13 Eylül 2021 21:30
AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Afganistan'da Taliban'ın ilan ettiği geçici hükümetle ilgili "Kapsayıcı bir hükümetin ortaya çıkmasını arzu ettiğimizi ifade ettik. Şu aşamada geçici hükümet kuruldu. Bunun kapsayıcı olduğunu söyleyemeyiz. Bundan sonraki adımların daha kapsayıcı olma konusunda takiplerimizi sürdüreceğiz. Kadın hakları konusundaki bütün meseleleri takip ediyoruz. Geçmişte yaşanan acıların yaşanmamasını temenni ediyoruz" ifadelerini kullandı. Siyasetteki 'laiklik' tartışması hakkında da açıklamalarda bulunan Çelik, "Biz laiklik prensibini anayasada korunması gerektiğini düşünüyoruz. Laiklik anayasadan çıkarılması gibi bir durum asla söz konusu olamaz. AK Parti iktidara geldiğinden beri laikliği güçlü bir şekilde savunmuştur. Bunun anayasadan çıkarılmasını söylemek aşırı bir ifadedir" dedi.
Partisinin Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından açıklamalarda bulunan Çelik'in açıklamalarından satır başları şöyle:
Sayın Cumhurbaşkanımızın 'Daha Adil Dünya Mümkün' kitabı yayınlandı. Sayın Cumhurbaşkanımızın dünyadaki adaletsizlik, mülteci krizi, göç sorunları, İslam karşıtlığı konularında konuşmaları vardır. Bu kitap hem Cumhurbaşkanımızın liderliğinde siyasetimizin yaklaşımları, liderlik ettiği konuları net bir şekilde anlatıyor. Küresel ölçüdeki ayrımcılık BM'nin meşruiyet, işlevsellik gibi çok ciddi sorunları var.
Sayın Cumhurbaşkanımız yüksek sesle bunları ifade etti. Şimdi bu reform ihtiyacı daha çok kimse tarafından dillendiriliyor. Temsildeki adaletin sağlanması gibi konularda bu kitapta sadece eleştiri değil Türkiye adına yapılan önerileri okumak mümkün olacaktır. Bütün dünyadaki kurumların kapsayıcılığıyla ilgili çeşitli modeller ortaya konuluyor. Geçmişe göre dizayn edilmiş kurumlar bugünkü dünyanın ihtiyaçlarını karşılamıyor.
Bu çerçevede kitapta Türkiye'nin reform çabalarına hangi cevapları ürettiği ayrıntılı şekilde görülecektir. Bu kitaptan elde edilen gelir AFAD'a bağışlanacaktır. Kitap çeşitli dillerde yayınlanacaktır.
Mısır'la olan ilişkilerde normalleşme süreci yaşanıyor. Mısır ülkemizin önemli ortaklarından bir tanesi. THY en fazla uçuşu Kahire'ye gerçekleşiyor. Tarihten gelen kardeşlik, dostluk bağlarımız, sorumluluklarımız var. İkinci toplantının Ankara'da yapılması bir aşama daha gidildiğini gösteriyor.
Doğu Akdeniz, Libya, Filistin'le ilgili gelişmeler Mısır'la konuşmamız gereken meselelerdir. İki kadim ülkenin daha ortaklaşan, yakınlaşan ilerlemesi memnuniyet vericidir. Afganistan'daki gündemi yakından takip ediyoruz. NATO'nun çekilmesiyle fiili güç olarak Taliban sahadaki kontrolü ele aldı. Büyük oranda hakimiyetini kurdu."
Taliban'la Ahmed Mesud güçleri arasında birtakım çatışmalar çıkmıştı. Onlar da 5 Eylül itibariyle sona ermiş oldu. NATO destek misyonunun sona ermesiyle bizim askerlerimiz ülkeye dönmüş oldu. Türkiye Kabil Büyükelçiliği'ni kapatmamıştır. Oradaki herkesin arzusudur. Afganistan'ın dünya ile bağlantısını sağlayan son derece kıymetli faaliyet yürütülmektedir. Pakistan, Çin, İran büyükelçiliği de faaliyetlerini sürdürüyorlar.
Kapsayıcı bir hükümetin ortaya çıkmasını arzu ettiğimizi ifade ettik. Şu aşamada geçici hükümet kuruldu. Bunun kapsayıcı olduğunu söyleyemeyiz. Bundan sonraki adımların daha kapsayıcı olma konusunda takiplerimizi sürdüreceğiz. Kadın hakları konusundaki bütün meseleleri takip ediyoruz. Geçmişte yaşanan acıların yaşanmamasını temenni ediyoruz.
Afganistan'daki geçici hükümete uluslararası toplum kontrollü yaklaşıyor. İnsan hakları, kadın konusunda mesajların etkili olması için ilişkileri kesmek değil, ilişkileri sürdürerek mesajların etkili olmasını sağlayabilir. Uluslararası toplumun daha sağduyulu davranması, Afganistan'ı kendi kaderine terk etmemesi, kapsayıcı hükümet modeli, kadın hakları gibi konularda daha çok mesaj vermesi uluslararası toplumun mükellefiyetidir.
Okuma yazması eksik bazı siyasetçiler Afganistan'da bazı yaklaşım ifade ettiler. Afganistan'da devlet içinde yetkili ile görüştüğünüzde resmi görüşme yapmış oluyorsunuz. Fiili durumu götüren Taliban yetkilileri ile görüştüğünüzde fiili durumu görüşmüş oluyorsunuz. Bunlarla ilgili konuşurken derinlemesine bilgi sahibi olmakta fayda vardır.
Ne zaman Türkiye hassas bir süreci yürütüyor olsa bu dengelere saldırmak Türkiye'nin bu dengeler konusundaki hassasiyetini bozmak, birtakım bozucu siyasetler ortaya koymak konusunda harekete geçenler var. Türkiye'nin çıkarları ülkemizde yaşayan herkesin çıkarlarıdır. Bu hassasiyetleri kaşımak yerine burada yürütülen siyasete katkıda bulunmak daha önemlidir.
Özellikle PKK terör örgütünün Suriye kolu olan YPG/PYD'ye verilen destek konusunda eleştirilerimizi dile getirdik. Afganistan'da büyük ülkelerin her biri bir terör örgütüne destek verip vekalet savaşı yürüttü. Sonuçta kazanan terör oldu. Şimdi aynısının Suriye'de yapıldığını, Afganistan modellemesinin ortaya konulmaya çalışıldığını görüyoruz. YPG terör örgütüne destek verenlere yaptığımız eleştiriler taze. Fransız firması Suriye iç savaşında DEAŞ'ı desteklemiş. Bu insanlığa karşı işlenen suçlara bir örnektir.
Oradaki sivil toplum örgütleri bu işi ortaya çıkıyorlar ve mesele Fransız yargısına taşınıyor. DEAŞ'la olan ilişkide askeri istihbarat servisinin sürekli gündemde olduğuna dair iddialar vardır. Dolayısıyla Fransız Yargıtay'ının buradaki kararı terörist gruba verilen fonların terörü finanse etmek anlamındadır. Türkiye, Suriyeli Türkmenlere yardım gönderdiği zaman Türkiye ile illegal yapılarla ilgili ilişkilendirmek istemişti. Şimdi DEAŞ'la bağlantılı birtakım kurumlar ortaya çıkıyor. Bu konuyu da güçlü bir şekilde takip edeceğiz."
TIKLAYIN - AKP'li Tosun: Laiklik ilkesi tüm çağdaş ülkelerde olduğu gibi ya anayasadan çıkarılmalı
(Türkiye Cumhurbaşkanı ifadesi) "Türkiye Cumhurbaşkanı ifadesinin kullanılmasıyla ilgili olarak yapılan tartışma daha önceden yapılmıştı. Sayın milletvekili bunu bilgisizlik yüzünden dile getiriyor. Ya bilgisizlik ya kötü niyet. Çok daha büyük iddialar koyuyor. Türkiye Cumhurbaşkanı demek, Türkiye Cumhuriyeti'nin başı demektir. Türkiye Cumhurbaşkanı zaten bu manaya gelir. TDK'nın ifadesi de Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı demek iki kez Cumhuriyet demek olduğunu ifade ediyor. Türkiye Cumhurbaşkanı dediğimizde Türkiye Cumhuriyeti'ndeki cumhuriyet ifadesini kullanmıyor diye eleştirilmesi bilgisizlikten kaynaklanır. Daha önceki Cumhurbaşkanlarımız Cevdet Sunay, Fahri Korutürk, Turgut Özal, Ahmet Necdet Sezer, Abdullah Gül zamanlarında Türkiye Cumhurbaşkanı olarak kullanılmıştır. YSK'nın verdiği kararda da 'Türkiye Cumhurbaşkanı seçilmiştir' ifadeleri kullanılıyor.
Eski bir CHP alışkanlığı olan rejim tartışması çıkarmak gibi mantıkla hareket etmek son derece yanlış. TDK'nın önerisi de budur, son 50 yılda benim kullandığım şekilde kullanılmıştır. Boş bir tartışmadır.
"Aldığımız kararı da eleştirebilirsiniz ama kamuoyuna doğru bilgi vereceksiniz. Muhabir daha önce engellenmemiş. Sürekli olarak uyarıldığında cep telefonunu çıkarıp 'Kayda alırım' diye taciz etmiştir buradaki personeli. Ana haber bülteninde kullandığı ifadeler, imalar, kişisel saldırı anlamına gelen şeylerin gazetecilikle ne alakası var?
Bu konuları kişiselleştirmek istemiyorum. Biz buna her zeminde cevap veririz. Burada muhabirin davranışlarına yönelik bir meseledir. Bir yalancılık örneği olarak kayda geçsin diye söylüyorum. Bu kanal yayınını yaptı. Sözcü Gazetesi'nden Deniz Zeyrek adlı şahıs bir yazı yazıyor. Yazı baştan aşağı yalan. Benden bahsediyor, geçmişte askerlik yaptığımızda. Ortak dostumuzdan bahsediyor. Bana hakaret ediyor. Kendileri demokratmış da biz güvenlikçi imişiz. Neresinden tutarsan, tut. Röportajım yayınlanmış da tam sayfa yayınlanmamış diye sorun olmuş.
Kültür ve Turizm Bakanlığım zamanında o zamanki Hürriyet Gazetesi'nde Devlet Opera ve Balesi'nde bir haber çıktı. O zaman yalandır dedik. Ankara bürosu İstanbul yaptı dedi, İstanbul bürosu da bu haberi Ankara yaptı dedi. Biz burada en ağır sorunları kişiselleştirmemeye çalışıyoruz. Siyasetçi arkadaşlarımız kendi genel merkezlerinde bizim burada şahsın tahammül ettiğimiz davranışlarına kesinlikle tahammül edemezler.
Biz hangi sorudan çekinmişiz, cevap veremeyeceğimiz soru yok. Belli sınırlar içinde duruyorsak zannetmesinler ki zaaftır, zannetmesinler ki gösterdiğimiz nezaket zayıflıktan kaynaklanıyor. Yazık olan bağımsız, tarafsız gazetecilerin emeğine oluyor.
Siyasetçi arkadaşlarımıza şunu söylemek isterim, burada Türkiye'nin geçmişinden beri basın özgürlüğü ile yapılan tartışmalar, Türkiye'nin demokrasisiyle ilişkisi. Kimlerin demokrat duruş sergilediği kimlerin sergilemediği net bir şekilde duruyor. Net demokrat duruş gösteren gazeteciler bu ülkenin demokrasisine büyük katkı sağlamışlardır. Zor zamanarda bedel öderken, bu süreçlerin içinde olmayanlar herkese gazetecilik, demokrasi dersi vermeye kalkıyor. Baştan aşağı yalan üzerine kurulu bir şey. Bizim kimseyle kurumsal, kişisel problemimiz yok.
Bazı siyasetçi arkadaşlarımız önünü arkasını bilmeden tek taraflı beyana atlayarak yanlış bir tutum almış oldular. Hiç kimsenin sorduğu sorudan çekilecek bir durumumuz yoktur."
"Sayın Resul Tosun'un, sayın Engin Özkoç'un ifadelerine katılmıyoruz. AK Parti'nin laiklik konusunda tutumu bellidir. Laiklik prensibinin anayasada korunması gerektiğini düşünüyoruz. Bu teklife AK Parti'nin olumlu bakması mümkün değildir. Türkiye'nin rejimi büyük tecrübelerden geçerek olgunlaşmıştır.
Engin Bey'in söylediği ifadesi Türk siyaseti tarafından yalanlanır. Laiklik prensibini dayatma, ideolojik baskı aracı olarak kullananlar söz konusuydu. Rahmetli Nur Vergin hocamız bunun laiklik değil laikçilik olduğunu ifade etmişlerdi. Türkiye'nin bu konudaki tecrübesi acı hatıralarla doludur. Cumhuriyetin ideali kız çocuklarının okutulmasıdır. Kılık kıyafetinden ötürü laikçilik adına kız çocuklarımız kapılardan geri çevrilmiştir. AK Parti laiklik prensibini güçlü bir şekilde savunmuştur. Anglo sakson dünyadaki gibi ideolojiden arındırılmış bir mesele olarak alınması gerektiğini ifade etmiştir.
28 Şubat'ta bütün o işleri yapanlar laikliği istismar ederek laikçilik olarak bunları yapıyorlardır. AK Parti laiklik kavramının çağdaş dünyada olduğu gibi korunması gerektiğini, bir barış projesi olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünmektedir. Rejimimiz pek çok kavramla ilgili tecrübeleri yaşamış olgunluğa oluşmuştur.
Cumhuriyet, laiklik ve demokrasi arasındaki denge iyi işlediği zaman Türkiye'nin ilerlemesi, demokrasinin korunması olmuştur. Sık sık CHP'nin tarihinde olduğu gibi laikliği bağlamından çıkararak laikçiliğe dönüştürülmesinin yanlış olduğunu ifade ediyoruz. Demokrasiye balans ayarı yapmaya çalışan demokrasi dışı güçler sıkıntılar yaratmıştır. Kişiler bunu söylüyor ama partiyi bağlamaz.
27 Mayıs'tan beri süregelen bir sıkıntıdır bu. Fetullahçı terör örgütünün hedef aldığı prensiplerden bir tanesi aynı zamanda laikliktir. Sapık bir din adamı gelip, Türkiye'nin başına geçmek istiyordu. Sapık bir ideolojiyi Türkiye'nin resmi ideolojisi yapmak istiyordu. Türkiye'nin 15 Temmuz gecesi laik, demokratik bir ülke olması korunmuştur."
Şu aşamada detay vermeyelim. Birincisi Kahire'de yapıldı, ikincisi Ankara'da gerçekleşti. O meşhur tabirle istikşafi toplantılardı bu. Ortaklıkların ve ayrılıkların altı çizildi. Ortaklıkların güçlendirilmesi ve ayrılıkların giderilmesi konusunda yoğunlaşıldı. Bu görüşmeler verimli bir şekilde devam ediyor. Kendi seyri içinde olgunlaşacak. Libya, Doğu Akdeniz, Suriye gibi konularda ortak bir noktaya varmayı arzu ediyoruz.
"Sayın Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanımızı ve AK Parti'yi kast ederek 'iktidarını darbelere borçlu olanlar' kelimesini kullanması trajiktir. CHP'de gerçekten bu sıkıntılı darbelerle ilişkili geçmişiyle hesaplaşmak, yüzleşmek isteyen demokrat arkadaşlarımız da var. Onlarla yaptığımız sohbetlerde bu darbeler konusunun CHP ile ilişkili olmaktan çıkarılması için açık cümleler kurulmasına dair değerlendirmeler yapılmıştır. Sayın Kılıçdaroğlu'nun bulunduğu yapı böyle düşünmüyor. 15 Temmuz'da FETÖ, TBMM'yi, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ni bombaladı. Cumhurbaşkanımızı öldürmek üzere harekete geçti. Sayın Kılıçdaroğlu bu gelişmeleri evden izledi. AK Parti'yi iktidarını darbelere borçlu gibi göstermek insanın mantıkla değerlendirme yeteneğinden şüpheye düşerler. Yakın tarihe bakalım. AK Parti'ye kapatma davası açıldığında CHP'deki kişiler neler söylüyordu? AK Parti döneminde Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında birileri rejim krizi çıkardığı zaman CHP'lilerin tavrı neydi?
CHP ile HDP şimdi yanyana duruyor ya, AK Parti Kürt sorunu üzerindeki olumsuz uygulamaları kaldırırken, çok iyi hatırlıyorum Meclis'te en şiddetli direnişi CHP'nin grup başkan vekilleri gösteriyorlardı. Dolayısıyla arzu edilen şudur; keşke CHP'deki demokrat arkadaşlarımızın arayışları CHP'nin kurumsal görüşü hale gelse. Sayın Kılıçdaroğlu'nun darbe vesayet rejiminin baskısına maruz kalmış, Türkiye'nin önünü açmış AK Parti'yle ilgili olarak son derce trajik. İktidarını darbelere borçlu olunması tam tersine bizim değil onların geleneğinde vardır. Değerlendirmeleri daha sağduyulu yapmakta fayda vardır."
© Tüm hakları saklıdır.