Sağlık

Antiaging mucize değil

Antiaging’in, pahalı kozmetikler ya da ağır egzersizlerle bir çırpıda başarılabilecek bir mucize olamayacağı yeternice bilinmiyor.

11 Aralık 2008 02:00

Prof. Dr. Çimen Karasu, “Antiaging’in, derin çizgiler oluştuktan sonra peşine düşülen pahalı kozmesötikler, acımasız diyetler ya da ağır egzersizlerle bir çırpıda başarılabilecek bir mucize olamayacağı yeterince bilinmiyor” dedi. 

Kalıcı güzelliğe sahip olmak mümkün

Türk kadını lekeli

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Karasu, antiaging alanındaki yeni gelişme ve bilimsel araştırmaların Kasım ayında Antalya’da düzenlenen I. AntiAging ve Estetik Tıp Kongresi’nde ele alındığını kaydetti.

Başkanlığını yürüttüğü kongrenin ana teması olan “Sağlıklı Yaşam ve Sağlıklı Yaşlanma”nın son yıllarda büyük önem kazandığını ifade eden Antiaging ve Estetik Tıp Derneği Başkanı Prof. Dr. Çimen Karasu, sağlıklı yaşlanma olarak algılanması gereken “antiaging” kavramının halk arasında genellikle yanlış algılandığını söyledi.

Karasu, “Ne yazık ki ‘antiaging’ adı altında, abartılı yaklaşımlar, bilimsel verilerle tam olarak kanıtlanmamış bazı uygulamalar, hatta bazen şarlatanlıklar, daha genç görünme ve gençleşme adına halkı kontrolsüzce yanlışa yönlendiriyor” dedi.

‘Antiaging ‘sağlıklı yaşama biçimi’ olarak algılanmalı’

Antiaging ve Estetik Tıp Derneği Başkanı Prof. Dr. Karasu, şöyle devam etti:

“Antiaging denince hala birçoğumuzun zihninde sadece kırışıklıkların giderilmesi, yüz gerdirme, selüloitlerden kurtulma, botoks gibi dermatolojik uygulamalar, masaj-spa, vitamin tüketme zorunluluğu, zayıflama programları canlanıyor. Antiagingin, yüzde derin çizgiler oluştuktan sonra peşine düşülen pahalı kozmesötikler (ilaç karakteristiklerine sahip olan, fakat bunun için gereken kriterlerin hepsini taşımayan, kozmetik ürünlere benzemekle beraber kozmetik tanımına da tam olarak uymayan ürünler), aşırısının yapacağı zararlar düşünülmeden içilen bitkisel çaylar, acımasız diyet uygulamaları ya da ağır egzersizlerle ileri yaşlarda bir çırpıda başarılabilecek ve bundan sonra devamı kendiliğinden geliverecek bir mucize olamayacağı yeterince bilinmiyor.”

Kongrede, bilimsel olarak kanıtlananlar dışında, güvenilir olmayan antiaging uygulamalarının sakıncalarının da ortaya konduğunu ve önerilerde bulunulduğunu anlatan Karasu, şunlara dikkati çekti:

“Antiaging, ‘sağlıklı yaşam biçimi’ olarak algılanmalı ve sağlıklı yaşlanma modeli doğumdan itibaren benimsenmelidir. Sağlıklı yaşlanmayı olanaklı kılacak doğal tedbirler, aslında kişinin genetik yapısına da uygun bir biçimde, metabolizmayı zorlamayacak dengeli beslenme alışkanlıkları geliştirmekle başlar. Beslenmede, temel besinlerin yanı sıra, fonksiyonel gıdalar ve gıda bütünleyiciler mümkün olduğunca doğal kaynaklardan temin edilmelidir. Özellikle son yıllarda Batılı ülkelerde günlük ihtiyaçların vazgeçilmezleri arasında yer alan vitaminler, vitaminler dışındaki antioksidanlar, eser elementler, esansiyel yağ asitleri ve diğer yardımcı faktörler, aslında ‘popterapi’ olarak değerlendirilmemelidir.”

Bunların sağlıklı yaşamın “olmazsa olmaz” parçacıkları olmakla birlikte, olabildiğince bitkisel ve hayvansal gıdalar kapsamında temin edilmesi gereğine işaret eden Karasu, ancak, bunların gerektiği hallerde ilaç formunda alınabileceklerini de bildirdi.

Vitaminler, vitaminler dışındaki antioksidanlar, eser elementler, esansiyel yağ asitleri ve diğer yardımcı faktörleri içeren preparatların, zorunlu hallerde oldukça küçük dozlarda, periyodik ve kombine olarak alınması gerektiğinin altını çizen Karasu, “Eğer bunların eksikliği ciddi boyutlarda ve hastalık oluşturacak düzeydeyse, zaten ilaç kapsamındaki tabletler şeklinde ciddi hekim kontrolünde önerilir” diye konuştu.

‘Sistemik etkili antiaging ilaç yok’

Ara ürün niteliğinde, ciltte yaşlanmayı geciktirici ya da diyet bütünleştirici ürünler bulunmakla birlikte, henüz sistemik etkili antiaging bir ilaç bulunmadığını vurgulayan Karasu, “İnsanda organizmal yaşlanma sürecini geciktirecek, hatta ömrü uzatacak nitelikte, saygın sağlık otoriteleri tarafından onaylanmayı bekleyen doğal ya da sentetik moleküller, bileşik/kimyasallar üzerinde araştırmalar hala devam ediyor” dedi.

Yaşlanmanın evrensel bir süreç, sağlıklı yaşlanmanın modern toplumların ideali olduğunu ifade eden, Antiaging ve Estetik Tıp Derneği Başkanı Karasu, şunları söyledi:
“Sağlıklı yaşlanma, biyolojik, fizyolojik ve çevresel faktörlerin dinamik ve başarılı etkileşimlerine bağlıdır. Hayatı geleceğe ötelemeden, yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarının genetik-fizyolojik temellere uygun olarak erken yaşlarda düzenlenmesi, ileri yaşlara gelinmiş olsa bile en azından iştah açıcı ve yeme isteğini baskılayan sinyallerin dengelenmesi gayreti, aşırı stresten uzak, ılımlı stresin oluşturacağı hormetik etkileri avantaja dönüştürebilmek, bütünsel tıbbın sunduğu olanakları reddetmeden, modern tıbbın gerekleriyle akılcı kombinasyonlar oluşturarak yapılacak ayarlamalar, sağlıklı yaşlanmaya olumlu katkılarda bulunur.”

(AA)