Yaşam

Anadolu'nun kuzey kapısı: Trabzon

Anadolu'nun 'kuzey kapısı' Trabzon'u gezmeden önce bu yazıyı mutlaka okuyun.

05 Ağustos 2008 03:00

Yıldırım Güngör

Faroz limanı… Akşam saat 21:00 civarı. Kıyıdaki teknelerden birinde müthiş bir hareket var. İşçiler tarafından tekneye getirilen kasalar birkaç saniyede doluyor. Dolan kasaların üzeri hemen karla kaplanarak kamyona konuyor. Kasa daha kamyona konmadan yeri dolduruluyor. Yaklaşık 15 kişilik bir grup müthiş bir uyum içinde çalışıyor. Kurulu bir makine gibiler. Teknenin içindeki birkaç kişi ise ellerindeki çekçeklerle kasalamak kolay olsun diye hamsileri bir araya getiriyorlar. Teknenin tabanı tıka basa hamsi dolu. Bu hamsi kasalamakla biter mi diye düşünüyorum. Tırmanarak tekneye çıkıyorum. Arkadaki teknedeki hamsi havuzları henüz boşaltılmamış. Kasalama yapılan bölüme geri döndüğümde tek bir hamsinin kalmadığımı görüyorum. İşçiler tüm dikkatlerini kamyondaki kasaların düzgün istiflenmesine ayırmışlar. Dönerken kimi hamsi vermeye çağırıyor, kimi çay içmeye… Hamsi ve horon geldi nedense aklıma burada. Akçaabat horonu oynayanlar nasıl da hamsi gibi kıvrak ve hareketliler.

Daha biraz önce Halk Bank Trabzon Bölge Müdürlüğü’nde oturmuş hamsi fotoğrafı çekmeyi konuşuyorduk. Orhan Eyüboğlu’nun İhsan reisi aramasıyla kısa sürede kendimizi Faroz limanında bulduk.

Kısa tarihçe

Trabzon’un Ege’de ana yurtlarından yola çıkarak Sinop’a gelen Miletoslu koloniciler tarafından İ.Ö 756 yılında kurulduğu tahmin edilmektedir. O dönemdeki adı Trapezos’tur. Daha sonra Pers ve Roma egemenliği altında giren Trabzon Uzun süre Roma ve Bizans egemenliğinde kaldı. Gürcü Kraliçesi Tamara’nın yardımıyla 1204 yılında bölgede Trabzon Rum İmparatorluğu (Pontus Devleti) kuruldu. Bölge’de 1300 yıllardan itibaren Cenevizliler egemen olmaya başladılar. Fatih tarafından 1461 yılında Osmanlı toprağına katılmıştır. Yavuz Sultan Selim'in Valilik yaptığı, Kanuni Sultan Süleyman'ın doğduğu Trabzon, 1868 yılında Vilayet olmuştur

Bölgeye ait en eski kaynak Perslerle savaşıp yenilen 10,000 civarında paralı Yunan askerinin geri dönüşünü anlatan Ksenophon’un Anabasis Onbinlerin Dönüşü adlı eseri. İ.Ö. 400 yılının Şubat ayında soğuk mu soğuk bir havada Biksidis Çayı’ndan (Değirmendere) Trabzon’a inen onbin asker Trabzon’da bir ay kalmış, Zeus ve Herakles’e kurbanlar adamış hatta minik bir olimpiyat bile düzenlemişlerdir.

Gezmeye kent merkezinden başlayın

Trabzon’u gezmeye kentin merkezindeki eski kalıntılardan başlanabilir. Bir kenti iyi öğrenmenin kenti yürüyerek dolaşmaktır. Kentin gerçek dokusu ve ruhu o zaman anlaşılabilir. İlk hedefiniz Ayasofya Kilisesi. Eski yoldan geçerken hiç görülmeyen kilise Karadeniz Çevre Yolu yapıldıktan sonra yoldan geçenler tarafından rahatlıkla görülebiliyor. Oldukça geniş olan bahçesinde birkaç Osmanlı mezarı da bulunuyor. I. Manuel tarafından 1250-1260 yılları arasında yaptırıldığı düşünülen kilise Trabzon’un 1461 yılında Fatih tarafından alınmasıyla camiye dönüştürülmüş. Kilisenin içindeki freskler ilk günkü renklerini koruyorlar. Kilisenin bahçesindeki kafeteryada çay içmeyi ihmal etmeyin.

Ayasofya’dan sonraki hedefiniz Zağanos köprüsü. Trabzon valisi Zağanos Paşa tarafından 1467 yılında yaptırılmış olan köprü tüm görkemiyle ayakta. Köprüye varmadan solunuzdaki mahallenin dar sokaklarına dalarsanız eğer çok farklı bir Trabzon’la karşılaşırsınız.. Etrafları beton binalar tarafından kuşatılmış olan Gerçek Trabzon bu taş döşeli dar sokaklarda yaşıyor. Aralarda ortaya çıkan tek tük eski Trabzon evleri mimari zarafetin en güzel örnekleri. Ne yazık ki sayıları çok az. Bölgede görülmeye değer yerler Trabzon Kalesi, Ortahisar Camii, Gülbahar Hatun Türbesi Yeni Cuma Camii, Santa Maria Kilisesi, Kızlar Manastırı, Büyük İmaret Camii ve Bedesten görülmeye değer yerler. Trabzon’a kadar gelmişken Trabzon Müzesi’ni gezmeden geçmek olmaz. Üst üste şampiyon olan efsane kadronun izlerini burada bulabilirsiniz. Eğer yorulduysanız Bordo Mavi kafede dinlenebilirsiniz.

Öğleden sonra Atatürk Köşkünü ziyaret edin. Köşk soğuksu semtindeki bir çamlığın içinde bulunuyor. Bahçe düzenlemesi ve manzarası muhteşem. Her bir odası tarih kokan köşk yakın tarihimizin önemli eserleri arasında. Atatürk’ün kenti ilk ziyaretinde satın alınmış. Vasiyetnamesini 1937 yılında bu köşkte yazmış olan Atatürk’ün 1937 yılında üzerinde karalamalar yaptığı Türkiye haritası köşkün en değerli eşyaları arasında. Köşke gitmek için Trabzon merkezden taksiye binmeniz gerekecek.
Köşkün dönüşünde Trabzon’un İstiklal Caddesi denilen uzun sokağı da şöyle bir dolaşmayı ihmal etmeyim. Gerçekten de İstiklal caddesine çok benziyor. Her şeyiyle.
Bu kadar yoğun bir tempodan sonra akşam yemeği için Kılçık Balık Lokantasını tercih edin. Balık çeşitlerinin yanı sıra Karadeniz yemekleri son derece titizlikle hazırlanmış.

Sümela’ya doğru

Ertesi gün Trabzon’un dış yüzünü görmek Altındere vadisindeki Sümela Manastırı’na doğru yola çıkın. Bu vadi, insan doğa ilişkisinin en güzel örneklerinden biri olan Sümela Manastırı’nı barındırıyor. Yerden 200 metre yükseklik kireç taşları içine oyulmuş olan Ortodoks kilisesi Anadolu’nun en önemli eserlerinden biri. Kilisenin İ.S. 375-395 yılları arasında inşa edildiği düşünülmektedir. Vadide ıhlamur, meşe, karaağaç, kestane, söğüt, orman gülü, köknar, kavak gibi ağaçları da bulunuyor. Manastırdan dönerken eğer zamanının varsa Vazelan manastırını da görmeyi ihmal etmeyin.

Uzun göl görmeniz gereken başka bir bölge. Etrafında sayısız bitki örtüsünü barındıran göle ulaşmak zorlu bir yolculuk gerekiyor: Trabzon – Uzun Göl arası yaklaşık 100 km. Trabzon’da görülmesi gereken bir başka bölge de aslında Trabzon’a bağlı olmayan ama Trabzonluların bol daha çok yararlandığı Zigana kayak tesisleri.

Şayet Trabzon’a yolunuz kış aylarında düşerse Zigana, yaz ayı ise yaylalara çıkmayı ihmal etmeyin. O güzel havayı çekin ciğerlerinize. Perslerle savaştan dönen Onbinler de Trabzon’u alan Fatih de aynı havayı soludular.

Görülecek yerler

Trabzon Kalesi: Kalenin temelleri Bizans dönemine ait. Kıyıya doğru surlar daha iyi korunmuş. Tepelerde yer yer de olsa izlerini görmek mümkün.

Ortahisar Camii: Orijinali bir Roma kilisesi olan cami günümüzdeki halini 12. yüzyılda almış. Trabzon’un Osmanlıların eline geçmesinden kısa bir süre sonra camiye çevrilmiş.Kentin baş kilisesi olduğu için süslemeleri daha bir özenle yapılmış.

Yeni Cuma Cami. : Aziz Eugenios adına yapılmış bir kilisenin camiye çevrilmiş hali. Günümüzdeki görünümünü 14. yüzyılda almış. Kilisenin camiye çevrilme aşamasında Kuzey giriş kısmı ve minare eklenmiştir.

Sumela Manastırı: Trabzon’a gidenlerin görmeden dönmemesi gereken yerlerin başında geliyor. Trabzon’a 30 km uzaklıkta bulunan Maçka ilçesinin 26 km güneyindeki bu muhteşem anıt Altındere Vadisi Mili Parkı içinde yar alıyor. Gişelerden itibaren yaklaşık 1 kilometrelik bir dik patika, başta insanın gözünü korkutuyor ancak manastıra girildiğinde tüm yorgunluklar sona eriyor. Hem manastırın içi hem de manastırdan bakıldığına görülen manzara muhteşem. İç avludaki kaya kilisesi aynı zamanda manastırın en eski yapısı. Birçok şapel, misafir odaları ve kayalardan damlayan suyun depolandığı ayazma bu kesimde yar alıyor. Yatak odaları, salonlar, kitaplıklar ve erzak depoları bu bölümde yer alıyor.

Cephanelik: Boztepe’nin batı yamacında yer alıyor. Fatih kulesi veya irene kulesi olarak da bilinen yapı iç içe geçmiş 25 metre yüksekliğindeki iki adet kuleden oluşur.

Atatürk Köşkü: Köşk 1903 yılında Konstantin Kabayanidis isimli bir Rum tarafından yaptırılmış. Atatürk’ün kent ilk ziyaretinde satın alınmış. Atatürk vasiyetnamesini 1937 yılında bu köşkte yazmış. Köşkteki tüm malzemeler olduğu gibi korunmuş. Atatürk’ün 1937 yılında üzerinde karalamalar yaptığı Türkiye haritası köşkün en değerli eşyaları arasında

Ayasofya Müzesi: Yeni yapılan Karadeniz sahil yolundan geçenlerin rahatlıkla göreceği bir yerde. Kilise’nin Trabzon Kommenos Devleti krallarından I. Manuel zamanında (1250- 1260) yapıldığı tahmin edilmektedir. Kilisenin yanındaki çan kulesi ise 1427 yılında yapılmış. Trabzon’un alınmasından sonra camiye dönüştürülen kilise 1964 yılından beri kilise olarak hizmet veriyor. Taş süsleme ve freskler açısından çok zengin.

Santa Maria Kilisesi: Sultan Abdulmecit’in fermanıyla 19.yüzyıl sonlarında yapılan bu Katolik kilisesi günümüzde de işlevini sürdürüyor.

Kızlar Manastırı: Boztepe’nin güney yamacında yer alıyor. Büyük bir oranda tahrip edilse de kalıntıları duruyor. Bir kaya kilisesi etrafına kurulu manastırı koruyan kalın duvarların bir kısmı günümüze kadar korunabilmiş.

Büyük İmaret (Hatuniye) Camii: Zağanos köprüsüne yakın olan cami Yavuz Sultan Selim’in annesi Gülbahar Hatun adına yapılmış. Günümüze sadece cami ve türbe ulaşabilmiş.

Bedesten: Trabzon’un en eski ticaret binası diyebiliriz. Cenevizlilerin yaptırdığı yapıya Osmanlı döneminde eklemeler yapılmış.

Kaynaklı Manastırı: Trabzon’un 3 km. güneyinde yer alan manastır duvarlarındaki freskler ve kitabelerle dikkat çekiyor

Uzungöl: Bir zamanlar yayla olan Uzungöl artık gelişmiş bir kasaba görünümünde. Trabzon’a 100 km., Çaykara’ya 20 km. uzaklıktaki Uzungöl Haldizen Deresi vadisinin heyelan sonucunda kapanmasıyla oluşmuş. Göl çevresi özellikle bahar aylarında muhteşem bir çiçek bahçesine dönüşüyor. Konaklamak için bol miktarda otel bulmak mümkün.

Trabzon yaylaları da mutlaka görülmesi gereken yerler arasında. Özellikle Hıdırnebi, Sis Dağı,Akçaabat Karadağ, Hakçaobası, Şomla, Kirazlı, Lapazan, Cami Boğazı yaylası, Limonsuyu ve Sultan Murat yaylaları görülmeye değer.

Ne yenir?

Tabii ki hamsi yenir. Ardından karalahana ve mısır gelir. Bu üçlü Trabzon mutfağının favorileri arasında. Bunları Kuymak izliyor. Ünü dünyayı aşmış Akçaabat köftesi de Trabzon mutfağının olmazsa olmazlarından. Hamsi kuşu, hamsi pilavı hamsi çıtlaması, karalahana sarması, Lahana mancısı, Mısır lapası, ve Karadeniz pidesi diğer yöresel yemekler.

Cemil usta : 0 462 228 91 04
Nihat Usta : 0 432 228 20 50
Kılçık Balık Lokantası : 0 462 321 14 47

Nerede kalınır?

Zorlu Grand : 0 462 626 84 00
Usta Otel : 0 462 326 57 00
Horon Otel : 0 462 326 64 55
London Palas : 0 462 326 54 26