Vücudumuzdaki birçok bakterinin bize düşman değil dost olduğunu, daha zararlı canlılara karşı bizi koruyup bağışıklık sistemimizi geliştirdiklerini biliyoruz.
Bazıları bu nedenle sabunu bir kenara bırakıp aşırı temizliğin bizi daha az sağlıklı yaptığını, saman nezlesi, astım, alerji gibi hastalıkları artırdığını iddia etmeye başladı.
Fakat uzmanlar evi köşe bucak dezenfektanla temizlemenin de sabundan vazgeçmenin de doğru olmadığını söylüyor. Vücudumuzdaki yararlı bakterilere iyi bakmamız gerekiyor, ama bunu yapmanın kirli dolaşmaktan daha iyi yolları var.
Uzmanlar 'hedefli hijyen' yaklaşımını öneriyor. Yani zararlı organizmaların bulaşmasını önleyecek tedbirler almak ve aynı zamanda yararlı bakterilerin gelişmesini sağlamak.
İngiltere'deki Kamu Sağlığı Kurumu RSPH, vücudumuzda yaşayan yararlı bakterilere dair bilgiler ışığında, alerji ve salgın hastalıklarla ilgili sorunlara karşı stratejilerin gözden geçirilmesi amacıyla Şubat ayında mikrobiyolog, bağışıklık, alerji ve kamu sağlığı uzmanlarıyla bir toplantı yapmıştı.
Londra'daki UCL Üniversitesi'nden tıbbi mikrobiyoloji fahri profesörü Graham Rook modern diyet, şehirdeki yaşam tarzı ve antibiyotik kullanımının mikroorganizmalarla karşılaşmamızı sınırladığını ve asıl sorunun bu olduğunu, ellerimizi sabunla yıkamaktan vazgeçmek gerekmediğini söylüyor.
1980'lerde temiz içme suyu, çocukluk hastalıklarına karşı aşıların yaygınlaşması ve hijyenin gelişmesiyle tifo ve kolera gibi tehlikeli bulaşıcı hastalıklar azalsa da alerji artış gösteriyordu. 1989'da salgın hastalık uzmanı Profesör David Strachan çocuklukta yaygın bulaşıcı hastalıklara yakalanmış olmanın bağışıklık sistemini güçlendirdiğini, tersi durumda ise bağışıklık hücrelerinin polen, yumurta gibi maddelere aşırı tepki göstererek alerjiye neden olduğunu iddia etmişti.
Fakat bu söylenenler zamanla yanlış anlamaya ve değişime uğrayarak "aşırı temiz olmak bizi hasta ediyor" iddiasına dönüşmüştü.
Fakat daha sonraki araştırmalar alerjinin ortaya çıkışı ile ilgili bu teoriyi doğrulamadığı gibi bir tek faktöre bağlanamayacağını da gösterdi. Bugün alerjinin nedeni konusundaki en tutarlı açıklama şu:
Sağlıklı bir bağışıklık sistemini yaratan nezle, kızamık ya da diğer bulaşıcı hastalıklar değil, insanın bağışıklık sistemi gelişirken içinde bulunduğu ortamdaki mikroplar ve parazit solucanlar gibi ‘eski dostlar’dır. Bunlar bugün şehir ortamında fazla bulunmuyor ve artan çevre kirliliği ve o ortama dışarıdan gelmiş polenlere maruz kalma gibi diğer çevresel faktörler de alerjik hastalık riskinin artmasına neden oluyor.
Peki bu durumda ne yapmak gerekir? Yararlı bakterilere daha fazla maruz kalmamızı sağlayacak, aynı zamanda hastalıklara yol açanlarla karşılaşmamızı asgariye indirecek bir strateji gerekiyor bunun için.
Ama bu kirlere kucak açıp ellerimizi yıkamayarak olacak bir şey değil. Bazı bulaşıcı bağırsak hastalıkları bugün 1990'lardaki seviyesinden çok daha yüksek. Ayrıca bakterilerin antibiyotiklere direnç göstermesi nedeniyle enfeksiyonların tedavi edilmesi zorlaşıyor.
Bu soruna çözüm önerilerinden biri 'hedefli hijyen'. Yani, gündelik yaşantınızda istediğiniz kadar temiz ya da pis olabilirsiniz; önemli olan doğru yerde ve zamanda hijyenik olmaktır. Bunun için şu konulara dikkat etmek gerekir:
- Çiğ tavuk ve etin dokunduğu bütün yüzeyleri derhal temizlemek ve elleri yıkamak
- Öksürüp hapşırırken ağzı mendille kapatmak ve mendili derhal çöpe atıp elleri yıkamak
- Tuvalete gittikten sonra elleri yıkamak, ama bununla yetinmeyip tuvaleti, sifon kolunu, muslukları ve tuvalet kapı kolunu düzenli olarak dezenfekte etmek
Uzmanlar ayrıca özellikle çocukluk döneminde yararlı mikroplarla karşılaşma olanaklarını artıracak önlemlerden söz ediyor. Bunun için de şunlar öneriliyor:
- Normal doğum
- Çocukların kardeşleriyle ve birbirleriyle fiziksel temasta bulunması
- Spor ve diğer açık hava aktiviteleri (bebeklerin bebek arabasıyla dışarıda dolaştırılması da dahil)
- Kapalı ortamda daha az zaman geçirmek
- Daha az antibiyotik tüketmek
Uzmanlar ayrıca diyetin önemine dikkat çekiyor. Lifli gıdaların ve kırmızı şarap ile meyve ve sebzelerde bulunan polifenollerin bağırsaktaki bakteri çeşidi üzerinde olumlu etkisi olduğunu, bu besinler yeterince alınmadığında çeşidin azaldığı ve bazı bakteri türlerinin ortadan kalktığını söylüyor.