Taylan Büyükşahin
twitter: @tbuyuksahin
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kurulduğu dönemde parti yöneticileri kendilerinin farklı olduğunu, Milli Görüş’ün kalıplarında hareket etmeyeceklerini açıkladılar. Demokrasi ve özgürlükleri kapsayan liberal politikalar yürüteceklerini anlatan parti temsilcileri ‘muhafazakâr demokrat’ olduklarını vurguluyorlardı.
“Biz gömleğimizi çıkardık” diyordu AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan.
AKP, bünyesine kattığı isimler ve açıklamalarıyla gerçekten de farklı olduğu izlenimini veriyordu. Özellikle Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül gibi Milli Görüş’le özdeşleşmiş isimlerin Atatürk’e sahip çıkan sözleri herkesi şaşırtıyordu.
Bakın en son geçtiğimiz yıl 10 Kasım’da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Mustafa Kemal Atatürk’ü anması medyaya nasıl yansımış:
Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete intikalinin 73. yıl dönümünde milletçe, sevgi, saygı ve rahmetle anıldığını belirten Gül, Atatürk'ün ''üstün niteliklere sahip bir komutan ve lider, dahi bir devlet adamı, eşsiz bir kahraman, büyük bir fikir ve eylem insanı'' olarak insanlık tarihinin unutulmazları arasındaki yerini aldığını vurguladı.
Gül, Atatürk'ün, ülkesi ve dünya için yaptıkları, başarıları, reformist ve yenilikçi kişiliği, fikirleri, öngörüleri, barışa ve insanlık değerlerine bağlılığıyla tüm dünyanın saygısını kazandığını ifade ederek, insanlık bugün de Atatürk'ün eserine ve mücadelesine hayranlık duyduğunu belirtti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 10 Kasım 2011’deki mesajı da şöyle yer aldı medyada:
Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, vefatının yıldönümünde bir kere daha şükranla andıklarını belirten Başbakan Erdoğan, "Büyük şahsiyetler yas tutularak değil, fikirleriyle, eserleriyle, fedakâr gayretleriyle anılırlar. Bizler de millet olarak, vefatının 73'üncü yılında Atatürk'ü, İstiklal Savaşımızın başkumandanı, bağımsızlığımızın sembolü ve Cumhuriyetimizin kurucusu olarak sitayişle anıyoruz" dedi.
29 Ekim, 10 Kasım, 23 Nisan, 19 Mayıs ve 30 Ağustos’ta Erdoğan ve Gül, Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmetle ve şükranla andıklarını açıklıyorlar.
Peki, eski gömleğini çıkarmış ve Atatürk’ün değerlerine sahip çıktığını her fırsatta açıklayan AKP, Atatürk’ün manevi kızı Ülkü Adatepe’nin cenazesine neden katılmadı?
Açıkça soralım. Atatürk’ü bu kadar sevip saymış olan AKP, Atatürk ile özdeşleşmiş bir ismin vefatından hiç üzüntü duymaz mı?
Bakın, geçtiğimiz Nisan ayında Osmanlı haneden defterine kaydı yapılan son kişi olarak bilinen ve son Osmanlı padişahı Sultan Vahdettin ve son halife Abdülmecit'in torunu olan Neslişah Osmanoğlu vefat etti. Neslişah Sultan’ın cenazesine Bülent Arınç, Abdülkadir Aksu, AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu katıldı. Cenaze töreninde basına açıklama yapan Arınç, “Hanedan’ın son temsilcisi vefat etti. Sayın Başbakanımız adına, arkadaşlarımla birlikte taziyede bulunmak üzere geldim. Cenaze namazına katılacağız, Neslişah Sultan Hanımefendinin cenazesinde bulunmayı bir görev biliyoruz. Sayın Başbakanımızın selamlarını ve baş sağlığı dileklerini yakınlarına ileteceğim, bütün milletimizin başı sağ olsun” şeklinde konuştu.
Cenaze törenine, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da çelenk gönderdi.
Ülkü Adatepe’nin cenaze törenine ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Başkanvekili Oktay Vural katıldı. Türk Silahlı Kuvvetleri, Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek de çelenk gönderdi.
Mesela, çıktıkları hemen hemen her kürsüde Atatürk’e atıfta bulunan Egemen Bağış ve Ertuğrul Günay gibi isimler neden yoklardı Adatepe’nin cenazesinde?
Başbakan ve Cumhurbaşkanı en azından bir çelenk gönderemezler miydi?
AKP bu çelişkilerle daha ne kadar politika yürütecek belli değil. Söz konusu Osmanlı olunca içten üzüntü duyan AKP, Atatürk ve Cumhuriyet değerleriyle özdeşleşmiş isimlerde geri plana çekiliyor. İşte çelişki de bu noktada ortaya çıkıyor ve AKP ‘eski gömleğini’ çıkardığı noktasında inandırıcı olamıyor.
Bu çelişkiler, toplumdaki Osmanlıcı-Cumhuriyetçi kutuplaşmalarını da tetikliyor.
Sadece Ülkü Adatepe’nin cenazesine AKP’nin katılmaması söz konusu değil. Cumhuriyet ve Atatürk değerlerini benimsemiş aydın, gazeteci, sanatçı ve akademisyenlerin cenazelerinde de AKP yok.
Ama Osmanlı Hanedanı’ndan gelenlerin, tarikat önderlerinin, muhafazakâr düşünürlerin cenazelerinde en önde saf tutuyor AKP’liler.
Hem Osmanlı’nın hem de Atatürk’ün mirasına birlikte sahip çıkmak zor bir şey değil. Ancak AKP nedense tercihlerini hep Osmanlı’dan yana kullanıyor.
Kemalist zihniyetin “Atatürk’ü seveceksin. Ya sev ya terk et” duruşuyla yaklaşmıyorum bu olaya. Ortada net bir tablo var. Cumhuriyet değerlerine sadece lafta sahip çıkan bir AKP.
Adalet ve Kalkınma Partisi 10 yıldan bu yana Türkiye’yi tek başına yönetiyor. Karşısında kendisini devirmek isteyecek bir cunta zihniyeti de olmadığına göre artık çıkıp ne hissediyorsa, neyi seviyor ve istiyorsa onu açıklamalı.
AKP’nin Atatürk’ü teamüllere ve devlet mecburiyetlerine göre sevmesine gerek yok artık. Arkasında muazzam bir güç ve destek var.
Çok uçuk bir düşünce olarak görülebilir bu ama çelişkili politika yürütmekten kat kat daha iyidir.