Eski Mardin İl Jandarma Alay Komutanı Albay Rıdvan Özden'in ölümü üzerindeki sis perdesi aralanıyor. Özden cinayetinin de Ergenekon dosyası kapsamına alındığı ortaya çıktı.
Edinilen bilgilere göre, Ergenekon iddianamesini hazırlayan savcılar, 1995 yılı Ağustos ayında öldürülen Rıdvan Özden'in eşi Tomris Özden'i dinledi. Beş saat süren görüşmeden sonra savcıların, Tomris Özden'de bulunan eşine ait günlükleri incelemek için aldığı öğrenildi.
Rıdvan Özden'in ölümü kayıtlara PKK ile çatışmada şehit düştüğü şeklinde geçmişti. Eşi Tomris Özden, taleplerine rağmen eşinin cesedine otopsi yapılmadığını vurguluyor. Cinayet konusundaki çelişkileri ise şöyle aktarıyor:
"Askerî görevlilerin kimisi çatışmada öldürüldü diyordu, kimisi yolda şehit düştüğünü iddia ediyordu. Bir PKK itirafçısı, eşimin JİTEM tarafından öldürüldüğünü açıkladı. Eşimin yanında askerlik yapan erlerden biri de bana eşimin çatışmada ölmediğini söyledi."
Ergenekon sanığı Albay Arif Doğan'la ailecek görüştüklerini de belirten Tomris Özden, "Doğan, eşimin JİTEM'e katılması için 1989 yılında ısrar ediyordu." diyor.
Bitlis'in ekibinden olan Özden, İstanbul'da kaçakçılık faaliyetlerinin üzerine gitti. Akaryakıt kaçakçılığında kullanılan araçların Jandarma'ya ait tesislerden birinde saklandığını belirledi. Olay yargıya taşındı. 1994 senesinde tayini Mardin'e çıktı. Mardin'de görev yaparken sınırda JİTEM'in PKK ile koordineli yaptığı kaçakçılık ve uyuşturucu sevkıyatını ortaya çıkardı. Albay C.K.'nin de aralarında bulunduğu bazı görevliler hakkında dava açılmasını sağladı. Kasım 1994'te Mardin'de resmi aracına kurulan pusudan kurtuldu. 12 Ağustos 1995'te iki koruması ile birlikte öldürüldü. Resmi açıklamalarda albayın PKK ile çatışmada şehit düştüğü belirtildi. Bankacı olan eşi Tomris Özden ise resmi beyanları inandırıcı bulmuyor:
"Eşimin ölüm haberi bize 14 Ağustos'ta verildi. Otopsi yapılır korkusuyla cesedi iki gün arazide bırakılmış. Mardin'e vardığımızda iki personeliyle birlikte albayın alnından vurulduğu raporu elimize tutuşturuldu. Otopsi istedik. Talebimiz kabul edilseydi eşimin 48 saat arazide bekletildiği ve 14 Ağustos 1995, yani PKK'nın kuruluş yıldönümünde öldürüldüğünün uydurma olduğu saptanırdı. Ayrıca olaydan sonra bize teslim edilen silahla eşimin silahının seri numaraları birbirini tutmuyordu. Silahı teslim ettim ama balistik incelemesini bile yapmadılar. Olaydan sonra PKK itirafçısı İ.Y. bize, eşimin JİTEM tarafından öldürüldüğünü söyledi. Her şikâyetimizden sonra takipsizlik kararı verildi."
Savcı Zekeriya Öz'ün özellikle Tuncay Güney ve Veli Küçük ilişkisi üzerinde durduğunu anlatıyor. Eşinin ölümüyle ilgili belgeleri Tuncay Güney ve Ümit Oğuztan'a verdiğini ifade eden Özden, "Benden belgeleri 1996'da haber yapacağız diye aldılar. Sonra ne haber yaptılar ne de ilgilendiler. Tuncay Güney, benim yanımda Veli Küçük'le de telefonla görüştü. Ona da bilgiler verip 'ilgileniyoruz' dedi. Sözde eşimin olayını açığa çıkaracaklardı." diyor.
Eşinin JİTEM ve benzeri yapılanmaların faaliyetlerinden rahatsız olduğunu söylüyor. JİTEM'in kurucularından Ergenekon sanığı Albay Arif Doğan'la ailecek tanıştıklarını aktaran Özden, "1989'dan beri eşimin JİTEM'de çalışması için ısrar ediyordu. Oysa eşim bu olaylardan, özellikle sınırda yapılan kaçakçılık ve uyuşturucu işinden çok rahatsızdı. Orada JİTEM ve örgütler beraber yapıyordu bu işi. Eşim en son Mardin'de görev yaparken de bunların üzerine gitti. Orada bir albayın da aralarında bulunduğu bazı görevliler hakkında dava açtırdı. 'Bu işlerin kökünü kazıyacağım' diyordu. Ama kendisinin sonu oldu." şeklinde konuşuyor.