10 Mayıs 2019 18:16
AKP Sözcüsü Ömer Çelik, YSK'nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini iptal etmesinin ardından AB ve ABD'den gelen eleştirilere tepki gösterdi. "Seçimin tekrarlanması demek demokrasinin yokluğu anlamına geliyormuş gibi açıklamalar yapılıyor" ifadesini kullanan Çelik, "Yaptığımız işten eminiz. YSK kararını verdi, vatandaşa gideceğiz. Milletimiz kararını verecek biz de bütün yöneticiler, siyasetçiler olarak 'başımızın üzerinde yeri var' diye selamlayacağız. 23 Haziran'da berrak bir seçim sonucu ortaya çıkacak" dedi.
Sanatçıların Ekrem İmamoğlu'na destek amacıyla paylaştıkları "Her Şey Çok Güzel Olacak" mesajlarına da değinen Çelik, "Afrin'de Cumhurbaşkanımızın ziyaretine eşlik eden sanatçılarımıza nasıl bir linç kampanyası yürütüldüğünü hatırlıyorum. Linç kampanyası bizim geleneğimiz değildir" şeklinde konuştu.
AKP MKYK toplantısının ardından açıklamalarda bulunan Çelik'in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"Bugün bir şehidimiz vardı, Allah'tan rahmet diliyoruz. Kahraman Mehmetçik, polislerimiz, güvenlik güçlerimizin hepsi kararlı bir şekilde terörle mücadele ediyorlar. Eşsiz fedakarlıkta bulunuyorlar.
Anadolu Ajansı muhabirine ulaşmaya çalışıyorlar. Kamerasına ulaşmışlar ama kendisine ulaşamamışlar. Tüm gazeteci arkadaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Umarız arkadaşımıza sağlıklı bir şekilde ulaşma imkanı olur.
YSK'nın verdiği karar içerde ve dışarda tartışılmaya devam ediyor. Neredeyse bazı ülkelerde birinci gündem maddesi bu olmuş durumda. Herkese uyarımız şudur. Bazı hususlara dikkat edilmesi gerekir. Birincisi, Türkiye'deki seçim süreçlerine ve sonuçlarına müdahale anlamına gelecek açıklamalardan kaçınmak gerekir. Müdahale gibi açıklamalar saygı ile karşılanmaz. Demokrasinin olmadığı ülkelerde seçim tekrarlanmaz. YSK, mazbatayı birinden alıp diğerine vermedi. Oyun berraklaşması açısından bir süreç yaşanacak.
Türkiye'nin seçim yapma kapasitesi, dünyadaki birçok ülkeden yüksekte bir kapasitededir. Sandıkların tamamı sayılsaydı sonuç farklı çıkacaktı. İstanbulluların iradesi tecelli edecek ve hep beraber bu sonucu selamlayacağız. Şimdiki eksiklikler tamamlanmış olacak ve sonuç olarak bir takım usulsüzlüklerin olmadığı seçim olacağı için 1 oy farkla bile kim kazanırsa başımızın üstünde yeri var diyeceğiz. Biz de kendi adayımızın kazanmasını isteriz. Ama vatandaşımız nasıl karar veriyorsa başımızın üstündedir deriz.
ABD'nin sözcüsü not ettik diyor. Söylemek istediğimiz şey şudur, bu seçim sonuçlarıyla ilgililerken, eş zamanlı olarak Venezuela'da darbe çağrısı yapmalarını, seçilmiş liderin askeri darbe yoluyla çağrıda bulunmalarını bütün dünya not ediyor bunu. Bugün bir Amerikan gazetesine yansıyan bir şey vardı. Kendi danışmanlarının Venezuela konusunda kendisini yanılttıkları şeklinde.
İç siyasette bunlara dayananların dayanaklarının ne kadar zayıf olduklarını görmeleri lazım. Türkiye'nin AGİT gibi NATO gibi üyeliğine vurgu yapılarak ortak dayanışma, demokrasi anlaşmalarından bahsediliyor. Bilmeleri gerekir ki biz bu kurumlarla ilgili olarak ilkesel olarak bütün mükellefiyetlerimizi yerine getiriyoruz. Ama bu hatırlatmayı yapanlar PYD/YPG'ye yardım yapıyor. Bir tutarlılık çağrısı yapıyoruz. Demokrasi, hukuk konusunda tutarlık çağrımızı ifade ediyoruz. Türkiye'yi batıya şikayet eden Türkiye içindeki siyasetçilerin bu durumları iyi değerlendirmesi lazım.
Bizim arzu ettiğimiz demokratlığın, demokrasinin kredibilitenin korunmasıdır. Türkiye de nihayetinde dış gözlemcilerin de burada bulunduğu şekilde Türkiye'nin güçlü mekanizmaları sayesinde bir seçim yenilenecektir. Ortada muhalefetin adayından mazbata alınmış da bizim adayımıza verilmiş gibi davranıyor. Böyle bir şey sözkonusu değil. Venedik Komisyonu'nun çeşitli raporlarında da seçimlerin nasıl yenileneceği, hangi şartların sözkonusu olması halinde bilgiler vardır. Biz başvurumuzun bu şartlara uyduğunu gördük, YSK da karar verdi. İslam, Türk, yabancı düşmanlığının en üst düzeye ulaştığı bir ülkenin Başbakanın kendisine bakması lazım.
Onların ne derece hassas olduklarını 15 Temmuz'daki suskunluklarından iyi biliyoruz. Bedeli ödenmiş gururlu demokrasiyi ülkemizin en büyük kazanımı, zenginliği olarak görüyoruz. Buna herhangi bir şekilde zarar verilmesi karşısında çok büyük bir hassasiyet duyuyoruz. Bu gururlu ve onurlu demokrasiye sahip çıkmaya devam edeceğiz. Müttefiklerimizden ve dışımızdaki dünyadan da aynı saygıyı bekliyoruz. Seçimlerde kapılarımızı açıyoruz, seçimleri izliyoruz. Her seferinde gösterdiğimiz kolaylıklardan dolayı teşekkür ederek ayrılıyorlar.
Bu geleneğin kullandığı kavramlara ve kodlara hakimiz. Bir CHP milletvekili darbe çağrısı yaptı. Ne CHP sözcüleri ne de genel başkanları tarafından kınanmış, uyarılmış değildir. Bir milletin iradesiyle seçilmiş yönetime karşı darbe çağrısı yapmak ahlaki ve siyasi olarak işlenebilecek en büyük suçtur. O kişinin alnında ömür boyu taşıyacağı bir leke olarak durur. CHP Genel Başkanı YSK hakimleri isimlendirerek hedef göstererek bir konuşma yaptı. Hatta soyadlarıyla dalga geçmeye kadar işi götürdü.
YSK özellikle yapılan itirazları değerlendiriyor. Tüm ilçelerde seçimlerin iptal edilmesiyle ilgili bir itiraz olmadı. Büyükşehir oylarını etkileyecek şekilde bu usülsüzlükler tespit edildiğinde ilçe seçimlerindeki seçim sonuçlarını etkilemeyecek düzeyde olduğu için de bu kararlar ortaya çıkıyor. YSK'nın gerekçeli kararını göreceğiz. Bütün bu yasayı çıkarırken de CHP'nin katkı verdiği 2018 yılında bu yasa çıktı. Bununla ilgili eksiklik tespit ettiğimiz zaman hemen önümüze 'bu itirazları niye yapıyorsunuz' deniyor. O zaman yasa çıkarmaya ne gerek var? İtiraz etmemiz bile adeta antidemokratik bulunuyor. 23 Haziran'da berrak bir seçim sonucu ortaya çıkacak. Hep beraber kazananı selamlayacağız.
ABD'nin İran yaptırımlarıyla ilgili gündemimizde yer aldı. İran'da imzalanan nükleer anlaşmadan ABD çekilmişti. Biz bu çekilmenin yanlış olduğunu, bu mekanizmanın korunması gerektiğini ifade etmiştik. Şimdi hem anlaşma kaldırıldı hem de ikinci bir adım atıldı. Bu hiçbir şekilde bölge barışına hizmet etmeyecektir. Bu tip yaptırımların halkları cezalandırmak olduğunu her seferinde ifade ediyoruz. İyi işleyen bir anlaşma, İran'ı masaya oturtmuş bir anlaşma maalesef tekrar karışık bir ortamı ortaya çıkardı. Kuzey Kore ile yoğun diplomatik çözüm yollarının arandığı dönemde İran'la ilgili ortaya çıkan karar hiçbir şekilde bölge barışına hizmet etmeyecektir. Bu yaptırımlara karşı olduğumuzu açık bir şekilde ifade ediyoruz.
S-400'le ilgili pozisyonumuzu aynı şekilde koruyoruz, herhangi bir tutum değişikliği yok. Biz güvenlik kaygılarımızın neticelerini karşılayacak şekilde bu sürece girmiş olduk. Zamanında Obama yönetiminin uygun koşulda Patriot teklif edilmediğini Başkan Trump da kabul ediyor. Türkiye güvenlik ihtiyacını karşılamak için S-400'lerle hava savunma sistemini güçlendirme yoluna girdi. S-400'ler milli komuta sistemi olarak çalıştırılacak. NATO'nun başkanlığında bir heyet kuralım diyoruz, teknik uzmanlar raporunu versin diyoruz.
Türkiye hem kendi hassasiyetleri açısından bu süreci yakından takip ediyor. Aynı zamanda ABD'nin Kudüs kararını, Golan'la ilgili kararını göz önüne aldığımız zaman, ABD'nin İsrail-Filistin arasında güvenilir bir arabulucu olarak görülmüyor. İsrail'in her günkü saldırganlığı maalesef umutlu olmamız için herhangi bir ipucu vermiyor bize. Kudüs konusunda hassasiyetimiz devam etmektedir. Şu ana kadar devam etmiş olan İsrail saldırganlığı karşısında herkesi bir kez daha duyarlı olmaya davet ediyoruz. ABD'nin bu İsrail saldırganlığını desteklemekten vazgeçmesi gerekmektedir.
Türkiye'nin KKTC'nın Türkiye petrollerine devrettiği yaptığı çalışmalara karşı hem Rum tarafının hem Yunanistan'a karşı saldırgan beyanlarını görüyoruz. Bunun tavrımıza etki etmeyeceğini en iyi onlar bilir. Oradaki gemilerimiz Deniz Kuvvetlerimiz tarafından korunuyor. Burada Türkiye'nin tezlerine karşı oldu bittiyle Rum tarafının ya da Yunanistan tarafının herhangi bir sonuç alması mümkün değildir. Burada tüm kazanımlar hem Rum yönetimi hem de Türk toplumu tarafından eşit olarak paylaşılsın. Onları çözümsüzlüğe iten şey AB ülkelerinin Kıbrıs'ın arkasındayız gibilerinden çözümü zorlaştıran tavırlarıdır.
Türkiye geçmişte olduğu gibi KKTC'nin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin haklarının korunması konusunda hiçbir tereddüt göstermez. Kıbrıs'ta iki toplum için bir mekanizma kurulmasını defalarca ifade ettik. Şimdi 'egemen bir ülke olarak hakkımızdır' diyerek arkalarına AB'nin açıklamalarını alarak bunu desteklemeye çalışıyorlar. Onların bahsettiği bazı ruhsat sahaları bizim alanımız içerisindedir. KKTC'nin haklarının korunmasında Türkiye tam bir kararlılık içindedir.
"Yeni seçimlerde yeni mesajlar vereceğiz" Geçen sefer çalışma yürüttük. Temel noktalarda değişikliğimiz yok. Her seçim yeni bir seçimdir siyasetçi açısından. Daha yüksek bir performans ortaya koymak niyetimiz var. Bu seçim sürecinde yeni mesajlar vereceğiz. Şimdi müsaade ederseniz paylaşmayın. Şimdi birtakım yöntemlerimizin hemen kopyalandığını onlara akıl danışanlar tarafından ifade ediliyor.
Sayın Cumhurbaşkanımız Afrin sınırına bir ziyarette bulunduğunda, kahraman Memetçiğimizle biraraya geldiğinde kendisine eşlik eden sanatçıların fişleme faaliyetini gördük. Aynı şekilde çeşitli seferlerde sayın Cumhurbaşkanımıza eşlik edenlerden sanatçı olmaktan ziyade başka etiketlerle yaftalandığını gördük. Dolayısıyla bu bizim geleneğimiz değil. Sanatçıların teşkilat mensubu gibi tutum içerisine girmelerinde tercih kendileridir. Biz hep şunu biliriz, sanatçı dediğinizde bir sanatsal yaratıcılık ve bireysellik gelir. Herhangi bir siyasetçi tek bir çağrı yaptığında bunların kenetlenmesi tabii ki vatandaşımızın dikkatini çekmiştir. Bu arkadaşlarımızın 15 Temmuz'da, genç kızlar üniversiteye alınmazken, parti kapatmalarında seslerini duymadık. Tabii ki demokratik haklarını kullanacaklardır. Ancak bunu nezih bir üslupla yapmaları gerekir. İyi üslup iyi üslubu çağırır. Kimse kimseye linç kampanyası yapmasın. Linç kampanyası geleneği bizim geleneğimiz değildir, bizim organizasyonlarımıza karşı arzu edilmiş bir gelenektir.
YSK birtakım denge denetleme sistemlerini devreye sokacaktır. Netice itibarıyla vatandaşımız, siyasi partiler görevini yapıyor. Ancak seçim kurulları burada memur üye olması gerekirken buna dikkat etmemişler. Dolayısıyla bununla ilgili denetleme mekanizmasının olmadığı şeklinde güçlü eleştiriler vardı. Kuşkusuz her seçim bir tecrübedir. Bundan sonra bu tartışmaların yeniden gündeme gelmemesi için hem YSK hem de siyasi partiler olarak gereken önlemi alacağız.
Kürt seçmen diyerek Kürt vatandaşlarımızın oyunu toplu bir biçimde kim kedi cebinde hazır görüyorsa bu çok büyük saygısızlıktır. Her bir vatandaşımız kendi kanaatine, siyasi hassasiyetine göre oyunu verir. Herkes herkesten etkilenir tabii ki. Bir siyasi parti bazı siyasetçiler, terör odakları Kürt kökenli vatandaşlarımızın oyları kendilerinin egemenlik içindeymiş gibi bir üslup kullanıyorlar. Bunu HDP'nin eş başkanları da kullanıyor. Dolayısıyla bu Kürt vatandaşlarımıza büyük saygısızlıktır.
Terör örgütünün üst düzey yöneticilerin ortak çağrıda buluştuklarını görüyoruz. Askerimizi, milletimizi, vatandaşımızı katleden terör örgütü yöneticilerinin kendileri için oy istediği partinin vatandaşın huzuruna çıkıp bir şey söylemeleri lazım. Bunlar sizden niye oy isterler bunun açıklamasını yapmaları lazım. Vatandaşlarımızın da muhakkak dikkatini çekiyordur. Büyük bir saygısızlık yapılıyor. Terör örgütünün üst düzey yöneticileri Türkiye'nin birliğine, beraberliğine saldıran, yabancı gruplarla işbirliği yaparak Türkiye'nin istikrarını hedef alanların bu adaylara niye yığınak yapmalarını sormak lazım.
Bir baronun böyle bir pankart asması uzaktan komedi gibi gözükse de yakından trajedidir.
© Tüm hakları saklıdır.