Gündem
Deutsche Welle

Almanya'da şirketlerden siyasilere acil yardım çağrısı

Alman ekonomisi iki yıldır devam eden bir resesyonun içinde. Şirketler bu durumdan bir an önce çıkabilmek için seçimlerin hemen ardından ekonomi politikalarında köklü bir değişiklik talep ediyor.

02 Şubat 2025 18:36

Alman ekonomisi iki yıldır devam eden bir resesyonun içinde. Şirketler bu durumdan bir an önce çıkabilmek için seçimlerin hemen ardından ekonomi politikalarında köklü bir değişiklik talep ediyor.Enerji fiyatlarının düşürülmesi, vergilerin indirilmesi, yatırımları cazip kılacak tedbirler, daha esnek bir iş kanunu, sosyal giderlerin önüne bir dur işareti ve her şeyden önemlisi daha az bürokrasi... Alman ekonomi dünyasının bir sonraki federal hükümetten beklentisi bunlar. Geçen yıl Ekim ayında Berlin'de yapılan, İşverenler Günü'nde konuşan Alman İşverenler Birliği Başkanı Rainer Dulger, "Ekonomi küçülüyor. İşsizlik artıyor. Almanya yatırımcılar için cazibesini kaybetti" ifadelerini kullanmış, iyi eğitimli kalifiye eleman sayısının giderek azaldığını dile getirmişti. Son yıllarda giderek artan yönetmelikler ve bürokrasi ile girişimciler masrafların ve omuzlarındaki yükün de arttığını dile getiren Dulger, "Yatırım yapılan bir yer pahalı ise o oranda iyi olmak zorunda. Almanya'da durum artık böyle değil" demişti. Ayrıca Dulger'e göre Almanya, yatırım merkezi olma konusunda küresel çapta artık rekbete girebilecek durumda değil. Sanayinin Almanya için önemi Sanayi üretimi, Almanya'nın sahip olduğu ekonomik gücün en az dörtte birinin kaynağı. Federal Alman Sanayi Birliği'nin (BDI) hesaplamalarına göre, işletmelerdeki üretim beş yıl öncesine oranla hissedilir derecede düşmüş durumda. Benzer olumsuz rakamlar diğer alanlarda da görülüyor. Ülkenin tamamında daha az üretiliyor, daha az inşa ediliyor, daha az alışveriş yapılıyor ve daha az tüketiliyor. Federal hükümetin güncel yıllık ekonomi raporunda, 2025 yılı için sadece yüzde 0,3'lük bir ekonomik büyüme beklendiği belirtiliyor. Raporu hazırlayan Uzmanlar Konseyi, hükümete danışmanlık eden ekonomistlerden oluşuyor. Konsey, söz konusu raporda, uzun süredir ekonominin tüm sektör ve alanlarını kapsayan durgunluğun devam ettiğini dile getiriyor. Raporda ifade edilen en çarpıcı bilgilerden biri ise ihraç edilen Alman ürünlerinin sayısının giderek azalması. Bir zamanlar ihracat şampiyonu olan Almanya Almanya'nın iş modeli on yıllar boyunca basit bir formüle dayanıyordu: Hammaddeler ve bütünü oluşturacak parçalar yurt dışından düşük fiyata temin edilir, Alman mühendislik sanatı ve ucuz enerji ile rağbet gören "Made in Germany" ürününe dönüştürülürdü. Rusya'nın Ukrayna'ya saldırması, enerji krizi, enflasyon ve iklim nötr bir ekonomiye geçişin zorlanması enerji fiyatlarını yukarı çekti. Özellikle enerjiyi yoğun bir biçimde kullanmak zorunda olan işletmeler büyük bir yükün altına girdi. Uzmanlar Konseyi'nin raporunda, bu durumla ilgili şu ifadeler kullanılıyor: "Makine yapımı ve elektronik teçhizat gibi alanlarda olumsuz gidişat özellikle kendini belli ederken kimya endüstrisinde, 2023 yılındaki büyük gerilemenin ardından düşük bir seviyede de olsa istikrar sağlandı." Şirketler yurt dışına göç ediyor Ekonomi dünyasının en büyük beklentisi, yeniden uluslararası rekabete girebilmek için enerji fiyatlarının önemli oranda düşürülmesi. İstek listesinin üst sıralarında yer alan konulardan biri de bürokrasi giderlerinin azaltılması. Münih merkezli Ekonomi Araştırma Enstitüsü (ifo), raporlama ve belgeleme zorunluluğu ile planlama ve ruhsat süreçlerinin, Almanya'daki şirketlere toplam yıllık maliyetinin 65 milyar euro olduğunu belirtiyor. Şirketlerin içinde bulunduğu ruh hali kötü, ekonomik gelişmeler nedeniyle yaşanan güvensizlik büyük. Birçok firma, kendi ülkesine yatırım yapmaktansa daha cazip koşullar sunan ülkelere göz atıyor. BDI'nin yaptığı bir ankete katılan her üç şirketten biri, firmalarının araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) bölümlerini yurt dışına taşıdığını belirtti. BDI Başkanı Peter Leibinger bu göçün, Almanya'nın ekonomi merkezi vasfını "en can alıcı" noktadan vurduğunu dile getiriyor 29 Ocak ekonomiyi uyarma günüydü Yaklaşık 100 ekonomi ve lobi örgütünden oluşan bir birlik, erken seçimlerin ardından göreve gelecek yeni federal hükümetten ekonomi politikasında tamamen bir yön değişikliği talep ediyor. 29 Ocak'ı eylem günü ilan eden birlik, tüm şirketlerden, ülke çapında sorunlarını ve taleplerini dile getirmelerini istedi. Bu bağlamda başkent Berlin'in simge yapılarından tarihi Brandenburg Kapısı önünde merkezi bir etkinlik düzenlendi. Aksiyon gününün organizatörleri, ekonomi dünyasının bir S.O.S mesajı gönderdiğini ifade ederek oluşturulan özel internet sayfasındaki "Siyaseti Uyandırma Çağrısı" başlıklı yazıda, "Durum ciddi. Ekonomik anlamda uçurumun kenarındayız ve daha önce hiç olmadığı kadar büyük oranda bir ekonomik edinim kaybı yaşıyoruz" diyor. 23 Şubat'ta yapılacak seçimler de "Kader Seçimi" olarak nitelendiriliyor. Kırsal kesimde yaşamı çekici kılma çağrısı Alman İşverenler Birliği Başkanı Rainer Dulger ve dört büyük örgüt başkanının imzaladığı bir mektupta siyasetçilerden, seçimlerden sonra kırsal bölgelerdeki işletmelere daha fazla destek sağlanması talep ediliyor. Bu bağlamda dijital, ulaşım ve enerji altyapısının iyileştirilmesi, sağlık, eğitim, meslek eğitimi kurumlarının sayısının arttırılması ve kültürel ve sosyal merkezlerin çoğaltılması isteniyor. Yapılan anketler, halkın en fazla önemsediği konuların ekonomi ve göç olduğunu ortaya koyuyor. Hangi partinin bu konulardaki sorunları çözmeye en yetkin olduğu sorusuna ise katılımcılar en çok Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) ile kardeş parti Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) yanıtını veriyor. Bu iki partinin (Birlik Partileri) başbakan adayı Friedrich Merz de yapılan tüm anketlerde şu an için açık ara önde. Birlik Partileri sandıktan beklendiği gibi birinci çıksa bile çok büyük olasılıkla hükümeti kurmak için en az bir koalisyon ortağına ihtiyaç duyacak. Buna en yakın adaylar ise şu anda azınlık hükümeti konumunda federal hükümeti oluşturan Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile Yeşiller olacak. Koalisyon görüşmelerinde sadece Almanya'nın iç meseleleri değil, sınırların dışındaki gelişmeler de şüphesiz müzakere edilecek. Bunların başında da ABD Başkanı Donald Trump'ın ikini kez göreve gelmesi ile yaşanan küresel değişimler geliyor. ABD ile ilişkiler nasıl olacak? Alman şirketleri, Atlas Okyanusu'nun diğer yakasına oldukça endişeli gözlerle bakıyor. ABD, 10 yıllık aranın ardından 2024 yılında yine ilk kez Almanya'nın en önemli ticaret ortağı olmuştu. Almanya'nın geçen yıl ihraç ettiği malların yaklaşık yüzde 10'u ABD'ye gönderildi. Alman firmaları, 2 binden fazla şirketin katılımı ile Alman Ekonomi Enstitüsü (IW) tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Trump'ın ticareti kontrol altına alma isteği ve gümrük vergilerini artırmaya yönelik söylemlerinin uluslararası rekabeti olumsuz etkileyeceğini düşünüyor. ABD pazarı başta Alman ilaç sanayi olmak üzere makine ve otomotiv sanayi için çok büyük bir öneme sahip. Almanya'nın ABD'ye ihracatı, ithalatından daha fazla. Donald Trump, hoşuna gitmeyen bu durumdan dolayı Almanların ticaret fazlasını azaltmak istiyor ve bunun için Alman şirketlerine ABD'de daha fazla üretim yapma çağrısında bulunuyor. Yatırım desteği ve Almanya Fonu ABD'de yaşanan bu gelişmeler, Almanya'yı yatırımcılar için yeniden cazip bir yer yapma baskısını daha da arttırıyor kuşkusuz. Birlik Partileri, Kurumlar Vergisi azami yüzde 25 olacak şekilde düşürmeyi ve enerji giderlerini düşürmeyi vaadederken SPD ile Yeşiller yatırımcılara destek vaadinde bulunuyor. Almanya'ya yatırım yapanların ödüllendirilmesi gerektiğini ifade eden söz konusu iki parti, ülke genelinde altyapı eksikliklerinin giderilmesi ve modernize edilmesi gerekliliğinin de aciliyetine vurgu yapıyor. Dile getirilen vaatler bir yana, bunları hayata geçirmek için para gerekiyor ve işin çıkmaza girdiği yer de tam burası. Alman Anayasası'nın bir maddesi olan borç freni, devletin ancak geliri oranında harcama yapmasına izin veriyor. Yeni gelecek hükümetin de bu nedenle çıkmazı aşabilmek için fikirler üretmesi gerekecek. Borç frenini ortadan kaldırmak şu an için gündemde olan bir konu değil. Daha olası bir ihtimal, ilgili kanunda değişiklikler yaparak Almanya'ya yönelik yatırımların önünü sağlanacak kredilerle finanse etme girişimi olabilir DW Türkçe'ye engelsiz nasıl erişebilirim?
Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle