(...)Geçmişte bu tür gelişmeler yaşandığında ilk tepki CHP’den yükselirdi.
Dikkat ediyorum CHP bu konuda kendi içindeki tartışmayı kamuoyu önünde açıktan sergilemedi.
Bunun yerine İYİ Parti lideri Meral Akşener İçişleri Bakanlığı yapmış bir siyasetçi olarak bu sözleri söylediğini belirterek oldukça önemli şu açıklamayı yaptı:
“O annelerin feryadının çözüm adresi, bir partinin kapısı değil, devletin kapısıdır… Liyakatle yönetilen bir ülkede, bir anne, evladının geleceğini, bir partiden mi yoksa devletten mi talep eder?..”
Burada da durmadı, “Annelerimiz, devletin kapısı yerine, parti kapısına gittikçe, o partiye ‘Devlet’ misyonu biçiyorsunuz…” sözleriyle uyarısını devam ettirdi.
Akşener’in açıklamasını önemli buluyorum, çünkü milliyetçi kesimden gelen önemli bir isim.
Daha da önemlisi terör örgütünün hedef listesinde yer alan bir kişi olmasına karşın, PKK’ya bakışında, bölgeye yönelik politikalarında en küçük değişiklik olmayan ender siyasetçi.
Bu özelliği de Akşener’e öteki taraftan gelebilecek her türlü yakıştırmayı daha ilk adımda alaşağı edecek aidiyetler.
Ankara’da iki gündür konuştuğum CHP’liler bu durumdan oldukça memnun.
Çünkü aynı cümleleri kendileri söylediğinde başka bir efekt yaratacakken Akşener tarafından dile getiriliyor olması ellerini rahatlattı.
Benzer örneklerine kayyım atama sürecinde de İstanbul seçimleri döneminde de oldukça fazla karşılaşıldı.
Belki de CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun önceki gün “Millet İttifakı vazgeçilmezimizdir” sözünün gerisinde de bu vardı.
Buna tek yönlü de bakmamak lazım; çünkü CHP de İYİ Parti’nin
sıkıştığı ortamlarda en çok yardım eli uzatan oldu.
Başkanlık sistemine geçişle siyasetin tüm kuralları da farklılaştı ve bugün örneklerine sıkça rastlanılan “ortaklı siyaseti” üretti.
Yetmedi, ötekinin propagandasını etkilerken, bumerang gibi çevirmesine de yol açtı.