T24 - Baykal, AKP'nin 'açılım' politikasını ve Erdoğan'ın DTP ile görüşmesini 90'larda SHP'nin HEP'lilerle seçime girmesine benzetti: Tayyip Bey frene bastı, bir siyasetçi olarak gördü manzarayı. Halk da yavaş yavaş gördü. Destek onun için düşüyor. Millet bölünme korkusu yaşıyor. Kürt açılımı bitti. Toplum ikiye bölündü. Hükümet durdu ama millet unutmaz. Bedelini ödetir. Hükümet SHP gibi oldu. SHP, HEP'le ittifak yaptı. Bu, yıllar sonra bile hep karşılarına çıktı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la bir ayda iki seyahat, ikisi de dünyanın en önemli başkentlerine... Önce Washington, ardından Moskova... Erdoğan'ın, sıcak gündeme ilişkin yaklaşımlarını bire bir dinleme fırsatı buldum. Yüz yüze iletişimin verdiği avantajla Başbakan'ın zorlu dönemin yol haritasını az çok anladığımı düşünüyorum.
Muhalefetin durumunu anlamak için de önceki gün Ankara'daydım. MHP lideri Devlet Bahçeli ile görüştükten sonra bu kez ana muhalefet partisi CHP'nin genel başkanı Deniz Baykal'ın yanındayım.
Görüşmeyeli epey olmuştu. Aklımdaki bütün soruları sorabilme imkanı buldum, her zamanki gibi içtenlikle yanıtladı. Yazma konusunda iznini de aldım, hiçbir bölümü için 'off the record' kaydı düşmedi. Ancak sonradan telefon açarak sadece bir konu için 'zamanı değil' şerhi düştü. Ben de o bölümü kullanmıyorum.
İşte Baykal'ın, çok zorlu geçeceği belli olan '2010'un siyaset rotasında, ufukta görünen iki seçimin' gündemine ilişkin yorumları:
- AKP'nin oyları düşüyor: Bunlar gideceklerini hissetmeye başladılar. Bizim aldığımız hava da aynı. Türkiye'nin dört bir yanında siyasal iklim değişiyor. Çok açık şekilde ciddi oy kaybı yaşıyorlar.
- Tayyip Bey gördü, frene bastı: Tayyip Bey frene bastı, bir siyasetçi olarak gördü manzarayı. Önce tartışmalar yüzeydeydi, aydınlar arasındayken iş farklıydı. Yavaş yavaş halk gördü, konu popülerleşmeye başladı. Destek onun için düşüyor. Millet bölünme korkusu yaşıyor. Halkın içine kadar girdi konu. Kürt açılımı bitti. Köşk'teki görüntüye bakınız: Şehidin babası bayılıyor, Cumhurbaşkanı'nın yüzüne karşı 'Sorumlusu sizsiniz' diyorlar. Hiçbir faydası olmayan bu açılımın millete bedeli büyük oldu. Toplum ikiye bölündü. Etnik ayrışma hızlandı. Hükümet durdu ama millet unutmaz. Seçim bir buçuk yıl sonra olsa da hatırlar. Bedelini ödetir. Hükümet SHP gibi oldu. SHP, HEP'le ittifak yaptı. Bu, yıllar sonra bile hep karşılarına çıktı.
- Ermenistan ve Kıbrıs'ta kayıptayız: Çok yanlıştı. En baştan beri gördüm, uyardım ama dinlemediler. Şimdi Ermenistan'ın son operasyonu hükümeti rahatlatır. 'Ermeniler protokol üzerinde oynama yapıyorlar' gerekçesiyle kaçacak alan buldular. Soruyorum: Türkiye bu açılımdan ne kazandı? Hiç. Ama Azerbaycan'ı yok yere küstürdük. O bize bir kazık oldu. 'Sıfır sorun' dediler, eksi bir olduk. Kıbrıs da aynı şekilde. Ne oldu Kıbrıs'ta, hiçbir şey ama sürekli bir şeyler kaybediyoruz. İşte şimdi seçim var. Talat gidecek, Eroğlu gelecek. Durum onu gösteriyor.
Balyoz'a inanmıyorum
Baykal'a Taraf gazetesinde yayımlanan 'Balyoz' adlı dehşet verici darbe iddiasını sordum. Şu yanıtı verdi: 'İnanmıyorum. Bugüne kadar yaşananların yeni bir parçasıdır. Kafes, İrtica ile Mücadele Eylem Planı, komutana suikast ve Arınç'a suikast gibi olaylara yeni bir halka. Onlara göre daha yukarı düzeyde. İnandırıcılıktan yoksun bir tablo. Sivil karargahın bir faaliyeti. Kabul etmek mümkün değil. Aklım, mantığım almıyor. Hiç ayrıntısına bile girmeden reddediyorum. Bunları bıraksınlar da o tanığı ortaya çıkarsınlar. Hani TSK içinden ihbarları yaptığını söyleyen, CHP'yi de suçlayan tanık var ya, nerede bu arkadaş? Milleti kör, alemi sağır mı zannediyorlar. Bugüne kadar hep kişiler suçlanıyordu. Albay Çiçek, filan. TSK içinden kişiler hedef seçiliyordu. Şimdi ilk kez ve resmen TSK'yı itham eden bir yaklaşım. Görüntüye bakalım, kurumsal faaliyet, resmi bir belge, genelkurmay başkanının haberi yok mu? Resmen TSK faaliyeti. İddiaların doğru olduğunu kabul etmek demek; TSK'nın bir fesat yuvası olduğunu kabul etmek demek.'
Hala kapatılma korkusu yaşıyorlar, neden bilmiyorum
- Anayasayıdeğiştirmeyi deneyecekler: Müsait ortam bulurlarsa, anayasa değişikliği yapmak isterler. Seçimden önce bunu denemeyi planlıyorlar. Böylece Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yapısını değiştirecekler. En önemli hesap bu. Bir de kapatılma davası korkusu yaşıyorlar. Nereden çıkartıyorlar bilmiyorum ama sürekli dillerinde bu var. Dün Mustafa da (Zaman'ın Ankara Temsilcisi Mustafa Ünal) yazdı. 'AK Parti yönetimi farkında' diyor. Herhalde anayasa değişikliğinde bunu da planlıyorlar. Ne var ki bunu yapmaları artık çok zor. O treni kaçırdılar.
- Medya eleştirisi: Eskilere baktım medya neler söylemiş neler. Liderlere nasıl ağır yazılar yazılmış. Şimdi hiçbir şey yok. Geçen gün bir TV programını izliyorum. Oradaki gazetecileri dinledim, 'Ne hale gelmiş Türkiye' diye hayıflandım. Türkiye demokrasinin tam yerleşememiş olmasının sancılarını yaşıyor.
Amerikalılar beni Ermenistan için ikna etmeye geldi
- Protokol öncesi ABD markajı: Üst düzey bir Amerikan heyeti Ermenistan ile imzalanan protokolden hemen önce bana geldi. (Baykal gelenlerin isimlerini de söyledi. Önemli isimler ama saklı kalmasını istedi...) Ermenistan açılımı konusunda beni ikna etmeye çalıştılar. Ermenistan'ın böylece yavaş yavaş batıya yaklaşabileceğini savundular. Onlara 'Ermenistan'ı hiçbir şekilde Rusya'dan uzaklaştıramazsınız' dedim. Bunun mümkün olmadığını ve olamayacağını söyledim. Rusya'nın tankları Ermenistan'ın içinde... Onlara 'Azerbaycan'la ilgilenin. Batıya yakın. Ekonomisi güçlü' dedim. Beni ikna edemediler ama hükümeti ikna ettiler.
AKP yüzde 29 CHP yüzde 27
Baykal'ın yanına Mustafa Özyürek gelerek, 'Şimdi yeni bir anket açıklandı' dedi ve SONAR'ın anketini gösterdi. CHP lideri, anketi şöyle yorumladı: 'Bak para vererek yaptırmadım, ocak ayının anketi. En yeni sonuçlar. Kararsızlar dağıtıldıktan sonra AKP: 29.5, CHP: 27.11, MHP: 20.41... Sonuçlar ortada. Seçimi erkene almamak için çok direnecekler. 'Bir gün bir gündür' diyecekler. Ama en son tarih nisan veya mayıs 2011'dir. 2010 sonbaharı da bir ihtimaldir. Türkiye'yi iyi yönetemiyorlar. Günlük kararlar alıp ABD'yle şimdi işimiz var, onları memnun edelim anlayışındalar. Ekonomik koşullar ağırlaşacak. Herkesle kavga ediyorlar. Eczacılar, doktorlar, itfaiyeciler, TEKEL işçileri...'
SHP-HEP ittifakına hep karşı çıktım
CHP lideri Deniz Baykal, 1991 yılı genel seçimleri öncesinde, SHP-HEP ittifakına karşı çıktığını ve o dönemde parti yönetiminde bir görevinin bulunmadığını daha önce de ifade etmişti. CHP Merkez Yönetim Kurulu'nda (MYK) bu konu gündeme gelmiş, Baykal, CHP genel sekreterliği görevinden 10 Eylül 1990'da istifa ettiğini, ittifak kararının ise bundan bir yıl sonra alındığını anlatmıştı. O dönemde ittifaka karşı çıktığını ancak parti yönetiminde bir görevinin bulunmadığını kaydeden Baykal, 'O dönemde Bekaa'dan gelen talimatlar doğrultusunda milletvekili aday listesi öneren bir partiyle ittifakı onaylamam kesinlikle söz konusu olamazdı' demişti.
En az Demirel yapmıştır Erdoğan gibisi gelmedi
Baykal, 'sivil faşizm' tartışması üzerine şöyle konuştu: 'İş başına gelen liderler demokratik imkanları kullanarak hiç olmayacak zorlamalara girişiyorlar. Adnan Menderes de Özal da bunu yaptı. Özal'ın 'Anayasayı bir kere delmekten bir şey olmaz' dediğini unuttuk mu? Bunları tartıştık. Geçmişe bakın neler olmuş. En az Demirel yapmıştır. En çok toleransı Demirel göstermiştir. Bizde liderlerin otoriterlik eğilimi yeni değildir. Dolayısıyla bana 'O gün Özal'a söyledin. Bugün de Erdoğan'a söylüyorsun' eleştirisi getirmek yanlıştır. Ama şunu da söyleyeyim. Özal'da da vardı. Geçmişte Menderes'te de vardı. Ama bugüne kadar gelmiş geçmiş başbakanlar içerisinde otoriter tavır sergileme konusunda hiç kimse Recep Tayyip Erdoğan kadar ileri gitmemiştir. Çünkü Erdoğan TSK'yı sindiriyor. Suç örgütlerini bahane ederek muhalefeti susturmak istiyor. Medya üzerinde baskı uyguluyor. Medyayı da ele geçirmeye çalışıyor. Ben bunları dikta ve vesayet özlemi olarak görüyorum.'