AKP Sözcüsü Ömer Çelik, 103 amiralin yayımladığı Montrö bildirisine ilişkin; "Muhtıra siyaseti, yeni bir mutasyonla önümüzdedir. Zamanlamasındaki anormalliği herkes görüyor" değerlendirmesini yaptı.
AKP Sözcüsü Çelik, AKP MYK toplantısının ardından gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Çelik'in açıklamalarından satır başları şöyle:
"TBMM çalışmaları da değerlendirilecektir. Emekli amirallerin yayınladığı bildiri ile ilgili tüm tartışmaları izliyoruz. Tarihte geçmişte gördüğümüz gibi siyasete müdahale teşebbüsüdür.
Tabii Türk siyasi hayatı bu tip bildirinin demokraside neyi tetiklediği, ne büyük sonuçlar doğurduğunu hepimiz biliyoruz. Bunun hiçbir şekilde küçültülecek bir taraf yoktur. 103 emekli amiral Cumhurbaşkanımızın Ankara dışında olduğu bir gece yarısı böyle bir şey yayınlıyorlar. Bunun hiçbir tarafında vatanseverlik olamaz. Türkiye'nin huzurunu bozmaya kimsenin hakkı yoktur. Hukuk dışı bir teşebbüstür.
"Demokrasiyi virüs olarak görüyorlar"
Bu bildiri karşısında aslında geçmişteki geleneği sürdürerek demokrasi iklimini zehirleme teşebbüsüne neden oluyorlar. Bunların hangi mekanizmalar içinde gerçekleştiğini çok iyi biliyoruz. Kayıtsız ve şartsız net neye hizmet ettiğini biliyoruz. Baştan aşağı reddediyoruz. Siyasi ve hukuki olarak en güçlü tepkiyi vereceğiz. CHP sözcüsü diyor ki 'Bunlar eleştirilebilir, ötesi haksızlık olur', O zaman yine bu süreçlere sessiz kalarak, iş işten geçtikten sonra ne diyorlardı, 'Evet bu yapılanlar yanlıştı, iktidarın da çok yanlışı vardı.' Demokrasiyi virüs olarak gördükleri için muhtıra olmaksızın kendilerinin aşılamayacağına inanıyorlar.
Bu üslupla, bu içerikle gece yarısı böyle yayınlanmasının ne gibi masum tarafı olabilir? Ses çıkarılınca ne oluyor, fikir hürriyeti diyorlar. Siz askeri sıfatları kullanarak, örgütlenerek bildiri yayınlayacaksınız ve bunun masum görünmesini isteyeceksiniz. Bununla güçlü bir mücadelenin devam etmesi gerekiyor. Sivil toplumundan üniversitelere son derece güçlü tepki verilmesinden memnun duyuyoruz. Böyle bir teşebbüs karşısında güçlü bir şekilde sahiplenmenin olması, Türkiye'nin kazanımlarının artık kurumsallaştığını göstermektedir.
"TSK'ya saygısızlıktır"
Zaman ayarlı siyasi krizler olurdu. Doğu Akdeniz'deki Libya'daki durumlara bakın tam bu zeminde salı günü AB'nin ziyareti varken zaman ayarlı bir saldırıyla karşı karşıya olduğumuz açıktır. Bütün dünyaya '104 emekli amiralden Türk hükümetine bildiri' diye haber geçiyor. Kimi sevindiriyor bu? Yunan medyasını görüyoruz. Türkiye karşıtı ülkelerdeki sevinci görüyoruz. Her demokrasi, demokratik toplum bunun anormal bir durum olduğunu tespit ederek, buna karşı tavır alır. Bunu sıradan göstermeye çalışanların aslında buna zımnen destek vermeye çalışmasıdır. Bu son örnekte olduğu gibi devlet size görev yetki vermiş ve siz görev süreniz boyunca takdir edilerek bir yere gelmişsiniz. Bu yaptıkları Türk Silahlı Kuvvetleri'ne saygısızlıktır. Millete saygısızlıktır. Türkiye'nin demokrasisi korunsun diye verilen sıfatların her şeyden önce bu devlete ve millete saygısızlıktır. Görev döneminde yaptıkları başarı ile anılmaları gerekirken bu şekilde anılacak şekilde tavra girmeleri kendilerine bir suikasttir.
Tepki gösterildikten sonra bunu bilmiyormuş gibi davranmalarının hiçbir tutarlı yanı yoktur. Sinsi ve kurnaz yaklaşımla kayda geçmiş olur. Bunu savunanların bildiriyi imzalayanlardan daha zararlıdır. Bunun sınırı ve tahrip gücü demokrasiyi zehirlemeye çalışanların diğerlerinin desteğiyle olur. Geçmişte de gördük bunu, şimdi de görüyoruz. Sessiz kalsaydık muhtıra olacaktı, sessiz kalmayınca ifade özgürlüğü diye altına sığınacaklardı. Silahlı kuvvetlerin bir zamanlar üniforması giymiş olanların bu şekilde gündeme gelmesi TSK'ya haksızlıktır. Bir emekli olsa bile Türkiye'nin başkomutanını hedef alması bellidir. Şu bildirinin yayınlandığı andan itibaren Türkiye'deki ve dünyadaki algısına bakın. Türkiye'ye yatırım yapmak isteyenlerin algısına bakın. Yarın AB ile gerçekleştirilecek ziyaret algısına bakın. Bunlar önce tutuyorlar 'Biz bu bildiriye karşıyız, ama AK Parti'nin işine yaradı' diyorlar. Sırf AK Parti'nin işine yarıyor diye demokratik tepki veremeyenlerin durumu ortadadır. Gündeme değiştirmeye çalışanlar, bu bildiriye imza atanlardır.
"Emekli olmuş kişilerin TSK adına konuşma hakkı yoktur"
Buna karşı çıktıktan sonra her bir partinin söylemesi gerekenin, diyor ki 'Bu konuya girmeden şu şu konularda ne diyorsunuz' diyerek buna onay vermesinin demokratik izahı olabilir mi? Son derece ucuz cümleler var; "emekli askerler beylik tabancayla mı yapacak?" 3-5 tane daha şey arkasına takılır, bir bakarsınız 2-3 hafta ülke anti demokratik zemine sahip olmuş. Milletin hukukuna sahip çıkmak için anayasal düzene sahip çıkmak gerekir. Antidemokratik zehirli bir iklim istiyorlar. Keşke bütün partiler aynı şekil duruş sergileseydi. Ama bazı partilerin yazılımı demokrasiyi virüs gibi algılıyor. Bugün bunların rahatsızlığı, anayasal düzene tam sağdık bir ordunun varlığıdır. Dolayısıyla, TSK'yı zan altında bırakmaya çalışıyorlar. Bu bildirileri ortaya koyanlardan daha kötü muhtıra siyaseti içerisindedirler. Hukuk dışı vatanseverlik olmaz. Geçmişte hukuk dışına çıkmış söylemleri kullanarak aynı şekilde sivil siyasete ayar verme teşebbüsü olarak söylüyorum. Emekli olmuş kişilerin TSK adına konuşma hakkı yoktur. TSK adına MSB ve kademe komutanlığı konuşur.
Emekli olmuşsunuz ayrılmışsınız, yine TSK içinde yetişmiş evlatlar emir komuta ediyorlar. Atatürk konusunda daha az hassasmış gibi ithamda bulunuyorsunuz. Bu büyük bir saygısızlıktır. Siz hangi yetkiyle kendinizi engizisyon mahkemesi yerine koyup Atatürk hakkında yargılamaya koyuyorsunuz. Doğrudan Cumhurbaşkanlığı makamını, MSB'yi hedef alan, Türk askerlerini hedef alan bir siyasi saldırı olarak görüyoruz. Yargı süreçlerini de takip edeceğiz.
SORU CEVAP
CHP üyesi amirallerin görevde olan subaylarla bağlantısı var mı?
İçlerinde çok sayıda CHP üyesi var. Fakat bunun etkisi vardır ya da yoktur bilemem. Daha vahimi olan şu, Siyasi tarihimize baktığımızda iki söylem arasında kullanıyor. Şimdiye kadar muhtıra, hiçbir darbe karşısında CHP'nin demokratik bir tavır aldığını görmedik. Pandemiden önce Kızılcahamam toplantısında genel başkanlarının demokratik bir açılımı olmuştu. Partilerin siyasi krizlerde karşılaştığı durumlar da daha iyi görürsünüz. Geldiğimiz nokta bir siyasete müdahale etmeye çalışan örgütlenmiş, 104 askerin gece yarısı yayınlanan bildiriye karşı "bu iş yanlış olmuştur" diye 3 kelime kuramıyorlar. Tuttular bu muhtıranın yanında durarak, bildirinin murat ettiği şekilde, AK Parti mensuplarını tehdit etmeye kalktılar. 24 saat içinde yaşadıklarımız, aylarca demokrasi söylemiyle maket kurdular, ilk krizde ortadan gitti. Ortadoğu rejiminde bile kalmayan bir şeyi bugün toplumumuza önerebiliyorlar. 3 kelimelik bir cümle. Bu iş yanlıştır. Bunun yerine 3 bin tane, 30 bin tane bu siyasete müdahale teşebbüsüne güzelleme yapıyorsun. Yargının işine benim bir şey söylemem mümkün değil. Bu tip işlerin mutlaka yurt içi, yurt dışı bağlantısı ve görev içinde bulunan kahraman askerlerimizi bu işin içine sokmaya çalışılıyor. 15 Temmuz'da da gördük. Yargının işi ayrıdır. Ben siyasi analiz yapıyorum geçmişle ilgili olarak. Cumhuriyet Başsavcısı çok yönlü olarak araştırıp bunu görecektir.
Bildiride dış bağlantı var mı?
Bu Türkiye'deki bildiri geleneğinin iç ve dış bağlantısı oluyor. Bu somut olayla ilgili olarak bir bilgiye sahip değilim. Soruşturma sonrasında ortaya çıkacaktır.