Gündem

'AKP yeni bir anayasal rejime doğru ilerler, ancak demokrasiyi tartışmalı hale getirir'

Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu, 'Siyasi iktidarın yapılması gerekenleri cesaretle yapıyor olması, kullandığı modelin ve siyaset tarzının aynı oranda tartışılmaz olduğunu göstermiyor' dedi

Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu

21 Mayıs 2014 23:05

Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu, Soma’da yaşanan maden faciasında AKP’nin "toplumu kutuplaştırıcı" bir siyaset izlediğini belirterek, “Acılı, ateş düşmüş bir kasabada bir göstericiye tekme atan bir danışmanı bile görevden almayan, alamayan bir iktidar var. Kibir kabarması yaşayan bir ruh hali var. Kutuplaşmanın istikrar ve demokrasi açısından işaret ettiği tehlikeyi görmeyen bir siyasi iktidar var” dedi.

“Siyasi iktidarın yapılması gerekenleri ustaca ve cesaretle yapıyor, Türkiye'nin önünü açıyor, çıtasını yükseltiyor olması, kullandığı modelin ve simgelediği siyaset tarzının aynı oranda tartışılmaz olduğunu göstermiyor” ifadelerini kullanan Bayramoğlu’nun “İrtifa...”  başlığıyla Yeni Şafak gazetesinde (21 Mayıs 2014) yayımlanan yazısı şöyle:

Türkiye gibi yarı kapalı düzenden çıkmaya çalışan toplumlarda sıkça taşıyıcıların, siyasi iktidarların 'becerisi ve tarzı' tek yol fikriyle özdeşleştirilir.

Bunu ANAP döneminde de yaşadık, bugün de yaşıyoruz.
Oysa 'doğru'nun tek şekli, tek modeli yok.

Siyasi iktidarın yapılması gerekenleri ustaca ve cesaretle yapıyor, Türkiye'nin önünü açıyor, çıtasını yükseltiyor olması, kullandığı modelin ve simgelediği siyaset tarzının aynı oranda tartışılmaz olduğunu göstermiyor.

Makro açıdan 'doğrular' yapılır, 'doğru adımlar' atılır, 'çarpıcı sonuçlar' alınırken, bırakılan tortunun mevcut zihniyet yapısını, siyaset-toplum ilişkilerini olduğu gibi üretip üretmediği, dönüştürüp dönüştürmediği de önemli bir meseledir.

Bugün AK Parti'ye yönelen küfür niteliği taşımayan eleştirilerin önemli bir bölümü bu noktadan kaynaklanıyor...
Gücünü toplumdan almakla, değişim politikalarıyla topluma hareket alanı sağlamakla birlikte, AK Parti toplumla ilişki kurarken, 'geleneksel sağ söylem'in dışına çıkmıyor.
Muhafazakar her siyasi parti gibi AK Parti'nin de eylemlerine, zihniyetine, siyaset algısına ve tarzına egemen olan, daha önce de sık altını çizdiğimiz dört kavram var:

 

 

'Hizmet, beceri, dayanışma, millet...'

 

 

Siyasi iktidarın siyaset modeli ve tasavvuru, adaletçi özellikler taşıyan, yönlendirici politik tercih dozu düşük modelsiz bir 'hizmet' fikriyle özdeş halde...

Dillendirdiği başarı öyküsü ya da ulaştığı başarı örgülü katılımı ya da toplumsal ittifakları merkez alan bir modelden çok, genel meşruiyet rüzgarıyla yoğurduğu 'beceri'yle, becerisiyle ilişkili...

Topluma bakışının bir ayağını oluşturan sosyal politikaları 'alan-veren etkileşimine dayanmayan', verenin 'hüsnüniyeti'ne bağlı 'geleneksel dayanışma' ruhu ve adımlarıyla örülü...
Topluma bakışının diğer ayağı, doğrudan talep etmeyen ya da talebini iktidar seçerek yerine getiren, farklı eğilimleri olmayan, her doğru adımın herkesi doğru yönde etkilediğini varsayan 'yekpare millet' anlayışı üzerine kurulu...

Örgütlü girişimleri, kurumsal, toplumsal, kitlesel talepleri reddeden, üretimden çok tüketimi ya da koşulsuz yardımı, desteği merkez alan 'muğlak ve yukarıdan adaletçi dayanışmacılık' ile 'farklı parçalardan oluşan bir toplum tasavvurunun yokluğuna işaret eden millet' algısıyla yol almak yeni dönemde kolay olmayacaktır...

Bir kaç gün önce 'Yeni Türkiye'ye Doğru' başlığıyla kaleme aldığımız yazıların üçüncü serisini aslında bu konu oluşturuyor.

Mart seçimlerinde söylemiştik:

AK Parti'nin alacağı oy oranı kaç olursa olsun, ataerkil siyaset tarzı devam ettirilirse, bu açıdan 'nerede kalmıştık tarzı bir devam siyaseti' uygulanırsa, özgürlükler, kutuplaşma, toplumsal gerginlikler açısından uçak irtifa kaybeder.
Bunun farkına varmak, siyasetçi ve siyasi iktidar açısından tüm topluma değme çabası demekse, bu ancak tüm ülke üzerinde bir meltem etkisi yapacak reformcu, demokratik bir iklimin oluşturulmasıyla mümkündür.

Ve şu açık: Bugün demokratik iklim oluşumu, sadece atılacak somut adımlarla değil, çıkarılacak yasalarla, yapılacak düzenlemelerle değil, siyasette ve siyasi iktidardan toplumu ikna edecek bir şeffaflaşma çabasıyla gerçekleşebilir.
Ne var ki, bu istikamette gitmiyoruz.

Acılı, ateş düşmüş bir kasabada bir göstericiye tekme atan bir danışmanı bile görevden almayan, alamayan bir iktidar var. Kibir kabarması yaşayan bir ruh hali var. Kutuplaşmanın istikrar ve demokrasi açısından işaret ettiği tehlikeyi görmeyen bir siyasi iktidar var.

AK Parti bu koşullarda da daha uzunca bir süre iktidarda kalacak oyu alır ve yeni bir anayasal rejime doğru ilerler.
Ancak bu koşullar birey-devlet ilişkisini ve siyaset tarzı açısından demokrasiyi her geçen gün tartışmalı hali getirir.