Straubinger Tagblatt gazetesi Yunanistan yardımları için
Alman parlamentosunda yapılacak olan oylamaya şu satırları
ayırmış:
“Milletvekilleri oy kullanırken sadece vicdanlarının
sesini mi dinleyecekler? ‘Evet’ oyu kullanacak olanlar da,
üçüncü yardım paketine karşı olanlar da ‘vicdanım böyle
istedi’, diyecekler. Birlik partilerinin ret oyu
kullanacak olan milletvekillerinin bir avantajı var:
Yardım programını reddetmelerinin sonucu
değiştirmeyeceğini biliyorlar. Ne Başbakan Merkel’in
arkasındaki çoğunluk tehlikeye girecek ne de Almanya’nın
itibarı sarsılacak. Böyle bir durumda vicdanının sesini
dinlemek ve vicdanını rahatlatmak zor olmasa gerektir.”
Berliner Zeitung gazetesi, Almanya’ya sığınan mülteci
adaylarına ve barındıkları yerlere yapılan saldırıların
artmasını konu alan yorumunda, ülkedeki yabancılara
takınılan tavrın batı ile doğu arasında farklılık
göstermesinin nedenini soruyor:
“Mülteci barınaklarının korumadan aciz kalması aynı
zamanda devletin kuvvet kullanma tekelinin zayıfladığını
gösteren ve saldırganların taklitçilerini cesaretlendiren
bir işarettir. Doğu Almanya’nın küçük kasabalarında hiç
polis korkusu olmadan mültecilere saldırılabiliyorsa, aynı
şeyi başka yerlerde de yapmak mümkündür. Doğu
eyaletlerinde bu tür saldırılara çok daha fazla
rastlanması Almanya’nın birleşmediğinin kanıtıdır.”
Kölner Stadt-Anzeiger gazetesi de Almanya’nın doğusundaki
ırkçı eylemleri Almanya’nın birleşmeyi başaramamış
olmasına bağlıyor:
“Orta yaşın üzerindeki Doğu Almanlar, kendilerini batıya
kavuşturan sisteme alışmamakta diretiyor. Aynı zamanda
sistemin 60’lı yılların sonlarındaki gençlik hareketinin
yabancılara açık olunmasını sağlayan ruhunu da
reddediyorlar. Birleşmenin eşitler arasında olmamasının ve
doğuyu batıya uymaya zorlamasının acısı şimdi çıkıyor.
Birleşme sırasında Doğu Almanya’ya söz hakkı tanınmadı.
Toplumun en azından marjinal kesimleri ülkeyi olduğu gibi
kabul etmeye yanaşmıyor. Doğudaki ırkçılık aynı zamanda
batıya karşı gizli ayaklanmanın da bir tezahürüdür.”
Münih’te yayımlanan Münchner Merkur gazetesi, mülteci
akınını konu alan yorumunda şu yargıya varıyor:
“Yabancıya 'hoşgeldin’ kültürü geliştirmeye çalışan
Almanya ne kadar mülteci kaldırabilir? Almanların yardım
gönüllülüğü ne kadar iyimser değerlendirilirse
değerlendirilsin, mültecilerin aşırı fazla bulunduğu gün
elbet gelecektir. BM yetkilisinin durumun Almanya ve İsveç
açısından katlanılabilir olmaktan çıktığı şeklindeki
sözleri yabana atılmamalı. Avrupa’da mülteci olarak kabul
edilmeye çalışanların yarısını bu iki ülke alıyor. Berlin
Avrupa Birliği’nden de medet ummamalı. Juncker’in
bürokratları savaş ve açlıktan kaçan insanlara nasıl
yardım edilebileceğini düşünmek yerine Almanya’nın otoyol
ücretiyle uğraşıyorlar. Bazı ülkelerde de Avrupa Birliği
başöğretmeninin zor duruma düşmesine gizliden gizliye
sevinenler var.”