Kudüs’te salı günü düzenlenen kanlı sinagog saldırısının ardından endişe dorukta. İsrail tarafında savaş çığlıkları yükselirken, halkın silahlanmasını kolaylaştıran düzenleme ve Filistinlilere ait evlerin yıkılması gibi sert önlemler tartışmalara yol açtı. Diğer yandan İsveç’in Filistin’i devlet olarak tanımasının ardından İngiltere, İrlanda ve İspanya’da da parlamento kararıyla hükümetlerin aynı adımı atmaya çağrılması Avrupa’da yeni bir tartışmayı beraberinde getirdi. Fransa’da da bu ay içinde parlamentoda benzer bir oylama yapılması planlanıyor. Tarihi nedenlerden dolayı İsrail’e karşı eleştirilerde hep ölçülü olmaya özen gösteren Alman politikası ise baskı altında.
Kudüs’teki sinagog saldırısı tüm dünyada şiddetle kınandı ancak İsrail’in aldığı sert önlemler tartışmaların boyutunu değiştirmiş durumda. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun durumu, 'Ebedi başkentimiz Kudüs uğruna verilen bir savaş’ olarak nitelendirmesi ve Kudüs için direniş çağrısının ardından İsrail vatandaşlarının silah ruhsatı alabilmesini kolaylaştırıcı bir düzenleme getirilmesi tartışmalara yol açtı.
'İsrail çaresiz'
Alman Yeşiller partisine yakınlığıyla bilinen Heinrich-Böll Vakfı’nın Tel Aviv bürosu direktörü Kerstin Müller, saldırıyı gerçekleştiren Filistinlilerin mavi kart yoluyla Doğu Kudüs’te serbest dolaşım hakkına sahip olduklarına dikkat çekerek, İsrail için tehdidin boyutunun değiştiğini kaydetti. Müller, “İkinci İntifada döneminden farklı olarak şu an tüm İsrail siyasetinin ne yanıt verileceği konusunda çaresiz olduğu görülüyor” diye konuştu. Kerstin Müller, “Burada eksik olan yatıştırıcı, diyaloğa yönelik etki yapabilecek sesler. Başta Kudüs olmak üzere, ama diğer bölgelerde de var olan mevcut gerilimi yatıştırmaya çalışan sesler eksik. Siyasi çözüm için konuşan sesler eksik. Asıl dramatik olan da bu” şeklinde konuştu.
'Diplomasi işe yaramaz'
Federal Meclis’teki Yeşiller Grubu dış politika sözcüsü Omid Nouripour, mevcut durumda dışarıdan diplomatik girişimlerin işe yaramayacağı görüşünde. Nouripour, "İki taraftan da radikallerin yönetimleri nasıl etkilediklerini gördüğümüzde dışarıdan ne değiştirebiliriz, bilmiyorum” dedi.#
Alman hükümetinin Ortadoğu sorunu karşısındaki çekimser tutumu da tartışmalara yol açıyor. Katolik barış hareketi Pax Christi’nin federal başkanı Wiltrud Rösch-Metzler, “Alman dış politikasının İsrail’in yanında yer alması ne kadar doğru olsa da hükümetin İsrail ve Filistinliler söz konusu olduğunda uyguladığı çifte standart o kadar yanlıştır” diye konuştu.
'Alman halkı artık anlayamıyor'
Wiltrud Rösch-Metzler, “Alman siyaseti son derece kararlı bir şekilde İsrail politikalarının yanında yer almakta, İsrail politikalarını desteklemekte. Ama Alman halkı bunu artık anlayamıyor” dedi. Rösch-Metzler, Gazze Savaşı’nda Alman hükümeti İsrail’in Gazze Şeridi’ne girişini kınayana kadar haftalar geçtiğine, ama Filistinlilerin İsrail tarafına roket atmalarının anında kınandığına dikkat çekiyor.
Diğer yandan son olarak İspanya parlamentosunun hükümeti Filistin’i devlet olarak tanımaya çağıran kararı Almanya’da da tartışmaları alevlendirdi. Bir kesim, Alman hükümetinin İspanya ya da İsveç örneğini izlemesi gerektiğini savunurken, diğer kesim tarihi nedenlerden dolayı Almanya'nın geride durması gerektiği görüşünde. Alman hükümetinin şimdiye kadarki resmi tutumu, Filistin devletinin ancak, İsrail ile müzakerelerde bir çözüm bulunması sonrasında tanınması yönünde.