Politika

Alt Komisyonundan geçen iç tüzük değişiklik teklifine şerh; rapor iki parti temsilcileri tarafından hazırlandı

"Bu tutum, parlamento hukukumuzun gelişmesine de darbe niteliğinde"

14 Temmuz 2017 17:28

CHP,  Anayasa Alt Komisyonu’nda kabul edilen 18 maddelik iç tüzük değişiklik teklifine muhalefet şerh düştü. CHP’li Anayasa Komisyonu Üyeleri Muharrem Erkek ve Ankara Milletvekili  Murat Emir imzasıyla  Alt Komisyon Başkanlığına verilen  şerhte, “İçtüzük değişikliği teklifi de parlamento tarihimizde istisnai olarak başvurulan çoğunlukçu (dayatmacı) yöntem benimsenmiş, uzlaşmadan uzak, konunun uzmanlarının görüşlerine başvurulmadan kapalı kapılar ardından iki parti temsilcileri tarafından hazırlanmıştır” denildi.

İç tüzük değişiklik teklifi alt komisyondan sonra  bugün Anayasa Komisyonu’nda görüşülecek.

CHP’nin Anayasa Alt Komisyon Başkanlığı’na verdiği iç tüzük değişiklik teklifiyle ilgili muhalefet şerhi şöyle:

TBMM Anayasa Alt Komisyon Başkanlığına muhalefet şerhi 

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük dönüşümlerinden ve geri gidişlerinden biri 16 Nisan 2017 tarihinde referandumu gerçekleştirilen Anayasa değişikliği ile gerçekleşmiştir. Demokrasinin olmazsa olmaz ilkelerinden kuvvetler ayrılığını, siyasi parti üyesi bir Cumhurbaşkanı’nın temsil ettiği yürütmenin altında eriten, egemenliği şahsileştiren, yargının tarafsız ve bağımsızlığını yok eden bu Anayasa değişikliği, Yüksek Seçim Kurulu’nun, hukuksuz ve örneği görülmemiş biçimde verdiği “mühürsüz oy pusulalarının geçerli sayılması” kararı sonucunda kabul edilmiştir. 1982 Anayasası gibi, meşruiyeti hâlâ tartışılan Anayasa'da, OHAL koşullarında yapılan değişikliklerle birlikte, “Parlamentonun Anayasası” ya da “sessiz Anayasa” diye anılan İçtüzüğe dair teklif de yeni tartışmaların konusu olacaktır. Çünkü; Fransızca “konuşmak” anlamında “parler” kökeninden türetilen parlamentonun ya da Arapça “konuşmak, tartışmak” kökeninden gelen meclisin ruhuna aykırı biçimde, Milletvekillerinin konuşmaması ya da söz hakkının kısıtlanması üzerine inşa edilmiş bir teklifle karşı karşıyayız. 

"Niteliklerden oldukça uzak"

Mevzuat içerisinde özel bir öneme sahip olan içtüzükler, yasama organı iradesinin nasıl, niçin ve nerede oluşabileceği gibi, kritik sorulara cevap veren anayasa-altı normlar demetidir. Böyle olunca da içtüzük değişikliği girişimleri, genellikle en zor sonuçlandırılabilen yasama işlemlerinin başında gelmektedir. TBMM iç tüzükleri parlamento tarihimiz açısından da bu niteliklerini korumuşlardır. Henüz köklü bir parlamento hukukumuz olmamasının da etkisiyle Anayasalar üzerinde yapılan tartışmaların benzerleri içtüzükler üzerinde yapılmıştır (Şeref İba). Anayasa’nın 95. maddesinde, TBMM’nin çalışmalarını, kendi yaptığı İçtüzük hükümlerine göre yürüteceği öngörülmüştür. Bu anlamda, en kısa tanımıyla TBMM İçtüzüğü, TBMM çalışmalarını düzenleyen yazılı kurallar bütünüdür (İrfan Neziroğlu). “Kural yapmanın kuralını” belirleyen içtüzükler için Anayasa Mahkemesi’nin çizdiği çerçeve de bu niteliktedir: “Norm yaratıcı niteliğiyle diğer parlamento kararlarından ayrılan İçtüzüğün iktidar-muhalefet ilişkilerinde ve Meclis iradesinin gerçeğe uygun biçimde yansıtılmasında büyük önem taşıdığı gerçektir. Normlar hiyerarşisinde en üstte yer alan Anayasa, yasalar gibi İçtüzüğün de dayanağı ve belirleyicisidir. Bu nedenle demokratik bir devlette meclislerin kendi iç çalışmalarını serbestçe düzenleme konusundaki yetkileri de Anayasa ile sınırlıdır” (Anayasa Mahkemesi 2001/129 Esas ve 2002/24 Karar Sayılı, 31.01.2002 tarihli karar). Bu anlamıyla demokratik bir Anayasa, ancak demokratik, katılımcı, uzlaşmacı ve çoğulcu nitelikleri taşıyan içtüzükle birleştiğinde anlamlı olacaktır. AKP ve MHP tarafından getirilen bu düzenlemenin, tıpkı Anayasa değişiklik tekliflerinde olduğu gibi, bahsi geçen niteliklerden oldukça uzak olduğu ortadadır.

“Yasama kalitesi”nin yüksekliği öncelikli tartışma olmalıdır"

5 Mart 1973 tarihinde kabul edilmiş ve 1 Eylül 1973 tarihinde yürürlüğe girmiş olan TBMM İçtüzüğü, 44 yıldan beri uygulanmaktadır. Geldiğimiz noktada, özellikle son Anayasa değişikliklerine dair uyum yasalarının çıkarılması esnasında ve daha sonrasında muhalefet partilerinin sözlerini “hızlı” çalışma bahanesiyle kısıtlamak pek çok açıdan sakatlık doğurmaktadır. Çünkü; parlamentolar “yasa makinası” değildir. Bu nedenle hızlı ve çok sayıda kanun çıkarmaktan ziyade, doğru kanunları çıkarması ve yerinde kararlar alması, aldığı kararların uygulanabilirliği, soyutluğu, yurttaş yararına olması; başka bir ifadeyle “yasama kalitesi”nin yüksekliği öncelikli tartışma olmalıdır.

Getirilen antidemokratik düzenlemeler söz konusu olduğunda, geçmişte benzer örneklere verilen tepkiler bu bağlamda ele alınabilir. Anayasa Mahkemesi’nin 2001/129 Esas, 2002/24 Karar sayılı, 31.01.2002 tarihli kararında aynen şu ifadeler geçmektedir:

"Felsefe ve sosyoloji araştırmalarının konusu"

“Yasama organlarının içtüzükleri, pratikte anayasa kadar önemli ve etkin metinlerdir. Yasama egemenliğinin kullanılma usullerini düzenleyen içtüzük hükümleri; gücü sınırlayan, meclis içi dengeleri gözeten ve hukuka dayanmak zorunda olan "sessiz anayasalardır (Any.Mad.7, 88/11,95/11). Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim ve yasama kalitesi, en az ürettiği hizmetler kadar, bağlı bulunduğu (uyguladığı, değiştirdiği) hukuk (içtüzük) kalitesi ile de ölçülebilir (Kendi hukukunu hukuk temelinde oluşturamamış parlamentonun üretebileceği hukukun kalitesi, sırf bu nedenle dahi sorgulanabilir.) TBMM, kendi iç-hukukunu henüz oluşturamamıştır. Meclis iç hukuku, oluşum halindedir. İç hukuk istikrarının sağlanması, yakın gelecekte de beklenmemelidir. Bu gerçeğin ardındaki nedenler, ayrı bir felsefe ve sosyoloji araştırmalarının konusudur. Belirtelim ki hukuku araç gören ve onun üstünlüğünü sindiremeyen, gücüne güvenen patalojik zihniyet (I), yanlızca kadroları değil, kural ve gelenekleri doğrayan darbeler (II) ve yorumun engin çözücülüğü yerine daima lafızları/metinleri değiştirerek yaratılan öldürücü formülleri çare sanan arayışlar (III); hukuk istikrarını önlemektedir. Dava konusu içtüzük değişikliği de, ihtiyaca ve istikrara hizmet görüntüsü içinde, iç-hukukumuzu tahrip eden talihsiz bir girişimdir. Bir asrı aşan yaşam öyküsünde iç-hukuk düzeninin oluşturulamaması, parlamentomuzun övünemeyeceğimiz bir temel karakteristiğidir.

Çoğulcu ve Çoğunlukçu yöntem...

İçtüzük taslak ve tekliflerinin hazırlanmasında izlenen yöntemler, onların kalite ve ömürlerini doğrudan etkilemektedir. İçtüzük tarihimiz, genellikle iki yöntemden birinin benimsendiğini göstermektedir. Çoğulcu (uzlaşmacı) ve çoğunlukçu (dayatmacı) yöntem.

Çoğulcu (uzlaşmacı) yöntem: Bu yöntemde, parlamentonun tüm-dinamiklerinin (partilerin, milletvekillerinin)olabildiğince katılımlarının sağlanması esastır. Tekliflerin ihtiyaç ve hukuk temelinde sentezi için özel komisyonlarda veya ihtisas komisyonunda yoğun bir teknik çaba harcanır. Bilim ve bilim adamlarından, Anayasa Mahkememizin yorumlarından ve mukayeseli verilerden yararlanılır. Bu yöntem, kabul tabanını genişletir ve oyunun kurallarını, "ortak" anlayışla ve birlikte oluşturur. Gerek tek parti dönemlerinde ve gerekse çok partili siyasal yaşamımızdaki köklü gelenek, bu yöndedir.

Çoğunlukçu (dayatmacı) yöntem: Düşük yoğunluklu demokrasilerde görülür. Çözümü, ‘son kural’ olan ‘oy çokluğun’da arayan bir yöntemdir. Uzlaşmanın getireceği erdemleri bir çırpıda yok sayar. Uzlaşmayı, sayı gücünün verdiği rehavet ve otorite içinde "teslimiyet ve zaaf" olarak görür. Oyunda uygulanacak kuralı, oyuncuların birlikte yapması yerine, gücünün emriyle üretir. Dayatmacı teklif, oyuncuları gerer ve bazen öngörülemez gerilimlere, belirsizliklere ve hatta toplumsal kutuplaşmalara zemin hazırlar. Kavga, hukuk ‘benim’ diyen ‘parmak gücü’ ile, özünde hukuku arayan ‘demokrasi’ arasındadır. Sevinerek belirtelim ki, çoğunlukçu yöntem, tüzük yapım geleneğimizde yok denecek kadar azdır. İki özgün örneğinden birisi, 1960 Anayasası ile (evet bir anayasa ile) yürürlükten kaldırılmış, öbürü ise, -aşağıda ayrıntılı biçimde ortaya konacağı gibi- şu anda Yüksek Mahkeme huzurundaki tüzüktür (1961 Anayasası, Geçici Mad.3).

"Bu tutum, parlamento hukukumuzun gelişmesine de darbe niteliğinde"

Sorun, kanunların zamanında çıkarılamamasında (müzakere sürecinin uzamasında) değil; ihtiyaca cevap verecek taslakların hazırlanamamasındadır. İhtiyaç ve hukuk analizi için gerekli derinlikli çalışmalar ve yapılanmalar sağlanamadığından "aynı yasada sık değişiklik", ‘kısa zamanda yürürlükten kaldırma’,’uygulama organlarının, çelişkileri ve boşlukları yorumla giderme zorunlulukları’ ortaya çıkmaktadır. İktidar çoğunluklarının bu soruna yoğunlaşmaları gerekirdi.”
Bahsi geçen satırlar, bugün iktidar partisine mensup TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya ve Adalet Bakanlığı da yapmış olan Mehmet Ali Şahin ve arkadaşları tarafından Anayasa Mahkemesi’ne sunulan iptal başvurusu dilekçesinde geçmektedir. Benzer ifadeleri, AK Parti ve MHP tarafından getirilen değişiklik teklifi için de söylemek olanaklıdır. Tıpkı her iki partinin getirdiği Anayasa değişikliği teklifinde olduğu gibi, İçtüzük değişikliği teklifi de parlamento tarihimizde istisnai olarak başvurulan çoğunlukçu (dayatmacı) yöntem benimsenmiş, uzlaşmadan uzak, konunun uzmanlarının görüşlerine başvurulmadan kapalı kapılar ardından iki parti temsilcileri tarafından hazırlanmıştır. Bu tutum, parlamento hukukumuzun gelişmesine de darbe niteliğindedir. Hızlı ve çok sayıda kanun çıkarmak için dayatmacı bir yöntem benimsemek, uzlaşmamak için gerekçe olmaktan öteye gidememektedir. Bilindiği gibi, uzlaşmaya dayanarak hazırlanan tasarı ve teklifler, yüzlerce maddeden oluşmasına rağmen birkaç gün içinde Meclis Genel Kurulu'nda kabul edilebilmektedir. Parlamento tarihimiz bunun örnekleriyle doludur. 

Bahsi geçen TBMM İçtüzüğü teklifi, birçok açıdan Anayasa’ya aykırılık da taşımaktadır. Buna göre; Anayasa’nın başlangıç hükümleriyle birlikte; Cumhuriyetin nitelikleri başlıklı 2, Egemenlik başlıklı 6, Yasama yetkisi başlıklı 7, Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü başlıklı 11, Düşünce ve kanaat hürriyeti başlıklı 25, Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları başlıklı 67, Parti kurma, partilere girme ve partilerden ayrılma başlıklı 68, Yasama dokunulmazlığı başlıklı 83, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri başlıklı 87, İçtüzük, siyasi parti gurupları ve kolluk işleri başlıklı 95, Toplantı ve karar yeter sayısı başlıklı 96 ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgi edinme ve denetim yolları başlıklı 98’inci maddelerine açıkça aykırılık taşımaktadır. Aşağıda maddeler üzerinde görüşlerimizi açıkladığımızda ayrıntılarıyla değineceğimiz gibi; getirilen İçtüzük değişikliği teklifi Milletvekillerinin söz haklarını kısıtlayarak demokrasiye, ifade özgürlüğüne, siyasi partilerin kuruluş amaçlarının gerçekleşmesine aykırıdır. Ayrıca yasama yetkisinin kısıtlanmasına ve dolayısıyla egemenliğin temsilciler aracılığıyla kullanılamamasına, TBMM’nin görev ve yetkilerinin yerine getirilememesine, Milletvekillerinin ve kamuoyunun bilgi edinme yollarının daraltılmasına neden olmaktadır. Bunlar, Anayasa’ya aykırılığı doğurmaktadır.

AKP ve MHP ortaklığıyla hazırlanan İçtüzük değişikliği teklifine genel olarak baktığımızda, nerede Milletvekilinin konuşma, siyasi parti gruplarının gündem belirleme hakkı varsa bunlar kısıtlanmakta ve disiplin cezalarıyla Milletvekilleri hizaya getirilmek istenmektedir.