04 Nisan 2019 22:15
AKP Sözcüsü Ömer Çelik, 31 Mart seçimlerinin ardından İstanbul’da itiraz süreci devam ederken, son duruma ilişkin açıklama yaptı. “Bütün seçim süreçlerinin patronunun Yüksek Seçim Kurulu olduğunu” söyleyen Çelik, "Bırakalım YSK işini yapsın, hukuk işlesin ve sonuca saygı duyalım" dedi.
Çelik, seçim sonuçlarını sabırla, usulet ve suhuletle beklenmesi gerektiğini belirterek, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden dosya kaçırılıyor şeklindeki iddialarla ilgili “Bir deliliniz var mı diye sorulduğunda 'Hayır bize gelen duyumlar' diyor. Bu yakışıksız bir durumdur. Yapılacak şey memlekette her şey normaldir, bir anormallik varmış algısı yapmaya çalışmak, vatandaşlarımız üzerinde baskı oluşturmaya çalışmak doğru bir tavır değildir” açıklamasında bulundu.
31 Mart seçimlerinde birçok yerde minimum oran yüzde 2 olarak gerçekleşirken, İstanbul'daki itiraz sürecinde binde 2 civarında bir farktan bahsedildiğine vurgu yapan Çelik, "Her konuda konuşan CHP sözcülerinin, özellikle dışarıdan yöneltilen Türkiye'nin demokrasisine, hukuk sistemine, seçim yapma kapasitesine yöneltilen bu eleştiriler konusunda daha duyarlı açıklamalar yapmasını bekliyoruz." çağrısında bulundu.
Çelik, Ekrem İmamoğlu'nun Anıtkabir Özel Defteri'ni "İBB Başkanı" sıfatıyla imzalamasına "Anıtkabir ziyaretinin mazbatanı almamış bir kimse tarafından istismar edilmesini protesto ediyoruz. Twitter'e istediğiniz unvanını yazabilirsin. Aday kendisi de gelişigüzel bir ziyaret olmadığını ifade ediyor. Oradaki komutaya yalan bilgi vererek, sahip olmadığınız bir unvanı kullanarak bu şekilde Anıtkabir defterini, Atatürk'ün hatırasını siyaseten istismar etmek hiç kimsenin aklına gelmeyen yakışıksız bir tavır olmuştur" sözleriyle tepki gösterdi.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun "Türkiye'nin Suriye’de herhangi bir askeri eyleminin yıkıcı sonuçları olabileceği” yönündeki açıklamasına tepki gösteren Çelik, "Şimdi tabii Suriye'nin kuzeyinden ülkemize yönelen tehdit ABD'nin komşusu tarafından yöneltilseydi tutumları ne olurdu? ABD yönetiminin terör örgütüne tırlarca silah gönderildiği herkes tarafından biliniyor. Yıkıcı faaliyetlere odaklanmalarında fayda var" diye konuştu.
Çelik'in açıklamalarından satır başları şöyle:
ABD Dışişleri Sözcüsü'nün Türkiye'deki seçim süreciyle ilgili yaptığı açıklama kınanacak bir açıklamadır. Başkan Trump'ın seçildiği seçim süreci halen Rusya'nın müdahalesi var mı yok mu gibi halen sıcak gündem olan yargı süreçlerinin parçasıdır. Bir başka ülkenin adli süreçlerle ilgili yargıda bulunurken hukuk mevzuatını göz önünde tutması, kendi ülkelerinde gerçekleşen hususlarla değerlendirmelerinde fayda vardır. Bir sürü iddialar ifade ediyor CHP adayı.Büyükşehir belediyesinden dosya kaçırıldığını söylüyor. Bir deliliniz var mı diye sorulduğunda 'Hayır bize gelen duyumlar' diyor. Bu yakışıksız bir durumdur. Yapılacak şey memlekette her şey normaldir, bir anormallik varmış algısı yapmaya çalışmak, vatandaşlarımız üzerinde baskı oluşturmaya çalışmak doğru bir tavır değildir.
Sosyal medyada her gün bir sürü yalan haber çıkıyor. Manipülasyon, bilgi eksikliği olabilir. Sürekli bunlar etiketlenip partimize soruluyor. Partimizin yetkili kişileri bellidir. AK Parti'yi bağlayıcı olan şey en üst düzeyde Cumhurbaşkanımızın, genel başkanımızın ne söylediğidir. Onun dışında yetkilendirdiği kişilerin söyledikleridir.
Her konuda konuşan CHP sözcülerin dışarıdan yöneltilen Türkiye'nin seçim kapasitesine ilişkin açıklamaları göz önünde bulundurmasını istiyoruz. Avrupa Konseyi'nin kendi görev alanlarına girmeyen konularda birtakım açıklamalar eleştirilere tabi olmuştu. Avrupa Konseyi yetkililerine şunu söylemek isterim, bizim dışarıdan gelen gözlemcilere gösterdiğimiz yardımı dünyanın hiçbir yerinde göremezsiniz. Ayrıca iktidar partisi olarak bizlere başvurulduğunda her türlü bilgiyi veriyoruz. YSK görevini yerine getirilmelidir şeklinde otoritelere çağrıda bulunuyorlar. Ya çok çalıştıklarını göstermek için ya da tipik alışkanlıkları kendilerinin kafasında Avrupa'nı dışına çıkınca standart açıklamaları yapıyorlar.
Türkiye'de vatandaşın sandığa oyunun yansıması konusunda mekanizmalarına sahiptir. İtiraza süreci demokratik bir müessesedir. Seçim sürecinin tanımı içinde hukuka bağlı bir süreçtir. Bunu iyi bilmeleri gerekiyor. Gururlu bir demokrasimiz var, buna saygı bekliyoruz. Bunu bütün gözlemciler gayet iyi bilmektedirler. Türkiye'de seçimi yönetmekle görevli olan YSK'ya saygı gösterilmesine hem ABD Sözcüsü'ne hem de Avrupa Konseyi temsilcilerine davet ediyoruz. Gözlemcilere bizim kadar dünyada yabancı olan başka bir ülke yoktur. CHP'nin İstanbul'daki adayının bir aktivitesi var. Yurtdışında yapılan açıklamalarla ilgili çeşitli değerlendirmelerimizi paylaşıyoruz. Türkiye'de ilk defa bir kişi mazbata almadan program düzenliyor. Resmi bir unvan kullanmaya kalkıyor. Bir kişi göreve talip olduğu zaman bu göreve talip olmanın ağırlığını taşımalıdır.
Bir sürü iddialar ifade ediyor CHP adayı.Büyükşehir belediyesinden dosya kaçırıldığını söylüyor. Bir deliliniz var mı diye sorulduğunda 'Hayır bize gelen duyumlar' diyor. Bu yakışıksız bir durumdur. Yapılacak şey memlekette her şey normaldir, bir anormallik varmış algısı yapmaya çalışmak, vatandaşlarımız üzerinde baskı oluşturmaya çalışmak doğru bir tavır değildir. Hukuki süreç devam etmektedir. Bu seçimler hem neticeyi ortaya koyacaktır, arkasından kim ne kadar oy aldığı net bir şekilde görülecektir. Bu mekanizmaya saygı göstermek gerekirken sonuç değişmez denilerek hukuki sürecin devam etmesinden rahatsızlık ortaya koymak, hukuki süreci vatandaşın iradesine karşıymış gibi göstermeye çalışmak doğru bir şey değil.
CHP'li aday konuşurken hoşgörüden, empatiden bahsediyor. Bunların retorikten ibaret olup, olmadığını gösteren şey hukuka saygıdır. Bu sempatik cümleler hukuki sürecin alternatifi değildir. Vatandaşın oyunun heba olmamasından, milli iradenin tecelli etmesinden bahsediliyorsa bunun karşılığı hukuka saygılıdır. Aksi takdirde bu siyasi makyaj olarak değerlendirilir. Çıkıp da sürekli sempatik cümleler kurup, sonra katkı versinler diye sayın Cumhurbaşkanımızı ve sayın Devlet Bahçeli'yi hukuki sürece katkı sunmaya davet etmek yanlıştır. Hiçbir siyasetçi sürecin karar vericisi değildir. Sürecin patronu Yüksek Seçim Kurumu'dur. Vatandaşımızın iradesi net olarak gözüktükten sonra hepimiz diyeceğiz ki, 'başımızın üstünde yeri' var, kazananı tebrik edeceğiz.
Bu hassas bir durumdur. Devlet geleneği olarak Anıtkabir'in siyasiler tarafından ziyaretinden memnuniyet duyarız. Anıtkabir ziyaretinin mazbatanı almamış bir kimse tarafından istismar edilmesini protesto ediyoruz. Twitter'e istediğiniz unvanını yazabilirsin. Aday kendisi de gelişigüzel bir ziyaret olmadığını ifade ediyor. Oradaki komutaya yalan bilgi vererek, sahip olmadığınız bir unvanı kullanarak bu şekilde Anıtkabir defterini, Atatürk'ün hatırasını siyaseten istismar etmek hiç kimsenin aklına gelmeyen yakışıksız bir tavır olmuştur. Bu telaş herkesin gözü önünde gerçekleşiyor. Kişisel hırslara Anıtkabir defterinin alet edilmesi maalesef siyasi tarihimizde bir ilk olarak yerini almıştır.
AK Parti içinde bir tartışma var diyerek AK Parti yönetimine dil uzatılıyor. AK Parti'nin siyasi teamüller, kurumlar oluşturma, son derece özgün siyaset tarzını yerleştirmiş olmasından kimsenin kuşkusu yoktur. Normal hukuki süreci AK Parti'nin iç meselesi diye dedikodu malzemesi yaparsanız biz bu kürsüden cevap verme durumunda kalıyoruz. Herkesi hassas olmaya davet ediyoruz. AK Parti'de olmayan şeyleri dedikodu malzemesi yaparak ağızlarına dolamaları yakışık almamıştır. Mesele vatandaşın iradesinin tecellisi, Türkiye'deki seçimlerin saygınlığı olmasaydı bu siyasi polemik davetlerine büyük bir memnuniyetle katılırdık, çok da güzel yapardık. Zaman hep beraber sabırla beklemek, usulet ve suhuletle seçimlerin sonuçlanmasını beklemek. ,
Herhangi manipülasyon, örtbas etme söz konusu değildir. Her şey vatandaşın gözü önünde gerçekleşiyor. Bundan korkmayın, sonuçta kazanan demokrasi olacaktır. Sonuçta vatandaşımız kazanacaktır. Biz siyasiler olarak vatandaşımızın kime ne mesaj verdiğini anlayacağız. Sakin bir şekilde sonuç beklenecek, sonuç ortaya çıktığında da hepimizin sonucu selamlayacağız. YSK da hukuki prensipler içerisinde yetkiyi ve mazbatayı o kişiye verecektir. Sosyal medyada her gün bir sürü yalan haber çıkıyor. Manipülasyon, bilgi eksikliği olabilir. Sürekli bunlar etiketlenip partimize soruluyor. Partimizin yetkili kişileri bellidir. AK Parti'yi bağlayıcı olan şey en üst düzeyde Cumhurbaşkanımızın, genel başkanımızın ne söylediğidir. Onun dışında yetkilendirdiği kişilerin söyledikleridir.
ABD Başkanı'nın Türkiye ittifakta kalmak mı yoksa bu ittifakın güvenliğini tehlikeye atmık mı istiyor diye açıklaması oldu. Türkiye'yi suçlayan basiretsiz yaklaşım karşısında hayretimizi gizleyemedik. Uzun zamandır Amerikan yönetimi NATO'yu eleştiriyordu. Başkan Yardımcısının NATO'nun önemini keşfetmesi bakımından bir ilk olarak değerlendirebiliriz. Türkiye'nin sürekli olarak NATO üyeliğinin sorgulanması demek NATO ittifakının temel değerlerinin sorgulanması demektir. Türkiye NATO'nun kilit müttefiklerinden bir tanesidir. Türkiye'nin NATO'nun önemini keşfetme konusunda maalesef bu ifade zaaf içerisindedir. Türkiye'nin NATO çerçevesindeki rolünü çektiğinizde Türkiye zaafa düşmez ama başkaları Türkiye'nin bölgesel ve küresel güvenliğe verdiği destekte zaafa düşmüş olurlar.
NATO'nun kilit bir müttefiki olan Türkiye'nin ittifak içinde kıymetini bilsinler. Türkiye'nin önümüzdeki dönemde bölgesel ve küresel güvenlik için ortaya çıkacak tehlikelerle baş etme konusunda kilit olma rolünü önemleştirecektir.Bizim bir yandan böyle tehditle mücadele ederken aynı zamanda müttefikimiz olan Amerikan yönetiminin PYD/YPG'ye tırlarla silah gönderdiğini herkes biliyor. Burada yıkıcı olan Türkiye'nin NATO sınırlarını koruması değildir. Türkiye karşısındaki kullandığı dile özen göstersinler. Burada sorun edilmesi gereken mesele onların terör örgütüne gönderdiklerinin burada bölge güvenliğine, halklara dönük olarak ortaya çıkan yıkıcı faaliyete odaklanmakta yarar vardır diyoruz.
© Tüm hakları saklıdır.