Gündem

Akşener'den Erdoğan'a: Öyle kürsülerden üfürmek olmaz, madem helallik alacağına eminsin buyurun getirin sandığı, hodri meydan

"Sözde tam kapanma sürecinde bir kez daha gördük ki bu zor günlerde millet olarak yapayalnızız"

18 Mayıs 2021 09:48

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, "Sözde tam kapanma sürecinde bir kez daha gördük ki bu zor günlerde millet olarak yapayalnızız. Bu süreçte de iktidarın ortada olmadığı devletin kurumlarının ve gücünün  hissedilmediği bir boşlukta yine tek başımıza kaldık" sözleriyle eleştirdiği Cumhurbaşkanı ve AKP genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a erken seçim çağrısında bulundu. 

Erdoğan'ın vatandaştan helallik istemesini hatırlatan Akşener, "Alamazsın Sayın Erdoğan, ekmeği haram ettiğin çiftçiden, hayalleri haram ettiği gençten helallik alamazsın. Yazmayı haram ettiğin gazeteciden helallik alamazsın. Kadroyu haram ettiğin öğretmenden helallik alamazsın. Huzuru haram ettiğin kadınlardan helallik alamazsın. Aşıyı haram ettiğin milyonlardan helallik alamazsın. Günahına girdiğin nice masumdan helallik alamazsın. Bir damla huzuru haram ettiğin milletimizden helallik alamazsın" dedi.

Akşener, "Öyle kürsülerden üfürmek olmaz. Halep oradaysa, arşın burada. Madem helallik alacağına eminsin buyurun bakalım getirin sandığı hodri meydan" diyerek seslendi.

Akşener ayrıca, İsrail'in Filistin'e karşı saldırıları üzerinden iktidarı, "Bu insanlık ayıbı karşısında maalesef ülkemizi yönetenlerden İsrail’in caydıracak Filistinlilerin hayatını iyileştirecek bir somut atım görmedik" diyerek eleştirdi. "İsrail ile aramızda 6 milyar doları aşan ticari ilişkiler var. Bu ilişkiler askıya alındı mı? Kürecik Radar üssü var değil mi İran’dan İsrail’e yapılacak bir saldırıyı haber vermesi planlanıyor. Peki bu üs kapatıldı mı?" diye soran Akşener, "Hayır. Bunların hiçbiri yok. Peki ne var? Bol miktarda hamaset var" ifadelerini kullandı.


Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Bildiğiniz üzere, Mart ayında, İsrail’de seçimler yapıldı ve oluşan tablo, İsrail’in en uzun süreli başbakanı Netenyahu’nun, yeni bir hükümet kurmasına imkan vermedi. İsrail Cumhurbaşkanı da, hükümeti kurma görevini, Yeş Atid partisine verdi. Birdenbire, İsrailli Arap partileri kritik bir öneme sahip oluverdiler. Çünkü hükümet ortağı olma, yeni iktidarı belirleme ihtimalleri doğdu. Bu gelişmeler üzerine, bir anlamda Sayın Erdoğan’ın İsrail versiyonu olan, Benyamin Netenyahu, siyasi rakiplerini baltalamak ve bu şekilde koltuğunu koruyabilmek için gözünü kırpmadan, sivillerin ve çocukların hayatlarına kast etmekten geri durmadı.

Önce Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra kışkırtmaları yaşandı, ardından da, Gazze’ye operasyon başladı. İsrailli Arap partileri de, yaşananlara tepki olarak koalisyon görüşmelerinden çekildi.Kim kazandı? Savaş tüccarları kazandı. Koltuk meraklıları kazandı. Değişim istemeyen statükocular kazandı.  Peki kim kaybetti?  İsrail’de yaşayan Araplar kaybetti. Gazze’deki siviller, kadınlar ve çocuklar kaybetti. İsrail demokrasisi kaybetti."

"Bu insanlık ayıbı karşısında maalesef ülkemizi yönetenlerden İsrail’in caydıracak Filistinlilerin hayatını iyileştirecek bir somut atım görmedik. İsrail ile aramızda 6 milyar doları aşan ticari ilişkiler var. Bu ilişkiler askıya alındı mı? Kürecik Radar üssü var değil mi İran’dan İsrail’e yapılacak bir saldırıyı haber vermesi planlanıyor. Peki bu üs kapatıldı mı? Hayır. Bunların hiçbiri yok. Peki ne var? Bol miktarda hamaset var. A haber’de, Yenişafak’ta ateşli yorumlar var yazılar var gerçi bu hususta arkadaşların hakkını terslim etmemiş lazım Doğu Türkistan için bu kadarını bile yapamadılar.  Dün kürsüden insanlık nutukları atan Sayın Erdoğan Doğu Kürdistanlı kardeşlerimiz için ağzını bile açamamıştı.  Sayın Erdoğan, kürsüden sallamayı liderlik sananların devri artık bitiyor. Samimiyetsiz ağlak tavırlarınızla Filistin için çok şey yapıyormuş gibi görünme çabanızı artık kimse yemiyor. İsrail’e yaptığın gideri Çin’e de yapabileceksin."

19 Mayıs mesajı

"Yarın 19 Mayıs. Milli bayramlarımızın her biri bizler için çok değerlidir. Ama 19 Mayıs’ın yeri bir başkadır. 23 Nisan bir sonuçtur. 30 Ağustos bir sonuçtur. 29 Ekim bir sonuçtur. Ama 19 Mayıs, milletimiz için tarihi bir başlangıçtır. Ülkemizin dört bir yanına çöreklenen düşmanlara karşı, Türk Milleti’ne pranga vurulamayacağı gerçeğinin, yeniden ispatı için atılan, tarihi bir adımdır. Bu adım; Son devletimiz, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun, ilk adımıdır. Bu adım; Binlerce yıllık tarihimizden süzülen inanç ve kararlılığın, tüm dünyaya ilanıdır. Bu adım; İstikbali, istiklalden ayrı düşünmeyip, bu kutlu günü, gençlerin bayramı ilan eden bir büyük vizyonun imzasıdır. Ez cümle 19 Mayıs; iç cephedeki sayısız gediğe rağmen, Türk Milleti’ni aynı kutlu ülküde buluşturan bir büyük destanın adıdır. Kutlu olsun!

Bugün de zor bir dönemden geçiyoruz. İşte o nedenle, tıpkı 1919’da olduğu gibi, Bugün de, o ilk adımı atacak cesarete sahip olmalı ve o umudu taşımalıyız. Bu topraklarda, yeni destanlar yazmak için, o ilk adımı mutlaka atmamız gerekiyor. O adım, 1919’da bağımsız bir ülke hedefiyle atıldı. Biz de bugün, güçlü, zengin ve mutlu bir Türkiye hedefiyle atacağız. Muazzam bir gelişme, eşi benzeri görülmemiş bir kalkınma hedefiyle, o ilk adımı atacağız. Ve tıpkı 1919’da olduğu gibi, bugün de o ilk adımı, milletçe omuz omuza hep birlikte atacağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Çünkü biz biliyoruz ki; bu yolda ihtiyacımız olan kudretin, inancın ve cesaretin sırrı, Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs’ta attığı, o ilk adımda saklıdır. Çünkü 19 Mayıs, milletin azim ve kararlılığının önünde, hiçbir engelin duramayacağı gerçeğinin, asla silinemeyecek kanıtıdır. Bu vesileyle, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, İstiklal kahramanlarımızın ruhları şad, mekanları cennet olsun. Yüce Allah, bizi onlara karşı mahcup etmesin. 19 Mayıs, Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun!"

"Sözde tam kapanma sürecinde bir kez daha gördük ki bu zor günlerde millet olarak yapayalnızız"

"Böylesine büyük bir kahramanlığın mirasçıları olarak bizler üzerimize düşen görevin bilincindeyiz. Milletimiz için en iyi olanı başarmak zorundayız ama maalesef Türkiye bugün bu bilinçten uzak bir anlayışla yönetiliyor. AK Parti'nin ben yaptım oldu zihniyeti yüzünden milletimizi zor günler geçiriyor. Pandeminin başlından bu yana bilim insanları uyardı, biz hepimiz uyardık dinlemediler. Üç Haftalık tam kapanmanın zorunlu olduğunu bir türlü kabul etmek istemdiler. Nihayetinde lebalep kongreler bitip vaka sayıları zirve yapınca adı tam  kapanma olan tuhaf bir uygulamaya gittiler. Adı tam kapanma ama şehirlerde trafik var, adı tam kapanma ama yasaklardan 20 milyona yakın insanımız muaf. Sonuç ortada 5 binin altına inan vaka sayısı 10 binin üzerinde. Sözde tam kapanma sürecinde bir kez daha gördük ki bu zor günlerde millet olarak yapayalnızız. Bu süreçte de iktidarın ortada olmadığı devletin kurumlarının ve gücünün hissedilmediği bir boşlukta yine tek başımıza kaldık. Neticede yarı sürü bağışıklığı, yarı kapanma, yarı toklukla yalan yanlış bir süreci yaşadık. Halbuki gelişmiş ülkelerde ilk süreç atlatıldı. Şu anda yurt dışında isteyen istediği an istediği yerde  test yaptırabiliyor. Aşı tedariki konusunda sorun yaşamıyorlar. Planladıkları şekilde aşı takvimi uygulanıyor. Biz ise pandeminin başından bu yana iktidarın türlü yalanlarıyla oyalanıp ölmemek için çaba harcıyoruz. Ekonomik ve sosyal destek paketleri olmadan  kapsamlı bir aşı planlaması yapılmadan uygulanan kapatmalar ne yazık ki vatandaşlarımız için Kovid kadar büyük bir belaya dönüştü.

"Bu bir gerçek ki AK parti balonu artık patlamıştır"

Bu bir gerçek ki AK parti balonu artık patlamıştır. Bu iktidar 14 ay milletinin yanında duramamıştır. Oysa Türkiye'nin zor günde vatandaşının yanında olacak gücü de zenginliği de kaynağı da var. Mesele bu kaynakları kimin için kullandığınız meselesi. Mesele kaynak değil tercih meselesi. İktidarın tercihi çok açık! Her zaman olduğu gibi milletimizi d3ğil eşi dostu tercih ediyorlar. Bu öyle bir zihniyet ki yaprak döken memleketi bahar bahçe zannedecek kadar şuursuz. Evine ekmek götüremediği için canına kıyan insanlarımızı görmeyip onun hakkını yapmacılara tıkır tıkır ödeyecek kadar vicdansız. Bunda haramın ortasında bir de utanmadan milletinden helallik isteyecek kadar da yüzsüz. Sayın Erdoğan yeter artık, milletimizin yakasından düşün artık. Hangi yüzle çıkıp da helallik istiyorsun kardeşim."

"Alamazsın Sayın Erdoğan, ekmeği haram ettiğin çiftçiden, hayalleri haram ettiği gençten helallik alamazsın"

"Daha dün iş yerleri kapanıyor diyenler yalan söylüyor diyordu bugün utanmadan onlardan helallik istiyorsun. Dün eve ekmek götüremiyoruz diyen esnafa abartıyor diyordun, bugün utanmadan onlardan helallik istiyorsun. Alamazsın Sayın Erdoğan, ekmeği haram ettiğin çiftçiden, hayalleri haram ettiği gençten helallik alamazsın. Yazmayı haram ettiğin gazeteciden helallik alamazsın. Kadroyu haram ettiğin öğretmenden helallik alamazsın. Huzuru haram ettiğin kadınlardan helallik alamazsın. Aşıyı haram ettiğin milyonlardan helallik alamazsın. Günahına girdiğin nice masumdan helallik alamazsın. Bir damla huzuru haram ettiğin milletimizden helallik alamazsın. "

"Öyle kürsülerden üfürmek olmaz, madem helallik alacağına eminsin buyurun getirin sandığı, hodri meydan"

"İlla helalleşmek istiyorsan ben sana yolunu söyleyeyim, siyasetçi milletiyle kürsüden attığı nutukla helalleşmez, siyasetçi milletiyle sandıkta helalleşir. Maden helallik alacaksın önce aziz milletimizin önüne sandığı getireceksin, helalliği öyle isteyeceksin. Öyle kürsülerden üfürmek olmaz. Halep oradaysa, arşın burada. Madem helallik alacağına eminsin buyurun bakalım getirin sandığı hodri meydan. Valla iyiler seçime hazır."

"Osmangazi Köprüsü, dünyanın en büyük yolsuzluk eseridir"

"Bir iktidarın sözleri ve icraatları arasındaki uyum ya da uyumsuzluk, o iktidarın hem karnesi, hem de karakteridir. 19 yıl önce, millete verdikleri sözleri hatırladığımızda, Sayın Erdoğan’ın iktidarının sınıfta kaldığı bir gerçek. İktidara gelirken en iddialı sloganları neydi hatırlayın;  3Y ile mücadele… Neydi onlar? Yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar. Arkadaşlar bunlarla mücadele edecekti. Peki 19 yılın sonunda ne oldu? Birinci “Y”: Yolsuzluk. Yolsuzlukta Türkiye’yi bir dünya markası haline getirdiler. “Dünyanın en çok kamu ihalesi alan ilk 10 şirketi” listesine, Türkiye’den beş şirket girdi. Bu şirketlerin aldığı ihalelerin toplamı, 200 milyar doları aşıyor. Rakam o kadar büyük ki, böyle söyleyince pek anlaşılmıyor. 200 milyar dolar ne demek, biliyor musunuz? Hane başına, 85.000 lira demek. Yani, Türkiye’deki her ailenin cebinden, 85.000 lira çıkmış, 5 müteahhitin cebine girmiş demek. Mesela, o paralarla Osmangazi Köprüsü yapıldı. Maliyeti, 1 buçuk milyar dolar. Ama devletin kasasından çıkacak para, 13 milyar dolar. Bu köprü, dünyanın en büyük yolsuzluk eseridir.  Bu köprü, bir millete atılmış, dünyanın en büyük kazığıdır. “Yolsuzlukla mücadele edeceğiz.” dediler, yolsuzluğu denetleyen kurumların, Sayıştay’ın, Danıştay’ın içini boşalttılar. Araştıran, sorgulayan gazetecileri hapse attılar. Yolsuzluğa karşı sesini çıkaranı kovdular. Namusuyla çalışanın üzerine çöktüler.

Yolsuzluğu bir norm haline getirdiler. 23 Kasım 2002 seçim beyannamesinde AKP yolsuzlukla mücadele edeceğini tam 24 kere tekrarlamış, gelinen noktada ise Türkiye yolsuzluk sıralamasında 2020 yılında 86. sıraya kadar geriledi. Dünyanın en büyük yolsuzluk yapılan ülkelerinden biriyiz. İşte Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının yolsuzlukla verdiği büyük mücadele. Yolsuzlukla Afrika ülkeleriyle mücadele eden Türkiye."

"Yoksullukla mücadele edeceğiz, diye diye geldiler, yoksulun bile parasına göz diktiler"

2’inci “Y”: Yoksulluk. “Yoksullukla mücadele edeceğiz.” diye diye geldiler, vergilerle, cezalarla, yoksulun bile parasına göz diktiler. Kendi yandaşlarının vergi borçlarını silerken, elektrikten 5 kalem vergi topluyorlar. İşçiye, memura, emekliye maaş zammı yapmamak için, enflasyon rakamlarıyla oynayıp, düşük gösteriyorlar. Soruyorum: Yoksul bir ailenin ne gibi giderleri olur? Kira gideri olur. Doğalgaz, elektrik ve su gideri olur. Bir de yiyecek içecek gideri olur değil mi? Ümit Dikbayır arkadaşımız, 8 aydır pazarda, markette enflasyonu ölçüyor. Her ay, aynı ürünleri satın alarak, aradaki farkı gözlemliyor. Market ve Pazar alışverişine, neredeyse her ay yüzde 5 zam geliyor. Ama bu arkadaşların çıkardığı enflasyon rakamı bunun yakınından bile geçmiyor. Dünya Bankası verilerine göre, son 2 yılda, ülkemizdeki mutlak yoksul sayısı 3,2 milyon kişi artarak 10,1 milyon kişiye yükselmiş. Yalnızca son 2 yılda, Ankara, Bursa ve İzmir’in toplam nüfusu kadar insanımız, yoksulluğun pençesine düşmüş.  Sokaktan geçen her 100 kişiden 13’ü, mutlak yoksulluk içinde. Bir yanda dükkanlar kapalı. Bir yanda gençler işsiz. Memurun, işçinin, emeklinin aldığı para yetmiyor. Türk milleti olarak yoksullaştık. Orta gelir tuzağının üzerinden atlayıp zengin olacaktık, fakirlik kapanına düştük. Partili Cumhubaşkanlığı Sistemi’ne geçince, zincirlerimizi kırıp zengin olacaktık, evi, arabayı, telefonu geçtim, markette sepeti, pazarda fileyi doldurmak bile, hiç bu kadar zor olmamıştı. İşte size Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının, yoksullukla verdiği büyük mücadele. Ak Parti eliyle, fakirlik kapanına mahkum edilen Türkiye.

"2023 vizyonunda ne yazıyorsa tersini yapmışlar"

"Yasakların doyasıya yaşandığı bir Türkiye! Bunların işleri güçleri hamaset. Bakın 2023 vizyonu AK Parti'nin internet sitesinde duruyor. 2023 vizyonunda ne yazıyorsa tersini yapmışlar. Kişi başı milli gelir 25 bin dolar diyor o belge. 10 bin doları bulsak dua edecek hale geldik. İl10 ekonomi arasına gireceğiz diyor, ilk 20 ekonominin dışına gittik. Esnafın üzerindeki vergi yükünü azaltacağız diyorlar,  resim olarak da bir esnaf lokantasının resmini kullanmışlar ha. Çok ilginçtir o resmini kullandıkları lokanta bile can çekişiyor. 2023 vizyonunda ne dedilerse tersi oluyor. Sayın Erdoğan siyasetçinin sözü namusudur.  Bir siyasetçi için en kötüsü sözünün kıymeti harbiyesi kalmamıştır. Geldiğimiz noktada senin de sözünün bir kıymeti kalmadı. Bütün yanlışlarına ve eksiklerine rağmen istifini bozmayandan siyasetçi olmaz, devlet insanı hiç olmaz. Böyle devlet yönetilmez."

Peki yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla nasıl mücadele edilir? İnanın bu hiç de zor değil. Önce milletinizi seveceksiniz.  Sonra kararlı olacaksınız ve çok çalışacaksınız. Bunlar olunca, Türkiye’nin gücü, her tür yanlışı yenmeye yeter. Türkiye, imkanları olan, zengin bir ülke. Yeter ki önce millet, önce memleket diyenler başa gelsin. Ben bu gerçekleri söyleyince; İktidara “Nasıl batırdın?” diye sormaya cesareti olmayanlar, bize “nasıl yöneteceksin?” diye soruyor. Allah’ın izniyle, İYİ Parti iktidarında, tüm bu sorunların üstesinden geleceğiz. Çünkü bu bir zihniyet meselesi. Bizi onlarla karıştırmayın, biz onlara benzemeyiz. Onlar milletimizi düşünmüyor olabilir, biz düşünüyoruz. Onlar başaramıyor olabilir, biz başarırız. Onlar memleketi yönetemiyor olabilir, biz yönetiriz. Çünkü biz İYİ Parti’yiz.

Biz, haram yemeyiz, haram yedirmeyiz, çalmayız, çaldırmayız. Memleketi aile şirketi gibi değil, layık olduğu gibi yönetiriz. Bir kişinin yarım aklıyla değil, ortak akılla yönetiriz. Hafta sonları, gece yarıları, alelacele alınan kararlarla değil, Vizyonla, planla, programla, çok çalışarak yönetiriz.  Keyfiyetle değil, şeffaflıkla, gizleyerek değil, hesap vererek, yönetiriz. Torpilli değil, liyakatli kadrolarla yönetiriz. Yasaklarla değil, adaletle, hukukla yönetiriz.  Milleti bölmeden, kimseyi iteklemeden, demokrasiyle, millet iradesiyle el ele yönetiriz. İkna ederek, doğruda, güzelde buluşarak yönetiriz. Şahsi hırslarımızla değil, kibrimizle değil, akılla, irfanla, tevazuyla yönetiriz. Bizi onlarla karıştırmayın. Biz, önce millet, önce memleket diyenleriz. İşte o nedenle, memleketi aslanlar gibi yönetir, İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’le, Türkiye’yi düze çıkartırız.

 


İşte Akşener'in Meclis kürsüsüne çıkardığı kahvehane sahibi: