Gündem

Anayasa Mahkemesi'nden, cezaevinde intihar eden çocuk için 'ihlal' kararı

15 yaşındaki Nas kumbara çaldığı için tutuklanmıştı

11 Eylül 2019 07:55

Anayasa Mahkemesi (AYM), bir çay ocağından bozuk para dolu iki kumbarayı aldığı suçlamasıyla tutuklanan ve cezaevinde yaşamına son veren 15 yaşındaki Emirhan Nas'a uygulanan tutuklama tedbiri ölçülü olmadığı gerekçesiyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine hükmetti.

Emirhan Nas ve arkadaşı Ö.B., 2015 yılının Ekim ayında Trabzon’da bir çay ocağına zorla girerek, içinde yaklaşık 250 lira bozuk para olan iki kumbarayı aldı. Gözaltına alınan Emirhan Nas, suçunu itiraf ederek pişman olduğunu söyledi. Sulh Ceza Mahkemesine sevkedilen Nas. tutuklandı ve kamu davası açıldı. Mahkeme, tutukluluğa yapılan itirazı reddetti. Emirhan Nas, bir süre sonra ceza infaz kurumunun çocuk koğuşunda yaşamına son verdi. Mahkeme Emirhan Nas'ın vefatı nedeniyle davanın düşürülmesine hükmetti. Nas'ın annesi Semra Omak 7 Aralık 2015 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu.

Omak'ın başvurusunda, tutuklanmasına karar verilen oğlunun çocuk olma durumunun dikkate alınmadığını ve tartışılmadığını, tutuklama nedenlerinin bulunmadığını, tutuklama tedbirine son çare olarak başvurulması ilkelerine uygun davranılmadığını, oğlu hakkında verilen sosyal inceleme raporunun dikkate alınmadığını, bu raporla oğlunun psikiyatrik sorunlarının olduğunun saptandığını belirtti. Bu duruma rağmen tutukluluğun devamına karar verildiğine işaret eden anne, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürdü.

17 Temmuz'da başvuruyu görüşen Anayasa Mahkemesi, tutuklama tedbirinin ölçülü olmaması nedeniyle Anayasa'nın 19’uncu maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Mahkeme ayrıca başvurucuya net 27 bin 500 lira manevi tazminat ödenmesine hükmetti. Kararın bir örneği de bilgi için Trabzon Çocuk Mahkemesi’ne gönderildi. Mahkemenin gerekçeli kararında tutuklama tedbirinin Anayasa’nın ilgili maddeleri kapsamında ölçülü olup olmadığının belirlenmesinde somut olayın tüm özelliklerinin dikkate alınması, bu noktada Emirhan Nas'ın çocuk olmasının ayrıca göz önünde bulundurulması gerektiğine dikkat çekildi.

"Tutuklama son çare tedbir olmalı"

5395 sayılı kanuna göre çocukların tutuklanmasının son çare tedbiri olduğuna işaret eden AYM, "Bir çocuğun tutuklanmasına yalnızca adli kontrol tedbirinden sonuç alınamaması, sonuç alınamayacağının anlaşılması veya bu tedbirlere uyulmaması durumunda karar verilebilmektedir" hükmünü hatırlattı. Söz konusu olayda öncelikle adli kontrol tedbirinin uygulanması gerektiği vurgulanan kararda, "Somut olayda tutuklamaya karar verilirken tutuklama kararında başvurucunun oğlunun çocuk olduğunun dikkate alındığına dair herhangi bir değerlendirmeye yer verilmemiştir. Dolayısıyla başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken uluslararası sözleşme ve belgelerde yer alan ilkelere riayet edildiği, bu bağlamda diğer koruma tedbirlerinin uygulanmasının yetersizliğinden bahsedilirken başvurucunun yaşının dikkate alındığı söylenemeyecektir. Bu gerekçelerle tutuklamanın ölçülü olmadığı sonucuna varılmıştır" ifadelerine yer verildi. 

Ölümü soruşturulmadı

Cumhuriyet'ten Alican Uludağ'ın haberine göre Trabzon E Tipi Kapalı Cezaevi’nde 32 gün tutuklu kalan, 10 Kasım 2015’te kantinden aldığı çamaşır ipiyle kendini asan 15 yaşındaki Emirhan Nas’ı ölüme götüren süreç, FETÖ Operasyonunda açığa alan Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Tunçer tarafından karanlığa gömülmüştü. Savcı Tunçer, takipsizlik kararında, “İntihar etmek suç değil. Ölenin intihara yönlendirildiğine dair herhangi bir delil elde edilemedi” demişti. Emirhan’ın annesinin soruşturmanın yeniden açılması isteğiyle yaptığı başvuru ise henüz sonuçlanmadı.

Emirhan’ın son anları, güvenlik kameraları tarafından dakika dakika kaydedilmişti. Savcı Tunçer’e göre ise intihar anının görevlilerce görülmesi imkânsızdı. Çünkü, cezaevinde tüm güvenlik kamera görüntülerinin canlı izlendiği 4 adet LCD televizyon ekranı vardı. Ekran 16 eşit parçaya bölünüyordu. 4 ekranda toplam 64 görüntü oluyordu. Bölünen ekranlarda, saat ve güvenlik kamerasının adının yazıyor olması, intiharı kaydeden kameranın görüş açısının uzak bölümünde bazı alanların görüntülenmesini engelliyordu. Gardiyanların ifadelerindeki saatle bilirkişi raporundaki saat çelişkili olarak yer aldı. Savcı, bu çelişkiyi ise hiç irdelemedi.

Emirhan, cezaevinde kaldığı süre içinde, annesiyle bir kez açık görüş yapabildi. Annesine, cezaevinde kendisine kötü davranıldığını, kilolu, uzun boylu, kaba bir görevlinin her hafta sıra dayağına çektiğini, omuzlarına vurduğunu anlattı. Tuvalet temizlettirdiklerini, bulaşık yıkattıklarını söyledi. Anne Semra Omak, cezaevine bir kez daha gitti. Görüş günü değişti diye kapıdan geri çevrildi. Oğluna getirdiği pantolonu da almadılar. Oğlu hızla kilo kaybetmiş, kıyafetleri bollaşmıştı.

Annenin şikâyeti hakkında takipsizlik kararındaki şu ifadeler yer aldı:

“İleri sürülen kötü muamele iddiaları soyut nitelikte kaldı. Ölenin annesinin, kötü muamele iddialarını öğrenir öğrenmez değil de, oğlu öldükten sonra yani delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi için gereken süreden sonra gündeme getirmesi nedeniyle somut herhangi bir delil elde edilemedi.”
Emirhan cezaevine girince, psiko-sosyal yardım servisi ile ilk görüşmeyi iki gün sonra yaptı. O gün hazırlanan takip formuna göre Kaşüstü Hastanesi’nde psikolojik ya da psikiyatrik tedavi görmüştü. Geçmişte silahla intihar girişimi olmuştu. Savcının bu duruma dair tespiti ise birkaç cümleden ibaretti: “Kurum psiko-sosyal servisince resen iki görüşme yapılmıştır. Aynı odada kalan arkadaşlarının beyanlarından anlaşılacağı üzere intihar fikrinden kimseye bahsetmemiştir. Ailevi sıkıntıları yüzünden psikolojik rahatsızlıklarının bulunduğu anlaşılmıştır.”





Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir