Deniz Feneri Derneği'ne yönelik eleştirileri nedeniyle Sabah gazetesindeki yerinin değiştirildiği iddia edilen ve bir haftadır yazmayan Nazlı Ilıcak, belirlenen yeni sayfasında yazmaya başladı. Silivri'deki bir arsaya imar değişikliği sağlayarak 1 milyon dolar rüşvet aldığı iddia edilen AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli skandalında da Dişli'nin istifa etmesi gerektiğini yazan ve sessiz kaldığı için AKP'yi eleştiren Nazlı Ilıcak, yeni sayfasındaki ilk yazısında yine AKP'nin hoşuna gitmeyecek bir yazı kaleme aldı.
Ilıcak, Deniz Feneri iddianamesinde 34 kez adı geçmesi, Hayat A.Ş. ve Ramada İş Merkezi'nde ortak olduğunun ortaya çıkması ve Meclis Başkanı Köksal Toptan'ın bile açıkça istifa etmesi gerektiğini söylemesine rağmen hala RTÜK Başkanlığı'ndan istifa etmeyen, ancak her geçen gün daha da köşeye sıkışan Zahid Akman'ı eleştirmeye devam etti.
Sabah gazetesindeki yeri 4. sayfadan 25. sayfaya alınan Nazıl Ilıcak'ın bugünkü yazısı şöyle:
Bugün farklı bir sayfada karşınızdayım. Bizim meslekte, 4'ten 20'li sayfalara kaydırılmak "tenzil-i rütbe"dir. Ama yazmadığım günlerde, toplumun çeşitli kesimlerinin ve meslektaşlarımın gösterdiği ilgi, "mağdur edilenin" değil, "mağdur edenin" zarara uğradığını bana öğretmiş oldu.
Teşekkür borçlu olduğum insanlar var: Başta, benimle yakından ilgilenen Ahmet Çalık... Ve diğerleri; haksızlığı yazı ya da beyanlarıyla vurgulayan veyahut beni telefonla arayıp üzüntülerini dile getirenler: Deniz Baykal, Melih Aşık, Ruhat Mengi, Ahmet Hakan, Rauf Tamer, İlhan Kesici, Asaf Savaş Akad, Nilüfer Göle, Mehmet Barlas, Canan Barlas, Harun Tokak, İhsan Kalkavan, Egemen Bağış, Memduh Yaşa, Taha Akyol, Yılmaz Özdil, Uğur Dündar, Mehmet Ali Birand, Ertuğrul Özkök, Yazgülü Aldoğan, Reha Muhtar, Oray Eğin, Cengiz Çandar, Atilla Yayla, Mehmet Altan, Ayşe Böğürler, Selahattin Sadıkoğlu, Yavuz Onursal, Salih Memecan, Merih Meriç, Tolga Eratak ve Atv'nin öğlen haberlerini sunan Aslıgül Atasagun.
Bu ilgi olmasa, "keskin sirkenin sadece küpüne zarar verdiği" muhtemelen anlaşılamayacaktı.
Tabii ikinci bir husus da, Haşmet Babaoğlu'nun durumu. Onun da yerinde olmak istemezdim doğrusu. 4'üncü sayfaya gelmesinin gerekçesi, inandırıcı olmadığı gibi incitici de: "Sayfaları hafifletmek istedik... hafif yazarlarla..."
Neredeyse, "hafif meşrep yazar" diyecekler. O zaman adres Haşmet Babaoğlu değil. Cinsel hayatını okurlarla paylaşan, sıradan olayları yazıya döken bir sarışın ya da esmer kadro mevcut. Onlardan birini tercih edeceksiniz.
Ben gene de, hem bana verilen resmi izahat, hem de kanaatimi ihtiva eden bir internet anketi düzenlenmesi için Cemil Barlas'tan rica ettim.
"Ilıcak'ın yazısı neden 20'li sayfalara kaydırıldı?"
a) Yeni bir sayfa düzenlemesi açısından bu gerekliydi. b) Nazlı Ilıcak "hafif" ya da "hafif meşrep" bir yazar değildi c) Şaban Dişli ve Deniz Feneri'nde yolsuzlukların yeterince üzerine gidilmediğini yazmıştı.
Cemil, daha farklı bir anket düzenleyeceğini söyledi. Hafta içinde Haberx'de neticeler çıkacak; sizi haberdar ederim.
Nuri Kayış-Zahid Akman
Nuri Kayış DSP kontenjanından seçilmişti. Ama Ecevit hükumeti, RTÜK yasasından tekelleşmeyi engelleyen hükümleri çıkarır, televizyon sahiplerinin kamu ihalesine girmeleri engelini kaldırırken, RTÜK Başkanı sıfatıyla Ecevit hükümetine direndi. O tarihte, gazetelerde hiçbir yazar "ihale yasağı sürmeli" diye yazamıyordu. Çünkü hepimiz biliyoruz ki, "Basın mensuplarının hürriyetinin sınırı, patronlarının menfaatleridir." Patron, RTÜK yasası değişsin diye canını dişine takmışken "çatlak sese" izin verilmez; nitekim verilmedi de.
Gelelim Zahid Akman'a... TV 5 için RTÜK'ten kablo hakkı talep eden Şeref Malkoç'un isteğini geri çevirirken, "Siz de Saadet Partili olarak AK Parti'ye çok vuruyorsunuz" dedi mi, demedi mi Akman? Demişse, RTÜK Başkanı'ndan ziyade "siyasi komiser" gibi davranmış olmaz mı?
Böyle bir söylenti var da, onun için sordum kendisine.