16 Haziran 2021 10:33
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın NATO zirvesinde ABD Başkanı Joe Biden ile yaptığı görüşmeye ilişkin olarak değerlendirmelerde bulundu. "Dünün 'Ey Biden'ı, bugünün 'Dostum Biden'ı oluverdi. İşte size Sayın Erdoğan'ın bipolar dış politika anlayışının son örneği" diyen Akşener, "İşte size kanka diplomasisinin Türkiye'yi getirdiği son nokta" dedi.
Biden görüşmesi öncesi, “24 Nisan’ı gündeme getirmeden geçmeyi doğru bulmamız mümkün değil” diyen Erdoğan’ın görüşme sonrasında, “Hamdolsun, hiç gündeme gelmedi” dediğini hatırlatan Akşener, “Hesap soramadığı gibi, bir de hamdolsun çeken ezikliğe bakar mısınız? Kendisi gündeme getirmesi gerekirken getirmemiş, ama hamdolsun Biden da gündeme getirmemiş. Vay be, halimize bakar mısınız?” sözlerini kaydetti.
Öte yandan Akşener, Koronavirüs’e karşı Biontech aşısını geliştiren Uğur Şahin ve Özlem Türeci’nin Meclis olarak Nobel Ödülü’ne aday gösterilmesini talep edeceklerini söyledi.
İyi Parti lideri, önceki grup toplantısında Safranbolu'daki esnafın açtığı "açız" pankartını göstermesinin ardından Erdoğan'ın yaptığı, "Aç olanları da buyurun siz doyuruverin" sözlerine bir kez daha sert bir dille tepki gösterdi. "Bunu bırakın bir siyasinin cumhurbaşkanlığı makamına seçilmiş bir insanın, ekonomik durumu iyi olan bir vatandaşın dahi söylemesi ayıptır günahtır!" diyen Akşener, "Lafa gelince ellerinde imanmetre ile hepimizin imanını ölçerek gezenler, komşun açken sen tok yatamazsın. Olur in oradan doyurmayan namerttir. Sen bostan korkuluğu musun! Alıştılar ellerini yıkayıp gitmeye. Yok öyle yağmaz. Sen bostan korkuluğu musun! İn oradan gör bakalım nasıl doyuruluyormuş. Şu kadronun gözünün içine bak ve gör" sözlerini kaydetti.
Akşener, bu hafta kürsüyü Zonguldak Şehit Aileleri Derneği Başkan Yardımcısı Cihan Köktürk'e bırakırken TRT ve Meclis televizyonuna, "Ancak bir uyarıda bulunmak istiyorum TRT ve Meclis televizyonunun sıra milletin kürsüsüne geldiğinde yayından çıkmasına alıştık. Bari bu sefer yapmayın. Vatanın gerçek sahibi şehidimizin babası konuşurken bu vefasızlığı yapmayın, yapmayın" diyerek seslendi. Akşener, "Canlarımıza kıyan teröristin bile çıkıp konuşabildiği ekranlarınızı şehitlerimizden esirgemeyin. Orada görevli olan kardeşlerime sesleniyorum. Size yukarılardan talimat gelmiş olabilir. Bir defalığına o talimata uymayın. Bu sizin ülkenize ve aziz şehitlerinize olan borcunuzdur" diye konuştu.
Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Covid süreci iktidar tarafından maalesef yönetilemedi. Maddi manevi çok ağır bedeller ödedik. Aşı bu sürecin fiyaskosu oldu."
"İyi Parti olarak TBMM'nin Türklerin gurur olan bu iki bilim insanımızı bilim dünyasına ve insanlığa yaptıkları katkılarından dolayı Meclis olarak Nobel'e aday göstermesini talep edeceğiz."
Akşener, Kamu Çalışanları Günü’nü kutladı: Gasp edilen haklarınızı teslim edeceğiz
Bugün 16 Haziran Kamu Çalışanları Günü. Kutlu olsun. Devletimizin her kademesindeki kamu emekçilerimiz, 3600 ek göstergeden, enflasyona ezdirilen maaşlarına ve özlük haklarına kadar, büyük kayıplar yaşıyorlar. O nedenle, yılda bir gün hatırlanmak yerine,haklarının teslim edilmesini beklediklerini de biliyorum. Buradan kamuda çalışan kardeşlerime seslenmek istiyorum; İYİ Parti iktidarında, bu sorunların hepsini çözeceğiz. Gasp edilen haklarınızı teslim edeceğiz. Onların tutmadığı sözleri, biz tutacağız. Sözümüz söz. İçiniz rahat olsun.
“Dünün 'Ey Biden'ı, bugünün 'Dostum Biden'ı oluverdi”
Değerli milletvekilleri, İktidarın memleketin her kritik meselesinde yaşadığı savrulmalardan artık bıktık. Biz bıktık, ama onlar savrulmaktan bıkmadı. Biliyorsunuz, Sayın Erdoğan, geçtiğimiz Pazartesi NATO Zirvesi’ne katıldı. Daha düne kadar, verip veriştiği NATO, bir anda değerli oluverdi. Daha pazar akşamına kadar, bakanlarından tutun da, atanmış bürokratına kadar, bu arkadaşların tamamı, “Muhalefetin dostu Biden” diyorlardı. Hayın Biden diyorlardı, zalım Biden diyorlardı. Sonra ne oldu? Pazartesi oldu ve basın toplantısında, Sayın Erdoğan, Amerikan Başkanı için ne dedi? “Dostum Biden” dedi. Dünün “eyyyy Biden’ı”, bugünün “Dostum Biden’ı” oluverdi.
İşte size, Sayın Erdoğan’ın bipolar dış politika anlayışının son örneği… İşte size, kanka diplomasisinin Türkiye’yi getirdiği son nokta… Allah sonumuzu hayretsin.
14 Haziran günü iktidarın besleme medyası bir başlık atmıştı. Buna göre Sayın Erdoğan, aynen şöyle diyordu; “NATO Zirvesi’nde Biden’a, 24 Nisan Soykırım iddiasını da soracağım.” Yani arkadaş oraya, had bildirmeye gidiyordu. Yani arkadaş oraya, hesap sormaya gidiyordu. Sorabildi mi? Soramadı. Soramadığı gibi, bir de basın toplantısında, “Hamdolsun, 24 Nisan konusu gündeme gelmedi.” dedi. Şu zayıflığa bakar mısınız? Hesap soramadığı gibi, bir de hamdolsun çeken şu ezikliğe bakar mısınız? Büyük düşman Biden’dan, Dostum Biden’a savrulan şu ruh haline bakar mısınız? Arkadaş, böyle bir yüzsüzlük olabilir mi? Böyle bir ciddiyetsizlik olabilir mi? Böyle devlet insanlığı olabilir mi? Yazıklar olsun!
Değerli dava arkadaşlarım; biz, ilişkimiz olan tüm ülkelerle, müşterek çıkarların öne çıkartıldığı, ticaretin öncelendiği, kurumsal bir çerçevede sürdürülen, onurlu ilişkileri destekleriz. İsteriz ki, bölgemizdeki ülkelerle, Avrupa Birliği’yle, Amerika’yla olan ilişkilerimiz de bu ciddiyetle, bu tutarlılıkla sürdürülsün. Sürdürülsün ki, böylece Türkiye, ekonomik coğrafyasının potansiyelinden, en üst seviyede faydalanabilsin. Bizim dış politika ve diplomasi anlayışımız, işte budur. O nedenle; bu arkadaşların garip zihniyetleri doğrultusunda, iç politikada siyasi rant devşirmek için, ilişkileri gerim gerim gerip, sonra da sözde soykırım yalanı açıklamasını, yutma pahasına yaptıkları, bu fantastik geri vitesin sonucunda, olacakları gerçekten merak ediyorum.
Mesela; geçtiğimiz hafta, ABD’yi, Türkiye’nin en büyük milli güvenlik sorunu olarak ilan eden, havuz medyası, bu yakınlaşmayı nasıl yorumlayacak, merak ediyorum. Mesela; S-400’lerin, bir şekilde kullanım dışı bırakılması durumunda, yıllardır, adeta Rusların amigoluğunu yapan siyasetçi ve gazetecilerin, nasıl tepki vereceğini merak ediyorum. Mesela; Rus donanmasının, Doğu Akdeniz’e girişini savunanların veya Çin’le Türkiye’yi, stratejik ortak haline getirmek isteyenlerin akıbetini, merak ediyorum. Mesela; “15 Temmuz’un arkasında Amerika var.” diyen, ve son günlerde nedense pek ortalıkta gözükmeyen, İçişleri Bakanı’nın tutumu ne olacak, merak ediyorum. Küçük ortak, siyasi kıvraklıkta, Sayın Erdoğan’a uyum sağlamış görünüyor. Kendisinin, daha önce sineye çektiklerini göz önünde bulundurunca, sözde soykırım yalanını da, sineye çekmesini yadırgamıyoruz. Ama mesela, minik ortak bu işlere ne diyecek, gerçekten merak ediyorum.
Amerikan Başkanı ile yapılan görüşmenin sonuçlarını, zaman içinde daha iyi analiz edebileceğiz. Edebileceğiz diyorum, çünkü bu arkadaşlar, devlet geleneğimizi alt üst ettikleri için, Milletin Evi, Gazi Meclisimizi bilgilendirmek akıllarından bile geçmiyor. O görüşme, eğer ülkemiz için kritik bir görüşmeyse, milletimizin de meclisi aracılığıyla, ne olup bittiğini bilmeye hakkı var. O nedenle, buradan iktidara çağrıda bulunmak istiyorum: Buyurun gereğini yapın. Hem devlet ahlakı, hem de milletimizin size verdiği görevin sorumluluğu, bunu gerektirir.
Aziz Milletim; Bu son olayda bir kez daha gördük ki, Türkiye, her geçen gün derinleşen bir yönetim kriziyle karşı karşıya. Bunu dış politikadan, ekonomiye kadar her alanda, tüm gerçekliğiyle yaşıyoruz. Oysa asıl acı olan ne, biliyor musunuz? Türkiye kaynakları olan, çok büyük potansiyeli olan bir ülke. Aslında, güçlü, zengin ve mutlu bir Türkiye için, ihtiyacımız olan her şeye sahibiz. Yaşadığımız ekonomik sorunlara, yokluğa, fakirliğe bakmayın. Dış politikadaki savrulmalara bakmayın. Pandemi yönetimindeki beceriksizliklere bakmayın. Vesayet altındaki bürokrasiye, tatile çıkmış adalete, mahkum edildiğimiz huzursuzluğa bakmayın.
Türkiye, gerçekten büyük bir ülke. Türkiye’nin kaynakları, her bir vatandaşını refah içinde, huzur içinde yaşatmaya yeter. Bütün mesele, Memleketi yönetenlerin, bu zenginliği kimin için kullandığı. Milleti için mi, yoksa o 5 müteahhit için mi kullandığı? Gençleri için mi, yoksa beş maaşlı kifayetsiz danışmanları için mi kullandığı? Esnafı, çiftçisi, emekçisi için mi, yoksa eşi dostu akrabası için mi kullandığı? Yani aslında bütün mesele, bir tercih meselesi. İktidar milletin çıkarlarını mı tercih ediyor, yoksa kendi koltuklarını mı tercih ediyor meselesi. Bu kadar basit.
Bu iktidarın tercihleri gösteriyor ki, Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının, artık milletimize verecek bir şeyi kalmamıştır. Nitekim dün, “Kimsesizlerin kimsesiyiz” diyerek iktidara gelenler, bugün, milletin yaşadığı zorluklarla dalga geçecek, açlığıyla kafa bulacak noktaya geldi. Gerçekten ibretlik.
Biliyorsunuz, sözde milletin adamı, geçen hafta grup toplantısında; Bizi kastederek, “Aç olanları da, buyurun siz doyuruverin.” dedi. Dava arkadaşlarım; Bu, tarihe geçecek nitelikteki sözler; Kibrin, Milletine yabancılaşmanın, Gerçeklerle bağını koparmanın, Kendisine güvenip, oy veren, aziz milletimize yapılan apaçık bir ihanetin, ibretlik resmidir. Bilge Kağan der ki; “Açları doyurdum, çıplakları giydirdim. Yoksul milleti zengin kıldım. Az milleti çoğalttım. Artık kötülük yok.” Türk’ün o kutlu hakanının devlet anlayışından, bugün geldiğimiz noktaya bakar mısınız? “5000 yıllık devlet geleneğimiz var.” dediğimizde, bize gülenlerin, “O açları da siz doyuruverin” diyebilen, utanmazlığına bakar mısınız? Zihniyetiniz batsın! Yazıklar olsun!
"(Erdoğan'ın "Aç olanları da buyurun siz doyuruverin" sözlerine) Bunu bırakın bir siyasinin cumhurbaşkanlığı makamına seçilmiş bir insanın, ekonomik durumu iyi olan bir vatandaşın dahi söylemesi ayıptır günahtır! Lafa gelince ellerinde imanmetre ile hepimizin imanını ölçerek gezenler, komşun açken sen tok yatamazsın. Olur in oradan doyurmayan namerttir. Sen bostan korkuluğu musun! Alıştılar ellerini yıkayıp gitmeye. Yok öyle yağmaz. Sen bostan korkuluğu musun! İn oradan gör bakalım nasıl doyuruluyormuş. Şu kadronun gözünün içine bak ve gör."
"Sayın Erdoğan ağzından çıkanı kulağın duysun. Sen bu ülkede iktidarın başısın. Vatandaşın dertlerini inkar edemezsin. Milletimizin zor durumu ile dalga geçemezsin. Türkiye'de tek bir vatandaşımız bile geçim sıkıntısından geceleri uyuyamıyorsa sen de uyuyamayacaksın. Emeklimiz, çiftçimiz memurumuz çalışanlarımız zor durumdaysa gerekeni yapacaksın. Yapamıyorsan gideceksin yerine yapacaklar gelecek. Sen işini yapmıyorsan, milletten aldığın yetkiyi sarayda sefa sürmeye kullanıyorsan milletimizin derdinin vebali de utancı da sana aittir. "
"Zonguldak Şehit Aileleri Derneği Başkan Yardımcısı Cihan Köktürk Bey aramızda. Ancak bir uyarıda bulunmak istiyorum TRT ve Meclis televizyonunun sıra milletin kürsüsüne geldiğinde yayından çıkmasına alıştık. Bari bu sefer yapmayın. Vatanın gerçek sahibi şehidimizin babası konuşurken bu vefasızlığı yapmayın, yapmayın. Canlarımıza kıyan teröristin bile çıkıp konuşabildiği ekranlarınızı şehitlerimizden esirgemeyin. Orada görevli olan kardeşlerime sesleniyorum. Size yukarılardan talimat gelmiş olabilir. Bir defalığına o talimata uymayın. Bu sizin ülkenize ve aziz şehitlerinize olan borcunuzdur."
"(Akşener babası şehit olan gencin kendisine gönderdiği mektubu okudu) Sayın Erdoğan, beş maaş lanlar, beşli çeteye ödedikleriniz esnafı çiftçiyi işsiz genci görmüyor ve onlara inanmıyorsunuz hep birlikte. Yahu bir şehit babası ve bir şehit çocuğu. Sayın Erdoğan istersen ben sana bu mektubu gönderirim. Böyle bir ülkede bu çocukları yaşamak zorunda bırakmanın bırakın dünyadakini de ahirette vebalini başta sen olmak üzere hepimiz nasıl ödeyeceğiz? Azıcık gözünü aç, in uçaklardan, yazıktır günahtır. Devleti yönetenler adına şehit ailelerimizden özür diliyorum, onlara reva görülen onca dert için tüm kalbimle özür diliyorum."
© Tüm hakları saklıdır.