Gürsel Köksal bildiriyor
Alman hükümeti Sol Parti'nin Türkiye'de basın özgürlüğüyle ilgili soru önergesini yanıtladı. Hükümet, Türkiye'de basın özgürlüğüyle ilgili sorunların ikili görüşmelerde ve uluslararası platformlarda gündeme getirildiğini açıkladı ve Avrupa Komisyonu'nun “Türkiye'de basın ve düşünce özgürlüğünün sağlanabilmesi için yeni reformların gerektiği” görüşüne katıldığını kaydetti.
Sol Parti Federal Milletvekili Sevim Dağdelen tarafından hazırlanan ve partisinin Federal Meclis grubu üyesi milletvekillerinden 9'u tarafından imzalandıktan sonra hükümet tarafından yanıtlanması talebiyle 23 Mart'ta Federal Meclis Başkanlığı'na sunulan önerge, hükümet adına Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Gerlot Erler (SPD) tarafından yanıtlandı. Bir basın açıklaması yaparak, hükümetin yanıtlarının yüzeysel ve kaçamak olduğu eleştirisinde bulunan Dağdelen, konuyu Türk-Alman Parlamentolararası Dostluk Grubu'nun gündemine taşıyacaklarını açıkladı.
Diplomatik bir dil seçilen yanıtlarda Türk hükümetini suçlayıcı ifadelerden kaçınıldı, 13 sorudan bazılarına ortak yanıt vermekle yetinildi.
Önergenin birinci sorusu (Federal Hükümet, Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye’de düşünce ve basın özgürlüğünün tümüyle güvence altında bulunmadığı yönündeki tespitini paylaşıyor mu? Yanıt evet ise a) hüükemetin düşüncesine göre hangi alanlarda Türkiye'de düşünce ve basın özgürlüğü tümüyle güven altında değildir? b) Türkiye'de basın ve düşünce özgürlüğünün devlet kurumlarınca veya hükümet çevrelerince ihlal edildiğine dair hangi bilgilere sahiptir?) şöyle yanıtlandı:
“Türk Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu ve İnternetteki Suçlarla Mücadele Yasası, düşünce ve basın özgürlüğünü sınırlandıran maddeler içermektedir. Geçmişte düşünce açıklamalarına karşı ceza soruşturmalarına Türk Ceza Kanunu'nun 215, 216 ve 217'nci maddeleri esas alınıyordu. Bunun ötesinde devam eden ceza davalarıyla ilgili yayınlar hakkında TCK'nın 288'inci maddesin (devam eden davayı etkilemeye çalışmak) ve basın yasasına dayarak ceza davaları açılıyor ve cezalar veriliyordu. Ayrıca sık sık ve hem kapsamı, hem de uygulama süresi açısısından oldukça ağır internet sayfası blokajları da sorunlu bir alan.
Avrupa Komisyonu, 5 Kasım 2008 tarihli Türkiye 2008 İlerleme Raporu’nda, düşünce özgürlüğünün sınırsız sağlanabilmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin karar ve düzenlemeleriyle uyumlu hale getirilmesi için yeni yasal reformlara ihtiyaç duyulduğu sonucuna varılmıştır. Ayrıca basın ve elektronik medyalar üzerindeki baskılardan vazgeçilerek basın özgürlüğünün korunmasına hizmet edecek bir ortam yaratılması gerektiği belirtilmiştir. Hükümetimiz bu değerlendirmelere katılmaktadır.“
Önergenin TCK'nın 301'nci maddesiyle ilgili 2'nci sorusuna (Federal Hükümet, Avrupa Parlamentosu’nun “TCK’nın 301. maddesinde Nisan 2008’de yapılan değişiklikler yetersizdir. Çünkü hala Türkiye’de bu temelde ve TCK, TMY ve Basın Yasası’ndaki diğer maddeler uyarınca şiddete başvurmadan düşüncelerini açıklayan kişiler mahkum edilmektedir” yönlü ve Leyla Zana ile hapis cezalarına çarptırılan Evrensel gazetesi yöneticileri Ahmet Sami Belek ve Uğraş Vatandaş örneklerinde yaşanmış tespitini paylaşıyor mu?) verilen yanıttta ise Alman hükümetinin sözkonusu değişiklikleri düşünce özgürlüğü alanında olumlu bir gelişme olarak gördüğü belirtildi.
Önergenin 3'ncü sorusı Ergenekon davasıyla ilgiliydi. Bu davanın “basın, aydınlar ve medya üzerinde baskı aracı olarak kullanıldığı” iddiasına yer veriliyor ve hükümetin bu endişeleri paylaşıp, paylaşmadığı soruluyordu (Federal Hükümet, Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın ‘Ergenekon Davası'nın devlet içindeki çeteleri ortaya çıkarmak ve yargılamak yerine, siyasi iktidarca aydınlar, medya kuruluşları ve demokratik kitle örgütleri üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılmasıyla ilgili’ endişelerini paylaşıyor mu?) Yanıtta “Devam eden davalarla ilgili bir açıklama yapılmadığı”na işaret etmekle yetinildi.
Başbakan Erdoğan’ın bazı basın-yayın kuruluşlarına karşı başlattığı boykot kampanyalarıyla ilgili 4'ncü soruya (Federal Hükümet, Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin ‘Türk hükümet temsilcilerinin boykot çağrılarının çağdışı olduğu’ yönlü değerlendirmelerini paylaşıyor mu?) verilen yanıt da şöyle: “Federal Hükümet, çoğulcu bir demokraside her vatandaşın hangi medyayı kullanacağına kendisi karar verebilmesi gerektiği düşüncesindedir”
Önergenin Doğan Yayın Holding'le ilgili vergi cezası ve gruba yönelik baskılarla ilgili 5'nci sorusuna (Federal Hükümet Doğan Yayın Holding’e vergi yasalarını ihlal nedeniyle yüzmilyonlarca TL tutarında ceza verilmesi ve bu çerçevede Doğan TV’nin hisselerinin Axel Springer AŞ’ye satılmasının bir rol oynadığı hakkında hangi ölçüde bilgi sahibidir?) önce “İstanbul Vergi Dairesi'nin Doğan Yayın Holding'a karşı vergi cezası soruşturması Federal Hükümet tarafından bilinmektedir. Holding, Doğan TV'nin % 25'lik payının Axel Springer AG'ye satış işlemiyle ilgili 2006 yılında yapılması gereken bildirimi 2007 yılında yapmakla suçlanıyor. Şirket, kendi açısından temelsiz ve yaklaşık 600 milyon doları bulan aşırı derecede yüksek cezaya karşı bir mahkeme nezdinde itiraz yoluna gideceğini açıklıyor” yanıtı verildikten sonra birinci ve üçüncü sorulara verilen yanıtlara gönderme yapıldı.
Yine bu konuyla ilgili 6'ncı soruya (Federal Hükümet, Doğan Yayın Holding’e verilen cezaya ilişkin TGS’nin ‘Bu siyası iktidarın medyayı hizaya sokma girişimidir’ şeklindeki değerlendirmesini paylaşıyor mu?) verilen yanıtta da aynı şekilde üçüncü soruya verilen yanıta gönderme yapıldı.
Soru önergesini hazırlayan ve partisinden 9 milletvekiliyle birlikte imzalayarak Federal Meclis Başkanlığı'na ileten Sol Parti Milletvekili Sevim Dağdelen ise, konuyla ilgili basın açıklamasında yanıtların çoğunlukla yüzeysel ve kaçamak olduğu eleştirisinde bulundu.
Alman hükümetinin 19.06.2008 tarihinde karar altına aldığı bir önerge ile basın ve düşünce özgürlüğünün tüm dünyada sağlanabilmesi için kendi önüne görevler koyduğunu ve dünyanın neresinde olursa olsun basın mensuplarının özgürce çalışma koşullarına kavuşmaları için çaba göstermeyi taahhüt ettiğini hatırlatan Dağdelen, „Soru önergesinde bu konuda Türkiye ile ikili görüşmelerinde konuyu hangi düzeyde gündeme getirdiğini sormuştum. Hükümet verdiği yanıtta diplomatik bir dil kullanarak ‘konu, ikili görüşmelerde ve uluslararası platformlarda her düzlemde gündeme alınmaktadır’ şeklinde yanıtlamayı tercih etti. Bu geçiştirme çabası, Federal hükümetin kendi kararlarına uyma konusunda samimi olmadığını ve kendi ekonomik ve politik çıkarlarını herşeyin üstünde tuttuğunu gösteriyor“ dedi.
Hükümetin yüzeysel ve kaçamak yanıtlar vermekle suçlayan Dağdelen şöyle devam etti:
„Hükümet bu tutumunu alışkanlık haline getirdi. Ancak biz diğer konularda olduğu gibi bu somut durumda da kaçak güreşen hükümeti kendi aldığı kararlarla yüzleştirmek için çabalarımızdan vazgeçmeyeceğiz ve Türkiye’deki muhalif basın üzerindeki baskılara karşı mücadele eden basın meslek kuruluşları ve sendikalarla dayanışmamızı sürdüreceğiz. Bunun için konuyu Alman-Türk Parlamentolararası Dostluk Grubu’nun gündemine taşıyacağız.“
Dağdelen'in Başkanvekili olduğu Türk-Alman Parlamentolararası Dostluk Grubu'nun 5 mayısta Berlin'de yapacağı toplantıda bu konunun da gündeme gelmesi bekleniyor.
[email protected] Dogan Media International / Frankfurt
22 Nisan 200921 Nisan 200917 Nisan 20095 Nisan 20092 Nisan 20091 Nisan 200928 Mart 200926 Mart 200925 Mart 200924 Mart 200923 Mart 200921 Mart 200920 Mart 200918 Mart 200917 Mart 200912 Mart 200911 Mart 200910 Mart 20096 Mart 20095 Mart 200927 Şubat 200925 Şubat 200924 Şubat 200920 Şubat 200919 Şubat 200918 Şubat 200917 Şubat 2009