Yeni Hayat yazarı Murat Aksoy, "AKP mi devleti, devlet mi AKP'yi geçirdi?" diye sordu. "Yapılması gereken devleti denetlenebilir hale getirmek ve tarafsızlaştırmaktır. Referansını dinsel tercihlerde almayan laik devletin yolunu açmaktır" diyen Aksoy, "Bunun için de, adına ister “demokrasi bloku”, ister “demokrasi koalisyonu” diyelim ortak kesimi demokrasi ve özgürlükler olan herkesin kamusal alanda işbirliği yapması bir zorunluluktur" diye yazdı.
Murat Aksoy, "AKP mi devleti, devlet mi AKP'yi geçirdi?" başlığıyla yayımlanan (15 Temmuz 2016) yazısı şöyle:
Geçmişten bu yana siyasi iktidarlara ilişkin yapılan en büyük eleştiri; “hükümet oldular ama iktidar olamadılar”dı.
Yani seçilmişler hükümet olsalar da, kararları alan daima atanmışlardı.
Seçilmiş siyasiler, bunu değiştirmek değil buna uyum sağlayarak varlıklarını sürdürmeyi tercih ettiler. Bu durum toplumsal taleplerin, toplumsal sorunların tartışılması ve çözülmesi olan “siyasetin” gelişmesine imkan tanımadı.
Türkiye, bu açıdan “ara dönemler” dışında “siyasetin” bilinmediği/yapılmadığı bir ülke oldu.
Sonuç olarak devlet, bir muktedir olarak toplum için neyin daha iyi olacağına karar verir ve uygulardır. Devlet yönetimi, seçilmişlere bırakılmayacak kadar değerliydi.
AKP’nin iktidar olması ile başlayan süreç, toplumun Siyasetle tanışması oldu. Geçmiş dönemde devletin belirlediği pek çok politika, bizatihi seçilmiş iktidar tarafından belirlenmeye başladı.
Ancak bu dönem ne yazık ki, beklentinin aksine kısa sürdü. Devleti dönüştürme iddiasıyla iktidar olanlar, bizatihi devletleşerek siyaseti devre dışı bıraktılar. Bu açıdan devlet ne dönüştü ne de demokratikleşti.
Devlet otoriterdir
Bu bağlamada coğrafyalardan bağımsız olarak devlete ilişkin birkaç tespit yapmak mümkün.
1. Ulus-devlet sistematiği içinde kurumsallaşmış her devlet özünde otoriterdir,
2. Tek bir kimlik üzerinden homojen bir toplum tasavvuruna dayanır,
3. Devlet sadece toplumu yönetmek değil; aynı zamanda tüm bireyleri kontrol etmek ister,
4. Devlet sırrı, yabancı ülkelere karşı bir savunma mekanizması olarak çoğunlukla toplumu kontrolün en önemli aracıdır.
5. Devlet, vergi salarak, el koyarak rant üretir ve rantı dağıttığı toplumsal kesimler üzerinden meşruiyetini sağlar,
6. Toplumu vesayet altında tutar. Bu vesayetin esas uygulayıcısı atanmış bürokrasidir,
7. Devletin önceliği iktidarları kendine benzetmektir. Benzetemediği oranda gücünü paylaşarak zaman içinde iktidarı devşirir.
Bu maddeleri çoğaltmak mümkündür.
Bu tespitlerin çoğu, devlet-toplum ilişkisinde devletin baskın olduğu her ülke için geçerlidir. Türkiye, yukarıdaki tespitleri içeren devlet modelinin tipik bir örneğidir.
Son birkaç yıl içinde AKP, eskinin nobran, kaba, estetikten ve ahlaktan uzak bir taklidini hayata geçirmektedir. Önceki iki yazıda bunu tartıştım. Kendi tanımladığı bir vatandaşlık kimliği üzerine bir kamusal alan inşa etmekte; meşruiyetini bu toplumsal sınıfa dayandırmaya çalışmaktadır. Millet diye söylenen AKP’lilerden oluşan bir Türkiye tasavvurudur. Ve nihayet döngüyü ürettiği rantı, bu sınıfa dağıtarak tamamlamaktadır.
Son birkaç yıl içinde yaşadıklarımız; AKP’nin devlete eklemleşerek devletleşmesidir. Bu açıdan, devlet, ideolojik sürekliliğini sürdürmekte; bunu laik değil muhafazakâr bir iktidar aracı kullanarak yapmaktadır.
Devlet geleneği güçlü olan bu topraklarda; devletin iktidarları kendisine benzetmesi kaçınılmadır. Bu açıdan devlet, AKP’yi kendisine benzetmiş ve dönüştürmüştür. Bu görünürde güç paylaşımı olarak gerçekleşmektedir.
‘Kimin’ değil ‘nasıl’ önemli
AKP bu gerçeği, kendi tabanına karşı meşrulaştırmak için kapalı devre iletişimde kullandığı ana argüman ise; “Devlet özünde iyidir. Bugüne kadar devleti yanlış insanlar yönetti. Biz iyi insanlarız ve biz devleti iyi yönetiriz”dir.
“Nasıl” değil “kimin” yönettiğiyle ilgili olan tabanın, hiçbir şey olmuyormuş gibi davranması bu açıdan normaldir. Devleti kutsayan bir dini yorumun, devletleşmesi de kaçınılmazdır.
Oysa temel mesele, ülkeyi “kimin” değil “nasıl” yönettiğidir.
Bu yüzden muhalefetin ana hedefi, iktidar kadar devletin alanının daraltılması ve siyasal alanı genişletmek olmalıdır.
Yapılması gereken devleti denetlenebilir hale getirmek ve tarafsızlaştırmaktır. Referansını dinsel tercihlerde almayan laik devletin yolunu açmaktır.
Bunun için de, adına ister “demokrasi bloku”, ister “demokrasi koalisyonu” diyelim ortak kesimi demokrasi ve özgürlükler olan herkesin kamusal alanda işbirliği yapması bir zorunluluktur.