TBMM Uludere Komisyonu üyesi AKP Van Milletvekili Gülşen Orhan, askeri ve sivil yetkililerle yaptıkları görüşmeleri hakkında "Kendilerinin, karadan müdahale hazırlığı varken, daha yetkili, üst düzey bir kararla bombalamanın olduğu ve bu konuda insiyatifin kendilerinde olmadığı belirtiliyor" dedi.
Gülşen Orhan, Şırnak’ın Uludere İlçesi’nde 17’si çocuk 34 kişinin TSK’ya ait savaş uçakları tarafından bombalanarak öldürülenlerin, Heron görüntülerinden bombalanan grubun kaçakçı olduklarının belli olduğunu söyledi.
Orhan, "İlk grup bombalandıktan sonra diğer üç grubun mukavamet göstermemesi, onların kaçakçı olabileceklerine delalet eder, böylece diğer gruplar bombalanmayabilirdi. Yine söylüyorum, bu kadar hata bir arada olmamalıdır" dedi. Gülşen Orhan, askeri ve sivil yetkililerle yaptıkları görüşmeleri de anlatırken, "Kendilerinin, karadan müdahale hazırlığı varken, daha yetkili, üst düzey bir kararla bombalamanın olduğu ve bu konuda insiyatifin kendilerinde olmadığı belirtiliyor" diye konuştu.
Ferit Aslan'ın Doğan Haber Ajansı'ndaki haberine göre, Avrupa’da Kürtçe yayımlanan ’Rudaw’ adlı gazetenin sorularını yanıtlayan Orhan, 34 kişinin ölümü ile ilgili hazırladıkları komisyon raporunun bu ay içerisinde yayımlanacağını söyledi.
Orhan, bombalamadan kurtulanların beyanlarını anlatırken, şöyle dedi:
"Sınırda beklediklerini, daha evvel oldugu gibi, ailelerini aradıklarını ve askerler yolu tutmamışsa, bilgi alıp geçiş yapacaklarını söylüyorlar. Ancak, bu defa bombalamanın olduğunu belirtti. Aileler ise, kurtulanların söylediklerini tekrarlıyor. Böyle bir yanlışın yapılamayacağını bunun kasti olduğunu ve hükümeti zora sokacak bir plan ve sürecin ürünü olduğunu ifade ettiler."
‘Üst düzey militanların da geçiş yapacağı bilgisi söz konusuymuş'
AKP'li Orhan, görüştükleri yerel ve askeri yetkililerin beyanlarını ise şöyle anlattı:
"Olaydan 1 ay evvel başlayarak süregelen askeri istihbarat raporlarında, sınır ötesinden elde edilen telsiz kestirmelerinde ve diğer bilgilerinde, yoğun şekilde, sınırı geçmeye hazırlanan bir PKK ’lı grubun var olduğu bilgisi mevcuttur. Bu bilgilerin içinde ise üst düzey militanların da geçiş yapacağı bilgisi söz konusu. Bunu müteakip olay gecesi, büyük bir grubun geçiş hazırlığı söz konusu. Kendilerinin, karadan müdahale hazırlığı varken, daha yetkili, üst düzey bir kararla bombalamanın olduğu ve bu konuda insiyatifin kendilerinde olmadığı belirtiliyor. Kaymakam ve diğer mülki amirler, olaydan hiçbir şekilde haberdar edilmediklerini, olaydan sonraki süreci bile, vatandaşlardan öğrendiklerini belirtiyorlar. Bu da Mülki amirin emrinde olması gereken askeri yerel unsurların, fiilen kendilerini bağımsız olarak gördüğünü gösteriyor, ki bu sorunlu bir durumdur. İncelemelerimiz sonucunda, büyük bir kayıtsızlığın olduğu görünüyor; Heron görüntülerinde, ellerinde ya da yüklerinde silah olup olmadığı anlaşılmıyor, ancak, insan ve hayvan ayırt edilebiliyor. Bir kaç grup halinde tepeye ulaştıklarında, bir süre bekliyorlar. Ardından ilk bombalama gerçekleşiyor. Yine de arkadaki gruplar kaçmıyor ve mukavemet göstermiyor. O anda itibaren, kaçakçı ve militan ayrımı yapılabilinirdi diye düşünüyorum. Böylece diğer üç grup kurtulabilirdi."
Orhan, Heron görüntülerinde kaçakçıların kuzeyden güneye arabalara yakın bir yerde görüntülerinin bulunduğunu, bunun da kaçakçı olabileceklerini gösterdiğini ifade etti.
Orhan, "Yüklerin aktarılmasından sonra sınıra kadar yaklaşık 3 saat geçiyor. Burada kaçakçı mı, PKK’lı mı mukayesesi köy içi istihbarat bilgileriyle desteklenebilirdi. İlk grup bombalandıktan sonra diğer 3 grubun mukavemet göstermemesi, onların kaçakçı olabileceklerine delalet eder. Böylece diğer gruplar bombalanmayabilirdi. Yine söylüyorum bu kadar hata bir arada olmamalıdır" dedi.
‘Bu olay AK Parti’ye karşı planlandıysa amacına yönelmiştir'
Gülşen Orhan, Türkiye tarihinde Kürt meselesi ile ilgili ilk defa kendi partileri döneminde demokratik adımlar atıldığını ve sürdürülebilir bir yol izlendiğini de ifade ederek, şöyle konuştu:
"Süreç boyunca da defalarca, hükümet ve Ak Parti’nin önünün kesilmeye çalışıldığını görüyoruz. Darbe planları, e muhtıralar, Ak Parti’yi kapatma süreci, çıkarılan tolumsal olaylar, kritik kararlar sonrası toplu asker ölümler, vs. Halkın benimsediği ve umut beslediği bir iktidara karşı, zıt kutuplardaki muhalefetin ve diğer tüm statükocu odakların birlikte hareket edişi manidardır. Geçmişte, CHP ’nin iktidarları döneminde, yapılan katliamlar adına bile, Sayın Başbakan özür diliyor. 33 vatandaşın 1937’de Van-Özalp’ta öldürülmesinden sorumlu Mustafa Muğlalı’nın adı kışladan alınıyor ve yine devlet adına özür dileniyor. Tam da bu gelişmelerin arafesinde 34 vatandaşımızın katledilmesi olayı yaşanıyor. İktidar kim, AK Parti, bu olay eğer Ak Parti’ye karşı planlandıysa fazlasıyla amacına ulaşmıştır."
AKP'li Orhan, bu olayın aydınlatılmasını en az aileler kadar kendisinin de istediğini ifade ederek, "Sonuçlanacağı güne kadar da muhtemelen Türkiye siyasetinde, bir taraf (CHP- BDP ) bunu dayak aracı olarak kullanacak, bir diğeri de (Hükümet) dayak yiyen olacaktır. Bu soruşturmanın, muhataplarını ancak yargı belirleyebilir, bizim görevimiz gördüklerimizi raporlamaktır" dedi.