Yerel seçime iki gün kala tartışılan en önemli başlıklardan biri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan gelen, özellikle de HDP’lilere yönelen, “Seçilirlerse gereğini yaparız” söylemi.
Erdoğan ve Soylu’nun bu açıklamaları, bazı belediye başkan adayları ile belediye meclis üyeliklerine yönelik.
Bu açıklamaların hemen ardından çok sayıda isimle ilgili kayıtlar bazı gazetelere de yansıdı ve güvenlik fişlerinde, “Dernek kurucusu olduğu, etkinliğe katıldığı, düğüne gittiği” gibi suç olmayan faaliyetlerin de yer aldığı görüldü.
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nun geçen şubat ayında verdiği, gerekçesinin yazımı yeni biten ve Resmi Gazete’de yayımlanan kararında yer alan ifadeler ise seçilen belediye başkanlarının ve belediye meclis üyelerinin bu bilgilere dayanarak görevden alınmaları halinde kanunilik şartının gerçekleşmeyeceğini gösteriyor.
GBT değil güvenlik soruşturması
Seçim öncesi tartışma yaratan bilgi fişleri konusunda “GBT kaydı” açıklaması yapıldı. Ancak bu bilgi fişleri aslında GBT kaydı bilgilerinden oluşmuyor.
Genel Bilgi Toplama (GBT) sistemi, İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülüyor ve sistemin yasal dayanağı mevcut. Bu sistemde kişilere ait geçmiş mahkeme kararları, askerlik durumu, firari olup olmadığı, aranıp aranmadığı yer alıyor. Sisteme bunun dışında, özellikle de kişisel yargı içeren bilgileri eklemek yasak.
Gazetelere ve açıklamalara yansıyan bilgi fişleri ise devletin istihbari faaliyeti ile elde edilmiş, güvenlik soruşturmaları sırasında sadece MİT ve Emniyet tarafından kullanımına izin verilen kanunilik şartı taşıyıp taşımadığı sürekli tartışılan bilgilerle oluşturuluyor.
2010 referandumuyla tüm fişlemelerin tarihe gömüleceği belirtilerek yapılan anayasa değişikliği, bu tip bilgileri kapsıyordu. Ancak referandumdan sonra adli sicil kayıtlarının yenilenmesiyle yetinildi ve devlet elindeki bilgileri muhafaza etti. Özellikle 15 Temmuz sonrasında da bu bilgiler KHK’ların oluşturulması sürecinde kullanıldı.
Bilgi fişlerinde suç oluşturmayan ancak yargı içeren bilgiler sıralanıyor, takibe alınmış kişinin hemen her faaliyetinin izlendiğini gösteren notlar bulunuyor. 15 Temmuz sonrası hazırlanan yönetmeliklerle özellikle kamu görevlilerinin güvenlik soruşturmalarında yetkili kurumlar MİT ve emniyetten bu fişleri isteyerek hareket etti.
Kanunilik ilkesi
Anayasa Mahkemesi ise geçtiğimiz günlerde tam da bu konuda önemli yorumlar içeren emsal niteliğinde bir karara imza attı.
Karar, 18 yaşından küçükken hırsızlık suçunu işleyen, cezası paraya çevrilip ertelenen kişinin infaz koruma memurluğu sınavlarında başarılı olması ancak güvenlik soruşturması sonucunda işe alınmaması nedeniyle verildi.
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, kararında, 18 yaşından küçüklerle ilgili muhafaza edilen bilgilerin güvenlik soruşturmalarında kullanılamayacağının Adalet Bakanlığı’nın genelgelerinde açıkça belirtildiğini vurguladı. Buna karşılık savunması istenen Adalet Bakanlığı, güvenlik soruşturmasının kanuni olduğunu vurgulayarak kendi genelgelerine aykırı davrandı.
Kararda, bu çelişkiye dikkat çekilerek, infaz koruma memurluğuna alınmayan ancak bu işleme karşı açtığı dava reddedilen başvurucunun dosyasının yeniden görülmesi istendi. Kararın bir örneği yeniden yargılama için Ankara 4. İdare Mahkemesi’ne gönderildi.
Yüksek Mahkeme, bununla yetinmeyerek, güvenlik soruşturmaları konusunda da çarpıcı yorumlar yaptı. Kararda, “Resmi kurumlar tarafından muhafaza edilmekte olan davacı hakkında yürütülen ceza yargılamasına dair bilgilerin özel hayata saygı hakkı anlamında kişisel nitelikli veriler olduğunun açık olduğu, kişisel verilerin kamu kurumlarıyla paylaşılması ve güvenlik soruşturmalarında kullanılmasının Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkına bir müdahale oluşturduğu” belirtildi. Mahkeme, sadece MİT ve emniyete verilen veri işleme hakkının bu şekilde kullanılmasının anayasa ihlali olduğuna dikkat çekmiş oldu.
Hiçbir düzenleme yok
Anayasa Mahkemesi, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yaptırılmasına dayanak olan 4045 sayılı kanunla ilgili olarak da “güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasına konu edilecek bilgi ve belgelerin neler olduğu, bu bilgilerin nerelerden elde edileceği ve ne suretle ve ne kadar süre saklanacağı, kişilerin söz konusu bilgilere itiraz etme olanağı olup olmadığı, bilgilerin bir müddet sonra silinmesinin mümkün olup olmadığı veya silinmesine dair izlenecek usulün ne olduğu, gizlilik dereceli kamu personeli ile meslek gruplarının tespiti, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının usul ve esasları ile bunu yapacak mercilerin kimler olduğu ile ilgili hiçbir düzenleme içermiyor” tespitini yaptı. Kanun ve tüm yetkiyi idarelere bırakan yönetmeliklerin bireylerin özel hayatına saygı hakkının güvencelerini sağlayacak hükümlerden yoksun olduğunu vurguladı.
Keyfilik vurgusu
Yüksek Mahkeme, kararında, “Kanunun ve ilgili yönetmeliğin kişisel verilerin kayıt, muhafaza ve kullanımını içeren tedbirlerin kapsamını ve uygulanmasını düzenleyen ve özellikle süre, stoklama, kullanım, üçüncü kişilerin erişimi, verilerin gizliliği, bütünlüğü ve imhası konusundaki usullere ilişkin muhataplarının yetki aşımı ve keyfiliğe karşı yeteri kadar güvenceye sahip olmalarını sağlayacak açık ve detaylı kuralları içermediğinin tespit edildiği, buna göre başvuruya konu müdahalenin dayanağı olan düzenlemenin kanunilik şartını sağlamadığı” vurgusunda da bulundu.
Emsal olabilir
Anayasa Mahkemesi’nin kararı, sadece başvurucu yönünden değil, herkes için önem taşıyor. Özellikle de “seçilirlerse görevden alınırlar” denilen belediye başkan adayları ve belediye meclis üyeleri için emsal niteliği taşıdığı da söylenebilir. YSK’nın aday olmalarında yasal engel bulmadığı kişilerin, güvenlik kayıtları gerekçe gösterilerek, başka bir gerekçe gösterilmeksizin görevden alınmaları halinde Anayasa Mahkemesi’nin “Genel Kurul” kararını yineleyip yinelemeyeceğini zaman gösterecek. Ancak Yüksek Mahkeme, seçimden hemen önce verdiği kararında, düzenlemelerin anayasaya uygunluk taşımadığını kayıt altına almış oldu.