Anayasa Komisyonu’nun dün 17 saatlik yaptığı iç tüzük görüşmelerinde AKP Anayasa Komisyonu Üyesi Aksaray milletvekili Cengiz Aydoğdu konuşmasında Cumhuriyet dönemiyle ilgili sözleriyle tepkiye neden oldu. “Devlet hayatımızda cari olan teamülleri ilave edemiyoruz çünkü biz teamüllerini dikkate almayan bir millet hâline geldik” diyen Aydoğdu konuşmasını, “ Çünkü cumhuriyetle birlikte bir başlangıç yaptık, tarihinin kıymetini, bir şeyin tarihî olmasının ne demek olduğunun kıymetini ıskaladık ya da zaruretlerden dolayı erteledik” diye tamamlayınca CHP Grup Başkanvekili Levent Gök, “O söz sorunlu bir söz değil mi”? diye müdahale edince AKP’li Aydoğdu, bunun teknik bir ifade olduğu yanıtını verdi.
Anayasa Komisyonu 18 maddelik Meclis’in yeni çalışma düzenine belirleyen iç tüzük değişiklik teklifinin görüşmelerini bugün de kaldığı yerden sürdürecek.
AKP’li Aydoğdu’nun tutanaklara yansıyan konuşması şöyle:
CENGİZ AYDOĞDU (Aksaray) – Parlamento “konuşulan yer” diyoruz. “Konuşulan yer” denince, bu konuşma üzerine birkaç şey söylemek istiyorum arkadaşlar. “Dil, varlığın evidir.” Der Heidegger; dilimizin içine inşa ederiz bütün zihniyetimizi, bütün müktesebatımızı; zihni bütün varlığımızı dilimizle inşa ederiz; birbirimize dille alır, veririz. Ancak yine bilim adamlarının söylediği çok ironik ve trajik bir şey de var: Teknolojinin gelişmesinin, haberleşme imkânlarının teknolojik hâle gelmesinin de konuşma kabiliyetini ve dilin iletişim imkânını zayıflattığını söylerler. Buna Türkiye özelinde bir de son yüzyılda yaşadığımız kültür devrimlerini eklerseniz biz konuşma konusunda oldukça güçlük ler içerisinde olan bir millet hâline geldik. Dilimizi tam olarak öğretemiyoruz çocuklarımıza; dilimizin imkânlarına, sözlük dağarcığına, lügat hazinesine tam olarak vâkıf değiliz. “Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır.” diyor. Yine Malatyalı Niyazi Mıs ri “Dile hâkim olan mülke de hâkim olur.” diyor, dil böyle bir şey. Yine bir başkası diyor ki: “Felsefi problemlerin yüzde 90’ı dili tam kullanamamaktan doğar.” Tam burada bizim konumuza giriyor dil. Birbirimize meramımızı dille anlatamazsak el kol hareketleri yaparız; o zaman da anlatamazsak ayakkabımızı çıkarıp fırlatırız ama dilimizle meramımızı karşıya anlatırsak çok rahat bir iletişim imkânı olur.
Biz de parlamento hukukunun kaynağı nedir arkadaşlar? Anayasa’da yer alan hükümler, TBMM İçtüzüğü, Türkiye Büyük Millet Meclisinin İç Tüzük’le ilgili, İç Tüzük benzeri ihdas ettiği kararlar ve Anayasa Mahkemesinin kararlarıdır. Buna mesela devlet hayatımızda cari olan teamülleri ilave edemiyoruz çünkü biz teamüllerini dikkate almayan bir millet hâline geldik. Çünkü cumhuriyetle birlikte bir başlangıç yaptık, tarihinin kıymetini, bir şeyin tarihî olmasının ne demek olduğunun kıymetini ıskaladık ya da zaruretlerden dolayı erteledik.
LEVENT GÖK (Ankara) – O söz sorunlu bir söz değil mi efendim?
CENGİZ AYDOĞDU (Aksaray) - Hangisi efendim?
LEVENT GÖK (Ankara) - “Cumhuriyetle beraber tarihimizi ıskaladık.” sözü.
CENGİZ AYDOĞDU (Aksaray) – Efendim, bu sorunlu bir söz değil. Cumhuriyet yeni bir başlangıçtır, yeni başlangıç yapan bütün ülkeler tarihleriyle biraz soğuk dururlar. Bu çok teknik bir ifadedir Sayın Gök. Mesela Winston Churchill 1956’da filan bırakıyor Başbakanlığı. Bırakmadan önce İngiliz Parlamentosu “Churchill’in bir portresini yaptıralım.” diye bir ressam çağırıyorlar. Churchill bahçesinde, ressam geliyor. “Winston, bir ressam gelmiş, kendisinin modernist olduğunu söylüyor. Senin portreni yapacak, göre vlendirilmiş.” “Modernist mi? Adı ne?” diyor. Bir isim söylüyor, İngiliz ismi. “İngiliz ismi taşıyan birisi modernist olamaz.” diyor. “Niye olamasın?” “Çünkü biz hiç modernist olma ihtiyacı hissetmedik, çünkü biz hiç başlamadık, yeniden başlamadık. Almanla r, İtalyanlar yeniden başlayabilir, onlar modernist olabilir çünkü onlar yeniden başladılar.” Bu çok müthiş bir sözdür, müthiş bir sözdür ve doğrudur. Neyi kastediyor Churchill? Şunu: Sanayi İnkılabı dediğimiz şey Paris -Londra hattında gelişmiştir ve bir kültür devrimine müncer olmamıştır; İngiltere’de ve Fransa’da kültürel gelişmelere, sosyal patlamalara sebep olmuştur ama zoraki bir tepeden kültür değişmesine sebep olmamıştır; ikisinin arasında çok büyük fark vardır. Bu açıdan bakıldığında, bizler Avrupa medeniyeti dairesine girmek için bazı şeylerde sıfırdan başladık, mesela harf inkılabı gibi. Dolayısıyla, bu açıdan, yani…
LEVENT GÖK (Ankara) – “Harf inkılabı yanlış.” mı diyorsunuz?
CENGİZ AYDOĞDU (Aksaray) – Efendim, müsaade edin…
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, hatibin konuşmasını bölmek istemiyorum ama…
CENGİZ AYDOĞDU (Aksaray) – Müsaade edin…
BAŞKAN – Hepimizin farklı düşünceleri olabilir yani. Şimdi, söylersek konuşamayacak yani. Lütfen…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Biraz önce Sayın Altay 64’ü uyardı...
LEVENT GÖK (Ankara) – Yani, şunu ifade edeyim: Arkadaşımızın da o söylediği cümleye katılmadığımızı biz de zabıtlara geçirelim.
BAŞKAN – Tamam, yani…
CENGİZ AYDOĞDU (Aksaray) – Efendim, şunu söyleyeyim: Ben tarihe karşı demedim, tarihle ilişkimiz problemli dedim. Kelimelerimi dikkatle seçerek söylüyorum, lütfen… Her neyse.Kıymetli arkadaşlar, demokrasilerde milletin hâkimiyeti ve Meclisin üstünlüğü esastır; bu, hiçbir şekilde değiştirilemez. “Meclisin üstünlüğü” prensibi bizim Anayasa değişikliğimizden sonra da esas olandır. Bu itibarla, “İç Tüzük” dediğimiz şey milletin hâkimiyetinin tecelli tarzını tanzim etmekten ibarettir. İç Tüzük konularını konuşurken aslında millî iradenin tecelli ve tasarruf tarzını konuşuyoruz.