Avrupa’nın turizm ve kültür başkentlerinden olan Amsterdam, yürürlüğe sokacağı yeni şehir planlamasıyla farklı bir karakter kazanmayı hedefliyor.
Amsterdam Belediye Başkanı Femke Halsema, 2021’in ilk haftasında meclise bir mektup göndererek yasal uyuşturucu satışı yapan coffee shop’lardan sadece Hollanda’da oturum hakkına sahip olan kişilerin yararlanabilmesini talep ettiklerini açıkladı. Mektupta Hollanda polisi ve savcılığın da imzası yer aldı. Hollanda merkezli internet gazetesi DutchNews’da yer alan habere göre, suç oranlarını azaltma çalışmaları sayesinde Amsterdam’daki coffee shop sayısının 283’ten 166’ya düştüğü fakat esrara karşı olan ilginin artmaya devam ettiği mektupta belirtildi. Amsterdam’ın kitle turizminin odağı haline gelmesi yeni bir konu olmamakla beraber, Belediye Başkanı Hamsela ve pek çok politikacı tarafından da uzun bir süredir tartışılıyor; ancak bu mektubun hazırlanmasında şehir sakinlerinin hazırladığı dilekçenin büyük payı oldu.
Normal koşullarda günde yaklaşık 55 bin turistin ziyaret ettiği Amsterdam sokakları, pandemi nedeniyle uzun bir süredir sessiz ve sakin. Amsterdam yerlilerinin ise bu durumdan memnun olduğu açıkça ortada. Geçtiğimiz haziran ayında Amsterdam'a gelen tüm turistlerin "şehirde toplam 12 milyon gece geçirebilmesini" talep eden bir dilekçe hazırlanmıştı. Bu dilekçeye bir ay içinde yaklaşık 30 bin kişi imza attı. Böylece şehrin yerlileri, pandemi sonrasında turizmde yeni bir devrin başlamasını istediklerini açıkça ortaya koymuş oldu.
Coffee shopların sayısı azalabilir
Hollanda hükümetinin yaptığı bir araştırmanın sonucuna göre, turistlerin %58’i Amsterdam’a büyük oranla coffee shopları ziyaret etmek amacıyla geliyor. Dolayısıyla, turistlere satış yapılmadığı takdirde şehirde şu an 166 olan coffee shop sayısının 70’e kadar düşebileceği belirtildi. Coffee shop sayısında beklenen bu düşüş, alınacak kararın ekonomik sonuçları olacağını ortaya koyuyor. Halsema, dükkân sahiplerine yeni girişimleri için vakit ve destek verileceğini ise konuşmasında özellikle belirtti.
"Amsterdam’ın her zaman küresel bir kültür şehri olarak kalacağını ve turistler için ilgi odağı olmaya devam edeceğini" belirten belediye başkanı, bu ilginin coffee shop'lar yerine şehrin tarihi zenginliği, güzelliği ve kültürel enstitüleri nedeniyle doğmasını istediklerini anlattı.
Airbnb'lerin yasaklanması gündemde
Turizm hakkında planlanan yenilikler bununla kısıtlı değil. Şehrin geçmiş pazarlama ajansı Amsterdam & Partners, detaylı bir plan sunarak turizme dair ek kısıtlamaların yürürlüğe girmesini önerdi. İnternet gazetesi DutchReview’da yer alan habere göre, şirket, bu önlemler sonucunda 2025 yılı itibariyle şehirdeki turizmin Amsterdam sakinlerinin huzuru için bir engel olmaktan çıkabileceğini belirtti. Önerilen kısıtlamalar arasında ise turistlerden daha yüksek bir turizm vergisi talep edilmesi ve şehirde sıklıkla kullanılan Airbnb gibi kiralık tatil evlerinin yasaklanması yer aldı. Günlük veya haftalık bazda kiralatılan bu evler kullanımdan kalkarsa, şehirde bir kriz haline dönüşmüş emlak sorununun da ortadan kalkabileceği belirtildi.
Amsterdam & Partners adlı pazarlama ajansını, "Amsterdam’ı Amsterdam yapan" değişimlere imza atan şirket olarak nitelendirilebilir. Amsterdam, Avrupa’da ilk kez şehir markalaştırma/pazarlama tekniğinin kullanıldığı şehir. 2000’ler öncesinde kültür şehri olarak yeni bir karaktere sokulan şehir, Post-Fordist ekonominin en güçlü kalelerinden biri haline gelmiş ve yaratıcı işçilik sektörüne ev sahipliği yapmaya başlamış. Şehrin ufak sokaklarının köşelerine konuşlanmış estetik kafelerinde ufak bilgisayarlarıyla oturanlar yalnızca öğrenciler değil, şehrin büyük çoğunluğunu oluşturan ‘yaratıcı sektör’ çalışanları. Hollanda’ya ziyaret gelen pek çok tanıdığımın sorduğu ilk sorulardan biri, cafe’lerin ve sokakların nasıl her zaman, her gün bu denli dolu olduğuydu. Amsterdam’la başlatılan modern kültür şehri politikası ülkede genel anlamda başarıyla uygulanıyor; mekân kısıtlılığı, yüksek kiralar gibi nedenlerle ufak ofislerde veya ofissiz iş yürüten şirketler çalışanlarını genelde ‘home office’ kültürüne alıştırıyor. Hollandalılar ise çalışma saatlerinin Avrupa ülkelerine göre kısa olması, özellikle yeni sektörlerde çalışanların yarı gün mesai yapması ve ofis zorunluluğunun bulunmamasından oldukça memnun gözüküyor. Kısaca, 2000’li yıllar itibariyle, Amsterdam Avrupa’nın kültür başkenti olması için yeniden planlanıyor ve pazarlanıyor; kültür prodüksiyonu çalışanları, kreatörler ve uluslararası öğrencilerin odak noktası haline getiriliyor.
"Avrupa tarihinin ilk markalaşmış şehri", 2004 yılında o çok ünlü “I Amsterdam” logosuyla büyük bir pazarlama başarısı haline gelerek globalleşme yolunda büyük bir adım atmıştı. Uzun yıllar boyu turistlerin önünde fotoğraflar çektiği ve şehrin simgesi haline gelen I Amsterdam sembolünün arka planında ise bahsedilen şehir planı yatıyor. 2002 yılında başlatılan kampanyada “Small city, big business” gibi farklı sloganlar tartışılsa da “I Amsterdam” daha etkileyici, birleştirici ve basit olması nedeniyle şehrin sloganı olarak seçilmiş. “I Amsterdam” “Ben, Amsterdam” şehrin ziyaretçileri ve yerlilerine basit ama güçlü bir mesaj veriyor: "Ben Amsterdam’ım ve sen de Amsterdam olabilirsin". Bir başka anlatımla, “Ben Amsterdam’ın bir parçasıysam, sen de bir diğer parçası olabilirsin.”
Kısaca şehir, ziyaretçilerine onun bir parçası olmayı, onda evde hissetmesi çağrısında bulunuyor; içindeki herkesin kolektif bir güç haline gelerek Amsterdam’ın ruhunu oluşturduğu mesajını veriyor. Mevcut durum ise en az 30.000 şehir sakinin farklı bir görüşte olduğunu, Amsterdammer’ların kendileri ve yaşam kaliteleri için şehri geri istediklerini gösteriyor.
I Amsterdam sembolü ise 2018 yılında kaldırıldı. Sembolün kaldırılmasına Amsterdam Şehir Meclisi'nde GroenLinks partisinin temsilcisi olan Femke Roosma önderlik etmişti. “I Amsterdam’ın mesajı hepimizin bu şehirde bir birey olarak var olduğumuz. Bizim vermek istediğimiz mesaj ise farklı; çeşitlilik, hoşgörü ve birlik.” diyen Roosma, şehrin yalnızca bir pazarlama aletine dönüştürülmesinden Amsterdam sakinlerinin memnun olmadığını da belirtmişti. Aslında, şehir sembolünün kaldırılması kitle turizminin önüne geçmek için yetkililerin attığı ilk adımdı. Bu belki de şehrin farklı bir karakter veya pazarlama yöntemiyle yeniden doğacağının en büyük sinyallerindendi.
Liberal kişilikleriyle ünlenmiş Amsterdamlı gençlerden dahi sık sık duyduğunuz “Keşke bisikleti doğru kullanabilseler” yorumu üstü kapalı bir eleştiri değil. Bisiklet trafiği hakkında oldukça sıkı kuralları olan ülkede turistlerin trafikte çeşitli sorunlara yol açtığı sıklıkla gözlemleniyor. Hatta "I Amsterdam” kampanyası, 2015 yılında, şehirde büyük bir sorun haline dönüşmüş olan bisiklet trafiğini düzenlemek için turistlere yönelik absürt, komedi niteliği taşıyan bir video hazırlamıştı. Fakat sokaktaki duruma dair mesajları aslında oldukça ciddiydi.
Amsterdam'ın yerlileri değişime hazır
Amsterdam Belediyesinin coffee shoplardaki turizme dair böyle bir kısıtlamaya yönelik adım atması nitelikli turizmin yaygınlaşması için şu ana dek atılan en büyük adımlardan biri olabilir. Bu ani bir karar değil, uzun süredir tartışılan ve şehirde yaşayanlar için günlük bir sorun halini almış bir durumun otoritelerce planlanan bir çözümü . Planın yürürlüğe girip girmeyeceği ise henüz tam bir kesinliğe ulaşmadı. Şu an için sokaktaki görüntü Amsterdam’ın kitle turizmini artık kaldıramadığı ve şehir sakinlerinin hızlı bir değişime hazır, hatta oldukça istekli olduğu. Görünen o ki, Amsterdam pandeminin değiştirdiği ve dönüştürdüğü sayısız unsurdan biri haline gelecek ve akıllardaki Amsterdam geçmişin bir parçası olarak kalacak.
Değişime Amsterdammer’lar hazır; kültür şehrinin yeni karakterini ise hepimiz izleyerek öğreneceğiz.