Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Başdanışmanı Etyen Mahçupyan, yaklaşan 7 Haziran seçimlerinmde AKP'nin 'yeni Türkiye'ye sloganı ve seçim stratejisi ile ilgili, "Klasik parti anlayışının bu yükün altından layıkıyla kalkması son derece zor. Eğer AKP bugünkü davranış kalıplarını ve ölçütlerini aynen devam ettirirken ‘yeni’ bir Türkiye ortaya çıkaracağını sanırsa kendisini aldatmış olur. Hiçbir siyasi parti, hiçbir ülkede ve dönemde bunu başarabilmiş değil" dedi.
'Yeni Türkiye'nin karmaşık bir yapıya sahip olduğunu belirten Maçupyan, "Oysa Türkiye’nin ‘yeni’ macerası öngörülmesi zor kıvrımları olan bir öğrenme sürecini ifade edecek. Bulunduğumuz yerden bakıldığında hedefin temel göstergelerini tasavvur etmek mümkün olsa da, varılacak noktanın gerçek halini öngörmek son derece zor. Dolayısıyla ‘yeni Türkiye’ aynı zamanda bir ‘hayal’…" yorumunda bulundu.
Etyen Mahçupyan'ın Akşam gazetesinde 'Yeni Türkiye (2)' başlığıyla yayımlanan (2 Nisan 2015) yazısı şöyle:
'Yeni Türkiye (2)'
Siyasi slogan üretme işi günümüzde profesyonel bir uğraş. Partilerin kamu ilişkileri ince hesaplara dayanıyor. Rakipler inceleniyor, toplumsal talepler saptanıyor, göreceli avantaj ve dezavantajlar masaya yatırılıyor ve buradan optimal bir söylem ve slogan kümesi oluşturuluyor. Ancak bazen de doğru söylem ve slogan kendiliğinden doğuyor, aynı anda birçok insanın zihninde oluşuyor ve ağızlardan dökülüyor. Böyle bir durum varsa, birçok kişiyi aynı anda aynı yönde etkileyen temel bir değişimin varlığını varsaymamız gerçekçi olur. Sadece dış koşulların değişiminden değil, muhtemelen eski söylemin miadını doldurmuş olmasından da söz etmemiz gerekir. Bu açıdan bakıldığında ‘yeni’ hem yapılmak istenenlere, hem de bizzat kendimizde hasıl olacak olan ‘yenilenmeye’ işaret edecektir.
AKP’nin ‘yeni Türkiye’ sloganı bu girift bağın kurulmasını ima ediyor. Çünkü bir yandan eski AKP ile yeni bir Türkiye’yi kuramazsınız, diğer yandan da AKP Türkiye’nin parçası olduğuna göre yeni Türkiye zaten yeni bir AKP üretecek demektir. Dolayısıyla bu sloganıyla AKP ‘yeni Türkiye’nin hem nedeni, hem de sonucu olmaya talip gözüküyor. Dönüşüm süreci özne ile nesneyi bir arada sürüklerken, partinin ne zaman özne ne zaman nesne olduğu da epeyce karışacak. ‘Yeni Türkiye’ AKP’nin bizzat kendi tahayyülüne adapte olmasını ifade edecek. Bu adaptasyonun her şeyden önce yeni kuşaklarla, genç ve geleceğe açık dimağlarla yapılabileceği açık. Gereken zihniyet değişimi ve siyasi irade, geniş ve gerçekçi bir ufku taşıyacak kişilerle mümkün olacak.
Böyle bakıldığında AKP’nin aradığı ‘yeni Türkiye’ epeyce heyecanlı bir maceranın eşiğinde olduğumuzu söylüyor. Çünkü bu, nihai noktası verili olmayan, bilinmeyen, bilinmesi mümkün olmayan bir yolda, sağduyunun ve ilkelerin rehberliği altında ama kaçınılmaz olarak el yordamıyla yapılacak bir yürüyüş… AKP bir yandan toplumsal dinamiğin nabzını tutarak onun takipçiliğini yaparken, aynı anda da o toplumu ‘yeni’ yolun üzerinde tutmaya ve ufku toplumun anlayacağı dille resmetmeye çalışacak. Bir yandan yönetim sistemini, birlikte yaşama modalitesini ve kurumsal yapıyı yeniden inşa ederken, aynı anda da bu değişimin parçası olan kendisini söz konusu akıntıya bırakarak yeniden doğmayı kabullenecek.
Kabul etmek gerek ki bu kolay bir iş değil. Klasik parti anlayışının bu yükün altından layıkıyla kalkması son derece zor. Eğer AKP bugünkü davranış kalıplarını ve ölçütlerini aynen devam ettirirken ‘yeni’ bir Türkiye ortaya çıkaracağını sanırsa kendisini aldatmış olur. Hiçbir siyasi parti, hiçbir ülkede ve dönemde bunu başarabilmiş değil. Gerçekten ‘yeni’ olanı üretmek, yenilenmekten ürken siyasi aktörlerin harcı olamaz ve AKP de bunu en azından hissederek yola çıkıyor.
Zorluk sadece bununla sınırlı değil… ‘Yeni Türkiye’ işlevsel olarak da karmaşık bir anlama sahip. Görünüşte bunun bir ‘hedef’ olduğunu söylemek mümkün. AKP Türkiye’yi farklı bir yere doğru götürmek, bir anlamda yeni bir zemin üzerinde yeniden oluşturmak istiyor ve söz konusu hedefi de ‘yeni’ kelimesi ile karşılıyor. Ne var ki hedefler genellikle iyi tanımlanabilen ve bugünün kıstasları ile ölçülebilen varış noktalarıdır. Oysa Türkiye’nin ‘yeni’ macerası öngörülmesi zor kıvrımları olan bir öğrenme sürecini ifade edecek. Bulunduğumuz yerden bakıldığında hedefin temel göstergelerini tasavvur etmek mümkün olsa da, varılacak noktanın gerçek halini öngörmek son derece zor. Dolayısıyla ‘yeni Türkiye’ aynı zamanda bir ‘hayal’… Gerçekleşmesi imkansız anlamında değil.
Gerçekleşmesi için önce zihnimizde oluşması gereken bir olgu olması anlamında… Bu AKP için bir avantaj, çünkü hayalleriniz size aittir ve onu kelimelere dökebilirsiniz. Bu hayalle hedef arasında bağlantı kurduğunuz ölçüde hem hayaliniz dinleyenin zihninde somutlaşır, hem o dinleyeni kendi hayalinizin ortağı yapabilir, hem de hedefe gidişi sınayacak ve denetleyecek bir bakış üretme şansını elde edersiniz.
Ancak siyasi partiler entelektüel vizyon oluşturma işlevi ile yetinemezler. Çünkü seçime katılmak, oy istemek, seçmenin kısa vadeli geleceğine de hitap etmek durumundalar. Bu nedenle ‘yeni Türkiye’ aynı zamanda bir ‘vaat’ olmak zorunda. Ama sadece uzaklara hitap eden değil, bugünü yarına, yarını bir sonrasına bağlayan bir rasyonel geçişliliği sunabilen bir vaat…
‘Yeni Türkiye’nin bir hedef, hayal ve vaat olarak üçlü işlevi AKP’nin bir yandan gerçekçi ve dönüşümcü politikalar üretmesini, diğer yandan da bunu seçmeni yanına alarak yapmasını sağlayan bir bileşim. Eğer becerilebilirse siyasi hayatımıza da radikal bir ‘yenilik’ getirmiş olacak…