Alman Basın Konseyi'nin oluşturduğu Basın Etiği İlkeleri'nin 12. maddesinde "Hiçkimseye cinsiyeti, engeli ya da herhangi bir etnik, dinsel, toplumsal ya da ulusal gruba aidiyeti yüzünden ayrımcılık uygulanamaz" deniyor. Almanya'daki basın - yayın kuruluşlarının uyması gereken mesleki etik kurallarını biraraya getiren bu ilkeler, gazeteciler için bir kılavuz niteliğinde.
Basın Etiği İlkeleri'ne göre "işlenen bir suç ile ilgili haber yazarken şüpheli ya da failin hangi dini, etnik ya da bir azınlığa ait olduğundan, yalnızca olayla somut bir ilgisi olduğu sürece bahsedilmesi" gerekiyor. Bu ilke ile "azınlıklara karşı önyargıların körüklenmesinin" önlenmesi amaçlanıyor.
Bu nedenle Almanya'nın Köln kentinde geçen yılbaşı gecesi yaşanan toplu taciz olayının ardından medya, polis ve siyasiler rahatsız edici gerçeği dile getirmekte zorlanmıştı. Bu gerçek, zanlıların neredeyse tümünün Kuzey Afrika veya Arap kökenli olmaları ve aralarında Suriye'den gelen mülteci adaylarının da olmasıydı. Olay Almanya'da hükümetin mülteci politikasını kamuoyunda tartışmaya açtı. Basının ve siyasilerin içine düştüğü tereddüt ise gerçekleri örtbas etmeye çalışmakla suçlanmalarına neden oldu.
Konu, Basın Konseyi'nin gündemine de taşındı ve Konsey, Basın Etiği İlkeleri'nin 12. maddesini var olan haliyle bırakma kararını verdi.
Etnik köken ne anlama geliyor?
Ancak Almanya'da bir göçmen kökenli tarafından işlenen suç söz konusu olduğunda haberde failin etnik kökeninin belirtilip belirtilmemesi gerektiği tartışması hala devam ediyor. Bu tartışmaya son olarak Freiburg'ta 19 yaşındaki Maria L.'nin öldürülmesi neden oldu. Çünkü cinayetin katil zanlısı henüz reşit olmayan bir Afgan.
Tartışmaya bu kez siyasetçiler de daha yoğun biçimde katıldı. Başbakan Angela Merkel'in mülteci politikasına başından beri eleştirel yaklaşan Hristiyan Sosyal Birlik'in (CSU) Genel Sekreteri Andreas Scheuer, "Ortaya çıkabilecek vahşi spekülasyonların önünün kesilebilmesi adına, failin ve kurbanın kökenleri haberde mutlak suretle belirtilmeli" görüşünü dile getirdi.
Alman Basın Konseyi yöneticisi Lutz Tillmanns ise Deutsche Welle'ye yaptığı değerlendirmede Scheuer'in önerisini "gerçekdışı" bulduğunu ve bunu "editoryal özgürlüğe keskin bir müdahale" olarak gördüğünü ifade etti. Tillmans, "Milliyet otomatik olarak kriminal bir şüphe uyandıramaz" değerlendirmesini yaptı. Bu çerçevede Tillmanns, bir etnik Alman tarafından işlenen her kriminal vakada failin Alman olduğunu yazmak gerekeceğini ve bunun yapılmasının pratik nedenlerden ötürü de zor olacağı kanısında.
CSU'lu Scheuer, internet ve sosyal medyanın yaygın biçimde kullanıldığı bir ortamda klasik medyanın bu tür bilgileri artık saklı tutamayacağını söylüyor.
Genel yayın yönetmenleri reform istiyor
Freiburg'ta işlenen cinayetin "lokal haber" olarak gören ve olayı ana haber bülteni Tagesschau'a taşımayan Alman kamu televizyonu ARD de yoğun eleştirilere maruz kalmış ve haberini yapmadıkları olayın ülke çapında tartışılan bir konu haline gelmesini izlemek durumunda kalmıştı. Alman Basın Konseyi'nden Lutz Tillmanns, "Konuyu anlayabilmek için failin kökeninden bahsetmek işte burada gerekiyor, çünkü vaka Almanya hatta Avrupa çapında konuşulan bir konu haline geldi" şeklinde konuştu.
Almanya'daki Basın Etiği İlkeleri'nin değişmesi için gazeteci camiasından da talep var. Bild Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Tanit Koch, 12'inci maddeyi "dayanağı olmayan bir otosansür" olarak nitelendiriyor. Koch, Basın Etiği İlkeleri'nin bu maddesinin basına duyulan güveni sarstığı görüşünde. Koblenz kentinde çıkan Rhein Zeitung'un Genel Yayın Yönetmeni Christian Lindner de Basın Etiği İlkeleri'nin "eskimiş" olduğu görüşünde. Lindner, "Medyayı hakikati siyasi sebeplerle gizlemek zorunda bırakmayacak, şüphe altında olmaktan çekip kurtaracak yeni bir formülasyona ihtiyacımız var" diyor.
Dresden merkezli Sächsische Zeitung ise bu konuda net bir adım attı. Gazete, Alman olsun olmasın tüm faillerin etnik kökenini yazma kararı aldı.
Sorumluluk mu, okuru yönlendirme mi?
Öte yandan genel yayın yönetmenlerinin tepkisinin ardında öncelikli olarak ekonomik sebepler yatıyor. Basılı gazeteler, son yıllarda dijital medya karşısında baskı altında. Gazeteler, okurlarının kendini yanıltılmış hissedebileceği düşüncesiyle tiraj kaybetmekten korkuyor.
Diğer bir soru işareti de failin etnik kökenini belirtmenin ya da belirtmemenin toplumda yaratacağı nasıl bir etki yaratacağı. Die Welt gazetesi yazarı Kathrin Spoerr, okurun kendisini "yönlendirilmeye çalışıldığını hissetmesinden" çekiniyor. Spoerr, "Mevcut Basın Etiği İlkeleri, okura tepeden bakıyor, gazeteciye ise gereğinden fazla bel bağlıyor. Halkın neyi ölçüp biçebileceğine dair karar gazetecilerin inisiyatifine bırakılıyor" diyor. Spoerr, kriminal vaka haberlerinde failin etnik kökeninin belirtilmesinden yana.
Lutz Tillmanns, Basın Etiği İlkeleri'nin tam anlamıyla yerleşemeyeceğini kabul ediyor. Tillmanns, "Bu tür ilkeler tartışmaları daima beraberinde getirir" diyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Christoph Hasselbach