Politika

'AKP, 'beni eleştirip zayıflatıyorsun' deyip aba altından sopa gösteriyor'

"Biz iktidara destek vermeye devam edebiliriz, ama eleştireceğiz de. İktidar bundan hoşlanmıyor, nitekim eleştirenleri usulüne göre kenarda tutarak etkisizleştirme yolunu seçiyor."

03 Mart 2012 14:05

 

 
Ali Bulaç
(Zaman, 3 Mart 2012)
 

Siyak ve sibak

 
Çıkan tartışma bir bakıma hayırlı oldu. Kimin siyasi sürece, hangi niyet ve gayelerle katıldığı, siyasetten ne anladığı, son 300 yıllık yenilgiler tarihimizi hangi perspektiflerden anladığı bir nebze ortaya çıkmış oldu.
 
13 Şubat tarihli yazımda istidadına göre ayrışmaya aday olan tartışma usule uygun ve hüsnüzan esas alınarak sürmeyecek olursa "fitne"ye kapı aralayacağını yazdım. Sonraki günlerde iyi niyet sahibi yazarlar, siyasetçiler ve taraflar adına konuşma yetkisi olanlar "fitne" üzerinden zaruri uyarılar yaptılar. Şimdi artık Star'da kendi ismiyle yazmaya başlayan Yalçın Akdoğan -müstear ismiyle Yasin Doğan- özetle bir "fitne tehlikesi" olduğunu, haricî çevrelerin beklediğinin aksine AK Parti ile cemaat arasında hiçbir zaman bir kavganın yaşanmayacağını defaatle ve kuvvetli ifadelerle belirtti, olumlu etkiler yaptı.
 
Keşke sözüm ona yanında durduğu kimseleri savunayım mülahazasıyla kalemlerini yaralayıcı bıçak gibi kullanan bazı köşe yazarları da aynı teenniyi, itidal ve birliği telkin edebilselerdi. Kendi asli fıkıh geleneklerini unutmuş bu "eski İslamcılar", muhafazakâr demokrasiye intisap etmiş "gevşek markaj dindarlar", bir metnin siyak ve sibakı olduğu gibi, her toplumsal hadisenin de geçmiş ve geleceği olan bir bağlamı olduğunu yeterince hesaba katsalardı, o zaman yangına odun taşımazlardı.
 
Bazıları da, benim "siyaseti iktidar ilişkisi" olarak tanımlayıp seçimle işbaşına gelmiş meşru bir iktidarın asli görevinin "akıllı tüccar gibi kazandırarak kazanmak" olduğunu, bir iktidarın paylaşımcı ve katılımcı olabildiği kadar sürekliliğini koruyabileceğini yazarken, niyetimin asla kamu kaynaklarının "bir size, bir bize olsun" demek olmadığını anlamadılar veya böyle anlamak işlerine geldi. Suizan beslemek istemiyorum, bu yüzden kastımı bir kere daha ve net olarak ifade edeyim:
 
İktidar, ilişkiler biçiminin düzenlenmesidir. "Seçildim, artık milli iradeyi ben temsil ediyorum, dilediğimi yaparım, hele bizim tarafta olanlar, işiniz her yaptığımı onaylamaktır" anlayışı yanlış ve tehlikelidir. İktidar, elbette ona destek veren toplumsal kesimleri gözetecek, ama eğer AK Parti'yi belli bir kesim değil, bir konsensüs eseri olarak bütün cemaat ve dinî gruplar iktidara getirmişse -ki bunda en ufak bir tereddüt yok- o zaman herkesi adalet ve hakkaniyete göre gözetmek zorundadır. Ama en adil iktidar, sadece kendi sosyal grubunu, seçmen kitlesini değil, bütün bir topluma adil davranan, onun ihtiyaç ve taleplerini gözeten iktidardır. Adalet, Sünni-Alevi, Türk-Kürt, erkek-kadın, doğulu-batılı, şehirli-köylü ayrımı yapmaz. Bunun özet ifadesi Efendimiz'in (sas) şu buyruğudur: "Her hak sahibine hakkını ver!" (Buhari, Savm, 51)
 
İktidar olmanın maliyeti vardır. Kibir yapar, dünyevileştirmeye kapı aralar, yandaşlarını kayırır, ideal politiği reel politiğe feda eder vs. AK Parti iktidarına destek veren dindar çevreler, cemaatler ve tarikatların başka kaygıları olmalı. O kaygı, 300 yıldır düştüğümüz bu yerden nasıl ayağa kalkabileceğimiz konusudur. Onlar da iktidarın günahlarına ortak olurlarsa sadece inandırıcılıklarını değil, meşruiyetlerini de kaybederler, bu tehlike vâriddir.
 
Perşembe günkü yazımda şahıs ve cemaat isimlerini saydıklarımın tümünün asıl niyeti, din-i mübine hizmettir. Usul ve üslupları farklıdır, hata ve yanlışları da çoktur. Bizim yeni bir zihniyetin teşekkülüne, ahlakî arınmaya, adalet ve hakkaniyete dayalı yeni bir sosyo-ekonomik düzene ve ümmetin birliğine ihtiyacımız var. Bu arada söz konusu yazıda ismini unuttuğum nice şahsiyetten biri Süleyman Tunahan Efendi oldu. Kur'an dostu ve hizmetkârı bu asil zatın hizmetleri asla unutulmaz, burada onu da rahmetle ve minnetle anıyorum.
 
Biz iktidara destek vermeye devam edebiliriz, ama eleştireceğiz de. İktidar bundan hoşlanmıyor, nitekim eleştirenleri usulüne göre kenarda tutarak etkisizleştirme yolunu seçiyor, bazen "Sen bana güvenmiyor musun, eleştirerek beni zayıflatıyorsun" diye aba altından sopa da gösteriyor. Hoşlansın hoşlanmasın, yapıcı olarak ve referanslarımızdan hareketle eleştirilere devam edeceğiz. Müslümanlar asli dava ve ideallerini unutmamalı, iktidarlar gelip geçicidir, her zaman "olan"dan "daha iyisi" vardır.