Gündem

AKP'li Metiner, Mahçupyan'ın peşini bırakmıyor; akıllı ol, haddini bil, yanlış yoldasın!

Mehmet Metiner, Mahçupyan'ın 'Metiner tedbirini alsın' uyarısına cevap verdi

02 Aralık 2014 12:55

"AKP'li seçmenin yarısı yolsuzluğun palavra olmadığına inanıyor" sözleri sonrası AKP içinde karşılıklı açıklamalarla bir kriz haline gelen Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Başdanışmanı Etyen Mahçupyan hakkında daha önce "Yolsuzluğun palavra olmadığını söylemek hangi akla hizmet, makamına göre konuş!" çıkışı ile gündeme gelen AKP Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner bir kez daha Mahçupyan'a ağır sözlerle yüklendi. 

Metiner, "Makamına göre konuş" uyarısına “Belki de yeni Türkiye’de insanlar makama göre doğruları eğip bükmek istemeyebilirler. Metiner tedbirini alsın derim…” sözleri ile yanıt veren Mahçupyan'a, "Bu bir güç gösterisi mi?  Beni makamla korkutuyorsan bil ki yanlış yoldasın" karşılığını verdi. "Bir danışmana akıllı olmak yakışır. Bir de haddini bilmek" diyen Metiner "Unutma ki ben seçilmiş bir milletvekiliyim. Kendisine parmak sallayacağın biri değil" ifadesini kullandı.

Metiner'in Yeni Şafak'ta "Doğruları eğip bükmek namertlerin işidir" başlığıyla yayımlanan(2 Aralık 2014) yazısı şöyle:

15 yaşımdan beri davamın mücadelesini veriyorum. Gençliğim olmadı benim. Çocuklarımın nasıl büyüdüğünü bilmiyorum. Bir de baktım ki günün birinde kızlarımın boyu benim boyuma ulaşmış. Bugün dört yaşında torunu olan bir dedeyim. Ama yüreğim hala dava aşkıyla gencecik.

İnsanım: Eksikliklerim, günahlarım ve yanlışlarım oldu elbet. Ama hiçbir vakit inancımdan zerre miskal taviz vermedim, kudret sahibi güçler karşısında eğilip bükülmedim, davamı satmadım.

Sözümü sakınmadım. Zalimlerin karşısında ve mazlumların yanında oldum hep. Bizi bilen bilir: En zor zamanlarda hep dik durduk Elif gibi. Çoklarının korkup pıstığı zamanlarda konuştuk hep.

Davamıza da davamızın liderine de korkusuzca sahip çıktık. Başımıza kimlerin ne çorap öreceğini düşünmedik. Siyasi ikbal peşinde koşmadık. Makam beklentisi içinde olmadık.

İnandığımız gibi konuştuk.

Dosdoğru konuştuk. Ne askeri rejimden korktuk ne 28 şubatçılardan. Ne Ergenekoncu çetelere eyvallah ettik ne de paralel alçaklara. Hepsinin karşısına kendi doğrularımızla çıktık.

Yüreğimizle.

Payıma düşen sıkıntıları anlatmaktan haya ederim elbet. Bu bahiste  diyeceğim o ki asla doğruları eğip büken namertlerden ve korkaklardan  olmadım.Hep doğru olduğuna inandığım fikirlerin savunucusu oldum. Çıkardığım dergiler bunun canlı tanığıdır. 80 ihtilalinden sonra Girişim’i çıkardığımızda ben 25 yaşındaydım. Girişim’in mangal gibi yüreğini de dolu dolu muhtevasını da bilen bilir. Girişim bir neslin yetişmesinde mektep rolü oynadı. Şimdi o nesil AK kadrolar içinde Türkiye’nin değişimine katkı sağlıyorlar. Girişimi çıkardığımız yıllarda dönemin apoletlileri karşısında konuşmak yürek isterdi.

Yeni Zemin ve Sözleşme dergilerini sonrasında çıkardığımızda camiamızda hiç kimsenin savunmadığı düşünceleri savunduk. Gerekirse herkesi karşımıza alma pahasına doğru bildiklerimizi savunduk cesaretle. O dergilerde savunduklarımızın tamamını günü geldiğinde AK Parti hayata geçirdi. O gün düşüncelerimizden dolayı bizi recmetmeye kalkışanların kahir ekseriyeti de bizim gibi düşünmeye başladı.

Yeni Zemin ve Sözleşme dergilerinde beraber çalıştığımız sevgili Yalçın Akdoğan bunun yaşayan şahididir.

Makam ve mevkilerde gözümüz olmadı bizim. Milletvekili olmak gibi kutsallarımız hiç olmadı bizim. Bir dönem danışmanı olmaktan onur duyduğum davamın lideri R.Tayyip Erdoğan’ın kabulüyle milletvekili oldum. Milletvekilliği benim için sadece bir hizmet makamıdır.

Davamın lideri ve partimin Genel Başkanı bana hangi görevi verirse onu yapmaktan onur duyarım. Bizde görev istenmez verilir. Davamızın neferi olmak benim için şereflerin en büyüğüdür.

2015 teki seçimle kendi şahsi geleceğim için asla ilgili değilim. Benim için aslolan şahsımın yeniden milletvekili olması değil, davamızın zaferi için partimin çok daha güçlü bir şekilde iktidara taşınmasıdır. Hiç kimseye bugüne kadar doğru bildiğinden şaşmasını salık vermedim. Doğru olduğuna inandığı bir şeyi savunduğu içinde kimseyi kınamadım.

Bir danışmanın temsil ettiği makama karşı sorumluluğunun olduğunu söylemem, ona doğrularını eğip bükme çağrısında bulunduğum anlamına gelmez. O danışman bunu böyle anlıyorsa aklına şaşarım.

Eğer bilerek çarpıtma yoluna gitmiyorsa sahiden aklına şaşarım.

Çünkü danışmanlık resmi bir temsil makamıdır ve dolayısıyla her aklına geleni kamuoyu karşısında temsil ettiğin makamı (parti, hükümet gibi mesela) eleştirme hakkını senden alıkoyar.

Bir danışman düşüncelerini temsil ettiği makam sahibine iletir ve o makam sahibiyle resmi bir ilişki içindeyse makam sahibinin başında bulunduğu parti veya hükümetin politikalarıyla tersleşmez.

“Makam sahibine rağmen kendi doğrularımı ters düşme pahasına da olsa söylerim” tavrı, sorunlu bir tavırdır.

Diyelim ki ben bir milletvekili olarak köşe sahibi bir yazarım diye liderimin / genel başkanımın söylemini veya politikalarını eleştirmeye kalkarsam siyaseten de ahlaken de doğru yapmış olur muyum?

Her anlamda doğru olan nedir?

Benim bu düşüncelerimi kendi iç platformlarımızda tartışmaya açmamdır. Liderime/ genel başkanıma bunları iletmemdir.

Sonrası belli; istişare neticesinde liderimin vardığı karara uymaktır. Bizim teşkilatçılık anlayışımız ve dava ahlakımız bunu öngörür. Partiye mensup bir milletvekilinin aklına estiği gibi konuşması, dahası kendi partisini/ hükümetini eleştiren bir yerde durması ne kadar  doğru değilse bir danışmanın da böyle yapması asla doğru değildir. Herkesin konumuna veya temsil ettiği makama göre konuşması gerektiğini söylemem, makam için veya makamdakilerin hatırı için doğruları eğip bükmek anlamına zinhar gelmiyor.

Bir danışmanın bu kadarını akledemiyor olmasına siz olsanız şaşırmaz mısınız?  Üstad Bediüzzaman  Said Nursi’nin “Her doğruyu her yerde söylemek doğru değildir” sözü bu meyanda çok anlamlı ve öğreticidir. Doğru söz için bile kural bu iken ispatlayamadığın bir iddia ve zan üzerinden uluorta konuşup birlikte hareket ettiğin insanların suratına kara çalıyorsan oturup düşünmen gerek.

Yanlışını görüp bir daha yapmama erdemliliğini göstereceğine kalkmış kibirli bir güç gösterisinde bulunuyorsun.

Sözlerimi çarpıtman hiç yakışıyor mu sana? Doğru olduğuna inandığım şeyleri savunduğun için seni kınamadım, sadece yöntem yanlışlığına vurgu yaptım. “Yolsuzluk var” diyorsan, paralel yapının gündemde tutmaya çalıştığı yolsuzluk iddialarının tamamen palavra olmadığını söylüyorsan bunu kanıtla derler.

Bizleri zan altında bırakan sözlerin doğrusu rahatsız edici. Sana göre bizler yolsuzluk olduğunu bile bile doğruları bulunduğumuz konumlar dolayısıyla eğip büküyoruz. Dahası yolsuzlukların üstünü örtmeye çalışıyoruz! Ama bir tek sen temsil ettiğin makama rağmen doğruları eğip bükmüyorsun!

Buna hakkın yok.

Öyle “Yeni Türkiye’de insanlar makama göre doğruları eğip bükmek istemeyebilirler” türünden kibir kokan afili laflarla kendinden başka herkesi eğip büken veya eğilip bükülen konumuna yerleştirmen asla kabul edilemez.

“Metiner tedbirini alsın” demişsin. Bu bir güç gösterisi mi?  Beni makamla korkutuyorsan bil ki yanlış yoldasın.

O ben değilim.

Bu sözlerin altında “uyarı” yatıyorsa bilesin ki bu senin boyunu aşar. Laflarına ve üslubuna dikkat etme makamında olduğunu unutma. Temsil ettiğin makama duyduğum derin saygı ve bağlılık olmasaydı “Metiner tedbirini alsın” lafına nasıl cevap vereceğimi görürdün.

Bilmiyorsan bil: Benim için onurum, dava arkadaşlarımın haysiyeti ve davam her şeyin üstündedir. Bir danışmana akıllı olmak yakışır. Bir de haddini bilmek. Unutma ki ben seçilmiş bir milletvekiliyim. Kendisine parmak sallayacağın biri değil.

İlgili Haberler