Politika

AKP'li Üstün: Masumlarla birlikte Ergenekon'da 15-20 darbeci kurtuldu!

"Bunlar bal gibi de darbeciler"

30 Kasım 2015 16:19

AKP Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün, Ergenekon davası sürecine ilişkin olarak, "Ben inanıyorum ki Ergenekon’da 15-20 civarında insan, bal gibi darbe planladı ve bunlar bal gibi de darbeciler" görüşünü savundu. "Birileri bu soruşturmayı fırsat bilip işi sulandırdı" diyen Üstün, "Masumlar üzerinden de gerçek darbeciler ceza almaktan kurtuldu. Bu soruşturmalar çığırından çıktığı için darbeciler kurtuldu" ifadesini kullandı.

Yeni Yüzyıl gazetesinden Seda Şimşek'in sorularını yanıtlayan (30 Kasım 2015) AKP'li Üstün'ün açıklamaları şöyle: 

Öncelikle sıcak gelişmeden başlayalım, Tahir Elçi öldürüldü, bu saldırıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?

 

Tahir Elçi bir hukukçu, bir avukat, insan hakları savunucusudur. Görüşlerinin bir kısmına katılmasak da fikirlerini barışçı yöntemlerle savunan birisidir. Ölümü bizi derinden üzmüştür. Ailesine sabır ve başsağlığı diliyorum. Bu saldırı, adeta kameralar önünde gerçekleştirilmiş. İki polisimiz de şehit oldu. Görüntülerden Tahir Elçi’nin de içinde bulunduğu heyetin çapraz ateş içinde kaldığı anlaşılıyor. Barışı savunan, hendeklerin kaldırılmasını isteyen, tarihi eserlerin, kütüphanelerin, okulların yakılmasını istemeyen bir Kürt, PKK tarafından öldürülmüştür. Bizler teröristleri ve terörizmi net bir şekilde kınıyoruz, HDP ise PKK terörünü hiçbir zaman kınayamadığı gibi, bu olayda da hemen suçu devlete atarak algı operasyonlarına girişti. Vatandaşlarımızı sokağa dökmek istiyorlar. 90’lı yıllarda olduğu gibi, yeniden faili meçhuller döneminin hortlamasına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Tahir Elçi hendeklerin kapatılmasını istediği için veya katiller polisimizi şehit ettikten sonra kaçarlarken kurşunların hedefi olmuş olabilir. Her iki ihtimalin de faili, elinde Kalaşnikof ile tabancayla şehirde eşkıyalık yapan PKK terör örgütüdür

 

"Çözüm sürecinin muhataplık boyutu artık bitmiştir"

 

Çözüm süreci bitti mi? 

Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’nin muhataplık boyutu artık bitmiştir fakat insan hakları, demokratik boyutu açısından çalışmaya devam edeceğiz. Toplum hayatı dinamiktir, yeni talepler çıkabilir, sadece Doğu ve Güneydoğu Bölgesi’nde yaşayan vatandaşlarımız için değil, Edirne’de, Muğla’da yaşayan vatandaşlarımızın da yeni taleplerine ve yeni çıkabilecek meselelere karşı da ‘hazırız’ mesajı veriyoruz.

Çözüm süreci yerine ‘çözüm iradesi’ ifadesinin kullanımı bir değişimi mi ifade ediyor?

Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi çerçevesinde çözüm süreci devam edecek. Vatandaşlarımızla aramızda bir bariyer yok. Onların bütün talepleri demokrasi ve hukuk çerçevesinde çözülecek. Burada, vatandaşlarla bizim aramıza hendek kazanlar çözüm irademizin içerisinde olmayacaktır.

 

"Fransa’daki gibi 3 aylık olağanüstü hâller ilan etmiyoruz"

 

Sokağa çıkma yasakları uygulanmaya başlandı. Bundan dolayı bir rahatsızlık yaşıyor musunuz?

Olağanüstü hâli kaldıran AK Parti’dir. Hiçbir devlet, hükümet, sokağında, dağında, ovasında elinde Kalaşnikof ile gezen adam da istemez. Hükümetin, oradaki sokak işgallerine, sokaklara hendekler kazılmasına, hendeklerin ateş gücüyle desteklenmesine göz yummasını kimse beklemesin. Hükümet olmanın gereği oraları temizlemektir. Bunu yaparken de Fransa’daki gibi 3 aylık olağanüstü hâller ilan etmiyoruz. Hangi mahallede operasyon yapılacaksa, sadece o mahalle ile ilgili sokağa çıkma yasağı kararlarıyla alanı daraltabileceği kadar daraltıyor, en kısa sürede operasyonu yapıyor. Sivil kayıp olmaması, sivillerin zarar görmemesi için güvenlik güçleri azami dikkat gösteriyor, kendi hayatlarını dahi tehlikeye atıyorlar. Yeniden olağanüstü hâlli günlere dönmek gibi bir niyetimiz yok. Devlet teorisinin temeli, Magna Carta’nın birinci maddesi, vatandaş vergi veriyor, devletten de can ve mal güvenliğinin sağlanmasını ister. Kızılay Meydanı’nda, Nusaybin’de de İzmir Konak’ta da vatandaş bunu devletten ister.

Sokağa çıkma yasağının uygulandığı yerlerde herhangi bir insan hakkı ihlali söz konusu değil mi?

Bu açıdan bir ihlal gördüğümüzde buna derhal müdahale ederiz ve etmekteyiz.

 

"15-20 kişi bal gibi darbeci"

 

Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

AK Parti’nin doğrudan müdahil olduğu bir konu değil aslında. Tutuklanan Erdem Gül’ü tanıyorum, tutuklanmasına üzüldüm. Savcılığın talebiyle mahkemenin tutuklama kararı var. Hükümet “Ben de mağdurum, Milli Güvenlik meselesi ile ilgili bir adım atıyorum, ifşa ediyorlar” diyor. Bu kararları alan yargı. Türkiye’de yargıdan kimse memnun değil. Biz memnun değiliz, muhalefet memnun değil, basın memnun değil, vatandaş hiç değil. Bizim bir yargı reformu yapmamız gerekiyor. Yargı ince eleyip sık dokuyacağına, toptancı yaklaşıyor. Erdem Gül’ün kasıtlı olarak bir işin içinde olacağını tahmin etmiyorum. Meclis’teki bireysel sohbetlerimizde, değerlendirmelerinde hiç bu tutumlar içinde olduğunu görmedim, şahit olmadım. Bir suç varsa, bu suçun failleri konusunda yargının çok daha özenli bir çalışma yapması lazım. Toptancı yaklaşımlar, soruşturmanın özüne de zarar veriyor.

Ergenekon’da da benzer durumlar yaşanmıştı...

Ben inanıyorum ki Ergenekon’da 15-20 civarında insan, bal gibi darbe planladı ve bunlar bal gibi de darbeciler. Birileri bu soruşturmayı fırsat bilip işi sulandırdı. Masumlar üzerinden de gerçek darbeciler ceza almaktan kurtuldu. Sakarya milletvekiliyim, o zamanki 1’inci Ordu Komutanlığı’nın afişlerle neler yazdıkları hâlâ hafızamda. Bir ordu komutanı afiş yaptırıp billboard’lara “Orduya sadakat onurumuzdur” diye ilan verebilir mi? Bu afişi hiç unutamıyorum. Ordu ancak millete sadakat gösterebilir, millet orduya sadakat göstermez. Bu soruşturmalar çığırından çıktığı için darbeciler kurtuldu.

 

"Aleviler için adım atılmalı"

 

Alevilerin sorunlarının çözümüne ilişkin bazı maddeler de hükümet programında yer aldı...

Başbakanımız, Alevi kardeşlerimizin sorunları ile ilgili yıllara sâri dosyayı ele aldı. Uzun çalıştaylar yapılmıştı, yarım kalan bu işleri tamamlamak istiyoruz.

Neler yapılacak?

Öteden beri tartışılan ve adım atılması istenilen konular var. Bunlardan birisi cemevlerinin statüsü. Bunu genişleterek, ‘cemevleri ve irfan merkezleri’ diyoruz. Bunların ihtiyaçlarını karşılamak üzere değişiklikler yapacağız, elektrik, su gibi giderlerinin karşılanması için adımlar atmak istiyoruz. İmar Kanunu’nda ve Belediye Kanunu’nda yapacağımız değişikliklerle, talepleri halinde cemevlerine bir statü verilmesini, giderlerinin devlet tarafından karşılanmasını sağlayacağız. Bunun yanı sıra yine talepleri halinde dedelerin de maaşlarının devlet tarafından ödenmesi yolu açılabilir. Alevi kardeşlerimizin devlet nezdinde ayırımcılığa tabi tutuldukları gibi bir itirazları oldu, bu algıyı ortadan kaldıracak adımlar da atılmalıdır.

Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde mi yürütülecek bu hizmetler?

Alevi kardeşlerimize verilecek hizmetlerin bir kısmı Diyanet İşleri Başkanlığı’nı ilgilendirecektir. Diyanet’in hizmet vereceği inanç gruplarına açık olması gerekir.

İnsanlar korkudan saf tutamadı

Nusaybin’e gitmiştiniz. Ne gördünüz?

Seçimlere bir hafta kala Nusaybin’e gittim, sandık başkanımızı PKK istifa etmesi için tehdit ediyor, istifa etmeyince Medeni Konak kardeşimizi, Nusaybin’de sokak ortasında kafasına kurşun sıkarak katlettiler. İnsanlar korkularından gelip cenazede saf tutamadılar. Bir dini vecibelerini yerine getirmek üzere gelen insanlar, PKK tarafından mimlenecekleri, aynı akıbete uğrayacakları kaygısıyla saf tutamadılar. Ankara’dan giden arkadaşlar ve ailesi ile birlikte namazı kılabildik. Korkunun boyutu bu. Nusaybin’de 3 mahalle terör örgütü tarafından kuşatılmış vaziyetteydi. Şimdi güvenlik güçlerimiz, o mahallelerden tek tek teröristleri temizliyor.

Bazı duvar yazıları gündeme geldi...

Kimin tarafından yazıldığı belli olmayan o içerikleri tasvip etmemiz mümkün değil. Hemen soruşturma başlatıldı.