Dünya
Deutsche Welle

Alman liberaller: Üyelik müzakereleri yerine 'pozitif gündem'

Merkel’in gelecek hafta koalisyon görüşmelerine başlayacağı FDP’nin dışişleri bakanı adaylarından Alexander Graf Lambsdorff, DW Türkçe’ye konuştu. Lambsdorff, Türkiye ile üyelik müzakerelerinin kesilmesinden yana.

12 Ekim 2017 21:38

Angela Merkel’in gelecek hafta koalisyon görüşmelerine başlayacağı Hür Demokrat Parti’nin (FDP) dışişleri bakanı adaylarından Alexander Graf Lambsdorff, Türkiye'nin AB üyelik müzakerelerinin durdurulmasını, yerine “Pozitif Gündem” başlığıyla alternatif bir işbirliği sürecinin başlatılmasını istiyor.

Halen Avrupa Parlamentosu Başkan Yardımcılığını yürüten, ancak 24 Eylül seçimlerinin ardından Federal Alman Meclisi’nde göreve başlayacak olan Alexander Graf Lambsdorff, DW Türkçe’nin sorularını yanıtladı.

DW Türkçe: Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye-Almanya ilişkilerinde normalleşme istedikleri yönünde açıklama yaptı. Almanya’da kurulacak yeni koalisyon hükümetinde sizin partinizin de yer alması bekleniyor ve görüşmeler yakında başlayacak. Sizin açınızdan yeni Alman Hükümeti’nin Türkiye politikası nasıl olmalı?

Alexander Graf Lambsdorff: Türkiye komşumuz ve öyle kalacak. Türkiye NATO müttefiki, Türkiye, saygıyı hak eden büyük ve gururlu bir ulus. Avrupa Parlamentosu’ndaki grubumuzun raportörü olarak şu gözlemimi de aktarmak zorundayım: İç siyasi değişim ve gelişmeler Türkiye’yi Avrupa değerlerinden uzaklaştırıyor. Türkiye’de, dile getirilen resmi söyleme karşın, AB’ye üye olma konusunda samimi bir irade, arzu yok. Çünkü Türkiye’nin AB’ye tam üye olma iradesi olsaydı iç siyasette atılan adımlar atılmaz, iç siyaset bu şekilde şekillendirilmezdi. AB tarafından tüm bu gelişmeler eleştirel bir şekilde gözlemleniyor ve AB halkının büyük bir çoğunluğu Türkiye’nin üyeliğine karşı. Son yıllarda ne Brüksel’de ne Ankara’da, Türkiye’nin bir gün AB’ye üye olabileceğini düşünen biri var. Tüm bunları dikkate alarak kendimize ‘Türkiye ile ilişkilerimizi yeniden nasıl şekillendirebiliriz’ sorusunu sorduk. Bu soruya yanıt aradığınızda hızlıca şu yanıta ulaşıyorsunuz: Pozitif gündem. Yani hangi alanlarda işbirliğine yapıcı bir şekilde yaklaşabileceğimize bakmalıyız. Üyelik sürecinin sona erdirilmesi ile işbirliği yapılabilecek alanların belirlenmesi ile pragmatik bir şekilde ilişkilerde dönüşüm gerçekleştirilmeli. İşbirliği yapılabilecek konular belli: Enerji, kültür, bilim, teknik bilgi transferi, gümrük birliği vs. Ancak Türkiye’de Alman vatandaşları, siyasi nedenlerden ötürü tutuklu tutulduğu müddetçe yapıcı görüşmelerin başlatılması, olumlu bir gündeme geçilmesi çok zor. İlişkilerde yapıcı bir sürecin başlaması belirli koşullara bağlı, bu anlaşılıyor olmalı.

DW Türkçe: Peki, bu ‘Pozitif Gündem’ olarak nitelendirdiğiniz süreç, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine bir alternatif mi? Bu Başbakan Merkel’in savunduğu “imtiyazlı ortaklık” mı?

Lambsdorff: Türkiye-AB ilişkilerini yeni bir zemine taşıyacağız. Dürüstlük, açıklık ve pragmatizm üzerine inşa edilecek. Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği gerçekleşmeyecek. Ama işbirliği yapılabilecek alanları belirleme fırsatımız olacak. Ama dediğim bu konularda görüşmelerin başlamamız için koşulumuz belli. Türkiye’deki Alman ve diğer AB ülkelerinin vatandaşlarının durumu ile ilgili çözüm gerekiyor.

DW Türkçe: Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin sona erdirilmesinin, Türkiye’yi demokratik reform sürecine teşvik etmeyeceği, Erdoğan’ı daha da güçlendireceği yorumlarını yapanlar da var. Siz bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Lambsdorff: Biz bu konuya pek çok perspektiften bakıyoruz. Bizim için önemli bir eksen AB’nin işleyişi. Çünkü AB, Avrupa’da barışın temini ve refahın artışı konusunda merkezi bir öneme sahip. Ama şu haliyle Türkiye öyle sorunlar yaratır ki, AB’nin işleyişi bundan zarar görür. Viktor Orban ve Yaroslav Kaçinsk ile yaşadığımız zorlukları görmüyor musunuz? Artık kimsenin sonuç vereceğine inanmadığı Türkiye’nin tam üyelik müzakerelerine son verme zamanı geldi. Bunun yerine somut siyasi bir gündemi olan görüşmeler başlamalı. Ama bunun da koşulu var. AB’ye tam üyelik müzakereleri yerine yapılacak görüşmelerin başlaması Türkiye’deki siyasi tutuklu Alman vatandaşlarının serbest bırakılmasına bağlı. Bu gerçekleşmeden ilişkilerin derinleştirilmesini ele almak fiilen mümkün değil.

DW Türkçe: Katılım öncesi mali yardımların da kesilmesi gündemde. AB’nin üyelik müzakerelerine son vermesi durumunda, Türkiye’de AB üyeliğini savunan, demokratik reformlar isteyenler, muhalif kesimler yalnız bırakılmış olmayacak mı?

Lambsdorff: Katılım öncesi mali yardımlar bir hayli tartışma konusu. Üyeliğin gerçekleşmeyeceği çok açık olan bir ülkeye neden katılım önce mali yardım veriliyor diye soruluyor. Bizler çok etkin bir şekilde Türkiye’deki sivil toplumu, bağımsız medyayı, kadınları, çevre ve sendikaları destekliyoruz. Bu desteği etkin ve somut hedefe dönük yapıyoruz. Türkiye’deki iç gelişmeler bir noktada daha iyi, daha olumlu bir noktaya doğru yol almalı ama bu bizim elimizde değil, bu Türkiye’nin iç siyasi meselesi. Ama dediğim gibi demokrasiden yana olanlara desteğimiz çok açık.

DW Türkçe: Koalisyon görüşmelerinde Türkiye-AB süreci ele alınacaktır. Siz koalisyon sözleşmesinde açık bir şekildi üyelik müzakerelerin sona erdirilmesi ve alternatif bir sürecin başlatılması konusuna yer verilmesinde ısrar edecek misiniz?

Lambsdorff: Koalisyon müzakereleri, görüşmeler henüz başlamadı. Konuşulacaktır. Deutsche Welle'ya her ne kadar çok değer versem de somut olarak sözleşmede neyin yer almasını istediğimizi müzakereler başlamadan açıklamayacağım.

DW Türkçe: Almanya’dan sonra Türkiye’nin bir diğer müttefiki ile, ABD Yönetimi ile ilişkilerinde gerilim tırmandı. Gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Lambsdorff: ABD, Türkiye ile yaşadığımız sürece benzer bir süreç yaşıyor. ABD de bizim gibi Türkiye’nin ülke olarak öneminin altını çiziyor. Türkiye’nin ne kadar önemli bir ülke olduğu konusunda hiç birimizde şüphe yok, Washington da Türkiye’nin ne kadar önemli bir ülke olduğu biliniyor. Ama Türkiye’de insan hakları, hukuk devleti alanında yaşananlar öyle bir noktaya geldi ki Türkiye ile ABD arasında karşılıklı vizelerin askıya alınmasına yol açtı. ABD ile Türkiye arasında yaşanan gerilimle AB ile Türkiye arasında yaşananlar arasında paralellik var.

Değer Akal / Berlin

©Deutsche Welle Türkçe

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle