52. Uluslararası Antalya Film Festivali’nde 'En İyi Film', 'En İyi Yönetmen', 'En İyi Senaryo', 'En İyi Erkek Oyuncu' ödüllerini toplayan “Sarmaşık” filminin senaristi ve yönetmeni Tolga Karaçelik'in ödül gecesindeki konuşması, A Haber ekranlarında sansürlendi. Konuşmasını sırasında görüntüsü kesilen Karaçelik, kanalda çalışan arkadaşları olduğunu belirterek, “Emrin yukarıdan geldiğini öğrendim” dedi.
Tolga Karaçelik’in Cumhuriyet’ten Ceren Çıplak ile yaptığı söyleşi şöyle:
- Bir yönetmen olarak törende oluşan bu 'kadraj'ı nasıl yorumluyorsunuz?
Ben ödül konuşmalarını önceden yazan bir insan değilim. Sabah kalktığımda aklıma, Can Dündar ve Erdem Gül geldi. Zaman zaman aklıma geliyorlar. Aklıma geldiklerini, bir çoğumuzun sürekli aklında olduklarını biliyorlar mıdır diye düşündüm. Sahneye çıktığımda bunu anlatmak istedim, duysunlar istedim. O yüzden ‘Biz biliyoruz ki siz oradayken biz de oradayız, ama lütfen siz de bilin ki biz burada olduğumuz sürece siz de buradasınız’ diye bir cümle söyledim. Benim için bile spontane gelişen bu konuşmaya Ahaber de hazırlıksız yakalandı, görüntüyü kesebilmişler ama sesi kesemediler.
- Sonra ödüller için yeniden sahneye çıktığınızda da, “Kötü bir şey söylemeyeceğim,” dediniz. Neden “kötü bir şey” demediniz?
Sahneye tekrar çıktığımda konuşmamı kesmeye çalıştıklarını fark ettiğimi ve Nadir’in kardeşlikten bahseden konuşmasını yarıda kestiklerini ifşa etmek için o cümleyi kurdum, kendi tarzımda “yaklaş gel bir şey diyeceğim” dedim. Antalya Film Festivali’nde emeği geçen o kadar insan var onlara teşekkür etmek istedim. Şimdi yukarıda gerginlerdir, o çalışanlara Canlar diye seslensem; ki bazen sevdiklerime öyle seslenirim, "Can (Dündar)" dedi, keselim durumu olmasın diye biraz rahatlasınlar istedim. A Haber'de çalışanları tanıyorum, güzel insanlar. Daha sonra, emrin 'yukarıdan geldiğini' öğrendim, festival yönetiminin bu olayla alakası olmadığını, hatta bu kesmeler yüzünden sert tartışmalar çıkardıklarını da biliyorum. Kimseye kırgın değilim.
- "Sarmaşık"la "En İyi Erkek Oyuncu" ödülünü alan Nadir Sarıbacak’ın kardeşlik vurgusu yaptığı “rakı muhabbeti” kesildi. Tören sonrası partide biz kadehlerimizi muhabbete kaldırdık. Peki sizin kadehler...?
Ben kadehimi en çok bu filmin artık benden kopmasına kaldırdım. Bu kadar özendiğin, her şeyiyle uğraştığın, sürekli kafanda olan bir şey hakkında artık yapabileceğim bir şey yok. Onu artık seyirciye bırakabilirim. Bırakırken de festivalde takdir görmesi, izleyen seyircilerin olumlu tepkilerini almış olmasının huzurunu anlatamam. Bu belki de İstanbul Film Festivali’nde yaşanacaktı; başka bir sansür olayı sebebiyle olmadı. Adana Film Festivali’nde de olmadı, olamadı. Yönetmenler katılamadı hatırlarsanız. Seyirci ile buluşmamız biraz daha ertelenseydi delirebilirdim. Gerçekten delirebilirdim, abartmıyorum. Sosyal hayatımda çekilmez bir adam olmaya doğru gidiyordum. Şimdi rahatım, sakinim. Tebessüm ediyorum.
- Nadir Sarıbacak’ın muhabbettine buz katılmasını nasıl yorumlarsınız?
Nadir’in sesi neden kısıldı onu hiç anlamadım. Tahminim benim konuşmam sebebiyle gerilmişlerdi. Nadir çıktı duygusal bir şeyler söylemeye başladı, anlamadılar. Bu bir şeyler söylüyor ama anlamadık keselim mi dediler, ne dediler bilemiyorum ve kestiler. Kardeşlik diyor adam, muhabbet diyor. O kadar anlamadım ki çocuklukları ile ilgili bir travmadan bile kaynaklanabilir zannımca, yani her şey olabilir. Yani ne bileyim babası rakı içip eve geliyordur, kesin bunu diyen sevmiyordur yani rakıyı, dayanamayıp kesmiştir o bile olabilir. Hatta bunu daha çok anlayabilirim. Böyle bir psikolojik tarafı olduğunu bilseydi Nadir’de rakı demezdi Şarap derdi, kimseyi kırmak istemez o, iyi tanırım.
-“Sarmaşık”ın gemisi bir Türkiye mi?
Sarmaşık’ı yazarken kafamdaki ana cümle, “İşlevini kaybeden bir otorite, var olan hiyerarşiyi devam ettirmek için ne gibi yöntemlere başvurur?” idi. Yani “Gemi gitmiyor, peki kaptan ile ne yapacağız” soru buydu. 'Sarmaşık eşittir Türkiye' demekten ziyade, Sarmaşık’ın iktidar ilişkilerini inceleyen bir film olduğunu söyleyebilirim. Türkiye’de gözlemde bulunduğum iktidar ilişkileri hakkında görüşlerimi ortaya da koyduğum bir filmdir bu. Karakterlerim ait oldukları sosyal grupları temsil etmezler. İsmail dinci kesimi temsil etmez, fakat yazıldıkları sosyal grupların özelliklerini barındırırlar. Toplumsal tarafının yanı sıra kişilerin iç dünyalarının nasıl evrileceğini de düşündüğüm bir filmdir.
-Türkiye’de bu gemi böyle gider mi?
Gerçekten bilemiyorum. Türkiye insanı çok hızlı ve radikal kararlar da alabilen bir yapıda. Tek bildiğim bir sakinleşmeye ihtiyacımızın şiddetle olduğu. Filmde Alper’in dediği gibi “Bir oturalım konuşalım beyler, ne yapalım ölelim mi yani?”
- Filmdeki Kürt adlı karakterin adı neden Kürt? Neden kişinin etnik kimliğini isim olarak kullanmayı tercih ettiniz?
Kürt'ün nasıl ki filmde bir görünür olması bir yok olması ve konuşmaması bir seçimimse adının olmaması da bir seçimimdir. Kürt, iktidar mücadelesi içinde olmamayı seçiyor. Güçlü ve ne tarafa geçerse orası güçleniyor, sessiz olduğunda daha tehlikeli kalıyor. Kürt, neden sessizse aynı sebepten dolayı da adı yok. Kürdü, iktidar mücadelesi içinde bu şekilde anlatabileceğim için seçtim.