T24 - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal partisinin Grup toplantısında konuştu. Baykal anayasa değişikliği konusuna değinerek, "Bunun hukukla ne ilgisi var? Mecliste şimdi anayasayı değiştirecekler
kim değiştirecek AKP ile BDP. Bu ikisi de Anayasa Mahkemesi tarafından
mahkum edilmiş iki parti. Şimdi bu ikisi ele ele verip yeni anayasayı tanzim edecekler. Anayasa Mahkemesi’ni tanzim edecekler" dedi. Baykal, "Türkiye elbette anayasa konusunda çok ciddi çalışma yapacaktır ama o
anayasa değişikliği bir partinin çıkarına göre böyle gider ayak
yapılacak iş değildir" diyerek konuşmasını tamamladı.
Baykal'ın konuşmasından satır başları şöyle:
İşsizlik rakamları
Bugün ortaya çıkan tablo ekonominin maalesef işsizlik üretmeye devam ettiğini bize gösteriyor. Geçen yılki işsizlik oranının 3 puan üzerine çıkıldığı görülmekte. Kasabalar ve kentlerde yaşayan insanların maruz kaldığı işsizlik ise çok daha büyük seviyede olmuştur. Yüzde 17.4 olmuştur.
Tarımdaki gizli işsizlik dolayısıyla bu rakam daha aşağıya çekilmektedir. Ama bu bizi yanıltmamalıdır. Gençlerdeki işsizlik ise yüzde 25’in üzerine çıkmıştır. Yani her 4 gençten biri işsizdir.
Resmi rakamların tespit edebildiği işsiz sayısı 860 bin kişi artmıştır. İşsizlik 2001 krizinden sonra yüzde 10 düzeyindeydi. Bugün ise yüzde 17’nin üzerine çıkmıştır. Yani yarı yarıya artış göstermiştir.
Bu tablonun arkasında AKP’nin insan ve üretim odaklı değil, rant ve finans odaklı ekonomi politikaları yatmaktadır. Tarıma sahip çıkılmadığı için, fabrikalar kapatıldığı için bu işsizliğin oluştuğunu anlatıyoruz.
15 milyon insan yoksul
İşsizliğin yanında yoksulluk tablosu da kaygı verici düzeyde artmaktadır. TÜİK’in verilerine göre yoksulluk sınırı 820 liradır. Asgari ücretlilerin ailelerini de hesap edersek 15 milyon insan yoksulluk sınırının altında yaşanmaktadır.
Asgari ücretten vergi alınmaktadır. CHP’nin ısrarının ne kadar yerinde olduğu ortaya çıkmıştır. Yoksullaşma bir gerçek olarak ortaya çıkmıştır.
Sadece ocak ayında yaşanan enflasyon artışı neredeyse işçinin alacağı ücret artışını ortadan kaldırmıştır. Bu kabul edilebilir bir tablo değildir.
8 yılda borç iki katına çıktı
Türkiye borçlanma konusunda vitesi yükseltmiştir. Borç beraberinde pek çok sorunu ve sıkıntıyı da getirmektedir. Merkezi devlet borçları açıklandı. 2002’den bu yana borçlar iki katı artmıştır.
Türkiye’nin borç yükü 8 yılda 80 yıldaki toplamın iki katına çıkmış, 8 yılda 80 yılda yapılanlar satılmıştır.
Bu borçlar nasıl ödeniyor, faizle ödeniyor. Peki bu faizden kim kazanıyor. Bu faiz çarkı fakirden al zengine ver çarkıdır.
Bu AKP politikasıdır. Sadece “fakirden al zengine ver” değil, “bu memleketin insanından al başka ülkelerin insanına şirketlerine” ver çarkıdır.
En yüksek harcama bugün faiz harcamasıdır. Bu tablo çok net ortaya çıkmıştır.
Danıştay'ın kararı hükümete ibret olsun
Sevinçli olduğumuz bir olayı belirtmeliyiz. Danıştay Tekel işçilerinin haklı mücadelesine bütün milletimizin duyduğu saygı ve anlayış doğrultusunda ama hukukun gereğini yerine getirerek çok önemli bir karar almıştır.
Bu kararla Danıştay kamunun devletin çalıştırmış olduğu işçilere karşı sorumluluğu doğrultusunda bu kadar keyfi bir tercih uygulayamayacağını, silip atamayacağını, onların da devletin dikkate almak zorunda olduğu hakları olduğunu ortaya koymuştur.
Türkiye’de umursamazlığın, yok saymanın hukuk dünyamıza egemen olmadığını bu kararla bir kez daha görmüşüzdür.
Danıştay’ın bu kararı hükümete ibret olsun. Hükümet bu karardan bir ders çıkarsın.
Bu olayın arkasında nasıl iktidar yanlışlarının yattığını hep söylüyoruz. Siz bu kadar yanlış yapacaksınız orada ekmek mücadelesi veren insanları silip atacaksınız. Olmaz öyle şey. Orada kimse hakkından fazlasını istemiyor ama hakkını da vermek istemiyor.
Yeter artık şimdiye kadar burnunu sürttürdüklerin, Tekel işçisine bari saygı göster.
Cinler tepeme çıkıyor
Tekel’in alkol bölümünün borç hanesinde yazan 300 milyon liralık borcu devirden önce silinmiş Tekel Genel Müdürlüğü’nün hesabına yazılmıştır. Satışlar borçsuz yapılmıştır.
300 milyon lira o günün kurlarına göre, bugün yaklaşık 250 milyon dolardır.
Tekel’in 5 sigara fabrikası, geniş değerli arsalarıyla 1 milyar 720 milyon dolara satıldı. Bu fabrikalardan sadece Samsun’dakinin yıllık faaliyet karı 600 milyon dolardı.
Şimdi Tekel deyince bunlar aklımıza geliyor. Tekel işçisine bakarken bunlar geliyor gözümün önüne.
İşçilere yönelik saygısız ifadeler sarf edilince cinler tepeme çıkıyor bunları görüyorum.
Türkiye’de bu konular birikti. İnşallah CHP iktidarında bunların hesabını teker teker soracağız. Tekel işçileriyle iftihar ediyoruz. Türkiye’ye örnek olmuşlardır. Nasıl hak mücadelesi verilir bunu örneğini vermişlerdir. Türkiye’deki sosyal bilincin yükselmesine katkı sağlamışlardır.
Tekel işçilerini en çok kim seviyor biliyor musunuz, Kızılay’daki esnaf seviyor, esnaf.
Hükümetin bu Tekel işçilerine bu kadar zalim davranmasını anlamak mümkün müdür?
Hukuk krizi yaşanıyor
Türkiye’de hukuk adalet onun işleyişi toplumumuzu derinden sarsıyor. Türkiye’de bir hukuk krizinin yaşandığı çok açıktır. Adalet ve hak kavramı son dönemde zedelenmiş görünüyor.
Kısa bi4r süre önce ortaya deniz kuvvetlerinde amirallere suikast iddiası ortaya atıldı. Suçlamalar yapıldı, belgeler çıkarıldı, iddialar atıldı.
Suçlanan bir yarbay ikinci kez savcılığa çağrılınca bir mektup bıraktı ve intihar etti. Bu intihardan 19 gün sonra onun yazısı denerek ortaya atılan belge incelendi ve görüldü ki Ali Tatar’ın yazısı değildir.
Şimdi 19 gün sonra gerçek ortaya çıktı ki Ali Tatar’ın hiçbir ilgisi yoktur.
Gözaltına alınan diğer teğmenlerin de yazıyla ilgisi olmadığı ortaya çıktı. Peki o yazı nasıl oraya girdi. O yazı bir hayatın kaybolmasına, ailelerin ızdırabına neden oldu. Bunu kim niye yaptı?
Böyle hukuk olur mu? Ali Tatar’ın hesabını kim verecek. İntihara yol açan bir süreç işletildi bu hesabı kim verecek?
Şimdi yaşananların iç yüzü bakalım ne zaman ortaya çıkacak ve o zaman ne olacak.
Erzincan Savcısı nasıl Ergenekon sanığı olur?
Kozmik oda aramasından ne çıktı? Suikast iddiasından ne çıktı? Hiç.
Şimdi Erzincan’da cumhuriyet kanunlarını uyguladığı için savcı Ergenekon sanığı olmuştur. Herkes biliyor ki savcı cumhuriyet kanunlarını uygulamaya çalışmasaydı şimdi Ergenekon sanığı olmayacaktı.
Kim bilir ne zaman şimdiki tutuklamaların yanlış olduğu ortaya çıkacak. O zamana kadar hangi acılar yaşanacak.
Ergenekon davası 3 yılı tamamlayacak? Gizli tanık var, imzasız mektup var ama somut elle tutulur bir sonuç yok. Bunu doğal karşılamak mümkün mü?
İnsanların tanıdıkları var tanımadıkları var. Benim tanıdığım kendini kurtarırsa ilgimiz kaybolacak mı? Bütün Türkiye yakından izlemelidir. Kamuoyu olarak hepimiz burada haksızlığa maruz kaldığını gördüğümüz herkesle ilgilenmeliyiz. Herkesin haksızlığa maruz kalabileceğini bir ilke edinmeliyiz.
Herkes masumiyetini ispat etmeye zorlanıyor.
Ergenekon’da kimin gizli tanık olduğunu biliyoruz. Ablasının katili, yeğenini fuhşa sürükleyen biri. Erzincan’da gizli tanık. Hukukun saygınlığını korumak gerekiyor.
Delil toplama işlemi yerine delil ithal ediliyor. Böyle bir şey olabilir mi?
Böyle bir tablonun içinde iktidar en büyük sorumluluğu taşıyor. Başbakan yardımcısı telefon açıyor. “tahliye et” diyor. İstanbul’da bire hakim “üzerimde kurumsal baskı var” diyor. Habur’daki rezaletin bir hakim ayarlamasıyla gerçekleştiği ortaya çıkıyor.
İktidar hukukun ırzına geçerken suçüstü yapılmıştır.
Şimdi iktidar ne diyor bana anayasa değişikliği yapmak için yardım edin
İktidar giderayak, siyasi gerilim yaşanırken, meclis kavga ederken “Ben anayasa değişikliği yapacağım” diye aceleyle ortaya çıkması neden?
Bunu soruyorum ve cevabı veriyorum. Bu iktidar hukukla çatışarak geldi. Hukukla çatışan bir iktidardı.
Ama bu iktidar kendisinin iş başında olduğu sürece durumu iyi kötü idare etti. İktidar olanaklarını kullanarak hukuk karşısında kendini kollama şansını kullandı.
Ama şimdi seçim geliyor. Seçim bu iktidarın elindeki imkanların belki de ortadan kalkacağı bir sonuç verecek.
Öyle bir tabloda bugünkü hukuki şaibeleri, taşıyan bir iktidar seçimi, kaybettikten sonra acaba kendisini nasıl koruyabilir sorusu, anayasayı şimdi kontrollerine alıp şekillendirecekleri. HSYK’yı, Anaysa mahkemesi’ni kendileri için uygun bir hale dönüştürebilecekleri bire anayasa değişikliğin kendilerini iktidar sonrası düzenlemeyi düşünüyorlar.
Sadece AKP anayasa değişikliği istiyor
İktidarın içinde bulunduğu zafiyet onları hukuku kendilerine göre şekillendirme noktasına getirmiştir.
İnsan soruyor: bu kimin projesi? Anayasa 72 milyonu ilgilendiren bir konu. Kim yapıyor bu anayasa değişikliğini?
Yargıtay, Danıştay, barolar, gelmiş geçmiş saygın hukuk adamları memleketin bütün hukuk kurumları bu gerilimin içinde bu yapılamaz diyorlar.
Sadece AKP sadece başbakan sadece bu iktidar “aman ha önümüzde 1 yıl var bu 1 yılı anayasayı değiştirmek için kullanmalıyız” diye çırpınıyorlar.
Bunlar kendilerine göre hukuk Habur’da işlettiler. Orada işlettiler belki başka yerlerde de işletiyorlar. Ama iktidardan giderse böyle işletemeyecekler. Ama AKP iktidardan giderse hukuk işlemeye başlayacak ve gereğini yapacak.
Şimdi bunlar çıkıp diyorlar ya “kimseye imtiyaz yok. Adaletten kimse kaçamaz. Adalet her yere herkese ulaşır” diye.
Doğru adalet herkese uzanır ama bir tek Başbakan’a uzanamıyor. Sayın Başbakan sen de hesabını vereceksin.
Türkiye’de kimseye imtiyaz yok. Ama Kandil’den gelip Habur’dan geçen PKK’lılara devlet protokolü uygulanıyor.
Bunların düşüncesi “devletin en kritik kadrolarına biz kendi kadrolarımızı yerleştirelim”.
AKP ile BDP el ele verdi
HSYK ve Anaysa Mahkemesi’ne siyasiler adam seçecekmiş. Yani HSYK TÜK olacak.
Bunun hukukla ne ilgisi var? Mecliste Şimdi anayasayı değiştirecekler kim değiştirecek AKP ile BDP. Bu ikisi de Anayasa Mahkemesi tarafından mahkum edilmiş iki parti
Şimdi bu ikisi ele ele verip yeni anayasayı tanzim edecekler. Anayasa Mahkemesi’ni tanzim edecekler.
Bu mecliste 550 milletvekili var 608 tane dosya var. Şimdi kendisi hesabını vermemiş olanlar kendisinde hesap soracak olanları tayin edecek.
AKP ile BDP kafa kafaya vermiş, yandaş medyayı da yanlarına almış yandaş yargı yaratacaklar Türkiye’de bunu seyredecek…
Konu referanduma gidecek
Öyle görünüyor ki bu mesele referanduma gidecek. Biz de millete anlatacağız. Gerçekleri anlatalım yapılmak istenenin Habur hukukunun anayasaya taşınmak olduğunu anlayacağız.
Anayasa değişikliği ülkenin öncelikli konusu değildir. Ama vatandaş sandığa gittiğinde AKP’nin değil kendi gündemine göre oy verecektir. Referandum da ya kal ya da git diyecektir.
Dünyanın her yerinde referandumlar böyle sürprizler taşır. Özal denedi gördü.
Türkiye elbette anayasa konusunda çok ciddi çalışma yapacaktır ama o anayasa değişikliği bir partinin çıkarına göre böyle gider ayak yapılacak iş değildir.
Anayasayı değiştirme yöntemi üzerinde bir mutabakat sağlanacak, gerekirse bir kurucu meclis kurulacak ve anayasa değişikliği öyle yapılacaktır. Ama şu anda getirilmek istenen anayasa AKP’yi kurtarma anayasasıdır.