Koronavirüs

Ankara Barosu: Salgınla mücadelede lütfa ve merhamete değil etkin devlet politikalarına ihtiyaç var

31 Mart 2020 12:59

Ankara Barosu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Koronavirüs'e (Covid-19) karşı başlattığı bağış kampanyasını eleştirerek, salgınla mücadelede lütfa ve merhamete değil toplanan vergiler temelinde uygulanacak etkin devlet politikasına ihtiyaç olduğunu söyledi. Sosyal hukuk devleti ve sosyal adaletin her vatandaşın en önemli güvencelerinden olduğunu hatırlatan Ankara Barosu, bunların iktidarın merhamet veya lütfuna bağlı olmadığını ifade etti.

Ankara Barosu, "Tarihin Önünde Açık Çağrımızdır" başlığıyla yayınladığı açıklamada, her vatandaşın insan onuruna yaraşır şekilde yaşaması için yapılması gerekenleri yetkili mercilerden talep etmeyi hak ve borç olarak gördüğünü söyledi. Baro bu kapsamda acil olarak sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi ve bu süreçte ihtiyacı olan vatandaşlara gerekli desteğin sağlanması çağrısında bulundu. Baronun açıklamasının tam metni şu şekilde:

Her türlü ayırt edici nitelikten bağımsız olarak hayatta kalma savaşında eşitlenen tüm insanlığın yaşamakta olduğu küresel kriz, içinde bulunduğumuz her günü tarihin yüzyıllar önce vebayla sınandığı sayfalarına eklemeye devam etmektedir.

Devletlerin devlet olmakla üzerlerine almış oldukları her türlü sorumluluk; coğrafyadan bağımsız olarak artık hiç olmadığı kadar görünür haldedir. Devletlerin hayati sorumluluğu, dünyanın her yerinde öncelikle bireyleri ve kitleleri yaşatmaya evrilmiştir. Devamının sağlanmasının birincil hedef olduğu yaşamlarımız ise insan onuru temelinde sürmelidir. Bu sorumluluk, devletleri devlet yapan temel felsefenin savaşta, barışta ve her türlü mücbir sebepte bizzat merkezindedir.
 
Bugün, Kovid-19 Küresel Salgını sebebiyle dünya üzerinde yaşayan neredeyse her meslek grubu, tüm insanlıkla birlikte tehlikededir. Varlık sebebi; bizzat halkın mevcudiyetinden, hukuktan, adaletten ve insanların oluşturduğu düzenlerin kendisinden kaynaklanan biz avukatlar da aynı tehlike altındayız.
 
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, ikinci maddesiyle devletin nitelikleri arasında “sosyal” niteliğini değişmez hüküm altına almış ve beşinci maddesiyle Devletin temel amaç ve görevleri arasında  “Kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak.” olduğunu düzenlemiştir.

Bugün salgının geldiği boyut ve ekonomik kaos, Sayın Cumhurbaşkanı’nın başlattığı bağış kampanyasının ötesine geçmiştir. Kişisel bağışların değil devlet politikalarının çözmeye muktedir olduğu bu kriz, başlangıcından sonuna lütfa ve merhamete değil toplanan vergiler temelinde etkin devlet politikalarına ihtiyaç duymaktadır. Kaldı ki; sosyal hukuk devleti ve sosyal adalet, Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı her vatandaşın en kıymetli güvencelerinden biridir ve siyasal iktidarların merhamet ya da lütuf sınırlarına tabi değildir.

 Bizler, Anayasa’dan aldığımız hak, yetki ve güvencelere dayanarak, her vatandaşın insan onuruna yaraşır şekilde yaşaması ve mesleklerini devam ettirmeleri için tarihin önünde yetkili, görevli ve sorumlu mercilerden aşağıdaki taleplerde bulunmayı kendimize hak, mesleğimize borç görüyoruz:

1.Söz konusu olan insan hayatıdır ve ülke çapında sokağa çıkma yasağı ivedilikle, derhal, bir gün dahi geç kalınmadan ilan edilmelidir. Kamu sağlığı birey farkındalığına indergenemeyecek kadar hayati öneme sahiptir. 

2.Desteğe ihtiyacı olan her vatandaşın beyanı yeterli görülerek, insan onuruna yaraşır şekilde yaşamalarını sürdürmeleri için salgın süresince nakdi ve ayni destek verilmelidir. Kira ödemeleri durdurulmalı, doğalgaz,su,elektrik ve internet ücretsiz sunulmalıdır. Bu desteğin zamanı, şimdiye kadar vatandaşların ödedikleri vergilerin vücut bulacağı en insani ana tekabül etmektedir. 

3. Zorunlu mal ve hizmet üretimi dışında bütün işler salgın süresince durdurulmalı, işvereni destekleyici tedbirler alınmalı ve çalışanların tamamına şartsız olarak kısa çalışma ödeneği bağlanmalıdır.

4.Sağlık güvencesi, küresel kriz tamamıyla geçene kadar her vatandaş için sınırsız ve prim borcundan muaf tutulmalı ve bu süreçte her vatandaşın sigorta ve bağkur primleri ödenmiş kabul edilmelidir. Çünkü söz konusu olan insan hayatıdır ve dünyanın bütün devletleri insanı ve insanlığı yaşatmak için kurulmuştur. 

Bizler; yarın çok geç olmadan, Anayasa’dan ve sadece insan onurundan aldığımız hak, yetki ve güvencelere dayanarak tüm bu taleplerimizi tarih ve kamuoyu önünde tüm yetkili mercilerden büyük bir kararlılıkla talep ederiz.