Yeni Akit yazarı Atilla Özdür, faiz veren bankaları eleştirerek "Hükümetler, özellikle Müslüman hükümetler, vatandaşları için helal rızık peşinde koşturmalı..." diye yazdı.
Atilla Özdür'ün Yeni Akit gazetesinin bugünkü (27 Ekim 2016) nüshasında yayımlanan 'Hoşgörünüze sığınarak...' başlıklı yazısı şöyle:
"İslam ekonomisi" diyoruz. Faizli muamelelerden kaçınıyoruz. Tasarruf için itikadi yönden en sağlıklı ve emniyetli alanı yastık altında görsek de, diğer unsurların fiziki ve ahlaki yapılarına güvenemediğimizden, ne çare, birikimimiz için her birimiz bir ayrı müçtehit kesiliyoruz...
Cihanşumul kapital ekonomisinin Armudun sapı ve üzümün çöpüyle tuzakladığı çıkmazında havlu atarak küfre bütünüyle teslim olmaktansa, Yüce Mevlamızın af edici sıfat-ı İlahisine sığınarak “inşallah makbulden sayılabileceği” umuduna bağladığımız kendi içtihadımıza uymak zorunda kalıyoruz...
Mesleğim ve mali durumum itibarıyle böylesi bir içtihadın kapsama alanı içerisinde yer almasam da, iş-güç sahibi Müslümanlar hemen hemen bütünüyle böyle hareket ediyorlar...
Faizsiz finans kurumları denilen “İslami bankalar!” da, bu türden bir içtihadın eseri değil midir ?..
¥
İslam’ın temel kurallarına uygun olarak teoride var edilmesine çalışılan “İslam ekonomisini” pratik hayatta uygulayabilmek için gerçek anlamda bir İslam toplumunun mevcut ve hatta dünyaya egemen aktif halde yaşıyor olması gerekmez mi?..
Halkı Müslüman devletlerin topraklarında barındırdığı insanların gerçek anlamda ört başı mamur İslami hayat yaşadıkları söylenemiyeceğine göre, İslam ekonomisiyle ilgili düşünce ve özlemlerimiz, maalesef, bir seri ütopyadan öte anlam taşımayacak...
Faizli Bankaların kiraladıkları mevduata birim zaman karşılığı ödedikleri faiz oranlarıyla, faizsiz bankaların da aynı süreyle müşterilerine kullandırdığı katılım hesaplarına ödedikleri nisbi kâr paylarını başabaş yarıştırıyorlar...
Kapitalist sistemin temel özellikleri şöyle sıralanabilir. Aidiyeti cihetiyle üretim araçlarının mülkiyeti, pazar için üretim, serbest teşebbüs, rekabetçilik ve işletmelerde verimliliği öngören akılcılık denilen hinoğluhinlik...
Sipariş üzerine mevcutlarıyla, veya faizli bankalardan kamuya ait olanlarının da iştirakiyle genişletilmesi istenilen katılım sistemiyle gerçekleşeceği sanılan “İslam ekonomisi”nin temel özelliklerinin de bunlardan farklı olmadığı ve olmayacağı açıkça görülmekte...
Tek fark, o da lafzi anlamda kalmak üzere, faizin varlığı üzerinde düğümleniyor...
Gel velakin beri yandan, yüksek enflasyonun yıkıcı tahribatına karşı kendilerini korumaya çalışan kimi Müslüman işadamlarıyla onlar adına fetva düzenleyen din ve ilim adamlarının, enflasyon nisbeti kadar faizli işlemleri mübahlaştırdıkları da bilinen bir gerçek...
Dört bir cephesinden de Müslümanlığa yakışan pir-i pak bir İslami hayat yaşıyoruz. Yine bütün cephelerinden milli hakimiyet üzerine bina edilmiş Cumhuriyetin çekilip çevrilmesinde de parlamenter bir sistem uyguluyoruz...
Öyle sanıyoruz...
Oysa pratikte uygulanan sistem fiilen başkanlık sistemi ve MHP Genel Başkanı, bu yanılgımızı düze çıkartmak için, “fiili durumun hukukileştirilmesi” formülünü gündeme getiriyor...
Demek istiyor ki, “Ne parlamenterizm be kardeşim. Erdoğan fiilen bal gibi başkan”...
Diğer yanılgımız da, ateş ve su misali birbirlerinden hem ayrı, farklı, hem de yapı ve fonksiyonları itibarıyle birbirlerine karşıt iki değişik ifadenin bankacılık sektöründe yapılan özdeşleştirmeyle yüzümüze vuruluyor...
Çarpılmayalım diye...
Hükümet, bir süredir millete hizmet babında pür iştah, “emeklilere bankalardan promosyon” kotarmaya çalışıyor...
Üvertürü bin liradan açan hükümet, vur aşağı tut yukarı pazarlığı 750-500 liralardan daha aşağılara düşürmeme gayretinde. Emekliler de, “toto”dan çıkacakmış gibi durduk yerde gökten yağacağına umudlandırılan bu beleş yüzlüklerin hayaliyle rüyalar aleminde uyuklayıp duruyordu...
Şimdi gerçek meydana çıktı..
Emekliler, devletin bankalara postaladığı maaşlarını teslim günlerinde hiç vakit kaybetmeden hemencecik alıverip harcayıveriyor ve bankalara bir damlacık olsun bakiye bırakmıyorlarmış...
Mebus emeklileri hariç tabii...
Bankalar ise, uhdelerine teslim edilen emekli maaşlarını kullanıp işletemediklerinden kazanç (faiz) elde edemeyince, emeklilere de havadan para (promosyon) veremezlermiş...
Doğru ve akılcı hareket de, bu değil mi?..
Yüce Mevlamız faizci bankalardan razı olsun. Verseydiler, emekliler faiz yiyecekler ve bu faiz de yoksul emeklinin ağzından hükümete şükranlığa dönüşecekti...
Hükümetler, özellikle Müslüman hükümetler, vatandaşları için helal rızık peşinde koşturmalı...