22 Haziran 2022 10:29
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Muğlada'da Pınar Gültekin’i boğduktan sonra varile koyup yakan Cemal Metin Avcı’nın müebbet hapis cezasına uygulanan “haksız tahrik” indirimine sert bir dille tepki gösterdi. "Bugün Türkiye'de bir psikopatın 14 yıl sonra sokaklarımızda gezebilmesine göz yumuyorlar. Kadın katillerine cesaret veriyorlar. Sapıkları yüreklendiriyorlar. Yuh olsun yazıklar olsun hepinize!" diyen Akşener sözlerini devamında, "Türk yargısı için utanç vesikası olarak anılacak bu kararda imzası bulunan herkesi bugün Allah'a havale ediyorum ama yarın iki elim yakalarında olacak" diye konuştu.
Akşener AKP ve MHP'nin sunduğu, kamuoyunda dezenformasyon yasası olarak anılan yasa teklifini de eleştirdi. "Bu yasa, internet sitelerini hizaya çekme yasasıdır. Bu yasa, televizyon ve gazeteler üzerinde kurulan baskıyı, internete taşıma sevdasıdır. Bu yasa, yeni bir RTÜK oluşturma çabasıdır. Ez cümle bu yasa, bir istibdat yasasıdır!" diyen Akşener, "Peki neden böyle bir yasaya gerek duydular biliyor musunuz? Çünkü korkuyorlar. Gerçeklerden korkuyorlar. Adaletten korkuyorlar. Milletin özgürce konuşmasından, herkesin doğruları öğrenmesinden korkuyorlar" ifadelerini kullandı.
Öte yandan Akşener, Marmaris'te çıkan orman yangınına da değindi. "Gelen bilgilere göre, yine uçak yok. Yine hazırlık yok. Yine kontrol odası pozları, bol miktarda hamaset var" diyen Akşener, iktidara, "Geçtiğimiz sene günlerce yüreğimizi yakan, nefesimizi kesen ve canlarımızı alan yangınları, unutmadık. Siz de unutmayacaksınız! 13 makam uçağınız olmasına rağmen, “Yangın söndürme uçağımız yok” diyen kepazeliği unutmadık. Siz de unutmayacaksınız! Ağacına, ormanına, cennet doğasına sahip çıkan milletimizin nasıl yalnız bırakıldığını unutmadık. Siz de unutmayacaksınız! Unutmayacak ve bu sefer, çok daha geç olmadan, gereken önlemleri alacaksınız! Bu sefer de, beceriksizliğiniz, ihmaliniz ve hatanız yüzünden, aynı felaketi yaşarsak; bizim de, milletimizin de iki eli, yakınızda olacak. Bunu da böyle bilesiniz" diye seslendi.
TIKLAYIN - Marmaris’teki orman yangınına havadan ve karadan müdahale sürüyor
Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Ak Parti iktidarının beceriksiz ellerinde bugün maalesef gittikçe daha da derinleşen bir devlet krizinin tam ortasındayız. Bugün Türkiye'de özgürlüğü, hakkı ve vicdanı mumla aratıyorlar. Bugün Türkiye'de hukuku ve adaleti kirli emellere alet ediyorlar. Bugün Türkiye'de kadınları sahipsiz bırakmaya çalışıyorlar.
"Bugün Türkiye'de bir psikopatın 14 yıl sonra sokaklarımızda gezebilmesine göz yumuyorlar. Kadın katillerine cesaret veriyorlar. Sapıkları yüreklendiriyorlar. Yuh olsun yazıklar olsun hepinize! Türk yargısı için utanç vesikası olarak anılacak bu kararda imzası bulunan herkesi bugün Allah'a havale ediyorum ama yarın iki elim yakalarında olacak.
"Bu arada, biliyorsunuz, bir de Nebati Bakan’ın üstadı, Damat Bakan vardı… Hatırlarsınız, o da affını istemeden önce yine dahiyane bir fikirle bu ülkenin hazinesini dolar ve altın üzerinden borca sokmuştu… Peki, bu muhteşem borçlanma stratejisinin maliyeti ne kadar oldu biliyor musunuz? Bugün itibarıyla, 710 milyar lira. Yanlış duymadınız. Bir Damat Bakan kolay yetişmiyor. Nebati Bakan’ın daha gideceği çok yol var… Bu 710 milyar liranın, 110 milyar lirasını ödedik, bugünün parasıyla, ödeyeceğimiz 600 milyar lira daha var. Yani Kayınpeder, Damat ve Nebati’den oluşan ve artık pek de güldürmeyen bu komedi dans üçlüsünün dahiyane fikirlerinin ülkemize maliyeti, en az 940 milyar lira. Bu para, ülkemizin vatandaşından, şirketlerinden bir yıl boyunca toplanan vergilerin, neredeyse yüzde 90’ı. Yani vatandaşımız ve şirketlerimiz, hiç durmadan çalışıyor, çabalıyor. Bu fantastik üçlü de bu parayı eşsiz ekonomi vizyonlarıyla saçıp savuruyor. Tüm bunlar olurken de olan milletimize ve memleketimize oluyor. Türkiye’nin CDS puanı, son 19 yılın en yüksek seviyesine çıkmış, 800 puanı aşmış. Ama bu arkadaşların rahatı, pek bir yerinde… Enflasyon milletimizin belini bükmüş, Bay Kriz, maaşına zam peşinde… Ekonomi rayından çıkmış, bunlar sosyal medyayı kontrol etme derdinde…
Biliyorsunuz önümüze, “Sosyal Medya Yasası” adı altında, yeni bir yasak getirdiler. Neymiş? Yalan habere karşı önlem alacaklarmış. Neymiş? Dezenformasyonla mücadele edeceklermiş. Neymiş? Sosyal medya yalancıymış. Çünkü onlara göre yolsuzluk yok; haberi yapanlar yalancı. Aslında sığınmacı sorunu da yok; var diyenler yalancı. Ekonomide her şey tıkırında; ekonomi kötüye gidiyor diyenler yalancı… Değerli dava arkadaşlarım; Bu yasa, internet sitelerini hizaya çekme yasasıdır. Bu yasa, televizyon ve gazeteler üzerinde kurulan baskıyı, internete taşıma sevdasıdır. Bu yasa, yeni bir RTÜK oluşturma çabasıdır. Ez cümle bu yasa, bir istibdat yasasıdır! Peki neden böyle bir yasaya gerek duydular biliyor musunuz? Çünkü korkuyorlar. Gerçeklerden korkuyorlar. Adaletten korkuyorlar. Milletin özgürce konuşmasından, herkesin doğruları öğrenmesinden korkuyorlar.
Uğruna her şeyi verecekleri o koltukları, kaybetmekten korkuyorlar. Kurdukları rant düzeninin dağılmasından korkuyorlar. Maskelerin düşmesinden, saraydaki sefanın bitmesinden korkuyorlar. Ne kadar beceriksiz olduklarının yazılmasından, ülkemize ne büyük kötülükler ettiklerinin çizilmesinden, Kapı arkalarında döndürdükleri dümenlerin, açığa çıkmasından korkuyorlar. Artık öyle bir panik halindeler ki; Havuz medyasındaki düzeni, sosyal medyaya da taşımak için uğraşıyorlar. Varsın olsun. İstedikleri kadar uğraşsınlar. Biz; “Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet!” demeye, devam edeceğiz. İstedikleri yasağı getirsinler. Biz; “Kahrolsun zulüm, yaşasın adalet!” demeye, devam edeceğiz. İstedikleri kadar gerçeklerden kaçsınlar. Biz; Her türlü haksızlığın, adaletsizliğin ve yasağın karşısında; Sözü milletimize vermeye devam edeceğiz!
"Yaz aylarının gelişiyle birlikte iklim Krizi’nin yol açtığı yeni felaketleri izliyoruz. Görüntüleri ve haberleri endişeyle takip ediyoruz. Geçen sene yaşadığımız korkunç günlerin bir daha tekrar etmemesi için dua ediyoruz. Ancak uzmanlar Akdeniz’den gelen sıcak hava dalgasının Türkiye’yi de etkisi altına alabileceğini söylüyor. Bu durumun, yangın afetlerine ve orman yakan hainlere, davetiye çıkartacağı aşikar. Nitekim daha dün akşam, Marmaris-Bördübet’ten felaket haberi geldi. Gelen bilgilere göre, yine uçak yok. Yine hazırlık yok. Yine kontrol odası pozları, bol miktarda hamaset var. Bu nedenle iktidarı bir kez daha uyarmak istiyorum. Geçtiğimiz sene günlerce yüreğimizi yakan, nefesimizi kesen ve canlarımızı alan yangınları, unutmadık. Geçen sene yangın bölgesine İl başkanımız ağlayarak dedi ki ormandan anlatamayacağım bir çığlık bir ağızdan bütün hayvanların sesleriyle bir çığlık yükseldi ki başkanım bunu ben nasıl unutacağım!’ Siz de unutmayacaksınız! 13 makam uçağınız olmasına rağmen, “Yangın söndürme uçağımız yok” diyen kepazeliği unutmadık. Siz de unutmayacaksınız! Ağacına, ormanına, cennet doğasına sahip çıkan milletimizin nasıl yalnız bırakıldığını unutmadık. Siz de unutmayacaksınız! Unutmayacak ve bu sefer, çok daha geç olmadan, gereken önlemleri alacaksınız! Bu sefer de, beceriksizliğiniz, ihmaliniz ve hatanız yüzünden, aynı felaketi yaşarsak; bizim de, milletimizin de iki eli, yakınızda olacak. Bunu da böyle bilesiniz.
Manisa ziyaretimizin acı tablolarından biriyle de Gölmarmara’da karşılaştık… Marmara Gölü kurumuş. Çiftçilerimiz perişan. Bölgedeki vatandaşlarımız durumu; “Gölmarmara, oldu Çöl Marmara.” diyerek tarif etti. İşte o nedenle, bugün Milletin Kürsüsü’nde, bir misafirimiz daha olacak. Gölmarmara’daki vahim tabloyu, bizzat Gölmarmaralı kardeşlerimizden dinleyeceğiz. Niğmet Sezen Hanım, bugün aramızda. Buyurun Niğmet Hanım, söz de kürsü de sizindir.
Gölmarmara’daki bu hazin tablonun içerisinde 25 yaşında bir gencimizle karşılaştım. Dedi ki; “4 yıllık maliye bölümü mezunuyum. Çiftçilik yapıyorum. 70-80 dönüm ekiyorum. Yövmiyeye çağırırlarsa, tarlaya, çapaya, küreğe gidiyorum.” Bakın 4 yıllık Maliye bölümünden mezun olan bir gencimiz tarlada elleri çatlayana kadar çalışırken hem okumak için verdiği çabanın boşa gidişinin hem de iktidarın iş bilmezliğinin yükünü taşıyor. Yani Bay Kriz ve arkadaşlarının, ülkemizi içine soktuğu krizler sarmalı yine gençlerimizi can evinden vuruyor. Yine gençlerimizin çabalarını yok ediyor. Yine gençlerimizin hayallerini çalıyor. İşte ben de, tam olarak bu nedenle, gençlerimizle buluşuyorum. Biliyorsunuz, “Gençler İçin Gençlerle Beraber” diyerek tersine mentorluk oturumları başlattık. Geçtiğimiz hafta, sekizinci oturumumuzu gerçekleştirdik. Bu defa, KYK mağduru gençlerimizle buluştuk. Yedikleri yemekten, yattıkları yatağa kadar, çok zor koşullarda yaşayan, hayata borçla başlamak zorunda kalan, gençlerimizle dertleştik. Yine onlar içlerini döktü, ben dinledim. Onlar yaşadıklarını anlattı, ben öğrendim.
29 yaşındaki bir gencimiz dedi ki; “İlk sene kredi almadım, dayanmaya çalıştım. Ama sonra ailemden daha fazla para istemem gerekeceğini gördüm. O zamanlar kredi 350 liraydı, 350 lira da babam gönderiyordu. Allah’tan sadece 3 sene aldım. Askere gitmeden önce faiz binmesin diye birkaç taksit ödedim. Döndüm, iş bulana kadar tüm ödediklerim boşa gitti. Yani, askere gittim diye bana faiz uygulandı. Sonra iş buldum ödemeye başladım. Sonra iş yerim yurt dışına taşınacağı için ayrılmak zorunda kaldım. Yine bir boşluk oldu. Yine tüm ödediklerim boşa gitti. En son yapılandırdık. Yılbaşından sonra da evlilik sürecine girdim. Zaten ekonomi de tepetaklak oldu. Artık bütün umudumu kaybettim. Eşim de psikolog o 5 yıl kredi aldı. Onun borcu daha da fazla. Yani diyorum ki bize reva görülen bu mu?”
Gencecik yaştaki evlatlarımıza Yurt dışına gitmekten başka çare bırakmayan bu çaresizliğin, hayallerine kavuşamayacağını düşündürten bu umutsuzluğun, esas sebebi ne biliyor musunuz? Kapsayan, imkanlar sunan, fırsatlar oluşturan, bir devlet anlayışından, mahrum bırakılmaları… Üstelik sadece gençlerimiz değil. Bugün, milletimizin her kesimi, bu devlet anlayışından mahrum. Çünkü Ak Parti iktidarı, kendisini devlet gibi gördüğü için insan kayıran, kutuplaştıran ve engeller ören yönetim anlayışıyla milletimizin devlet anlayışını da zedeliyor. Bu kirli zihniyet, her şeyden önce, devlet-millet bağına zarar veriyor. Milletle beraber değil, millete rağmen yol yürüyerek; Milletimizin, çaresiz, kimsesiz ve yalnız hissetmesine sebep oluyor. Oysa; Kurumsal devlet anlayışımıza göre; Millet, egemen unsurdur. Millet, kurucu değerdir. Millet, bağımsızlığın teminatıdır. Millet, birlik ve beraberliğin temelidir. Cumhuriyetimize kadar gelinen süreçte, devletten ayrı tutulan bir millet varken; Cumhuriyetimizle birlikte; Devlet-millet birliği sağlanmış, devlet yönetiminde, millet egemenliği hâkim kılınmıştır.
"Atatürk’e hakaret ederken dilleri kurudu, doktorlara havale ediyorum, bu şuurun altında ne var! İktidardakilerin, adeta hakaret etme yarışına girdiği Atatürk’ümüz de insani şahsiyetimizin, bedenimizde değil, ruhumuzda saklı olduğu inancıyla; Millet kavramına, “Zengin hatıra mirasına sahip bulunan, Beraber yaşamak konusunda, ortak arzu ve olurda, samimi olan, Sahip olunan mirasın korunmasında, beraber devam hususunda, iradeleri ortak olan insanların, meydana getirdiği cemiyet” olarak bakmıştır. Bu sözün arkasında, ne ayrımcılık, ne ırkçılık, ne de kutuplaştırma vardır. Bu sözün arkasında; ortak vicdanımız, ortak sevgimiz, ortak değerlerimiz ve ortak hatıralarımız vardır. Bu sözün arkasında; Birlik, beraberlik ve dayanışma ruhu vardır.
Aziz milletim; Atatürk der ki, “Milliyetimizden, gaflet edişin acısını, çok gördük. Kabahatimiz, kendimizi unutmamızmış…” Maalesef bugün; Yine, tam olarak, aynı kabahatin eşiğindeyiz. Birileri yine, bize kim olduğumuzu unutturmak istiyor Birileri yine, devlet-millet bağını kopartmak istiyor.
Kadınlara yapılan haksızlıkların bu kadar görmezden gelinmesini ve AK Parti yöneticilerinden birinin başı açık kadın perdesiz eve benzer sözlerinin neye tekabül ettiğini söyleyeyim, çünkü milli mücadelenin ilk hareketini biz kadınlar yaptık da ondan. Eğer kadının geçmişini kadına unutturabilirseniz onu çaresiz hale getirebilirseniz her bir Nayman Ana’nın Nayman Ana olmayı unutmasını sağlarsınız. Ama şart olsun and olsun unutmayacağız unutturmayacağız. Her birimiz Nayman Ana olarak hatırla, hatırla, hatırla diyeceğiz Her bir kadın kuvvacı olarak müdafa-ı hukuk cemiyetinin bir mensubu olarak, ki ilk kuran kadınlardır, birçok Anadolu ilinde ilk kadınlar kurmuştur. Dolayısıyla unutmayacağız unutturmayacağız.
Bunun için de hem devlet kavramının hem de millet kavramının içini boşaltmaya çalışıyorlar. Atatürk’ün anasına sövülecek siz onu sarayda ağırlayacaksınız. Bunun bilgisizlikle alakası yok. Ortak hatırlarımıza, ortak zenginliklerimize, ortak değerlerimize, türlü iftiralarla, yalanlarla, algı oyunlarıyla saldırıyorlar. Beraber yaşama arzumuzu, birbirimize olan saygımızı, sevgimizi; Kutuplaştırma taktikleriyle, nefret diliyle ve öfke siyasetiyle yıkmaya çalışıyorlar. Neden biliyor musunuz? Çünkü hazmedemiyorlar. Atatürk’ün o büyük vizyonunu hazmedemiyorlar. Cumhuriyet değerlerimizi hazmedemiyorlar. Küllerinden bir devlet doğuran, o kutlu iradeyi hazmedemiyorlar.
Sayın Erdoğan sayende bugün artık 2 millet var. Bir tarafta toprağını ekemeyen, hayvanını besleyemeyen, atanamayan, hakkını alamayan, yiyecek ekmeği, başını sokacak çatıyı bulamayan, sansürle, baskıyla ve endişeyle yaşayan; hatta artık, nefes bile alamayan, her partiden, her görüşten, her düşünceden bizim mağdur milletimiz. Diğer tarafta ise; yandaşlardan, haramilerden, rant şebekelerinden, mafyalardan, simsarlardan, tefecilerden, 5 maaş, 10 maaş, 11 maaş alan, saray danışmanlarından, torpilli yeğenlerden, pudra şekercilerinden, lüks, şatafat ve israf meraklılarından, ez cümle çevrendeki bir avuç iktidar şımarığından müteşekkil, senin mağrur milletin. Sayın Erdoğan sayende bugün artık 2 gerçek var. Bir tarafta milletçe, çarşıda, pazarda, sokakta, okulda, işte gördüğümüz duyduğumuzu ve yaşadığımız bizim gerçeğimiz… Diğer tarafta ise Saray danışmanlarının, yandaş medyanın, Tayyip Bey’i Üzmeyen İstatistik Kurumu’nun beceriksizlik abidesi bakanlarının ve kürsü şovların sırasında, bizzat senin utanmadan sıkılmadan anlattığınız senin gerçeğin.
Biz senin ilkmek ilmek örüp, memleketin başına bela ettiğin bu paralel dünya ile bıkmadan, usanmadan, mücadele etmeye devam edeceğiz. İkiye ayırdığın ülkemizi, yeniden birleştireceğiz. İkiye ayırdığın milletimizi, yeniden barıştıracağız. İkiye ayırdığın gerçekliği, yeniden hakikatle buluşturacağız. Bunu da tek bir yanlışla mücadele ederek yapacağız! Çünkü bu ucube paralel evrenin ardında, aslında tek bir yanlış var. Milletin varlığına ve dirliğine bizzat ondan aldığı yetkilerle el koyup bir avuç beceriksizi, bir milletin tepesine çıkartan, tek bir yanlış var. Devletimizin kurumsallığını, hukukumuzun güvenilirliğini demokrasimizin geleneğini yok eden tek bir yanlış var. Ülkemizi her geçen gün adım adım uçuruma sürükleyen tek bir sistem, tek bir adam, tek bir yanlış var. O yanlış sensin, sen! O yanlış sensin Sayın Erdoğan!"
© Tüm hakları saklıdır.