İstanbul Çatalca Kaymakamlığı, “izinsiz yardım topladığı” iddiasıyla Nesin Vakfı'nın bloke edilen banka hesabındaki 2 milyon TL'ye el koyarak Hazine'ye devretti. Sürecin 2017’de vakfa komşu olan arazinin alınması için vakfın Facebook hesabından yapılan bir duyurunun izinsiz bağış kampanyası olarak değerlendirildiğini söyleyen Ali Nesin, İstanbul Valiliği’nin, kararı yeniden değerlendirmesini ve araziye konan şerhin de kaldırılmasını umduklarını ifade etti.
Ali Nesin’in sosyal medyadan paylaşılan açıklaması şöyle:
"2017 yazında Nesin Vakfı’na komşu sekiz dönümlük arazi satışa çıkmıştı. İçindeki villayla birlikte 2 milyon liraydı, 'kelepir' sayılırdı. Sahibinin acil paraya ihtiyacı olduğundan bir hafta 10 gün içinde almalıydık. Babam da birkaç defa bu araziyi almaya yeltenmiş ama parası çıkışmadığı için alamamıştı. Bizim de o kadar paramız yoktu tabii. Eski vakıf çocuğu, şimdi vakıf yöneticisi Süleyman Cihangiroğlu, çok ısrar etti, 'bankadan kredi çekelim' dedi. Ben hiç sevmem öyle kredi işlerini filan, önce reddettim ama sonra ısrarlarına dayanamadım, zaten ben de istiyordum. Facebook’tan duyuralım, biraz destek gelir, kalan miktarı krediyle tamamlarız diye düşündük.
Babamın hayallerini ve arazinin bizim için önemini vurgulayan bir yazı yazdık. Çok etkili oldu. Bir-iki haftada çoğunluğu düzenli bağışçımız olan dostlarımızın desteğiyle süreci tamamladık.
Şu komik olayı da anlatayım: Vakıf sekreteri ve muhasebecisi gelen desteği anbean WhatsApp grubumuza bildiriyor. Paranın tamamlanmasına az kalmış… Bir hızlanıyor bir yavaşlıyor… Sanki at yarışındayız, herkeste öyle bir heyecan.. Tutar tamamlandığında WhatsApp’tan sevinç çığlıkları yükseldi!
– Tamam, dedim, duyuru yapalım, daha fazlasına gerek yok.
– Ali Abi, biraz daha gelsin ne olur…
– Olmaz, durdurun.
– Ali Abi n’olur biraz daha…
Benim de içim gidiyor tabii. Ama daha sonra utanacağım hiçbir şey yapmamaya karar vermişim bir defa.
– Bize yakışmaz! dedim.
İkinci bir duyuruyla bağışları hemen kestik.
Araziyi aldık. Aylar boyunca o araziyi düşünerek geceleri uykuya daldım, o kadar mutluydum!
(Bir-iki yıl sonra birileri o eski duyuruyu yeniden piyasaya sürdü ve yeni bir arazi alacağımızı sananlar bağışta bulundular… Bunu durdurmamız mümkün olmadı maalesef…)
Sanırım 2021’de (yani araziyi alışımızdan 4 yıl sonra) o arazinin komşu arazisine İsmail Ağa Cemaati'ne bağlı bir tarikat taşındı. Bize karşı düşmanca bir tavır takındılar. Sözlü ve fiziksel tacize başladılar, üzerimize köpek saldılar, çocuklarımızı videoya kaydettiler, Çatalca’da aleyhimize konuşmaya başladılar. Bir de cami mi mescit mi olduğunu anlamadığımız kaçak bir yapı inşaatına giriştiler.
Bir süre sonra da valilik, daha doğrusu eski Dernekler Masası, yeni ismiyle Sivil Toplumla İlişkiler Müdürlüğü, 'izinsiz bağış kampanyası' yaptığımız gerekçesiyle Vakf’a müfettişler yolladı. Bu yazımızı kampanya olarak addetmişler… Olacak şey mi!
Müfettişler geldi. Onlara bunun sonu ne olabilir diye sorduğumuzda muhtemelen beş-on bin liralık ceza gelir dediler, ama isterlerse gelen paraya da, hatta araziye de el koyabilirlermiş. Ama genel kanı bir para cezası geleceği yönündeydi.
Müfettişler herhangi bir suistimal olmadığı yönünde rapor vermelerine rağmen akla hayale gelmeyecek şekilde olabilecek en ağır cezayı kestiler. Sadece o 2 milyon liralık bağışa değil, 'hesaptaki tüm paralar o kampanya sayesinde gelmiştir' diyerek, tüm hesaplarımızı süresiz olarak dondurdular. Ayrıca araziye el koymak amacıyla tapuya şerh düştüler. Düşünebiliyor musunuz, çoluk çocuk var, çalışan var demeden tüm paramızı dondurdular… Biz taş mı yiyeceğiz!
Dostlarımız bilir; biz, kitap ve kira gelirlerimiz dışında, bağışlarla yaşarız. Bu nedenle çeşitli ihtiyaçlarımızı destekçilerimizle paylaşan (mesela kışa doğru kömür, bazen sular seller altında kalan binalarımız için inşaat malzemesi, deprem güçlendirme için bilirkişi görüşü vb.) ve onlardan destek alarak yaşayan bir vakıfız.
İhtiyaçlarımızı dostlarımızla paylaşmamızdan daha doğal bir şey olamaz. Üstelik duyuruyu biz yollamıyoruz, dostlarımız sayfamıza girerek görüyor, yani biz onlara gitmiyoruz, onlar bize geliyorlar.
Ama diyelim kusurumuz var, bir an için öyle varsayalım; cezası bu kadar ağır, bu kadar acımasız, bu kadar düşmanca mı olmalı?
İtiraz ettik tabii. Yürütmeyi durdurma kararı alınması, yani banka blokajlarının kaldırılması için mahkemeye başvurduk.
Bu arada ben de bir randevu alarak valiyle ve yardımcısıyla görüşmeye gittim. Açık açık söylemediler tabii ama benim anladığım kadarıyla onlar da bu uygulamayı abartılı bulmuşlardı, bu durumdan çok mutlu değillerdi. Görünürde prosedürü savunuyorlar ama durumun nasıl düzelebileceği konusunda da çözüm üretmeye çalışıyorlardı.
Yürütmeyi durdurma isteğimizi, mahkeme reddetti. Bunun üzerine inanılmaz bir şey oldu. Bloke edilen 5 milyon küsur lirayı devlet, hesaplarımızdan çekti! Oysa mahkeme sadece blokajın devam edebileceği yönünde karar vermişti.
Kısa süre sonra bir başka inanılmaz bir şey oldu. Valilik’ten aradılar ve 3 milyon lirayı iade ettiklerini, sadece 2 milyon liraya el koyduklarını, blokajı da kaldırdıklarını söylediler. (Tüm hesaplarımız açık ve bize ait. Dostlarımız bağışlarını gönül rahatlığıyla yapabilirler.)
Bu karar değişikliği konusunda yorum yapmıyorum.
Hiçbir surette yasaya aykırı olarak para toplama faaliyetinde bulunmadık. 2 milyon TL’nin Hazine'ye intikal edilmesi hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu çok açık. Buna rağmen bir an için usuli bir sorun olduğu düşünelim, yine de mantıken hem gelen bağışa hem de tapuya el koyamazlar, hele ki yıllar sonra… Arazi üzerinde vakıf çocuklarımızın yaşam alanlarını zenginleştiren yapılar ve ekili dikili alanlar hayata geçti. Söz konusu arazi artık vakfımızın ayrılmaz bir parçası. İstanbul Valiliği’nin söz konusu işlemin hukuka ve hakkaniyete aykırı yönlerini yeniden değerlendireceğini ve yakın zamanda arazimize konan şerhi kaldıracaklarını umuyoruz.
Tabii hukuki prosedür devam ediyor. Bağışçılarımızın ve vakfımızın çıkarlarını sonuna kadar koruyacağız."