03 Mart 2023 10:18
Güncelleme: 03 Mart 2023 16:42
T24 Haber Merkezi
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, dün cumhurbaşkanı adaylığı konusunun görüşüldüğü Altılı Masa toplantısında 5 liderin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ortak aday olması konusunda görüş bildirdiğini, partisinin önerdiği aday belirleme yöntemlerinin reddedildiğini söylerken, "Üzülerek söylüyorum ki geldiğimiz son noktada dün itibarıyla Altlılı Masa, artık millet iradesini kararlarına yansıtma kabiliyetini kaybetmiştir. Milletimizin ortak iyiliği için iyi niyetle oturduğumuz bu masa, artık potansiyel adayların tartışılabildiği bir ortak akıl platformu olmaktan çıkmış, tüm alternatiflerin kara listeye alınarak, tek bir adayın tasdiki için çalışan bir noter masasına dönmüştür" diye konuştu. Akşener, "Ne bir kumar masasında ne de bir noter masasında olmayacağız" diyerek, CHP'li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ı aday olmaya davet etti. Akşener, "bir yıllık süreçte demokrasinin yeniden inşası için attıkları imzaların arkasında olduklarını" dile getirdi.
Altılı Masa'nın dün cumhurbaşkanı adaylığı konusunu görüştüğü toplantı sonrası Kılıçdaroğlu'nun adaylığını görüşmek üzere İyi Parti Genel İdare Kurulu (GİK), bugün toplandı. Akşener, toplantı sonrası Altılı Masa'ya yönelttiği ağır eleştiriler sonrası masadan kalktı.
Akşener, İyi Parti'nin "ölüm ile sıtma arasında bir tercihe zorlandığını" savunarak, "boyun eğmeyeceklerini" belirtti.
Akşener, "Bu vesile ile anlamış olduk ki şahsi hırslar Türkiye'ye tercih edilmiştir. Kişisel ajandalar uğruna mübah sayılan kuyruklu yalanlar, milletin kazandığı bir büyük hakikate tercih edilmiştir. Anlamış olduk ki, yenilgi yenilgi büyüyen küçük hesaplar, 85 milyonun kazandığı kutlu bir zafere tercih edilmiştir" ifadesini kullandı.
Akşener, CHP'li büyükşehir belediye başkanları İmamoğlu ve Yavaş'ı aday olmaya çağırdığı açıklamasında, "100 yıl önce olduğu gibi bugün de milletimiz istiklalini yine kendi azim ve kararına bağlamıştır. Size de ateşten bir gömlek giymeyi vazife kılmıştır. Ya tarih yazacağız, ya tarih olacağız. İnanıyorum ki hep birlikte tarih yazacağız. Şüphemiz yok ki bu vazife reddedilemez bir vazifedir. Ezcümle; ya tarih yazacağız, ya tarih olacağız. İnanıyorum ki hep birlikte tarih yazacağız" diye konuştu.
Akşener'in açıklamasından satır başları şöyle:
"Geldiğimiz noktada İyi Parti bir kıskaca alınmış, bir dayatmaya mecbur bırakılmıştır, yıllardır Türk milletine yapıldığı gibi ölüm ve sıtma arasında bir tercihe zorlanmıştır ve elbette buna boyun eğmeyecektir.
Sağduyusunu azme çevirecek, kişisel ikbal hesapları için üretilmiş devşirme bir siyasetin hınk değicisi olmayacaktır.
Ben ve arkadaşlarım ülkemizin 20 yılını harap eden ucube bir zihniyete karşı ilk günden beri aynı yerde, aynı inançla, aynı kararlılıkla duruyoruz, durmaya da devam edeceğiz. Nasıl 2022 yılında milletin aleyhine plan yapanların karşısında durduysak, bugün de aynı yerde dimdik duruyoruz.
Nasıl ki 2010 yılında milletin istikbaline kast edenlerin karşısında durduysak bugün de aynı yerde dimdik duruyoruz.
2015 yılında milletin canına kıyanların karşısında durduysak, bugün de aynı yerde dimdik duruyoruz.
Nasıl ki 2017'de milletin kaderini tek bir kişinin iki dudağı arasına mahkum etmek isteyenlerin karşısında durduk, bugün de aynı yerde duruyoruz.
Nasıl ki 2018 yılında milletimizi iki yumruk arasına sıkıştırıp birlik ve beraberliğinden etmeye çalışanların karşısında durduk, bugün de aynı yerde duruyoruz.
Nasıl ki 2019 yılında milletimizin iradesine ipotek koymaya çalışanların karşısında durduk, bugün de aynı yerde dimdik duruyoruz.
Nasıl ki 2020 yılında milletin tercihlerini 'ceketimi assam seçilirim' diyerek hiçe sayanların karşısında durduk, bütün Anadolu'yu gezdik, bugün de aynı yerde dimdik duruyoruz.
Nitekim 2023 yılında, yani Cumhuriyetimizin yeni asrında milletimiz cumhuriyetimizin yıpratılan değerleri için, tarumar edilen demokrasimiz için, pranga vurulan hürriyetimiz için bir büyük mücadele verirken 'ceketimi assam aday ederim' diyenlerin karşısında da dimdik duruyoruz, durmaya devam edeceğiz.
Bizim seçimimiz dün de belliydi, bugün de belli. Bizim yolumuz, dün de aynıydı, bugün de aynı. Karşımıza kim dikilirse dikilsin, önümüze kim çıkarsa çıksın bizim itirazımız, bizim mücadelemiz dün de aynıydı bugün de aynı. Çünkü biz milletimize bir söz verdik. Milletin sesini bastıran değil, o sesi duyuran olacağımıza söz verdik. Milletin iradesinden korkan değil, o iradeden güç alan olacağımıza söz verdik.
Milletin taleplerini hiçe sayan değil, gerçekleştiren olacağımıza söz verdik. Bu bizim kurtuluş felsefemizdir, kuruluş felsefemizdir. Bu bizim temel ilkemizdir. Bu bizim İyi Parti'nin varoluş sebebimizdir.
Biz bugünlere, dayatmalara direnerek geldik, kirli pazarlıkları reddederek geldik, alışılmış yenilgilere karşı çıkarak geldik. Siyasetimizin merkezine milletimizi alıp, milletimizi karış karış gezdik.
Milletimizin hem dert ve isteklerini, hem iktidara yönelik şikayetlerini, hem de bizden, muhalefetten beklentilerini dinledik.
Nasıl ki dinlediğiniz dertleri, istekleri ve şikayetleri not edip milletimizin sesini iktidara duyurduysak, aynı zamanda bizden yani muhalefetten beklentileri de duyurmak ve karşılamak için yorulmadan çalıştık.
Biz demokrasiye olan inancımız gereği ortak aklın ışığında sorunları ve çözümleri konuşabilmeyi aklın ve çağın bir gereği olarak gördük.
Geçen sene, milletimizin ihtiyaçlarını düşünerek bu yüzden 5 siyasi parti ile çok önemli bir adım attık. Tüm farklılıklarımıza rağmen, Türkiye için ortak dertlerimize ve bu dertlerin çözümüne yönelik önerilerimize dair güçlendirilmiş parlamenter sistem, anayasa değişikliği teklifi ve ortak politikalar metni gibi birçok önemli konuda mutabakat sağladık.
Dün gerçekleşen toplantıda nihayet ortak cumhurbaşkanı adayının kim olacağını tartıştık. 5 siyasi parti tek bir ismi dile getirerek sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığı yönünde görüş beyan ettiler. Biz de İyi Parti olarak 3 yılı aşkın süredir, sokaklarda ve meydanlarda sıkça duyduğumuz ve yapılan tüm kamuoyu araştırmalarında da uzun süredir Sayın Erdoğan'a karşı açık ara kazandığını gördüğümüz iki ismin adaylığı konusunda görüşümüzü beyan ettik. Bu iki isim, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Mansur Yavaş ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu'ydu.
Bunun da yanında aday belirleme sürecinin sağlıklı yönetilmesi için her bir siyasi partinin ayrı ayrı belirleyeceği araştırma şirketlerinin yapacakları çalışmaları ışığında, ortak cumhurbaşkanı adayının veriye dayalı, objektif usulle belirlenmesini önerdik.
Maalesef ve maalesef bu görüş ve önerilerimiz masadaki paydaşlar tarafından kesin bir biçimde reddedildi. Yani milletimizin haklı beklentilerini masanın kararlarına yansıtma çabamız reddedildi.
Altılı Masa'nın son toplantısında bir "anlayışa" varıldı. Bu vesile ile anlamış olduk ki şahsi hırslar Türkiye'ye tercih edilmiştir. Kişisel ajandalar uğruna mübah sayılan kuyruklu yalanlar, milletin kazandığı bir büyük hakikate tercih edilmiştir. Anlamış olduk ki, yenilgi yenilgi büyüyen küçük hesaplar, 85 milyonun kazandığı kutlu bir zafere tercih edilmiştir. Biz İyi Partiyi bunun için kurmadık. Bugüne kadar bir kez bile "önce ben, önce İyi Parti" demedik. "Önce millet, önce memleket" demekten vazgeçmedik. Bir kez bile milletimize verdiğimiz sözden dönmedik, caymadık. Yeri geldi parti çıkarlarımızı göz ardı edip milletimiz için fedakarlık ettik. Yeri geldi şahsi hedeflerimizi kenara itip milletimiz için feragat ettik.
Hakarete uğradık, dişimizi sıktık. İftiraya uğradık, göğüs gerdik. Linç edildik, yıkılmadık. Bıkmadan, usanmadan vazgeçmeden konuştuk, anlattık, dinlettik, gösterdik. Ancak ne yazık ki olmadı, olamazdı.
Üzülerek söylüyorum ki geldiğimiz son noktada dün itibarıyla Altlılı Masa, artık millet iradesini kararlarına yansıtma kabiliyetini kaybetmiştir. Milletimizin ortak iyiliği için iyi niyetle oturduğumuz bu masa, artık potansiyel adayların tartışılabildiği bir ortak akıl platformu olmaktan çıkmış, tüm alternatiflerin kara listeye alınarak, tek bir adayın tasdiki için çalışan bir noter masasına dönmüştür.
Geçen bir yıllık süreçte ülkemizde demokrasinin yeniden inşası için oldukça önemli bulduğumuz çok kıymetli imzalar attık. Biz, ne olursa olsun imzamızın ve milletimize verdiğimiz her sözün arkasındayız ancak ne bir kumar masasında ne de bir noter masasında olmayacağız.
85 milyonun geleceğini, kişilerin tahakkümüne teslim edip tehlikeye atmayacağız. Cumhuriyetimizin yeni asrını göz göre göre hiç etmeyeceğiz. Milletimizin kazanma ümidini yok etmeyeceğiz.
Türk devletinin varlığını, Türk milletinin iradesini, bir kişinin iki dudağı arasına bırakmayacağız. Ülkemizi sadece kriz üreten bir ucube sisteme mahkûm etmeyeceğiz. İlk gün olduğu gibi bugün de inatla ve ısrarla 'ben' değil 'biz' demeye devam edeceğiz. Millet iradesine uzanan elleri çekecek, dayatmaları yıkacak, milletimizin sesini tüm Türkiye'ye duyuracağız.
Bu yüzden burada Sayın Mansur Yavaş'a ve Sayın Ekrem İmamoğlu'na bir çağrıda bulunmak istiyorum:
Değerli başkanlarım, siz bu milletin iradesiyle seçildiniz. Üzerinize atılan tüm iftiralardan alnınızın akıyla çıktınız, tüm engellemelere rağmen çok çalıştınız. Görevinizi en iyi şekilde yaptınız. Milletimizi enkazın altında bile yalnız bırakmadınız.
Ne mutlu size ki milletimiz gayretlerinizi gördü, yanınızda durdu. Milletimiz samimiyetinizi anladı, başının üstünde taşıdı. Milletimiz sizi sevdi, bağrına bastı. Bugün de çok kritik bir kırılmanın eşiğinde sizi göreve çağırıyor.
100 yıl önce olduğu gibi bugün de vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı tehlike altındayken, kurumlarımız yıpratılıp içleri boşaltılırken, devletimizin itibarı ve hafızası yok edilirken, 100 yıl önce olduğu gibi bugün de saray hükûmeti sorumluluğunu yerine getirmeyip milletimizi yokluğa mahkum ederken, 100 yıl önce olduğu gibi bugün de milletimiz istiklalini yine kendi azim ve kararına bağlamıştır. Size de ateşten bir gömlek giymeyi vazife kılmıştır.
Bu vazife, Cumhuriyetimizin yeni asrının şafağında yepyeni sayfa açma vazifesidir. Bu vazife sadece bir dayatmayı değil, topyekun bir dayatmacılığı yıkma vazifesidir.
Bu vazife, sadece bir kişiyi değil, kendini milletten büyük gören çirkin bir zihniyeti yenme vazifesidir. Bu vazife sadece bir seçimi değil, geleceğimizin tüm seçimlerini kazanma vazifesidir. Bu vazife milletin sesini duyma vazifesidir. Bu vazife, millet iradesini yeniden hakim kılma vazifesidir. Bu vazife, milletin hakkını millete teslim etme vazifesidir. Cumhuriyetimizin 100. yılında Atatürk'ümüzün muasır medeniyetler seviyesine ulaşma vazifesidir.
Nasıl ki bundan 100 yıl önce aynı vazife şanlı bir iradeyi tüm engelleri aşıp Samsun'a çıkarttıysa 100 yıl sonra da bu vazife prangalardan sıyrılıp milletin sinesine varmayı emretmektedir. Şüphemiz yok ki bu vazife reddedilemez bir vazifedir, görmezden gelinemez bir vazifedir. Geleceğimizin tüm seçimlerini kazanma vazifesidir. Bu vazife millet iradesini yeniden hakim kılma vazifesidir. Bu çağrının sahibi millettir. Bu sözün sahibi millettir. Bu karar, milletindir. Bu saatten sonra bizlere düşen bir seçim yapmaktır. Ya ışıl ışıl bir güneşin altında durayacağız ya da uzayan gölgelerde kaybolacağız. Ya şanlı bir mücadelede milyonlarla yürüyeceğiz ya da trajik bir hikâyede figüranlık yapacağız."
© Tüm hakları saklıdır.