A. Turan Alkan
(Zaman, 19 Eylül 2012)
Şehid olursun inşallah!
Haber küçük, onca ağır gündem maddesi arkasında kaybolup gitmesi pek muhtemel bir şey. Özetleyelim: İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Afyon'da şehid olan askerlerimizden Mehmed Emin Çuğun'un Iğdır'daki ailesine başsağlığı ziyaretinde bulunmuş ve teselli maksadıyla, "Her şey nasib işi.
Bizim Iğdır'a gelmemiz de nasib işidir. Aniden karar verdik ve Iğdır'a geldik. Şehitlik de, gazilik de, uzun yaşamak da, genç yaşta şehit olmak da nasip işidir. Şehidimizin ailesine sabırlar diliyorum. Acılarını paylaşıyorum." demiş. Bir gazetenin internet sitesi bu haberi, "Bakan Şahin'den çok tartışılacak açıklama; öyle bir söz söyledi ki..." başlığıyla, sanki vahim bir skandalmış gibi manşetinden duyurdu.
Sokaktan, kulaktan, yarım-yamalak edinilmiş bir İslâm kültürüne âşinâ olanlar bile bu habere, "Ne var bunda manşete çıkarılacak; yanlış bir şey söylememiş ki adam" der, dudak büker geçer. Bakan Şahin tartışılacak hayli söz söyledi, katılmadığım şeyler yaptığı da oldu bu defa "kitabın orta yerinden" konuşmuş. Bu haberi, "ne yapsak da hükümete çaksak" niyetiyle vitrinine çıkaran gazete editörlerinin haberi var mıdır şüpheliyim, cenâze evinde böyle konuşulur efendiler: "El hükmü lillah" denir. "Doğduk ki öleceğiz; Allah hepimize iman ile emâneti teslim etmek nasib etsin" denir, "O, hakiki âleme göçüp sırasını savdı; biz de o azîm güne hazırlıklı olmalıyız" denir.
Hele bir şehidin evinde ancak Bakan Şahin'in sözleri söylenir: Evet, şehitlik bir nasib işidir ve herkese nasib olmaz. Ölümün çok ayrı, çok başka, çok kıymetli bir kategorisidir şehâdet; büyük piyangodur!
Anadolu'da bir çocuk doğduğunda, aile büyüğü gelir, çocuğun kulağına ezan okur, adını koyar, "Allah cemiyetimize hayırlı etsin; şehid olur inşallah" der.
"Şehid olur inşallah" duası, toplumdaki fay kırığını, daha doğrusu farklı dünya görüşlerini belirgin hale getiren ulvî bir niyazdır; çünkü şehitler hakkında Allah'ın hükmü pek lütufkâr, pek taltifkârdır: "Ve sakın Allah yolunda öldürülenlere 'ölüler' demeyin; hayır, onlar diridirler fakat siz bunun şuurunda değilsiniz 2/154", "... Aksine onlar diri olup Rabbleri katında rızıklandırılmaktadır 3/169)" Kezâ Efendimiz'in şehâdeti nasıl nitelediğine dikkat: "Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, isterdim ki Allah yolunda cihad edip öldürüleyim, sonra yine cihad edip öldürüleyim, sonra yine cihad edip öldürüleyim." Allah yolunda şehid olup öldürülmek, seküler (lâdini) dünya görüşünü benimseyenlerin ilk ağızda irkildiği, "Aman benim başıma gelmesin" diye sakınıp tahtaya üç kere vurduğu (!) bir durum. Hayatın ölümle sona erdiğine, öldükten sonra hiçliğe karışacağına inananlar için irkilme, anlaşılabilir bir şey; anlaşılamayan ise herkesin ille de böyle bir dünya görüşünü paylaşması gerektiği varsayımı.
Bilmiyor ki, bir mü'minin başına gelebilecek en güzel şey şehidlik mertebesiyle hayatı noktalamaktır; anlayamıyor ki, bir bebeğe, bir çocuğa, bir gence "Şehid olursun inşallah" diye dua eden kişi, onun için en güzel makamı, en güzel rütbeyi dilemektedir, fark edemiyor ki şehid, dünya hayatında kazanılabilecek en değerli ve mânidar ölümle gerçek hayatına uyanmış olacaktır. Âdil olalım; herkesin bu değerleri benimsemesini bekleyemeyiz; hele dayatma asla. Herkesin dini -o her neyse- kendine ama temel değerlerini benimsemeyip katılmasak da, içinde yaşadığımız toplumun inancından bu kadar habersiz olmak aferini hak etmiyor; hele hele gazetecilikle uğraşanların, en azından ülkede yaşayan bir ecnebi gazeteci kadar olsun toplum nirengilerini bilmesi lâzım değil midir?
Zor zamanlarda yaşıyoruz; sözün anlamsızlaştığı bir yerde konuşmaya çabalıyoruz. Gencecik bir evladı kaybetmenin acısı çok ağır yük; bu ağır yükü ilâhi bir müjde ile bir şeref ve iftihar hâline kalbeden dinimiz, en büyük istinadgâhımız. İşlerinde Allah'ı vekîl edenlerin me'yus olmak ihtimâli yok; zira "Allah var, keder yok!" Genç yaşta arslanlar gibi toprağa düşen şehidlerimizle, onları yetiştiren aileleriyle, şerrin karşısında metânetini kaybetmeme büyüklüğünü gösteren milletimizle gurur duyalım.
En büyük vâriyetimiz, hikmetin başını Allah korkusunda bulan dünya görüşümüzdür; vadesi gelince hepimiz öleceğiz. Cenab-ı Hak, bizleri de şehit defterine yazar inşâallah!