Mazlumder Başkanı Ahmet Faruk Ünsal'ın ‘İslamcılar iktidarda altın buzağı sendromu yaşıyor' tabirini kullanması yankı uyandırdı. Ünsal'ın tespitlerini yorumlayan Ali Bulaç, “Bence AKP'yi İslamcı olarak tanımlamak İslamcılığa ağır bir hakarettir” ifadesini kullandı. Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kazım Güleçyüz ise “Dünün mağdurları bugünün mağrurları haline dönüştüyse, bu sınavı kaybetmişler demektir” diye konuştu. Faruk Ünsal Zaman gazetesine verdiği söyleşide şunları söylemişti:
“Bunun Kur'an'da en büyük örneği bence İsrailoğulları'nın hikâyesidir. Çok büyük baskılar altında yaşadılar, köleleştirildiler, Hz. Musa'nın (a.s.) önderliğinde Kızıl Deniz'i geçtiler ama o hatıralar hâlâ çok tazeyken, Sina Yarımadası'nda altından bir buzağı yaptılar. Yaşadığımız da böyle bir süreç.”
Zaman’da yer alan habere göre, Mazlumder Başkanı Ahmet Faruk Ünsal'ın sözlerini yorumlayan gazeteciler, sosyologlar ve hukukçuların görüşleri özetle şöyle:
Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kazım Güleçyüz: ‘Demokrasi sadece bana yaradığı kadarıyla lazım, ondan sonrası beni ilgilendirmez' gibi bir yaklaşım insanî ve İslamî değildir. Dindar kesimin dünden bugüne yaşadığı değişim bir karakter sınavıdır aslında. Dünün mağdurları bugünün mağrurları haline dönüştüyse, bu sınavı kaybetmişler demektir. Bu sınavın kaybı hem dünyada hem de öbür tarafta karşılarına çıkacaktır. Önemli olan her hâl ve şartta haktan yana olmak, mağduriyetlere meydan vermemek ve haksızlıklara karşı çıkmaktır. Dün bana haksızlık yapılıyor diye haklı olarak itiraz ederken, yarın ben aynı haksızlığı başkalarına yapıyorsam orada bir samimiyet problemi var demektir.
Sosyolog Nevval Sevindi: Toplumun özellikle AKP iktidarı sırasında raydan çıkmasının nedeni, dinin sadece görüntüye indirgenerek içinin boşaltılmış olması. AKP'nin kurmayları, ezilmiş oldukları iddiasıyla iktidarı ele geçirdi. Ele geçirdiler diyorum çünkü doğruyu söylememişlerdi. Ele geçirme kastı güttüklerini kendi beyanları nedeniyle söylüyorum. ‘Bana neler yapıldı, ben kimsesizlerin kimsesi olmaya geldim' diye hepimizin bildiğimiz gerçek dışı beyanlarla iktidarı ele geçerdiler. Ama iktidarlarını sağlama aldıktan sonra gördük ki böyle hiçbir dertleri yokmuş. Kendilerine yapılan ne varsa iktidarda bunları kullanarak toplumu baskı altına aldılar.
Yazar Ali Bulaç: Bu analizin tümüne katılıyorum. Yalnız iki itirazım var. Faruk Ünsal bu konuda haksızlık yaptı. AKP İslamcı bir parti değil. Kurulduğunda Milli Görüş çizgisinden koptuğunu söyledi. Gömleğini de çıkardığını bütün dünyaya ilan etti. Bence AKP'yi İslamcı olarak tanımlamak İslamcılığa ağır bir hakarettir. İkincisi Türkiye'deki bütün dindar gruplar, cemaatler devletle iç içe oldukları zaman benzer sendromlar gösterir. Mazlumder Başkanı bunu İslamcılara mal ediyor. İslamcıları tenzih ederim, onlar kenarda durdular. İllaki bir İslamcı partiden bahsedecek olsak, bu Saadet olur. Zaten İslamcılar hiçbir zaman AKP'ye destek vermedi. Bir partinin din üzerinden söylem geliştirmesi meşrudur ve gereklidir. Eğer Müslüman'sa zaten dini referans almak zorundadır. Eğer dinin hiçbir hükmünü yerine getirmeyip onu bir retorik ve söylem olarak kullanıyorsa bu din istismarıdır.
Avukat İrfan Sönmez: Bazıları demokrasiyi sadece kendi haklarına saygı olarak mütalaa etmektedir. Geçmişte Kemalizm'in yaptığı da buydu. Kemalistler için sonuna kadar özgürlük ve hürriyet olan; fakat onun dışındakiler için baskı ve taassup altına alındığı, düşüncelerini dile getiremediği bir düzendi bu anlayış. Şimdi onun bir taklidini görüyoruz. Demokrasi diye yola çıkanlar, Kemalizm'in kötü bir taklidini İslamcılık adına uygulama noktasına geldi. Gücü ele geçirenler, sağlam değerlere ve ciddi bir devlet tecrübesine sahip olmadıkları için kısa süre sonra gücü intikam ve şahsi hırsları tatmin amacıyla kullandı. Siyaseti milleti değil, kendilerini müdafaa eden bir mekanizma haline getirdiler.