Hülya Karabağlı/ Ankara
Anayasa Yazım Komisyonu, “Suç ve cezalara Dair Esaslar” maddesinde, cezaevinde yetersiz tedavi nedeniyle Kuddusi Okkır gibi hayatını kaybeden tutuklu ve hükümlüler için önemli bir düzenleme yaparken çarpıcı gerekçe notu düştü.
İlgili maddenin 11. Fıkrasında, “Tutuklu ve hükümlülere işkence ve zalimane, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz” dendi.Bu fıkraya, ''Tedavisi cezaevinde mümkün olmayan ağır hastalıklı tutuklu ve hükümlülerin tedavilerinin cezaevi dışında yapılmaması işkence ve zalimane muamele kapsamındadır'' ve ''Kişilerin cezaların infazında ve tutukluluk sırasında, inançlarını yaşamaları, kültürel hayatlarını sürdürmeleri ve kendi dillerini konuşmaları devletin güvencesi altındadır'' şeklinde gerekçe notu düşüldü.
Anayasa Yazım Komisyonu, bugün Mustafa Şentop Başkanlığı’nda toplandı. “Haberleşme Hürriyeti (Özgürlüğü), Düşünce ve ifade hürriyeti (özgürlüğü), “Suç ve cezalara Dair Esaslar” maddeler görüşüldü. Maddelerde önemli ölçüde anlaşma sağlandı. BDP, ‘Haberleşme Özgürlüğü’ maddesinde, 'milli güvenlik’ ve ‘kamu düzeni’ kavramlarına karşı çıktı ve metinden çıkarılmasını önerdi. CHP ve BDP, ayrıca, ''kanunla yetkili kılınmış mercii'' ibaresinin, ''cumhuriyet savcısının'' şeklinde olmasını önerdi.
Komisyonun kabul ettiği düzenlemeler şöyle:
Herkes haberleşme hürriyetine sahip olacak. Haberleşmenin gizliliği ve dokunulmazlığı esas sayılacak.
Milli güvenliğin, kamu düzeninin veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması veya kuvvetli şüphenin varlığı halinde suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; ayrıca bu sebeplere ve adli soruşturma gereklerine bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça haberleşme engellenemeyecek ve haberleşmenin gizliliğine dokunulamayacak. Yetkili merciin kararı 24 saat içinde görevli hakimin onayına sunulacak. Hakim, müdahaleyi izleyen en geç 48 saat içinde kararını verecek; aksi halde karar kendiliğinden ortadan kalkacak.
Bu fıkrada, BDP ''milli güvenliğin'' ve ''kamu düzeninin'' kavramlarına metinde yer almasına karşı çıktı.
CHP ve BDP, ayrıca, ''kanunla yetkili kılınmış mercii'' ibaresinin, ''cumhuriyet savcısının'' şeklinde olmasını önerdi.
Herkes düşünce, kanaat ve ifade hürriyetine sahip olacak.
‘Kimse düşüncelerini açıklamaya zorlanamayacak’
Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacak; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamayacak ve suçlanamayacak.
Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla, tek başına veya toplu olarak açıklayabilecek ve yayabilecek. Bu hürriyet, resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir alma ya da verme serbestliğini de kapsayacak. BDP, herkesin düşünce ve kanaatlerin tercih ettiği dilde de açıklayabilmesi ya da yayabilmesini önerdi.
İfade hürriyetinin kullanılması; başkalarının haklarının korunması ile şiddetin teşviki veya övülmesinin, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının sağlanması, kişiler arasında kin ve nefret duygularının oluşturulmasının önlenmesi sebepleriyle sınırlanabilecek. MHP, milli güvenlik, AK Parti ve MHP, kamu düzeni, genel ahlakın da sınırlama nedenleri arasında olmasını istedi.
‘Devlet sırrı, meslek sırrı, ticari sır olmasın’
CHP ve BDP, ''Açıklanmasında kamu yararı bulunan düşünce ve haberlerin açıklanması, yayımı ve bunlara erişim devlet sırrı, ticari ya da meslek sırrı gerekçesiyle de olsa güçleştirilemez ya da engellenemez'' şeklinde madde önerisi getirdi.
Suçlar, cezalar ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulacak.
‘Suçluluğu sabit olana kadar masum'
Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiili işlemesinden dolayı cezalandırılamayacak ve kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemeyecek.
Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkumiyetinin sonuçları konusunda da bu fıkra uygulanacak.
Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamayacak.
Hiç kimse, kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamayacak.
‘Aynı suçtan birden fazla ceza verilmeyecek'
Ceza sorumluluğu şahsi olacak. Hiç kimseye aynı suçtan dolayı birden fazla ceza verilemeyecek. Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamayacak. Ölüm cezası ve genel müsadere cezası verilemeyecek.
‘Kadınlar için pozitif ayrımcılık’
Devlet, cezalarının infazında kadınlar için pozitif ayrımcılığı sağlayacak idari önlemleri alacak.
Tutuklu ve hükümlülere işkence ve zalimane, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamayacak. Bu fıkraya, ''Tedavisi cezaevinde mümkün olmayan ağır hastalıklı tutuklu ve hükümlülerin tedavilerinin cezaevi dışında yapılmaması işkence ve zalimane muamele kapsamındadır'' ve ''Kişilerin cezaların infazında ve tutukluluk sırasında, inançlarını yaşamaları, kültürel hayatlarını sürdürmeleri ve kendi dillerini konuşmaları devletin güvencesi altındadır'' şeklinde gerekçe notu düşüldü.
İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamayacak.
Vatandaş, Türkiye'nin uluslararası hukuktan doğan yükümlülükleri dışında, işlediği iddia edilen bir suç sebebiyle geri verilemeyecek.