Habertürk yazarı Murat Bardakçı, Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde bulundan yazar Kemal Tahir’in dönemin Cumhurbşkanı İsmet İnönü’ye şair Nazım Hikmet'e ilişkin yazdığı mektupta, “Son zamanlarda İstanbul ve diğer yerlerde misafir edilen “sevgili” Alman casuslarını Adliye Vekâleti Bursa Cezaevi’ne doldurdu. Bunlardan birisini cezaevi revirine hademe tayin etmişler. Herif bu fırsattan istifade ederek Nâzım Hikmet’i yumruklamış” dediğini belirtti
“Ankara’daki Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Türkiye’nin en önemli belge merkezlerinden biri olduğunu ve başında şu anda Osmanlı Arşivleri’nde senelerce çok mühim işler yapmış, arşivin tasnifinde büyük emekleri dokunmuş olan Muhammed Safi olduğunu” belirten Murat Bardakçı, “Muhammed Safi, Osmanlı Arşivleri’nde edindiği tecrübesini Cumhurbaşkanlığı Arşivleri’nde de büyük bir muvaffakiyetle kullandı ve Türkiye’nin senelerden buyana tasnifi bir türlü düzene girmemiş olan bu arşivi ekibi ile beraber modern arşivcilik esasları çerçevesinde mükemmel bir hâle getirdi” ifadelerini kullandı.
Murat Bardakçı’nın “Cumhurbaşkanlığı Arşivi’ndeki yayınlanmamış Nâzım belgeleri” başlığı ile yayımlanan bugünkü (10 Eylül 2017) yazısı şöyle:
Ankara’daki Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Türkiye’nin en önemli belge merkezlerinden biridir ve çalışmak için özel izin gereken bu arşivde aklınıza gelebilecek olan hemen her konuda belge mevcuttur. Bugün, sözünü ettiğim bu arşivden Nâzım Hikmet ile alâkalı birkaç belgeyi, meşhur romancı Kemal Tahir’in Nâzım hakkında İsmet İnönü’ye gönderdiği bir mektubu ile Nâzım’ın annesi Celile Hanım’ın bazı başvurularını yayınlıyorum.
Ankara’daki Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Türkiye’nin en önemli belge merkezlerinden biridir ve başında şu anda Osmanlı Arşivleri’nde senelerce çok mühim işler yapmış, arşivin tasnifinde büyük emekleri dokunmuş olan Muhammed Safi vardır.
Muhammed Safi, Osmanlı Arşivleri’nde edindiği tecrübesini Cumhurbaşkanlığı Arşivleri’nde de büyük bir muvaffakiyetle kullandı ve Türkiye’nin senelerden buyana tasnifi bir türlü düzene girmemiş olan bu arşivi ekibi ile beraber modern arşivcilik esasları çerçevesinde mükemmel bir hâle getirdi.
Her şey yanlış bilinmiş
Senelerce Çankaya Köşkü’nde muhafaza edilen bu arşiv şimdi Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki modern mekânında bulunuyor ve araştırmalar özel izin ile yapılabiliyor.
Bir ay içerisinde birkaç defa Türkiye’nin en önemli belge hazinelerinden biri olan bu arşivde değişik konular üzerinde çalıştım...
Bugün burada, Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde bulunan belgelerden birkaçını, Nâzım Hikmet ile ilgili yazışmalardan bazılarını yayınlıyorum.
Nâzım hakkında yapılan yayınlarda ortak bir iddia vardır: Atatürk’ün Nâzım’ın tutuklanıp mahkûm edilmesi ile o günlerde ilerleyen hastalığı sebebi ile“ilgilenemediği” söylenir ve “Sağlık durumu iyi olsa idi, bu işlere izin vermez, Nâzım’ı himayesine alırdı” denir.
1920'lerden itibaren takipte
Cumhurbaşkanlığı Arşivi’ndeki belgeler, bu iddianın doğru olmadığını, devletin Nâzım’ı 1921’den itibaren gözünün önünde tuttuğunu ve hem Atatürk’ün, hem de hükümetin Nâzım ile ilgili bütün gelişmelerden haberdar edildiklerini gösteriyor. Arşivdeki belgeler arasında Nâzım’ın isminin daha da tanınır olmasını sağlamak maksadıyla gençlik senelerinden itibaren devlet büyüklerine yazılmış mektuplar, Vâlâ Nureddin ile beraber Sovyetler Birliği’ne ilk gidişi hakkındaki raporlar, 1938 tevkifatı hakkında çok sayıda evrak ve Yavuz zırhlısında yapılan yargılamaların raporları da yeralıyor.
Pullu mektup
İşte bu belgelerden biri: Meşhur romancımız Kemal Tahir’in Çorum Cezaevi’nde “komünistlikten” yattığı sırada, 10 Ağustos 1945’te Nâzım Hikmet hakkında altına 16 kuruşluk iki adet damga yapıştırarak Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye gönderdiği mektup... Kemal Tahir, Nâzım’ın Bursa Cezaevi’nde Almanlar tarafından dövüldüğünü yazıyor:
“İsmet İnönü,
Cumhurreisi, Ankara
Celâl Bayar’ın başvekilliği sırasında, yani resimlerinizi polis kuvveti ile kahvelerden toplattıkları devirde, Alman-Faşist Gestaposu’nun emri ile Türkler’in ve dünyanın en büyük şairi Nâzım Hükmet 35 sene ağır hapse mahkûm edilmişti.
Sâyenizde bu ceza yedi buçuk seneden beri devam edip gidiyor.
Son zamanlarda İstanbul ve diğer yerlerde misafir edilen “sevgili” Alman casuslarını Adliye Vekâleti Bursa Cezaevi’ne doldurdu.
Bunlardan birisini cezaevi revirine hademe tayin etmişler. Herif bu fırsattan istifade ederek Nâzım Hikmet’i yumruklamış.
35 sene cezayı kâfi görmedikleri anlaşılıyor.
Böyle küçük, âdî, dalavereli işler yapmak bizi vatan nâmına mahpus tutan Hükümet’e ayıptır.
Sizin bizden alınacak hiçbir öcünüz olamayacağını düşünerek böyle aşşalık namusuzluklara mâni olmak için şahsen müdahale etmenizi istida ederim. 10 Ağustos 1945.
Çorum Cezaevi’nde komünistlikten mahkûm muharrir ve gazeteci Kemal Tahir”. (Cumhurbaşkanlığı İsmet İnönü Arşivi; yer no: 2/10-29, fihrist no: 4805).Kemal Tahir’in mektubu üzerine Ankara’da birhayli yazışma yapılıyor ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, 20 Eylül 1945’te Kemal Tahir’e 3/3634 numaralı bir yazı göndererek iddialarının doğru olmadığını söylüyor:
“Kemal Tahir, Çorum Cezaevi, Çorum
10/8/1945 tarihli dilekçenize karşılıktır. Bursa Cezaevi’nde öyle bir hadise olmadığı gibi, esasen adı geçen cezaevinde hiçbir hükümlü Alman da bulunmadığı anlaşılmıştır. Bildirilir.
Genel Kâtip” (Cumhurbaşkanlığı İsmet İnönü Arşivi; yer no: 2/12-32, fihrist no: 7791).
Yandaki kutuda da, Nâzım’ın annesi Celile Hanım’ın oğlunu kurtarabilmek için yaptığı bazı girişimlerin belgeleri yeralıyor...
Çaresiz bir annenin Atatürk'e ve Mevhibe İnönü'ye mektupları
Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde bulunan Nâzım Hikmet ile alâkalı belgeler arasında, annesi ressam Celile Hanım’ın oğlunu hapisten kurtarabilmek için başta Atatürk olmak üzere devlet büyüklerine yazdığı mektuplar da yeralıyor.
Celile Hanım, mektuplarında Nâzım’ın “vehim kurbanı olduğunu” söylüyor, özel bir af çıkartılarak serbest bırakılmasını rica ediyor ve oğlunun hapisten çıkması için sonraki senelerde İsmet İnönü’nün eşi Mevhibe Hanım’a da müracaat ediyor
İşte bu belgelerden biri; Celile Hanım’ın 4 Haziran 1938’de Atatürk’e yazdığı mektup:
“Atam!
Ben, Selânik’teki merhum Enver Paşa’nın kızı Celile’yim. Oğlum şair Nâzım Hikmet, orduda komünizmi yaymak suretiyle isyan çıkartmak teşebbüsünde bulunduğu vehmiyle Harbokulu Askerî Mahkemesi tarafından Askerî Ceza Kanunu’nun 94. Maddesi mucibince 15 sene ağır hapse mahkûm edildi. Verilen hüküm bütün mânâsiyle vehme müstenid bir adlî hatadır. Kendisi beş aydan beri Ankara Merkez Komutanlığı Cezaevi’nde mevkuftur. Oğlumu mahkûmiyete götüren vehmin sebeplerini, hükümdeki kanunî ve maddî hataları birebir anlatıp sizi yormak ve kıymetli vakitlerinizi istaf etmek istemem. Yalnız istirhamım şudur:
Harbiye Okulu’ndaki dâvâ dosyasını Ankara Merkez Komutanı Demir Ali veya Ankara Garnizon Komutanı Mustafa Kemal Gökçe’ye yahut sizce itimadı hâiz bîtaraf herhangi bir kimseye tedkik ettiriniz. Eğer oğlumun suçlu ise ve hükmün isabetli olduğuna kanaat getirilirse buna ben de kanî olacağım ve mahkûm olduğu cezayı çekmesine isteye isteye katlanacağım.
Ancak, bîtarafâne yapılacak bir tedkik, oğlumun mâsum olduğu halde adlî hatâya kurban gittiğini göstereceğine emn bulunuyorum. Bu takdirde vatan hainlerine karşı bile göstermek büyüklüğünde bulunduğunuz ulûvv-ı cenâbı oğlumdan esirgemeyeceğiniz muhakkaktır; çünki Nâzım ne bir vatan haini ne memleketinin ordusuna kasdetmiş bir cânîdir.
O, sadece Türk Dili’nin emsâli arasında kıymetli bir hizmetkârı ve istikbalde senin yarattığın tarihi altın harflerle yazacak kalemlerden biridir. Felsefe-yi akîdesinin kendisini komitacı bir bolşevik tanınacak şekilde yanlış anlaşılmasının verdiği vehme kurban gitmiştir.
Mustarip bir ana sıfatıyle en büyük emelim, oğlumun mâsumiyetine sizin de kanaat getirmeniz ve onu affa lâyık görmenizdir. İstirhamlarımın reddedilmeyeceğine güvenerek, minnetle ellerinizden öperim büyük Atam.
Celile. Yenişehir’de merhum Bay Samih Rifat evinde” (Cumhurbaşkanlığı Arşivi, 01019688-373, 374 ve 375).
Celile Hanım, 12 Nisan 1939’da Mevhibe İnönü’ye yazdığı mektubunda da Mevhibe Hanım’ın “analık şefkatine” müracaat ediyor:
“Sayın Bayan İsmet İnönü,
Hanımefendimiz!
Şair Nâzım Hikmet’in anasıyım, oğlum vehim kurbanı olarak adlî bir hataya uğradı ve askerî mahkemece 28 sene ağır ceza hapsine çarptırıldı.
Çektiği sefalet, eskiden beri duçar olduğu siyatiği belkemiğine sızdırdı, şimdi de kalp başladı.
Tamamen suçsuz olduğu için, hususî bir affa uğraması yolunda Büyük Millet Meclisi’ne bir istida ile müracaat ettim.
İsmet İnönü gibi adalet muhibbi bir Ulu Şefimizin devrinde bîgünah oğlumun daha fazla hapislerde çürümemesi için yardımınızı analık şefkatinizden dilerim efendim.
Nâzım Hikmet’in bedbaht anası Celile” (Cumhurbaşkanlığı İsmet İnönü Arşivi; yer no: 2/12-32, fihrist no: 7791-2).