09 Kasım 2022 10:36
T24 Haber Merkezi
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, AKP'nin Anayasa düzenlemesi için HDP ile aynı masaya oturması hakkında, "Açılımcılar kumpanyası" dedi; "Kumpanyacılar en sonunda merdiven altlarında yürüttükler sufle çalışmasını bırakıp kamuoyuna resim verme aşamasına geldiler" diye konuştu.
Akşener, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, "Sayın Erdoğan için PKK’yla masaya oturmak ile PKK’ya karşı mücadele etmek arasında ideolojik bir fark yok. Çünkü onun tek bir ideolojisi var; o da, 'iktidarda' kalmak. Eğer ki şimdiye kadar Sayın Erdoğan’a, iktidarı müjdeleyen şey, açılım süreci olsaydı; geçtim HDP’yi, bugün, PKK’yla müttefik olurdu" diye çıkıştı.
Akşener, "Erdoğan, en başından beri ne demokrasiye, ne sivilleşmeye, ne çözüme, ne de terörle mücadeleye inandı. Çünkü onun ve çevresindekilerin bu tür fikirlerle, ideallerle, siyasi programlarla ve tutarlılıkla işi yoktur. Yeter ki kendi işleri görülsün, her türlü kılığa girerler. Düzenleri sürsün diye, her şeyi mübah görürler" diye konuştu.
"2023 seçimlerinde sadece Erdoğan’ı yenmeyeceklerini" söyleyen Akşener "ilkesizlik" olarak değerlendirdiği bu görüşmeye atıfta bulunarak "Bu ilkesizliği yeneceğiz" dedi; "Biz aslında, bu omurgasızlığı yeneceğiz. Biz aslında iktidarını korumak için bir gün FETÖ’yü, bir gün PKK’yı muhatap almaya bile razı olan ve bu işbirliklerinin acı sonuçlarını ödememek için de şekilden şekile giren, bir büyük iki yüzlülüğü yeneceğiz" ifadelerini kullandı.
Öte yandan İyi Parti lideri, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında görülecek "ahmak" davasını da hatırlatarak, "Buradan açıkça ilan ediyorum. Unutanlardan olmayız, olmayacağız! 31 Martçılardan olmayız, olmayacağız! Keyfe ve adamına göre çalışan bu yargı sistemini, haklıyı ezip, güçlüyü kollayan bu adaletsiz düzeni hep birlikte alt edeceğiz. Tek adam iktidarının bizi içine çekmeye çalıştığı tüm kısır döngüleri, hep birlikte kırıp geçeceğiz. İnsanca yaşanan, hakça bölüşülen bir Türkiye’yi, hep birlikte kuracağız! Yani Sayın Erdoğan ve avanesinin üzerine titrediği bu ucube distopyayı, hep birlikte ebediyete uğurlayacağız" sözlerini kaydetti.
Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Yarın 10 Kasım. Büyük Türk Milleti, Ata’sını bir kez daha, çok, ama çok özleyecek. Bizler, bu özlemimize, bir de yemin ekleyeceğiz. Diyeceğiz ki; “Büyük Atatürk; Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe, hiç durmadan yürüyeceğime and içerim.” Rabbim, O’nu rahmetiyle kucaklasın. Peygamber Efendimize komşu eylesin. Ruhu şad, mekânı Cennet olsun.
Henüz 38 yaşında, yedi düvelin ordularına karşı yaktığı istiklal ateşini henüz 41 yaşında zaferle taçlandırmış bir liderin ülkesinde hiç kimsenin, umutsuzluğa kapılmaya hakkı yoktur. Devletin başında o günlerde de çapsızlar vardı. Üstelik bugünkü imkanların hiçbiri de yoktu. Bütün yürekleri tutuşturmak için bütün bir milleti tek vücut kılmak için parolanın vatan işaretin namus olması yetti. Bugün bambaşka imkânlar var. Her şeyden önce yokluk içinde başarmış bir ecdadın muvaffakiyeti önümüzde duruyor. Mesele Cumhuriyetimize çapsızların musallat olması değil. Mesele her şeyimizi borçlu olduğumuz ülkemizi ve milletimizi o çapsızlardan koruyup kollayabilmek.
Cumhuriyetimizin, 100’üncü yaşından gün aldığı bugünlerde, tek bir evladımız, okula aç gidiyorsa, tek bir anne, bu yüzden gözyaşı döküyorsa, tek bir babanın boynu, bükülüyorsa; ve bu kahreden tabloya rağmen iktidar sahipleri saraylarında şatafat içinde yaşamaya, borazanları ekranlarda, gazetelerde yalanlar söylemeye, işe yaramaz danışmanları 5 maaş 10 maaş alıp keyif sürmeye, beşli çeteleri de haramla semirmeye devam ediyorsa işte orada durup, düşünmemiz gerekiyor."
"20’nci yılını tamamlayan, Ak Parti iktidarı artık giderayak milletimizi hor görmeye başladı. Evine ekmek götüremeyenlerden şükretmelerini istediler. Elektrik faturasını ödeyemeyenlerden tasarruf etmelerini istediler. Çocuğuna harçlık veremediği için dertlenenlerden sabretmelerini istediler. Peki kendileri ne yaptılar? Beceriksizliklerine kurban ettikleri ekonomi yüzünden sebep oldukları ağır sonuçlarla bile cesaret edip yüzleşemediler. Her 3 çocuğumuzdan 1’inin yoksullukla ve yoksunlukla mücadele ettiğini görmezden geldiler. Okullarına aç giden çocuklarımız varken, kendi vicdanlarının sesini bile, duymazdan geldiler.
Biz İYİ Parti olarak, iktidardakilerin aksine ülkemizin içinde bulunduğu bu tablonun karşısında üç maymunu oynayamayız. Her şeyden önce, çocuklarımızı derinden etkileyen, acı gerçeklerin karşısında susamayız. Yaşananlara seyirci kalamayız.
Nitekim, tam olarak bu yüzden geçtiğimiz günlerde Ankara milletvekilimiz Durmuş Yılmaz ile Erzurum milletvekilimiz Naci Cinisli Beyler Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığına İYİ Parti olarak bir teklifimizi sundular. Bu teklif İlkokul, ortaokul ve lisede okuyan, 16 milyon öğrencimize hiç değilse günde 1 öğün yemeğin okullarda, ücretsiz olarak verilmesinin teklifiydi. Çünkü İl il, ilçe ilçe, sokak sokak gezdiğimiz memleketimizde; çocuğunu okula kahvaltısız göndermek zorunda kalan annelerimizin feryadını dinledik. İstikbalimizin teminatı olan çocuklarımızın karınları doysun, zihinleri açık olsun, eğitimlerinin önünde hiçbir engel kalmasın diye bir teklif sunduk. Bu sayede ailelerin üzerindeki yük de bir nebze olsun hafiflesin istedik. Peki Cumhur İttifakı ne yaptı? Her zamanki gibi, yine teklifimizi reddetti. Oysaki 16 milyon öğrencimiz için talep ettiğimiz miktar, öğrenci başına yaklaşık 22 lira, yani 1 dolardan biraz daha fazlaydı. Yani bu iktidar bizim çocuklarımıza 1 doları bile çok gördü! Aile dostu Hariri’nin cebine, 24 milyar lira koydu. Ama bizim çocuklarımıza 1 doları çok gördü! Yuh olsun, yazıklar olsun!
Biz tercihimizi her zaman milletimizden yana, çocuklarımızdan yana kullanacağız. Çünkü biz açlıktan karnına taş bağlarken yine de yetimleri doyurmaya gayret eden, Hazreti Muhammed Efendimiz’in ümmetiyiz. İşte bu yüzden, milletimizin her bir ferdine, sözümüz olsun ki; biz, milleti açlığa mahkûm edip, kendimizi zenginleştirmeye değil; ülkemizi zenginleştirip, refahı da, adil bir şekilde bölüştürmeye geliyoruz."
"Geçtiğimiz hafta açıklanan sefalet endeksinde Türkiye 93.3 puanla, en yakın takipçisi Arjantin’e fark atarak birinci oldu. Rezalete bakar mısınız? Sefalet endeksinde tarih yazdık ve birinci olduk. Bu sayede İkinci Dünya Savaşı’nın en zorlu zamanlarından bile daha kötü bir durumda olduğumuz ortaya çıktı.
Ancak biliyorsunuz; Bay Kriz’e göre, bunlar aslında, iyi günlerimizmiş… Ülkemizde, parlamenter demokrasi olduğu zamanlarda daha kötü durumdaymışız. O dönemlerde, Türkiye’de istikrar yokmuş. Ve bakın, burası çok önemli, ekonomi müflis durumdaymış. Yani iflas bayrağını çekmişiz. Vah vah, görüyor musunuz? Bakın, şimdiye kadar hep şüpheleniyordum ama artık bu sözlerle tamamen emin oldum ki biz bu arkadaşla aynı ülkede yaşamıyoruz. Hatta biz onunla aynı evrende, aynı uzay-zaman düzleminde bile yaşamıyoruz. Çünkü artık, gerçeklik algısını, tamamen kaybetmiş durumda. Âdeta paralel bir evrende yaşıyor. Buradan kendisine seslenmek istiyorum. Sayın Erdoğan bu paralel evrene sığınarak ülkemizi düşürdüğün durumdan da milletimizin hayatında sebep olduğun, acı gerçeklerden de daha fazla kaçamazsın. Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi denilen bu ucube sistemin neden olduğu yıkımı daha fazla gizleyemezsin. Kürsülerden yalanlarla, dolanlarla nutuklar atarak milletimizi daha fazla oyalayamazsın.
"İktidarının bahaneler furyasında artık yeni bir trend var. 'Saymazsak' trendi... Yaa. Neymiş? Enerjiyi saymazsak, cari fazlamız varmış. Neymiş? Son 1 haftayı saymazsak, en az değer kaybeden para, Türk lirasıymış. Neymiş? Son yılları saymazsak, enflasyon, ortalama yüzde 8-9’muş. Bakın siz şu işe… Peki son yıllarda ne oldu? Ülkemizde ne değişti? Sistem değişti. Başımıza bir bela olarak Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi geldi. Yani bu arkadaşlar, âdeta şuur altının bir itirafı olarak ucube sistemli yılları, şimdiden saymamaya başladılar. Aman Sayın Erdoğan duymasın; Çok kızar, çok öfkelenir, Benden söylemesi… Bu vesileyle, kendini 'saymazsak' trendine kaptıranlara seslenmek istiyorum: Siz, hiiiç dert etmeyin. Artık sandık ufukta göründü. Siz, muhalefet saflarında otururken; Biz, öncelikle, bu ucube sistemden kurtulacağız! Sonrasında da, yol açtığı zararları, telafi edeceğiz! Milletimizle birlikte, kaybolan yıllarımıza, yeniden kavuşacağız! İşte o zaman, karşınıza çıkıp 'Son 20 yılı saymaysak, çok huzurluyuz' diyeceğiz! 'Son 20 yılı saymazsak, bolluk, bereket içindeyiz' diyeceğiz! 'Son 20 yılı saymazsak, zengin, güçlü ve mutlu bir ülkeyiz' diyeceğiz! Hiç merak etmeyin, çok az kaldı!
Bir arkadaş geldi, bir iş adamından bahsetti. Şu kadar parası var diyorlar doğru mu yok abla o kadar yok 300-500 milyon dolardır. 300-500 milyon dolardır. Arasında 200 milyon dolar fark var. 2 liraymış gibi söylenen 200 milyon dolardan bahsediyorum. Bu ne demek biliyor musunuz? Paralar o kadar acayip çarpılmış hazine öyle soyulmuş ki 2 liraymış gibi 200 milyon dolardan canı yanan bir şahıs bahsediyor. Hem iş adamı hem siyasetçi, iş adamımsı ve siyasetçi bir şahıs nasıl oluyor da 500 milyon dolara sahip olabiliyor? 200 milyon doları saymazsak 300 milyon doları var. Ama emin olun biz o 200 milyon doları sayacağız."
"İktidar mensupları her ne kadar saymasa da ülkemizin içinde bulunduğu durum ortada. OECD ve Avrupa Birliği ülkelerinde en yüksek enflasyona sahip ülke, maalesef biziz. Dünya’da ise, en yüksek enflasyona sahip, 5’inci ülkeyiz. Peki, tablo bu kadar vahimken, bu rezalet rekorlarına, imza atanlar ne yapıyorlar dersiniz? Her zamanki arsızlıklarıyla, akıl ve bilim dışı, sözde ekonomi modellerini savunmaya, ısrarla devam ediyorlar. Her zamanki yüzsüzlükleriyle, ekonomide çağ atlıyormuşuz gibi davranmaya, devam ediyorlar. Her zamanki ciddiyetsizlikleriyle, Saçma sapan açıklamalar yapmaya, devam ediyorlar. Eveet, kimden bahsettiğimi biliyorsunuz. Tabiki, Bay Kriz’in prensi, iktidarın kara mizahşörü, ayaklı ışık gösterisi, Doçent Doktor Nebati Bakan’dan bahsediyorum. Biliyorsunuz kendisi, geçtiğimiz hafta da yine akıl dolu bir açıklama yaptı. Dedi ki; ‘20 yıldır bu ülkede, hiç ama hiç kimse; ‘Beni enflasyonun altında ezdirdiler’ diyemez…’ Bu arkadaş, gerçekten saçmalama çıtasını her hafta biraz daha yükseltiyor. Üstelik hiç utanması da yok. Allah aşkına, hangi ülkede ekmek fiyatları son 1 yılda yüzde 95 arttı? Hangi ülkede, sütün fiyatı, yüzde 132 yükseldi? Hangi ülkede, peynire, yüzde 99 zam geldi? Hangi ülkede, un, yüzde 118, şeker de yüzde 153 zamla karşılaştı?
Milletimiz bayram harcamasının ve okul alışverişinin ardından artık kış için mont alırken bile bankaya borçlanmaya başladı. Hatta bazı bankalar mont parası için 36 ay vadeli kredi bile açtılar. Bu acı tablo karşısında; Bay Kriz ve saz arkadaşlarını, tebrik etmek lazım. Çünkü, Gogol bile, bu kadarını yazamadı. Gogol’un Palto hikâyesindeki baş karakter bile palto parasını 6 ayda toplamıştı. Sayın Erdoğan’ın trajik ekonomi masalında ise bir mont parası için 3 yıllık taksit gerekiyor. İşte size vizyon! İşte size başarı! İşte size, enflasyona karşı verilen, destansı mücadele! İşte size, dünyayı imrendiren, sözde ekonomi modelinin sonuçları!"
Ve beklenen nihayet gerçekleşti! 'Açılımcılar kumpanyası' yeniden seyircisiyle buluşuyor! Kumpanyacılar en sonunda merdiven altlarında yürüttükler sufle çalışmasını bırakıp kamuoyuna resim verme aşamasına geldiler. Kumpanya afişi ve basın bülteni, şöyle olmalı: “Cumhuriyete karşı, el ele, omuz omuza…” “Yüz yıllık yıkım süreci olan, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı anayasa değişikliği kisvesiyle sokulacak yeni çomaklar kaşınacak yaralar ve verilecek yeni hasarların büyük tiyatrosuna, hepiniz hoş geldiniz.” “Başı sıkışınca, ‘vesayet’ diyenlerle, başı sıkışınca, ‘demokrasi’ diyenler, yine bir arada.” "Uzun bekleyiş artık sona erdi. Karşınızda; ‘Açılımcılar kumpanyası!' Zaten hiç ayrılmadılar ki… Zaten hiç küsmediler ki… Çünkü onlar birbirine kalple bağlı, ruhla bağlı, zihinle bağlı. Dahası onlar birbirine omerta yasalarıyla bağlı. Onlar birbirine uzattıkları kırmızı karanfillerle bağlı… Evet, belli ki, “Açılımcılar kumpanyası” yeniden seyircisiyle buluşuyor. Ak Parti ve HDP milletvekilleri, Sayın Erdoğan’ın direktifleriyle başlayan anayasa yapım süreci için bir araya gelip oldukça mutlu, neşeli ve sevinçli, bir görüntü vermişler. Ne diyelim, Allah bozmasın.
Biliyorsunuz Sayın Erdoğan bir süredir fellik fellik, bir arayış halindeydi. Arıyordu, tarıyordu, bir türlü bulamıyordu. Sonunda muradına ermiş. 6’lı masanın sağında, solunda, altında ararken; kendisi nihayet HDP’yi kendi bakan ve milletvekillerinin yanında bulmuş. Ama görüyorum ki bu tablonun içinde barındırdığı çelişkileri anlamakta zorluk çekenler, garipseyenler var. Hatta, Ak Parti’yi içine düştüğü tutarsızlıktan dolayı eleştirenler de var. Ama açıkçası biz bu durumu hiç garipsemedik. Çünkü biz, Sayın Erdoğan’ı çok iyi tanıyoruz. Kendisinin, sadece koltuğu sallanana kadar var olan vatanseverliğini, biz en başından beri biliyoruz.
Hatırlayın; Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçebilmek için PKK ile yürüttüğü, “Açılım Süreci’ni”, o başlatmıştı. Hatırlayın; Oslo’yu o planlamıştı.Habur’da konfetileri, o patlatmıştı. Hatta teröristlere, lahmacun partileri bile vermişti. Hatırlayın; İstanbul seçimlerini kazanabilmek için, Teröristbaşı’nın mektubunu, devletin kanalında yine o okutmuştu. Çünkü Sayın Erdoğan için PKK’yla masaya oturmak ile PKK’ya karşı mücadele etmek arasında ideolojik bir fark yok. Çünkü onun tek bir ideolojisi var; o da, 'iktidarda' kalmak. Eğer ki şimdiye kadar Sayın Erdoğan’a, iktidarı müjdeleyen şey, açılım süreci olsaydı; geçtim HDP’yi, bugün, PKK’yla müttefik olurdu. Bakın, Sayın Erdoğan, en başından beri ne demokrasiye, ne sivilleşmeye, ne çözüme, ne de terörle mücadeleye inandı. Çünkü onun ve çevresindekilerin bu tür fikirlerle, ideallerle, siyasi programlarla ve tutarlılıkla işi yoktur. Yeter ki kendi işleri görülsün, her türlü kılığa girerler. Düzenleri sürsün diye her şeyi mübah görürler.
Bu yüzden biz 2023 seçimlerinde sanıldığının aksine sadece Sayın Erdoğan’ı yenmeyeceğiz. Biz aslında bu ilkesizliği yeneceğiz. Biz aslında, bu omurgasızlığı yeneceğiz. Biz aslında iktidarını korumak için bir gün FETÖ’yü, bir gün PKK’yı muhatap almaya bile razı olan ve bu işbirliklerinin acı sonuçlarını ödememek için de şekilden şekile giren, bir büyük iki yüzlülüğü yeneceğiz.
Ak Parti ve HDP’yi bir masanın etrafında buluşturan bu tablo, İYİ Parti’nin tarihin doğru tarafında durduğunu göstermesi bakımından da oldukça önemli. Çünkü biliyorsunuz, uzun zamandır AK Parti cenahı akıllarınca bizleri HDP ile gizli ittifak kurmakla itham ediyordu. Bazı HDP’liler de bu açıklamaları tebessümle karşılayıp, bizi faşistlikle faili meçhulcülükle, suçlayacak kadar alçalıyordu. E tabi, Allah büyük. İYİ Parti’yi yaftalayanlarla İYİ Parti’yi izole etmeye çalışanlar nihayet aynı kampta buluştu. Resim iyice netleşti, saflar belli oldu.
Ak Parti vekilleri, PKK'yla bir tuttukları HDP ile aynı masaya otururken utanmadılar. İşin ilginç tarafı, HDP vekilleri de genel başkanlarını tutukladığı belediyelerine kayyum atadığı için sabah akşam eleştirdikleri, Ak Parti ile aynı masaya oturmaktan, zerre utanmadılar. Yaaa görüyor musunuz? Kadere bakın, kimler kimlerle yan yana geldi… Demek ki neymiş? İki taraf için de ilkeler, değerler hikâye, at pazarlığı şahaneymiş. Bu saatten sonra kimse, milletimize vatan-millet-beka tiratları atmaya kalkmasın. Hele demokrasi, barış ve müzakere hamasetine hiç başvurmasın. Bu makyavelist görüşme vesilesiyle artık takke düşmüş, kel görülmüştür. Bu kadar açık. Tüm bu ilkesiz siyaset sirkinin ortasında; Bizim İYİ Parti olarak; tavrımız da, duruşumuz da, anlayışımız da, en başından beri nettir. Kim ne derse desin, net olmaya da devam edecektir.
Bizi bu memleketin, eşit ve şerefli vatandaşları olan Kürtleri temsile yetkili yegane kişinin Abdullah Öcalan olduğunu söyleyenlerle de APO’nun emriyle mıntıka temizliği yapanlarla da sakın karıştırmayın. Bizim için siyaset ya sivil aktörlerle yapılır ya da yapılan şeyin ismi siyaset değildir. Bizim için demokrasi ya sivil aktörlerin kurallar çerçevesinde birbirleriyle yarıştığı bir sistem hâlini alır; ya da bugün olduğu gibi; Sayın Erdoğan ile APO’nun el ele verip dizayn ettiği bir çirkin pazarlık masasına döner. Ayrıca bu tezgâha ses çıkartan herkesi 'faşist' damgasıyla yaftalamaya alışanlara da buradan seslenmek istiyorum. Biz bu ülkenin gerçek demokratlarıyız! Gerçek vatanseverleriyiz! Gerçek milliyetçileriyiz! Dolayısıyla Kürtlere de Türklere de birer maraba gözüyle bakarak onların oyunu cebine atıp, pazarlık edenlerin sözleri, zerre umurumuzda değildir. Biz, er ya da geç bu ucube sistemi, tüm açık ve gizli işbirlikçileri ile birlikte, deşifre edeceğiz. Ve Allah’ın izni, milletimizin de teveccühüyle, bu gölge tiyatrosunu, sandıkta alaşağı edeceğiz! Bu da böyle biline…"
"Biliyorsunuz, 11 kasımda, Ekrem İmamoğlu başkanımızın davası var. 31 Mart seçiminin iptal edilmesini eleştirdiği için yargılandığı şu malum dava… Ahmaklıkla alınganlık el ele yürüyormuş demek ki… Bu vesileyle öğrenmiş olduk. Buradan açıkça ilan ediyorum. Unutanlardan olmayız, olmayacağız! 31 Martçılardan olmayız, olmayacağız! Keyfe ve adamına göre çalışan bu yargı sistemini, haklıyı ezip, güçlüyü kollayan bu adaletsiz düzeni hep birlikte alt edeceğiz. Tek adam iktidarının bizi içine çekmeye çalıştığı tüm kısır döngüleri, hep birlikte kırıp geçeceğiz. İnsanca yaşanan, hakça bölüşülen bir Türkiye’yi, hep birlikte kuracağız! Yani Sayın Erdoğan ve avanesinin, üzerine titrediği bu ucube distopyayı, hep birlikte, ebediyete uğurlayacağız."
© Tüm hakları saklıdır.