getirdik. Maalesef ancak getirebildik'' dedi.    
 

'Paylaşım sitelerinde insanlara hakaret edilmesi herkesi rahatsız ediyor'


Bilişim yoluyla işlenen suçlara ilişkin 6 veya 7 yıl önce çıkan bir kanunun olduğunu anlatan Arınç, bu kanunun yürürlükte olmasına rağmen fazla bir etkisinin olmadığını söyledi.

Arınç, internetteki paylaşım çeşitli yollarla hakaretler yapıldığını ve bunların herkesi rahatsız ettiğini vurgulayarak, bundan keyif alan kişiler ve grupların bulunduğunu kaydetti.

''Daha işler bir ceza sistemi olabilir mi-'' diye düşündüklerini ifade eden Arınç, şöyle konuştu:

''Ben bu işin sahibi bir bakan olarak itiraz ettim. Dedim ki biz bir pozitif düzenleme yapıyoruz. Bu düzenleme internet medyasındaki haber sitelerini Basın Kanunu içine almak ve onlara hak vermektir. Ama siz bir ceza hükmü getirmek istiyorsunuz, onu ayrıca yapacaksanız onun sahibi Adalet Bakanlığı olsun. 'Bu yolla işlenen suçlar nedir, nasıl cezalar veriliyor, bunun istatistiği nedir, ne kadar etkili olmuştur', bütün bunları da negatif bir ceza sistemi içerisinde tartışacaksanız 'onun yeri farklıdır' diye düşünmüştük. Biz kendimize göre hazırlığımızı bitirdik. Bazı müeyyidelerle 15 maddelik bir kanun taslağı hazırladık. Önümüzdeki günlerde tekrar Bakanlar Kurulu'na sunacağız.

Basın özgürlüğü veya bu konudaki hukuksuzluklar, içeride olmak üzere yargılananlar bütün bunlar Türkiye'nin bu günlerde bir gerçeği. Mesela bizim Basın Kanunu'nda, Radyo Televizyon Üst Kurulu Kanunu'nda veya internet medyasıyla ilgili yapacağımız düzenlemede şahsi hürriyeti bağlayıcı bir ceza yok. 'Ben bundan dolayı zarar gördüm, bu kadar hapse mahkum oldum' diyemez kimse. Peki nereden ceza görüyorlar. Bir, mutlaka Türk Ceza Kanunu'ndan, ikincisi, Terörle Mücadele Kanunu'ndan bir de özel müeyyidesi olan ceza içeren maddeler var. Ama tecrit sınırları içerisinde olduktan sonra yine şahsi hürriyeti bağlayıcı ceza gündeme gelmeyebiliyor.''

 

‘Sevindirici bir haber verebiliriz’

 

Arınç, Terörle Mücadele Kanunu'nun 6 ve 7. maddelerinde değişiklik yapmayı düşündüklerini belirterek, ''Bir düzenleme içinde bunu yapabileceğimizi düşünüyorum. Önümüzdeki aylarda bu konu üzerinde sevindirici bir haber verebiliriz'' dedi.

Arınç, 3. Yargı Paketi ile basın yayın yoluyla işlenmiş ifade özgürlüğü kapsamında ifade edilebilecek suçlarda 5 yıla kadar erteleme getirildiğini anlattı.

Bu ertelemeden bir milletvekilinin de yararlandığını anımsatan Arınç, BDP Diyarbakır Milletvekili Kemal Aktaş'ın Nevruz Bayramı'nda yaptığı konuşmadan dolayı aldığı mahkumiyetin bu erteleme kapsamına alındığını ve vekilliğinin devam ettiğini aktardı.

Arınç, buna rağmen, Terörle Mücadele Kanunu konusunda zorluklar yaşandığını belirterek, ''Somut bir teklifle karşımıza getirilemeyen bir Terörle Mücadele Kanunu var. Özellikle terörün çok can yaktığı, şehit haberlerinin arka arkaya geldiği Türkiye'de baskınlar, gözyaşları, insanların ağıtlarının yürekleri her gün dağladığı bir Türkiye'de Terörle Mücadele Kanunu'nun hangi maddesinin ne şekilde güncelleşebileceği konusunda kimse doğrudan ağzını açmıyor'' diye konuştu.

''İçerde bulunan ve sayıları 60 civarı hüküm giyen gazetecilerin yaptıkları şey Terörle Mücadele Kanunu'na aykırı faaliyette bulunmaktır'' diyen Arınç, ''Sadece 6. ve 7. maddeleri değil, terör örgütünün doğrudan mensubu olmasa bile, yaptıklarıyla o örgüte destek olmak gibi bir suç kapsamı içindeler. Bunu belki BDP'liler, tamamen bunu kaldırın diye çıkabilirler. Ama onun dışında hiçbir parti Terörle Mücadele Kanununu tamamen kaldırılsın veya şu maddeleri, şu şekilde dönüştürülsün teklifiyle gelmedi'' ifadelerini kullandı.    
 

'Önümüzdeki aylarda bu konu üzerinde sevindirici bir haber verebiliriz'

    
Arınç, kanunun propaganda yapılmasını düzenleyen maddelerin de günümüze uygun bir düzenleme yapılması gerektiğini kaydetti.

''6. ve 7. maddeler yani propagandanın bugün çağdaş bir yorumunun yapılmasında hemfikiriz'' diyen Arınç, şöyle devam etti:

''Yani bir yazı, bir bildiri, bir konuşma şiddete ve silaha teşvik etmiyorsa, yönlendirmiyorsa o bildirinin tamamında böyle bir amaç çıkmıyorsa sadece düz ve net ifadelerle bir propagandaya yönelikse, bu suç olmaktan çıkabilir bir düşüncemiz var. Bu tarifi yapıyoruz ancak bunun çok kapsamlı düşünülmesi lazım. Çok merhametli bir düşünce olabilir ama terör gibi bir baş belasının olduğu Türkiye'de güvenlik güçlerinin bulunduğu ve o örgüte veya başka bir örgüte yazdıklarıyla, çizdikleriyle destek olan, cesaret veren birtakım olguların yaşandığı Türkiye'de, ne yapmalıyız ki propaganda unsuru net olarak anlaşılabilsin.''

Arınç, herkesin propaganda yapabileceğini hatta bunun bir meslek haline dönüştüğüne dikkati çekti.

Propagandaların terörle irtibatının incelenmesi gerektiğini vurgulayan Arınç, ''Ama bunun terörle, şiddetle, silahla, kanla irtibatının çağdaş bir anlayışla ortaya konulması lazım. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve mahkeme kararları, bize bu konuda bir değişiklik yapılması ihtiyacını önümüze koydu. 4. yargı paketi veya başka bir düzenleme içinde bunu yapabileceğimizi düşünüyorum. Önümüzdeki aylarda bu konu üzerinde sevindirici bir haber verebiliriz. Ama diğerleri üzerinde doğrusu güçlü bir talep yok, güçlü bir talep olmayınca bunu ortadan kaldırmamız düşünülemez'' ifadelerini kullandı.    
 

Yerel gazetelerin birleştirilmesi

    
Arınç, sadece Basın İlan Kurumu (BİK) aracılığıyla her yıl bin 500'e yakın gazeteye milyonlarca ilan dağıttıklarını aktardı.

Yerel gazeteleri ve yerel medyayı desteklediklerini vurgulayan Arınç, bunu yaparken de denetimleri sürdürdüklerini ifade etti.

60 bin nüfuslu bir şehirde 25 tane yerel gazetenin olmasını tuhaf karşıladıklarına dikkati çeken Arınç, ''5 gazetenin sahibi bir patronsa, bunlar neden bu kadar çok gazeteciliği seviyor diye bir düşüneceksiniz. İşte BİK'in işi bu. Bu işin kontrolünü yapmaya kalktığımızda da 2 tane şehit verdik'' dedi.

Arınç, Sakarya'da denetim sırasındaki BİK çalışanlarının öldürüldüğünü anımsatarak, ''Şoförler Odası Başkanlığı yaptığını söyleyen adam, üstelik yerel gazete sahibiymiş. Gazetenin tirajı belli değil, ne kadar sattığını kimse duymamış. Çalışanları da sekreteri ve şoförü. Gazeteci olarak bildirilenler de bunlar. Kontrol yapılırken iki arkadaşımız maalesef vefat etti, öldürüldü'' diye konuştu.

''Biz bunu da denetlemek zorundayız. Gazetecilik bu kadar da ayağa düşmemeli'' diyen Arınç, sözlerini şöyle tamamladı:

''500 tirajı olduğu görülen bir gazetenin bayi satışı 3 bile değil. Sadece 500 tane basıp bizden 20 bin lira ilan parası alıyor. Haksızlık değil mi- Dolayısıyla buna da bir çeki düzen getireceğiz. Yerel medya bizden ilan aracılığıyla çok destek alıyor. Şimdi biz bu gazetelerin birleştirilmesi yoluna gideceğiz. Mehmet Atalay beyin en büyük uğraşı da bu.''

Toplantıya Arınç'ın yanı sıra Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kemal Öztürk, Basın ve Enformasyon Genel Müdürü Murat Karakaya, BİK Genel Müdürü Mehmet Atalay, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ve çok sayıda medya temsilcisi katıldı.