Gündem
BBC Türkçe

Ankara'da milliyetçiler Kürt açılımına nasıl bakıyor?

20 Şubat 2025 10:14

Güncelleme: 20 Şubat 2025 10:18

Ankara'da çoğunlukla milliyetçi seçmenin uğrak mekanlarından bir kahvehanede, yeni açılım sürecinin etkileri görülüyor.

Kızılay-Maltepe arasında sıralanan pek çok kahvehane gibi, burası da hem gündüz hem de akşam saatlerinde oldukça kalabalık.

Gencinden yaşlısına kısa sürede etrafımı saran grup, milliyetçi ve muhafazakar seçmenlerden oluşuyor.

Sürecin nasıl ilerleyeceği henüz tamamen netlik kazanmasa da PKK lideri Abdullah Öcalan etrafındaki tartışmalar hakkında pek çoğunun kanaati oluşmuş durumda.

Kimi bu sürecin "Öcalan'ın çağrısına indirgenmesine ve Öcalan'ın muhatap alınmasına" tepki gösterirken, kimisi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin çağrısıyla başlayan süreçte devlete güvendiğini söylüyor.

Bahçeli, Ekim ayında Abdullah Öcalan'a, örgütü lağvetmesi koşuluyla, "Umut hakkı için başvurması ve TBMM'de DEM Parti Grup Toplantısı'nda konuşması" için çağrıda bulunmuştu.

Süreci desteklemediğini söyleyenler, bir yandan kayyum atamaları ve tutuklamalar devam ederken, sürecin kendi içerisinde çelişkili olduğunu savunuyor.

Bir kısmı, Öcalan'ın yeni bir açılım sürecinde etkili olup olamayacağından dahi şüpheli. PKK'nın, Öcalan'ın çağrısına kulak asmayacağını düşünüyorlar.

Başta Suriye'deki gelişmeler olmak üzere Türkiye'nin sınır komşularında değişen siyasi dengelerin, AKP ve MHP hükümetini bu sürece yönlendirdiğini düşünenler de var.

Fakat hepsi, Türkiye'nin daha önemli ekonomik ve sosyal sorunları olduğu konusunda birleşiyor.

Öteden beri milliyetçi olduğunu söyleyen bazı kişiler; ekonomik ve sosyal krizin giderek derinleştiği Türkiye'de artık ideolojilerin anlamını yitirmeye başladığını söylüyor.

Fotoğraflarının paylaşılmasını, haberde isimlerinin yer almasını istemiyorlar.

'Neden kayyumlar atanıyor, Demirtaş neden içeride?'

Kahvehanedekilerin çoğu ilk sözü almaya isteksiz.

Ancak yakındaki Ankara Adliyesi'nden çıkıp dinlenmeye gelen bir avukat, kendinden emin bir şekilde konuya giriyor.

Sürecin siyasi amaçlarla başlatıldığını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yeniden aday olup seçilebilmesi için DEM Parti ve Kürtlerle ittifaka ihtiyaç duyulduğunu düşünüyor:

"Bir taraftan terör örgütü liderini dışarı çıkarmayı konuşurken, diğer yandan siyasetçileri ve belediye başkanlarını örgüt üyeliğinden içeri alıyorlar, kayyum atıyorlar.

"Tutuklanan belediye başkanları, örgüte Öcalan'dan daha fazla yardım yapmış olabilir mi? Ya da Öcalan dışarı çıkmayı hak ediyorsa, mantıken Selahattin Demirtaş daha çok hak ediyordur."

Hemen karşısında oturan 56 yaşındaki bir emekli de onu destekleyerek, bu süreçte ülke menfaatlerinin değil siyasi çıkarların söz konusu olduğunu savunuyor:

"Bu siyasetçiler eğer suçluysa, adaylıkları neden ve nasıl kabul edildi? Nasıl seçimi kazanıp göreve geldikten sonra terör yanlısı oluyorlar?

"Benim de artık bir siyasi görüşüm yok. Türkiye'de artık her şey hırsızlık, çetecilik, menfaat."

Milliyetçi olduğunu söyleyen bir üniversite öğrencisi ise "Madem bir çözüm süreci istiyorlar, bunun muhatabı Öcalan değil, her iki taraftan da mağdur olan halk ve şehit aileleri olmalıydı" diyor.

Genç ayrıca, Demirtaş yerine Öcalan'ın muhatap alınmasını da eleştirerek, "Neden Demirtaş'a gidilmedi? Ya da DEM Partililer neden esas Demirtaş'ın çıkmasını talep etmiyor acaba?" diye soruyor.

Öcalan çevresinde gelişen bu tartışmaların milliyetçi gençler arasında rahatsızlık yarattığını söyleyen genç, geçim sıkıntısı ve öğrenci yoksulluğunun ise her gündemin önüne geçtiğini anlatıyor.

Ankara'da en ucuz 1+1 ev ya da özel yurt ücretinin 10 bin liradan başladığını, buna karşın 3 bin lira Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü (KYK) kredisi aldığını söylüyor:

"Ben dahil çoğumuzun şehit yakını var. Bu süreç hepimizde öfke yaratıyor ama artık insanlar bir şey söylemeye korkar oldu.

"Birçok insan gözümüzün önünde sadece söylediği laflar ve düşüncüleri yüzünden tutuklanıyor. Maddi manevi sıkışmış durumdayız."

'Süreci gönülden destekliyorum'

Bu sürecin, ülkenin geleceği ve güvenliği için gerekli olduğunu düşünenler de bulunuyor.

Faik Yeniay, "Canı gönülden, sonuna kadar destekliyorum. Bahçeli çok onurlu ve dürüst bir çıkış yaptı" diyor.

Türkiye sınırlarında değişen siyasi dengelerin, Bahçeli'nin kararında etkili olduğunu düşünüyor:

"Dış güçler Suriye'de Kürdü, dinsizi örgütlüyor ve Türkiye'ye saldırtıyor. Bahçeli bu tehlikeyi görerek, 'bu sorunu içimizde çözelim' dedi.

"Öcalan'ın açıklamasından hemen sonra devletin Suriye'de temizliğe başlaması gerekiyor. Artık Türkiye topraklarına yakınında, bizim istemediğimiz hiçbir şey olmamalı.

"Eğer Öcalan'ın silah bırakma çağrısına uymazlarsa, devlet onları silindir gibi ezip geçecektir. Artık devletin gücü, onları ezmeye muktedir. Zaten Türkiye sınırları içinde terör kalmadı, diğer yerlerde de yapabilir."

Yeniay, neden Öcalan'a ihtiyaç duyulduğu sorusunun ise kafasını kurcaladığını anlatıyor:

"Devletin bunu neden Öcalan'ın çağrısı olmadan yapmadığı sorusu kafamı kurcalıyordu. Türkiye sınırlarında PKK'yı bitirdi de şimdi niye Öcalan'a muhtaç? Bence devletin bir aklı var."

"Avrupa Birliği ve ABD, Türkiye'yi iç barışı sağlayamamak ve Kürtleri ezmekle eleştiriyor. Devlet burada onlara karşı ön alarak, 'Ben sizin artık o oyuncağınızı elinizden alıyorum' diyor."

Yeniay, bu sürecin sonunda Öcalan'ın tahliye edileceğine ya da ev hapsine çıkacağına inanmadığını söyleyerek, "Bunların hepsi uydurma, safsata şeyler. Bence süreç başarıya ulaşacak ve bunu diyen kişiler de utanacak" diye konuşuyor.

Bu süreci, "terörü bitirmek" anlamında desteklediğini, ancak özerlik ve ana dil gibi taleplerin karşısında duracağını söylüyor:

"Ben özerkliğe, iki dil iki bayrağa karşıyım. Onlar da bir bedel ödedi, biz de bedel ödedik. O bedellerin karşılığı barış ve demokrasi olmalı."

'Şehit ailelerine sormak lazım'

Başka bir genç ise, çözüm sürecinin daha önce denenmesine rağmen, sonuç alınamadığını söylüyor:

"Bir önceki çözüm sürecinden sonra hendekler kazıldı, insanlar rehin alındı, birçok polis ve askerimiz şehit oldu. Bu süreç de işlemez. Geçmişteki gibi, sonucu daha kötü olur.

"Terör örgütüne 'Gel kardeşim ben seni affedeceğim, silahını bırak' diyemeyiz. Öcalan Melis'te çıkıp ne anlatacak? Öcalan'ın örgüt üzerinde hiçbir etkisi yoktur. 20 yıldır cezaevinde olan birinin lafını dinlemezler.

"Örgüte sözü geçmeyen adamı çıkarmaya çalışıyorlar. Daha önce eroin baronlarını çıkardıkları gibi. Teröre karışmış kişiyi yargılarsın, karışmayana da istihdam sağlarsın.

"MHP'nin tüm delegeleriyle birlikte PKK terör örgütünü legalleştirmeye çalışması benim zoruma gidiyor. Hiç aklınıza gelir miydi? Şehit ailelerine bir sormak lazım. Hem madem böyle bir şey vardı, bunu zamanında da yapabilirdiniz."

Birçok kişinin oy verdikleri partiyi ya da siyasi görüşünü söyleme konusundaki tereddüttü gördükten sonra, nedenini soruyorum.

İçlerinden biri atılarak, "Artık bu siyasi görüşler, milliyetçi/solcu diye bir şey kalmadı. Paran var mı, yok mu? Tek mesele bu" diyor.

Başka biri ise toplumun sindirildiğini söyleyerek, "İnsanlar konuşmaya ve tepki göstermeye korkuyor" diye ekliyor.

'Esas sorun ekonomik kriz'

Kahvehanedeki tartışmayı sık sık ekonomik krizden ve toplumsal yozlaşmadan dem vuran yorumlar bölüyor.

Kuşaklardır milliyetçi bir aileden gelen kahvehanenin sahibine göre, Türkiye'nin acilen çözülmesi gereken çok daha ciddi sorunları var:

"Gençler kumarbaz, uyuşturucu bağımlısı ve kısa yoldan para peşine düşmüş durumda. Ellerindeki paraları da başka müptezeller alıyor."

"Biz bu sürece çok kızgınız. Herkes paranın ve gücün peşinde. Halk da öyle. Toplum yozlaştı, bunu görüyorum.

"Herkes paraya tapıyor, ondan sonra dinden ve milliyetçilikten bahsediyorlar. Sen halkına, öğrencine sahip çıkamıyorsun."

Arkadaşları tarafından "Çok açık konuşma" diyerek uyarılsa da devam ediyor:

"Milliyetçilikmiş, solculukmuş gibi bir kavram kalmadı. Mevcut partilerin ve siyasetçilerin hiçbiri güven vermiyor.

"Ekonomiyi unutturmaya çalışıyorlar. Gidişat iyi değil, herkes paraya tapıyor, herkesi satın alabilirsin şu an."

 

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir