Dünya

Almanya'dan notlar...

22 Mart 2009 02:00

Gürsel Köksal bildiriyor...

>> Engelleme beklemiyorum, korkmuyorum. Süddeutsche Zeitung, Nuri Bilge Ceylan ve son filmi „Üç Maymun“un tanıtımına geniş yer verdi. Nürnberg'de gerçekleştirilen Türkiye Almanya Film Festivali'nde „Üç Maymun“un gösterimi için Almanya'ya gelen ünlü yönetmen, gazetenin hem sinema anlayışı, hem filmin çekimiyle, hem de Türkiye'deki siyasi süreçle ilgili sorularını yanıtladı. Ceylan, „2007 seçimlerinde iktidardaki tutucu İslamcı AKP, yüzde 12 oy artışıyla mutlak çoğunluğu kazındı. Kültür politikaları açısından engellemeler bekliyor musunuz?“ sorusunu şöyle yanıtladı: „Karmaşık bir durumda yaşıyoruz. Bunun üzerine çok şey söylenebilir. Ancak belki de çeneyi kapatmak ve özellikle de hiç büyük konuşmamak daha iyi olur. Ekonomik kriz dönemlerinde, daima ve her ülkede, sadece Türkiye'de değil, köktenci ve milliyetçi eğilimlerde artış vardır. Ben engellemeler beklemiyorum, onlardan korkmuyorum da. Engellemeler meydan okuma olarak da değerlendirilebilir.“ 

>> Alman boksunun yeni patronu! Cumartesi günü Stuttgart'ta Ukrayna kökenli Vitali Klitschko ile Küba kökenli Juan Carlos Gomez arasında gerçekleştirilecek dünya ağır sıklet boks şampiyonluğu (WBC) karşılaması, aynı zamanda Alman boksunda egemenlik savaşı olacak. Egemenlik savaşının bir cephesinde Gomez'in menejeri Ahmet Öner, diğer tarafında da Alman boksuna egemen olan mevcut yapı yer alıyor. Profesyonel boks sektörü televizyon kanalları aracılığıyla büyük para kazanabiliyor. Ancak, Almanya'daki televizyon gelirleri pastası, sektörün büyüklerinin kontrolünde, pazar esas olarak Wilfried Sauerland (ARD), Klaus Peter Kohl'un klübü Universum (ZDF) ve Klitschko kardeşlerin klübü „Klitschko Management Group“ (RTL) tarafından paylaşılmış durumda. Öner'e kalan Premiere ile spor kanalları DSF ve Eurosport ise fazla para getirmiyor. Alman gazeteleri 3 yıl önce kendi boks klübünü kurarak dikkatleri çeken eski Boksör, organizatör Öner'e geniş yer verdikleri haberlerinde sözkonusu egemenlik savaşına dikkat çekiyorlar. Bir Türk göçmen işçi ailesinin çocuğu olarak Duisburg'un problemli bölge olarak Marxloh bölgesinde problemli bir çocukluk ve gençlik geçirdikten sonra, üniversite, profesyonel boks ve son olarak organizatörlük süreçlerinden geçen Öner'in bir başarı halinde büyük atılım yapabileceğine işaret ediliyor.

>> Bild gazetesinin 'büyük' keşfi. Almanya'da sevilen televizyon dizilerinden „Tanrı aşkına!“nın (Um Himmels Willen) baş rollerindeki 7 rahibeyi canlandıran oyunculardan biri Müslümanmış. ARD'de her salı günü yayınlanan ve son olarak 8 milyon izleyiciye ulaşan dizinin sempatik kahramanlardan „Rahibe Gina“yı canlandıran 20 yaşındaki oyuncu Donia Ben-Jemina'yla ilgili Bild'ni bulgusu şöyle: „Gerçek yaşamında Allah'a inanıyor. Müslüman. Bir süredir Tunus'ta yaşıyor. Almanya'da doğu, anne-babası Tunus'lu.“ Gazetenin „Bild, ARD'nin sevilen dizi filminin sırrını açıklıyor“ başlığı altında geniş yer ayırdığı haberde, diğer rahibeleri canlandıran oyuncularla ilgili de ilginç ayrıntılar yer alıyor. Böylece okurlar aralarında hangisinin gerçek hayatta dindar olmadığı, kiliseden ayrıldığı, TV'de rahibeyi canlandırırken, tiyatroda alkolik fahişeyi oynadığını öğreniyor.

>> 'Müslümanlar değil, İslam kültürü gerici!' Hollandalı İslam karşıtı, aşırı sağcı politikacı Geert Wilders, Frankfurter Allgemeine Zeitung'un sorularını yanıtlarken, İslamcılığın günümüzde batıya karşı demografi ve kitlesel göçle yürütülen bir savaş biçimi olduğunu ileri sürdü. Sözkonusu savaşı kazanabilmek için Müslüman ülkelerden Avrupa'ya göçün derhal yasaklarla durdurulmasını savunan Wilders, suç işleyen Müslüman kökenli göçmenlerin sınırdışı edilmesi, gerektiğinde kendilerine verilen Hollanda vatandaşlığının geri alınması, camilere izin verilmemesi gibi önerilerini tekrarladı. İslam'ın din değil, bir ideoloji olduğunu savunan Wilders, kendisinin ırkçı olmadığını da belirtirken, „Ben Müslümanlara değil, İslam ideolojisine karşıyım“ dedi. Hitler'in kitabı „Kavgam“a benzettiği Kuran'ın yasaklanmasını savunan Wilders, geçen yıl yaptığı İslam karşıtı filmi „Fitne“yle dikkatleri çekmişti. Filmin gösterimi için davet edildiği İngiltere'ye, İçişleri Bakanı'nın engellemesi nedeniyle giremeyen Wilders'in 2006'da kurduğu Özgürlük İçin Parti (PVV) son kamuoyu yoklamalarına göre şu an Hollanda'daki en güçlü parti. „Başbakan olmak istiyorum“ diyen Wilders, neden Almanya'dan bir davet almadığı yolundaki soruyu, „Bilmiyorum. Nedeni hakkında bir fikrim yok. Almanya'da bir kardeş partimiz yok“ sözleriyle yanıtladı.

>> Alman sanayi devi krize dayanamadı. Yaşanan ekonomik krize dayanamadığı gerekçesiyle kitlesel olarak işçi çıkarmaya gitme kararı alan ilk büyük Alman grubu ThyssenKrupp oldu. Esas olarak demir çelik alanının en büyük firmalarından Krupp'a dayanan ve 10 yıl önce Thyssen Grubu'nun alınmasıyla ortaya çıkan ThyssenKrupp, geleneksel demir çelik sektöründen, tersaneciliğe çeşitli alanlardaki üretim birimlerinden 3.000 kişiyi işten çıkaracak. Dünya çapındaki tüm işyerlerinde yaklaşık 200.000 kişinin çalıştığı grubu, ayrıca tasarruf gerekçesiyle büyük çaplı bir yeniden yapılanma süreci bekliyor. Yeni sürecin „ilk kurbanları“ ise grubun zirvesinden veriliyor. Gazetelerdeki haberlere göre yönetim kurulunun küçülecek ve üyelerinden ikisine çıkış verilecek. 

>> Murat Didin, Frankfurt'ta kalacak. Almanya Basketbol 1. Ligi takımlarından Skyliners Frankfurt'un Teknik Direktörü Murat Didim'in bu sezon sona erecek olan sözleşmesinin yenilenmesi bekleniyor. Frankfurter Rundschau'nun haberine göre Didin'in takımı devralmasından bu yana başarı grafiğinin yükseldiğine dikkat çekilen haberde, klüp yönetiminin henüz bir açıklama yapmamasına rağmen, 54 yaşındaki teknik direktörün görev süresinin büyük bir olasılıkla uzatılacağı ileri sürüldü. Öte yandan yine aynı haberde takım içinde Didin'e yönelik rahatsızlıklara dikkat çekildi ve bunun performansı düşük oyuncuları kamuoyu önünde eleştirmesinin kaynaklandığı belirtildi. 

>> Springer, Polonya'da geri adım attı. Handelsblatt gazetesinin haberine göre Almanya'nın en büyük medya kuruluşlarından Axel Springer Grubu, Polonya'da ekonomi gazetesi „Rzeczpospolita“yı satın almaktan son anda vazgeçti. göre Springer Grubu, bu gelişmeyi doğrularken, gerekçeleri üzerine bir açıklama yapmadı. Handelsblat, „Rzeczpospolita“ gazetesini çıkaran yayınevi Presspublica'nın bilançolarının inlenmesi sonucu ortaya çıkan zarar tablosunun tahmin edildiğinden çok daha büyük olması yüzünden böyle bir karara varıldığını ileri sürdü. % 49'u devlete, % 51'i de zor durumdaki İngiliz medya grubu Mecon'a ait olan Presspublica'ya talip olduğu aylardır konuşulan Springer Grubu, Polonya'da 484.000 tirajlı „Fakt“ ve 156.000 tirajlı „Dziennik“ gazeteleriyle, en büyük yabancı medya grubu. 

>>  ProSiebenSat1'ın sahipleri borçlara çare arıyor. Almanya'nın en büyük özel televizyon gruplarından ProSiebenSat1'ı elinde tutan yatırım şirketleri KKR ve Permira, hisse senetlerinin büyük ölçüde değer kaybıyla bağlantılı olarak bankalara olan borçlarının artması nedeniyle zor durumda. Süddeutsche Zeitung'un haberine göre ProSiebenSat1'ın hisse senetleri 12 ay içinde yaklaşık % 90 değer kaybetti, borçlar ise 1.8 milyar euro oldu. KKR ve Permina'nın borçları azaltabilmek için ProSiebenSat1'ın taze sermaye aktarımı ya da piyasaya yeni hisse hisse senedi sürme gibi çözüm yollarıyla karşı karşıya olduğu ileri sürülüyor. Bankaların icabında borçların karşılığında grubu el koyma olasılığının da bulunduğu, ancak ekonomik krizin yoğun olduğu bu dönemde bu olasılığın pek düşük olduğu, yatırımcılarla uzlaşma yoluna gitmelerinin beklendiği belirtiliyor. 

>>  RTL'den Warner Bros'a 200 milyon Euro. Alman özel televizyon yayın grubu RTL, Amerikan film yapımcısı Warner Bros'la 200 sinema filmi ve TV dizisinin yayını üzerine anlaştı. Anlaşmanın maddi boyutunun 200 milyon euroyu aştığı belirtiliyor. Bertelsmann Grubu çatısı altındaki RTL'in diğer Amerikan film yapımcıları „20th Century Fox“ ve „Universal“la da yayın anlaşması var. RTL'la anlaşma yoluna giden Warner Bros, daha önce ProSiebenSat1'la işbirliği içindeydi. 

>> Bavyera'dan Doğan'a destek. Almanya'nın Bavyera eyaletinin Medyadan Sorumlu Devlet Bakanı Siegfried Schneider, bir basın açıklaması yaparak, Türkiye'de hükümetin Doğan Grubu'na yönelik tavrını "kabul edilemez sansür girişimi" olarak eleştirdi. Demokrasilerde kendilerini basın özgürlüğü için sorumlu hissetmeyenlerin Avrupa Birliği'nde yer alamayacağını belirten Bakan, bu konuda sessiz kaldıkları gerekçesiyle sosyal demokratları ve yeşilleri de eleştirdi. Schneider, Berlusconi'yi eleştiren SPD ve Yeşillerin, Erdoğan'a karşı tavır almamasını da "şizofrenik" bir davranış olarak tanımladı. Aynı zamanda Eyalet Hükümeti'nde Başbakanlıktan Sorumlu Devlet Bakanı olarak görev yapan Schneider, Türkiye'deki basın özgürlüğünün sınırlandırıldığını ve hükümetin Doğan Grubu'na sürekli baskı yaptığını belirtti ve “Medya kuruluşlarına ve eleştirel gazetecilere yönelik devlet baskısı kabul edilemez. Bir demokraside kendisini basın özgürlüğü için sorumlu hissetmeyenlerin AB'de yeri olamaz” dedi. Açıklamasında Türkiye'yle ilgili “İlerleme Raporu”na da değinen Schneider, burada “Türkiye'nin AB'ye yönelik girişimlerindeki endişe veren yerinde sayma ve kısmen de gerileme”ye işaret edildiğini vurguladı ve sosyal demokrat – yeşil Türkiye politikasını büyük bir yalan olarak nitelendirdi. Schneider, “SPD ve Yeşiller Berlusconi'yi sahibi olduğu medya grubu nedeniyle rahatlıkla eleştiriyorlar. Ama Erdoğan'ın apaçık devlet sansürü onlar için tek kelimelik bir eleştiriyi bile haketmiyor. SPD'nin Federal Başbakanlık Adayı Steinmeier'in partisinin bu şizofrenik tavrına derhal bir son vermesi gerekiyor” dedi.

>> Alman avukat Google'la savaşı kaybetti. Dünyanın en büyük internet arama motoru Google'un uzaydan çekilmiş yeryüzü görüntülerini içeren programı „Google Earth“a karşı suç duyurusunda bulunan Alman avukatın dava açılması talebi reddedildi. Sözkonusu programla Frankfurt yakınlarındaki Oberursel kentindeki evi ve arsasının ayrıntılı fotoğralarının yayınlanmasına karşı çıkan avukatın talebini kabul etmeyen savcılık, gerekçe olarak „sözkonusu görüntülerden hareketle bir suç işlenmediğini, başkasına ait ev ve arsaların fotoğını çekmenin yasak olmadığını“ gösterdi, ayrıca Google'ın merkezinin ABD'de olduğunu ve buna karşı Alman ceza yasası çerçevesinde dava açılıp, açılmayacağı konusunda belirsizlik olduğuna da dikkat çekildi.

[email protected]
Dogan Media International / Frankfurt 



18 Mart 2009
17 Mart 2009
12 Mart 2009
11 Mart 2009
10 Mart 2009
6 Mart 2009
5 Mart 2009
27 Şubat 2009
25 Şubat 2009
24 Şubat 2009
20 Şubat 2009
19 Şubat 2009
18 Şubat 2009
17 Şubat 2009